Yaşamak gibi – Bölüm 17

Aradan iki ay geçtiğinde hepsi endişelerini çoktan unutmuş, adadaki hayatlarına alışmışlardı bile. Ender bey söz verdiği gibi hepsi için uzaktan bağlanılabilen eğitimler ayarlamışlardı. Osman ve Yade birbirlerinden ayrılmamaları için ortak bir eğitime dahildiler. Tülin hanım için operatörlük yapabilmesi için bilgisayar eğitimi ayarlanmıştı. Leyla için Safir’in özel planları olduğundan Ender bey karışmamıştı. Sabah erkenden uyanıyorlar, kahvaltı eder etmez, eğitimlere başlıyorlar, sonrasında da bir araya gelip kendilerini değerlendiriyorlardı. Dilek için şimdilik uzaktan ve resmi olmayan bir okul eğitimi başlatılmıştı. Yasal kayıtları tamamlanana kadar yaşında okula başlayabilmesi için gerekli alt yapısını oluşturmaya karar vermişlerdi. İlkokulu dışarıdan tamamlatıp, yaşında ortaokul ve ya lise kaydı için uğraşacaklardı. Yasal işlemler için vakıf avukatı Tülin hanım ve onu gelip alacaktı bir gün ve başvuruları yapılacaktı.

Safir bu süreç içinde ikisi Leyla’nın yanında, biri grup bir aradayken olmak üzere üç kere bayılmıştı. Aslında iki kez de yalnızken kendinden geçmişti ama onu kimseye söylemiyordu. Tesisin açılması için yapılması gerekenler ve arkadaşları ile ilgili tüm konulardan sorumlu olduğu için biraz fazla koşturuyor ama kendini yeniden hayata katkı sağlar hissettiği için çok mutlu oluyordu. Leyla onun renginin solduğu zamanlar biraz endişeleniyordu. Mehmet bey bir kaç kez onu götürüp rutin kontrollerini yapmış ve bazı ilaçlar vermişti. Kalan ilaçları düzenli kullanması için de Leyla ile uzaktan bağlantı ile görüşüp, sıkı tembihlerde bulunmuştu. Artık herkes onun bayılmalarını kabullendiği için tetikte duruyorlar ama huzursuz olmasın diye Safir’e belli etmemeye çalışıyorlardı. Mevsim giderek sertleştiği için adaya yapılan transferler de aksamalar olmaya başlamıştı. Artık daha düzenli hayatlar kurulduğu için transfer ihtiyacı da artmıştı haliyle. Rıza bey yapması gerekenleri hallettikten sonra adaya onların yanına gelmişti. Ender bey onu yine oğlunun güvenliği ile sorumlu tutmuştu. Safir’in Leyla ile evde olduğu veya dışarıda baş başa oldukları zamanlar hariç sürekli yanlarındaydı. Safir’in ada içindeki transferlerini de o sağlıyordu.

Leyla yeni hayatından çok mutluydu. Yade, Osman ve Tülin hanım onun sayesinde bu şansa sahip oldukları için sürekli teşekkür ediyorlardı. Sonuç olarak istese sadece kendini kurtarabilecekken, hepsiyle birlikte kurtulmayı seçmişti, tabi Safir asıl kahramanları olsa da, bu kahramanlığa vesile olan Leyla’ydı.

Rıza beyin ve Leyla’nın tüm uyarılarına rağmen Safir her şeyin dört dörtlük olması için durmadan koşturduğu için son günlerde kendini oldukça halsiz hissediyordu. Mehmet bey onun için kurulan özel laboratuvara gelmesinin iyi olduğunu söylemiş olsa da, hem yoğunluktan hem de havanın bozmasından dolayı bir türlü fırsat bulup gidememişti. Yaz başında tesisin faaliyete geçmesi planlanıyordu. Sadece onlar değil, tesis bünyesinde çalışacak bir çok bilim insanı ve personel istihdamı da devam ediyordu. Bir kısmı ile Ender bey görüşürken, bir kısmı ile de Safir uzaktan görüntülü olarak görüşüp değerlendirmelerini insan kaynakları bölümüne bildiriyordu. Son bir haftadır fırtına ulaşımı iyice aksatmaya başlamıştı. Adada stoklar her zaman ihtiyacın üzerinde tutulduğundan bir sıkıntı olmuyordu ama yoğun fırtına ve yağış, ada içine ulaşımı bile etkiliyordu. İki gün önce arıza yapan bir güç kaynağının tamiri henüz sağlanamamış, karadan gelecek parça da bir türlü getirilememişti. Şimdilik yedek güç kaynakları fazlası ile iş gördüğünden bir sorun teşkil etmiyordu. Leyla Safir’in iyice halsizleştiğini düşündüğü için Rıza beyle konuşmuş ancak Rıza bey onu dinlenmeye ikna edememişti. Sonunda ofis çalışması sırasında terlemeye başlayınca, çalışmaya ara vermek zorunda kalmış, Rıza bey onu ofislerden eve getirene kadar da ateşi hızla yükselerek neredeyse kırka dayanmıştı. Leyla ile birlikte onu odasına taşımışlar ve bedenini serinletmek için ıslak bezle rahatlamaya çabalamalarına rağmen Safir’in ateşi son iki saattir hiç gerilememişti. Rıza bey Ender beyi endişelendirmemek için hemen Mehmet beyi aramış, ilaç dozları onun dediği şekilde artırılmasına rağmen iki saat sonra ateş aynı seviyede sürmüştü.

