Ben varım – Bölüm 9

Vedat ve  ailesinin hayatı yönetiyorlarmış gibi fikrini bile sormadan bir şeyleri idare ediyor olmalarını kontrol edemiyordu artık. Bütün bunları babasından önce Talip ile konuşmalıydı çünkü bu kadar sessizliğin ardından bunları duyduğunda şoka girecekti kesin. Eğer Füsun  bu konuşmayı ertelerse Vedat ya da ailesinden birinin ondan önce gidip her şeyi anlatacağından adı kadar emindi zaten.

Talip ile Nehir son günlerde daha sık dertleşiyorlardı. Nehir kuzeninin gidişinin ardından Talip’in kendini içkiye vermiş olmasına biraz bozuluyordu ama bunu halledebilirlerdi. Talip o gece her zamankinden fazla içip bahçeye çıkmıştı. İçi o kadar daralmıştı ki ya gökyüzüne avaz avaz bağıracak, ya da içini boşaltacak birini bulacaktı. Gecenin üçünde kime ne anlatabilirdi ki. Ağaçlardan birine yaklaştı önce, “Biliyor musun ağaç, ben koca bir aptalım. Sevdiğimin peşinden gideceğime öylece bekleyip içiyorum. Belki benim de senin gibi  köklerim var ve farkında değilim ne dersin?”

Bir süre ağaca bakarak bekledi, “Demek sen de bana cevap vermiyorsun öyle mi? Füsun ile işbirliği yapıyorsunuz yani hepiniz. Ben kimin onunla iş birliği yapmadığını biliyorum ama!”

Düşmemeye çalışarak cebinden telefonu çıkardı ve Nehir’e mesaj attı, “Bahçedeyim gelsene!”

Gece yarısı öten mesaj sesi ile gözlerini açtı Nehir, Talip’in mesajını görmesi ile yataktan fırlaması bir oldu. Sonunda emekleri karşılık buluyordu demek. Hemen pijamalarını çıkarıp üzerine askılı geceliğini geçirdi. Eliyle biraz buruştur ki yeni giyildiği belli olmasın, parfümünü sıkıp, sarı saçlarını fırçaladı ve sabahlığını alıp çıplak ayaklarıyla indi bahçeye.

Talip ağacın dibine  çökmüş hıçkırarak ağlıyordu o geldiğinde, kokusundan ne kadar çok içtiği anlaşılıyordu. Hemen yanına gidip kucakladı delikanlıyı. O da başını bıraktı Nehir’in göğsüne ve ağlamaya devam etti.

Bir kaç saat sonra Talip Nehir’in göğsünde sızmıştı. Nehir hafifçe onun saçlarını okşuyordu. Sonunda Talip için beklediği fırsata kavuşmuştu. Çocukluğundan beri onun Füsun’a ilgisinden rahatsız olmuştu zaten. Füsun hayatlarından çıkıp gittiğinden beri hakkettiği her şey onun oluyordu bir bir.

Talip’in çimenlerin üzerinde duran telefonunun ekranında ışık belirince uzanıp aldı.

“Seninle konuşmaya geliyorum. Füsun”

“Tam da sırası” dedi gülümseyerek, bir plan yapmış olsa bundan iyi denk getiremezdi. Talip’i dürterek uyadırmaya çalıştı. Yarım yamalak gözlerini açan oğlanı zorla ayağa kaldırdı ve odasına götürdü. Gömleğini, pantolonunu ve ayakkabılarını çıkarıp yatağa yatırdı onu. Talip arada uyanıyor gibi olsa da kendine gelemiyordu bir türlü. Zaten olmasını istediği de bu değildi Nehir’in. Kendisi de sabahlığını çıkarıp hemen Talip’in yanına uzanıp, başını göğsüne bıraktı. Füsun’un bu saatte sokak kapısından değil de, bahçe kapısından geleceğini tahmin ediyordu zaten. Doğrudan Talip’in odasına girecekti.

Füsun okuldan önce Talip ile konuşmaya karar vermişti o sabah çünkü işler gerçekten giderek  karışıyordu. Vedat ile evlenmeye niyeti yoktu elbette. O ve büyük annesi ne planlarsa planlasınlar onu mecbur bırakmak için bir koz yoktu ellerinde. Yine de bu kadar fevri davranmalarına karşılık Talip’e olanları anlatması gerekiyordu artık. Konuşmaya vakitleri olsun ve onu kimse görmesin diye sabahın  altısında geldi bahçeye. Kendi evlerine baktı uzaktan. Herkes uyuyor olmalıydı. Her zaman yaptığı gibi bahçe kapısından sessizce geçip, Talip’in odasına geldi. Henüz mesajına cevap yazmamıştı, muhtemelen uyuyordu. Onu korkutmamak için sessizce girdi odaya.

El yordamıyla elektirik düğmesini bulup ışığı yaktı. Talip’in göğsünün üzerindeki sarı saçların sahibini görür görmez tanımıştı. Odanın birden aydınlanması ile Talip’de kırpıştırarak açtı gözlerini ve Füsun’u kapının yanında şoka girmiş görünce, doğruldu hemen. O zaman farketti Nehir’in göğsünde uyuduğunu. Şoka girme sırası ona gelmişti çünkü bunun nasıl olduğuna dair en ufak bir fikri yoktu.

Füsun kendini aptal gibi hissediyordu şimdi. Demek sadece biraz uzaklaşması yetmişti. O da Talip’e haksızlık ettiğini düşünüyordu bir de salak gibi. Yan evin kızlarından biri olmazsa diğeri oluyordu demek Talip için. Kapıyı hızla vurup indi  aşağı ve koşarak çıktı bahçeden.

Talip üzerinde yatan Nehir’i itip, koştu peşinden ama bir tek çamaşırı olduğu için sokakta peşinden koşamadı. Nehir’in şansı yaver gitmiş tıkır tıkır işlemişti planı. O da Talip gelmeden sabahlığını giyip eve geçti o arada. Sonra da konuşabilirlerdi nasılsa. Amcası uyandığında evde olması gerekiyordu.

Füsun ağlayarak yürüdü okula kadar. Neredeyse bir buçuk saattir yürüyor olmasına rağmen hâlâ ders saati için erkendi. Bahçe kapısının önünde biraz dolandıktan sonra bir kahve içip kendine gelmek için gidip karşıdaki kafeye oturdu biraz.

Gözlerine inanamıyordu hâlâ. Talip ve Nehir bu kadar kısa zamanda nasıl böyle olabilmişlerdi. Acaba Talip yılllar boyu ikisini birden idare etmişte o mu anlamamıştı. Tabi ya şişko Füsun devreden çıkınca, Nehir’in güzelliğine tav olmuş olmalıydı hemen. Yılan kuzeni o evde sevdiği tek şeyi de almıştı elinden nihayet. Yaşadığı hayal kırıklığı her geçen dakika arttıkça göz yaşları da artıyordu. Bu şekilde okula gitmesi mümkün değildi zaten. Bu hafta girdiği her sınav berbat geçmişti. Böyle giderse bu sene mezun  olamayacaktı. Evden ayrıldığından beri hiç bir şey planladığı gibi olmamıştı. Özgüveni ve morali yerlerde sürünüyordu şimdi.

“Neredesin?” yazdığını gördü telefonun ekranından.

“Okulda” diye cevapladı.

“Okulda değilsin”

“Karşıdaki kafedeyim”

Biraz sonra Vedat girdi içeri. Aslında Füsun’un şimdi son görmek istediği kişi oydu.

“Ne bu halin?” dedi Vedat onun kıpkırmızı olmuş gözleri ve burnunu görünce.

“Ne diyeceksen bir an önce söyle, gerçekten seni çekemem bu sabah!” dedi Füsun ters ters.

“Gelinlik provası için randevu almış büyükannem, seni oraya götürecektim bu gün ama şu halina bak, mutsuz bir balkabağına benziyorsun”

Balkabağı benzetmesi bir anda canını yaktı Füsun’un. Evet bir balkabağıydı o ve hepsinin beyninde patlamak istiyordu tek tek. Ayrıca kilolu bir genç kıza, bu sabah yaşadıklarının ardından söylenebilecek en son şey olmalıydı bu. Birden bire masadan kalkıp Vedat’ın cürretkar yüzüne bir tokat yapıştırdı ve hızla çıkıp gitti kafeden.

“Balkabağıymış!” dedi bir yandan ağlayıp bir yandan koşarken.

Vedat’ın ona yetişmesi çok sürmedi.

“Dur delirdin mi, neler oldu bu  sabah?”

“Defol git buradan seninle evlenmeyeceğim”

“Tamam ama konuşabiliriz.”

“Seninle mi konuşacağım bay ukala?” dedi hızla ona doğru dönüp, artık sokağın ortasında avaz avaz bağırıyor ve ağlıyordu sadece. Tek istediği biraz yalnız kalmaktı ya da belki de değildi. Kendisi de bilmiyordu. Ağlamaktan konuşamıyordu bir türlü.

Sonunda Vedat onu kendine doğru çekip sımsıkı sarıldı.

“Tamam, şimdi derin nefesler al ve sakinleş lütfen”

Vedat’ın beklemediği bu hareketi bir anlığına susturdu Füsun’u. Aylardır böyle bir sarılmaya nasıl ihtiyacı olduğunu farketti. Bu Vedat bile olsa iyi gelmişti şimdi.

“Derin nefesler al lütfen” dedi Vedat tekrar. Sesi hiç duymadığı kadar yumuşak ve sakin çıkıyordu.

Sonra onu omuzlarından tutup gözlerinin içine baktı.

“Bunu birlikte halledeceğiz sana söz veriyorum”

“Neden yapıyorsun bunu?” dedi Füsun burnunu çekerek.

“Çünkü biz seninle çok benziyoruz ve seni anlıyorum tamam mı?”

“Tamam”

(devam edecek)

Bölüm 1

https://gulserenkilincyazar.com/2018/09/20/ben-varim-bolum-1/

Bölüm 2

https://gulserenkilincyazar.com/2018/09/21/ben-varim-bolum-2/

Bölüm 3

https://gulserenkilincyazar.com/2018/09/22/ben-varim-bolum-3/

Bölüm 4

https://gulserenkilincyazar.com/2018/09/23/ben-varim-bolum-4/

Bölüm 5

https://gulserenkilincyazar.com/2018/09/24/ben-varim-bolum-5/

Bölüm 6

https://gulserenkilincyazar.com/2018/09/25/ben-varim-bolum-6/

Bölüm 7

https://gulserenkilincyazar.com/2018/09/26/ben-varim-bolum-7/

Bölüm 8

https://gulserenkilincyazar.com/2018/09/27/ben-varim-bolum-8/

Bölüm 9

https://gulserenkilincyazar.com/2018/09/28/ben-varim-bolum-9/

Bölüm 10

https://gulserenkilincyazar.com/2018/09/29/ben-varim-bolum-10/