İmkanları dar, fakat hayal dünyaları geniş bir ailenin çocuğu olarak Gümüşhane’de dünyaya geldim. Annem gerçekte elinde olanlarla değil, nasıl olmasını istiyorsa öyle düşünüp, yaşamayı başarabilen harika bir hayalperestti. Salonumuzun olmayan penceresine astığı perdeyle, her sabah bize “Çocuklar salonun perdelerini açın sabah oldu!” diyerek bu kitabı yazmaktaki en büyük cesaretlendiricim oldu. Bu cümle benim hayata bakışımı ve hayatta kalışımı şekillendiren yegane anahtardı her zaman. Güneşi ve bir pencerenin ardındakileri görmek için gerçek bir pencereye ihtiyacım yoktu.
Hayatım boyunca var olmayan penceremizden, yokluklarla vazgeçmek yerine, olmasını istediklerimi hayatıma davet ettim ve varmışçasına yaşadım. Koşullar nedeniyle ortaokuldan terk ile sona eren eğitim hayatım yerine size satırlar dolusu bir özgeçmiş vermek isterdim. ama, onun yerine sayfalar dolusu yaşanmışlıklar, umutlar, hayaller sunabilirim, eğer siz de isterseniz.
Umut ve hayallerim öyle birikti ki, bu elinizde tuttuğunuz kitabı yazmak ve hayatta ben de varım, sizinle yaşıyorum, bir şeyler üretiyorum, görünenden fazlasına bakın demek istedim.
Hayat bize sadece bir şeyler sunmuyor, aynı zamanda bizden bir şeyler de talep ediyor. Ben benden istediğini verip, göle bir taş attım. Şimdi bu taşa verilecek cevap, oluşacak hareler göle kalmış, ne verirse kabulümdür.
Şimdi top sende hayat, ben buradayım, yaşıyorum ve üzerime düşeni yapıp, her koşul ve şartta varlığıma saygı duyuyorum. Şimdiden tüm okuyanlara, hatta göz gezdirenlere teşekkür ederim, benim girişimime katkıda bulundunuz. Hakkımda merak ettiklerinizi ikinci kitabımda bulacaksınız.
Ve tabii ki, bana en büyük hediyemi hayal gücümü veren canım anneme, benim bu kitabı yazmamda emeği geçen, sevgili eşim Çetin’e, biricik oğlum Ceren Metin’e, değerli dostum Aylin’e, unutamadığımız kayıplarımıza, babanneme, sevgili babama, beni yanlız bırakmayan can dostlarıma, evrene, bana gönderdiği güzel enerjiye teşekkür ediyorum.
Mutlulukla kalın, hayata daima gülümseyerek bakın.
Gülseren Kılınç
Arka Kapak Yazısı :
“Merak etme, bundan sonra hiç ayrılmayacağız, ta ki ölüm bizi ayırana kadar” dedi Tuana bilekliğini göstererek. Kendi bilekliği takılı olan kolunu kaldırıp “Ölüm bizi ayırana kadar” diye tekrarladı Tufan. Bileklikleri aldıkları kadın, onları bileklerine bağlarken öyle söylemişti ikisine de.
Tuana o gün bu sözleri söylerken kelimelerin ne kadar güçlü olduğunu henüz bilmiyordu, aşkın en taze halinde, inanarak söylese de, o andan sonra evrenin hedefe ulaşmak için hazırladığı sürprizleri tahmin etmesi imkansızdı. Tufan’ın sevgi dolu gözlerine bakarak yaşamayı umduğu hayatı, planladığının çok ötesinde bir maceraya dönüşecek, yüreğinin gücünü sonuna dek zorlayacak, ama evren onu sahip olmak istediği sevgilerin gücünden hiç mahrum bırakmayacaktı.
Genç bir kadının hayatının başından itibaren, eksik kalan sevgilerin, maceraları boyunca nasıl tamamlandığını okurken, evrenin size sunduklarınının bazen ceza gibi görünse de, birer ödül olabileceğini hatırlamanızı istiyorum. Yüreğinizin ve sözlerinizin gücüne dikkat edin, evren senaryoyu kendisi yazmayı tercih ederek size sınıyor olsa da, aslında ihtiyaç duyduğunuz her şeyi sunacaktır.