“Onu buraya getirmemiz gerek!” demişti en son Mehmet bey, uzaktan uzağa ve adadaki olanaklarla neler olduğunu anlamak mümkün değildi. Cihazların çoğu adaya gelmiş olsa bile firma hiç birinin kurulumunu henüz gerçekleştirilmemiş, cihazları kullanacak personel de adaya transfer edilmemişti.

Rıza bey tekne kaptanları ile konuşup, Safir’i karaya çıkarmaları için durumun uygun olup olmadığını sormuş, ancak yaşanan fırtınada her iki teknenin de karşılıklı kalkmasının mümkün olmadığını öğrenmişti. Adadaki helikopter pilotu da acil de olsa bir kalkışın çok tehlikeli olacağını söylediğinden, ellerindeki olanaklarla Safir’in ateşini düşürmeye çalışmaktan başka çareleri kalmamıştı. Durumunda herhangi bir düzelme olmayınca Mehmet bey olanları ailesinden saklamanın iyi bir fikir olmayacağına karar verip Ender beyi aramış, oğlu için endişelenen Ender bey de her olanağı zorlamasına rağmen adaya ulaşım konusunda bir çözüm üretememişti. Üstelik yaşanılan fırtınanın bir kaç günden fazla sürmesi bekleniyordu. Görünen o ki Safir’in kan akış hızında muhtemelen stres nedeniyle normalin üzerinde bir artış meydana gelmişti ve ilaçlar şimdilik bir etki sağlayamıyorlardı. Aytül hanım da durumu öğrenince oğlu ile görüntülü konuşmak istemiş ancak Safir’in konuşacak hali olmadığından ancak Leyla ile konuşabilmişlerdi. Leyla ona ellerinden geleni yaptıklarını söyleyerek rahatlatmaya çalışsa da Aytül hanım bu atakların müdahale edilmezse iyiye işaret etmeyeceğini bildiği için sakinleşememişti.

Ertesi sabaha kadar ne ulaşım ne de ateş sorunu çözülemeyince, Ender bey çaresizlikten sürekli ağlayan Leyla’yı özel olarak arayarak oğlundan ayrı bir yerde konuşmak istediğini söyleyince, Rıza bey Safir’le kalmış o da içeri geçmişti.

“Bak kızım!” demişti Ender bey çaresizce, “Safir ile konuşmadığının farkındayım ama senin bizim ilaçlarımızın denendiği şirketlerimizden birinde, Safir’i kullandığı ilaçların testi sırasında ilk gönüllülerden olduğunu biliyorum!”

“Evet!” dedi Leyla üzgün bir sesle, “Safir size ve vakfa çok inandığı için ben bundan bahsetmek istememiştim.

“Tahmin ettiğim için bende tanıştığımız gün Safir’in yanında bahsetmek istemedim. Böyle bir şeye maruz kaldığın için öncelikle çok üzgünüm. Kendi bünyemiz dışında ortak iş yaptığımız firmalar üzerinde tam denetimimiz olamıyor ne yazık ki. Bu yüzden kendi tesislerimizi kurup, bu dış bağlantılardan ve böyle risklerden kurtulmak istiyoruz.”

“Anlıyorum! Önemli değil beni zorlamadılar gönüllü olmuştum zaten!” dedi Leyla, “Safir için ne yapabiliriz?”

“Test sonuçlarını Mehmet ile birlikte inceledik. Senin kanında Safir’in kan akışını yavaşlatabilecek bazı birimler var. Ancak orada bir sağlık personeli şu anda bulunmadığından senden bir tüp kan alıp, Safir’e verecek kimse maalesef yok.”

“Bana nasıl yapılacağını anlatırsanız ben yaparım, onun için her şeyi yaparım! ” dedi Leyla inleyerek.

“Maalesef kan aktarımı için gerekli donanım da mevcut değil!”

“Ne yapacağız o halde! “

“Mehmet, tesisteki tüm donanımı inceletiyor, sana haber vereceğim tamam mı? Bir çare bulacağız mutlaka!” dedi Ender bey ama sesi o kadar endişeli çıkıyordu ki Leyla iyice gerildi bu sohbetten ve yeniden Safir’in yanına döndü.

Rıza bey soğuk suya batırdığı bezi sürekli Safir’in çıplak teninde gezdiriyordu. Ateş çok kısa bir süreliğine düşse bilse sonra yeniden yükseliyordu. Rıza bey bir faydaları olur belki diye diğerlerini de çağırmıştı Leyla, Ender beyle konuşurken. Leyla odaya geri geldiğinde hepsi çözümün onda olduğunu düşündükleri için ona bakmışlardı.

(devam edecek)

Yaşamak gibi – Bölüm 17’ için 4 yanıt

  1. Yazdıklarınızı yıllardır heyecanla takip ediyorum. Çocukluğumun arkası yarın radyo tiyatrosu gibi… Bu hikayeniz de her zamanki gibi heyecan verici. Sizi tebrik ediyorum. Kaleminiz çok güçlü ve her hikayede hayatın her alanında ve bilim, spiritüel konular v.s bilgi birikimi yüksek bir aktarım da söz konusu. Tekrar teşekkür ederim 🍀🧿

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın