Tolga’nin ailesi zaten tuhaf bir şekilde ilerleyen bu sürecin sona ermesine memnun olmuşlardı. Ortada olmayan bir gelin ile başlayan tanışma, alelacele yapılmak istenilen bir nikah gerçekten oğullarının seçmiş olduğu gelin adayı ve ailesi hakkında ciddi şüpheler uyandırmıştı.
Tolga yaşadıklarına inanamıyordu, o masallardan fırlamış gibi hayatına geliveren peri kızının sadece kendisini denemek için sunulmuş bir oyun olduğunu duymak, canını çok yakmıştı, yaklaşan nikahın iptal olmuş olması hiç önemli değildi, zaten aklını kaçırmış gibi davranan İnci ile evlenmesi söz konusu bile olamazdı. Peki ama gerçek adını bile bilmediği peri kızının bakışları, sözleri hepsi yalan mıydı? Bu kadar saf olabilir miyim diye sorguluyordu sürekli kendisini yaşadıkları anları düşündükçe. O masum ve titreyen kızcağız gerçekten rol mü yapmıştı? Hepsinden öte böyle bir oyunun içine nasıl düşmüştü?
Ofisinde tüm bunlar düşünüp duruken, sekreterin onunla görüşmek için bekleyen biri olduğunu söylemesi ile bölündü düşünceleri. Söylenilen ismi tanımıyordu, muhtemelen şu ofis cihazları satan şirketlerden biriydi yine, Satın Alma Müdürü olmanın da en can sıkıcı yanı bu olmalıydı, ihtiyaç bildirmedikleri halde, sürekli şirketlerin ürünleri ile ilgili ziyaretleri karşılamak zorunda kalıyordu. Bu sabah canı gerçekten herhangi bir ürünün ne kadar iyi olabileceğini dinlemek istemiyordu, üstelik mesai henüz başlamıştı, bu ne azimdi böyle erkenden randevu bile almaya gerek duymadan gelmişti bu kişi.
İşi varmış gibi geçiştirmek için, ziyaretçinin odaya girmesini beklemeden kapıya yöneldi, tam da çıkmak üzere olduğunu söyleyip kurtulmayı düşünüyordu. Kapının ağzında süklüm püklüm duran genç kızla burun buruna geldiler. Daha önce gelen iyi giyimli ve özgüveni tavan yapan temsilcilere pek benzemeyen bu genç kız, elini kapıya uzattığı sırada onu görünce istemsiz bir çığlık attı.
“Ben de tam çıkıyordum.” dedi Tolga kızın bir şey söylemesine fırsat bırakmadan.
“Şey ben Pelin, Melek’in arkadaşıyım.” dedi Pelin utanarak. Buraya kadar gelebilmek için cesaretini çok zor toplamıştı. Melek onun burada olduğunu duysa kesin parçalardı zaten, ama onun nişanın olmadığından haberi yoktu henüz. Nişanın neden olmadığını tam bilmediğinden ve Tolga’nın da Melek’e tepkisini kestiremediğinden Melek’e söylemeden gelmeye karar vermişti Pelin. Arkadaşını yeniden umutlandırıp, sonra yeniden üzülmesini istemiyordu. Yine de kızacaktı Melek bu yaptığına.
“Melek isminde birini hatırlayamadım” dedi Tolga bir an önce kızı göndermek istediğini belli ederek.
“İnci Hanım diye görüştüğünüz kız Melek.” dedi Pelin tüm cesaretini toplayarak.
Tolga bir an için ne diyeceğini bilemedi, merak dolu bakışlarla Pelin’i süzdükten sonra, odanın kapısını açıp, onu içeri buyur etti. Bu da yeni bir oyun muydu acaba?
“Siz bu buluşmaları nereden biliyorsunuz?” dedi merakla.
Pelin bütün heyecanı ve samimiyeti ile başından beri olan biten her şeyi hızlıca anlattı Tolga’ya, neyse ki adam hiç sözünü kesmeden sessizce dinledi onu, çünkü eğer bölüp sorular sorsaydı zaten heyecandan elleri ayakları titreyen Pelin, konuştukça saçmalayabilir, adamın kafasını iyice karıştırabilirdi.
Pelin anlattıkça ve aralarında geçen detayları bildiğini anlayınca daha ilgiyle dinlemeye başladı Tolga, başından beri hissettiği gerginlik, peri kızını yeniden görebilme umuduna dönmeye başlamıştı ama ikinci kez oyuna gelmemek için temkimli davranmak istiyordu.
“Bütün bunları bana neden anlattınız?” dedi ciddiyetini bozmadan.
Pelin bu defa kendi müdürüne onun nişanının olup, olmadığını sordurduğunu, Melek’in onun parmağında yüzük görmediğini söylediği kısmı anlatmaya başladı. Tolga dinlediklerine inanamıyordu, haftalardır hasreti ile yanıp tutuştuğu o kız, burada burnunun dibinde miydi yani?
“Size neden güveneyim?”
“Bana güvenmenize gerek yok ki, o zaten burada, aşağıda, gidip kendi gözlerinizle görebilirsiniz, konuşmak isterseniz de konuşursunuz. Ben sadece arkadaşımın daha fazla üzülmesini istemiyorum. Eğer ona kızgınsanız lütfen bu konuşmayı yapmamış olalım, öfkenizi bana ifade edin ama, eğer öyle değilse, yani ben bir şansınız olsun istedim, hepsi bu.”
Kız Tolga’nın tepkilerinden konuşmanın bir işe yaramadığını düşündüğü için son sözleri söylerken ayağa kalkmıştı, kendisi de hayal kırıklığına uğramıştı, Melek’in anlattığı Tolga’nın onu yeniden bulacağına sevinmesi gerekmiyor muydu?
Pelin ayağa kalkınca, Tolga’da kalktı ve ona kapıya kadar eşlik ederken “Teşekkür ederim.” dedi sadece. Onun burada onunla her gün aynı yerde olduğunu öğrendiğine göre gerisini kendisi halledebilirdi. Eğer bu bir oyunsa yine, şimdilik bu oyuna geldiğinin düşünülmesini istemiyordu.
Pelin kapıdan çıkarken, “O buradan ayrılacak, Almanya’ya gidiyor, bir yarışma kazandı.” dedi hızlıca. Yine hızlıca nikah için oynanan oyun gibi bir bahane miydi bu, yoksa gerçek miydi emin olamayan Tolga, cevap vermedi bu son söze.
Pelin son bir umutla “İki hafta sonra gidecek” dedi yeniden.
“Bilgilendirdiğiniz için yeniden teşekkür ederim.” dedi Tolga nazikçe ve kızı yolcu etti.
Pelin gerçekten büyük hayal kırıklığına uğramıştı, bu yüzü çiçek bozuğu, buz gibi adam için mi üzülüyordu arkadaşı, Murat bu adama beş basardı doğrusu. Melek’e görünmeden, binadan çıkmak için hızlı adımlarla yürüdü koridorda.
“İyi ki baştan Melek’e sormamışım. Birde sevdiği adamın gerçek yüzünü görüp iyice yıkılacaktı zavallı” dedi kendi kendine. Zaten bu zenginlerin duyguları da paraları gibiydi, düşüncesizde tüketiyorlardı her şeyi. Hiç bir şey de kıymet kalmıyordu.
Pelin gider gitmez, odasına dönüp kapıyı kapattı Tolga, bir yandan kalbi yerinden çıkacak gibi atıyor, öte yandan yeni bir oyun ihtimaline karşı tedbirli olmak istiyordu. Onu yeniden görebilmek için yapması gereken tek şey asansöre binip aşağı inmesiydi. O Satın Alma Müdürüydü, gerçi bu zamana kadar hiç yapmamıştı ama, mutfağa girip firmayı denetliyormuş gibi yapması kimse tarafından tuhaf karşılanmazdı. Bunun bir oyun olmadığını anlaması için onu zaten görmesi gerekiyordu. Hoş geçen defa da aşkından gözü kör olduğu için bir oyun olduğunu anlamamıştı ama, şimdi kendine bahane üretmek istemiyordu, inip onu görecekti, yapabilirse uzaktan, yapamassa.. İnince karar verecekti buna.
Odasının kapısını açıp, asansöre doğru yürümeye başladı. Pelin’in anlattığı hikayede ki, Murat kısmında yüreği sıkışmaya başlamıştı.Az kalsın evleniyordu o da demek. İkisi de hayatlarını mahvedecek bir evliliğin eşiğinden dönmüşlerdi bu küçücük oyun sayesinde, hem de birbirlerini bulmuşlardı. Kalbi yeniden hızlı çarpmaya başlayınca “Dur bakalım, sakin ol. Henüz neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyorsun!” diye telkin yapmaya çalıştı kendine.
Yemekhanenin arka tarafındaki geniş mutfakta, öğlen yemeği için çalışmalar başlamıştı. Bu kadar büyük bir şirkette yemek servisi kolay iş değildi gerçekten. Hepsi işine odaklanmış ve aynı renk üniforma ve bone takmış çalışanların içinden, herhangi birini seçmek kolay değildi. Müdürün yerine velaket eden şef, onu mutfakta görünce, koşa koşa yanına geldi.
“Buyurun Tolga Bey bir şikayet mi var yoksa?” dedi endişeyle, tam da vekaletin onda olduğu bir sırada sorun yaşanmasını hiç istemiyordu doğrusu.
“Hayır, sadece bir ziyaret etmek istedim” dedi Tolga, sanki denetleme yapıyormuş gibi çalışmaları izleyerek.
“Elbette, size eşlik edeyim” dedi şef heyecanla.
“Hayır mümkünse, kendim dolaşmak istiyorum, bir şey olursa ben sizi bulurum” dedi Tolga net bir ifadeyle. Melek’e rastladığı sırada bu adamın yanında olmasını istemiyordu.
Şef hiç istemese de, “Nasıl isterseniz” diyerek yanından ayrıldı Tolga’nın. Çalışanların bu ziyaretten ve Tolga’nın kim olduğundan haberi yoktu. “İnşallah yalnış bir şey olmaz” diye dua etti içinden ve arkasında kalarak onu uzaktan takip etmeye karar verdi. Herkes başını öne eğmiş bir şeylerle meşgul olduğundan yanlarından geçerken yüzlerini göremiyordu Tolga. Neredeyse tamamının beyaz üniforma giydiği mutfakta siyah takım elbiseli birinin dolaşması dikkat çekmişti. Daha önce de müfettişler ve bakanlıkça denetleme gören çalışanlar, yine öyle bir durum olduğunu düşünüp, iyice işlerine gömüldüler.
Tolga’nın aniden durup, belirli bir noktaya bakması, şef başta olmak üzere, farkedenleri tedirgin etmişti. Adamın baktığı nokta da Melek duruyordu. “Yine bu aptal kız!” diye düşündü şef içinden, “Yine başımı belaya sokacak benim” diyerek tedirgin bir şekilde o tarafa doğru yürüdü.
Melek elindeki işe dalmış olan bitenin farkında değildi henüz, Tolga daha bir kaç hafta önce kollarında olan peri kızını yeniden görünce donup kalmıştı. İşte orada tam karşısında bembeyaz üniformasının içinde bir çalışan gibi değil de, tıpkı adı gibi gökyüzünden inmiş bir melek gibi duruyordu. Gözlerinde yine o derin, hüzünlü ifade vardı. Tıpkı restoranın kapısında beklerken olduğu gibi, dünyayla hiç ilgisi yomuş gibi duruyordu tüm güzelliği ile. O bu dünyaya ait olamazdı zaten.Göklerden inmiş bir hediyeydi, bir insanın adı ancak bu kadar yakışırdı kendisine.
Ağır adımlarla ona doğru yürüdü, o andan itibaren çalıştığı şirketin mutfağında olduğu uçup gitmişti aklından. Burası şimdi tam olarak peri kızına kavuştuğu cennetti onun için. Tam kızın yanına vardığı sırada, “Bir sorun yok inşallah” diyen şefin sesiyle irkildi ikisi birden. Melek başını kaldırıp, karşısında şef ve Tolga’yı bir arada görünce paniğe kapıldı birden. Onun kendisini şikayet etmek için buraya geldiğini düşündü hemen. İnci onu ele vermişti demek. Tolga tam peri kızına seslenmek üzereyken yanında bitiveren bu adama sinir olsa da, hala şirkette olduğunu hatırlattığı için bir taraftan da memnun oldu, yoksa kendini kontrol edemeyip aşına sarılabilirdi her an.
Üçünün farklı duygu ve düşünceler içinde olduğu bu kısa karmaşa anını, şefin keskin ve duygusuz sesi bozdu yine “Melek, Tolga Bey şirketimizin Satın Alma Müdürü!” dedi, az sonra başına gelecekleri görürsün der gibi.
Melek Tolga’yı yeniden karşısında görmenin heyecanı ve şoku içindeydi. Heyecandan elleri titriyordu ama sevdiği adamın az sonra işini elinden alacak kişi olması yüreğini acıtyordu. Gerçi bunu hakketmişti, bir hafta boyunca onun duyguları ile oynamıştı, oynamamıştı aslında ama buna onu inandırması imkansızdı. Peki ama İnci onu neden buraya yollamıştı, o ne istediyse yapmıştı zaten? Atılmak umurunda değildi aslında, nasılsa Almanya’ya gitmek için bu işten ayrılacaktı ama bunun Tolga yüzünden olması her şeyi daha da acı bir hale getiriyordu.
“Merhaba Melek Hanım” dedi Tolga kendini kontrol etmeye çalışarak.
“Merhaba” dedi Melek de kendinin bile zor duyabildiği bir sesle, başını öne eğmiş, başına geleceklere hazır olmaya çalışıyordu.
Şef her an Tolga’dan yana çıkmaya hazır bir şekilde dikkat kesilmiş onları izliyordu ve elbette diğer çalışanlarda durumu farketmiş, herkes onlara bakmaya başlamıştı.
Tolga ortamın kendisi ve kız için hiç uygun olmadığını anlayınca, “Sizinle yalnız görüşmek istiyorum lütfen on dakika sonra odamda olun. Dokuzuncu kat” diyerek hızla yürüyüp çıktı mutfaktan. Şef ne olduğunu anlamak için hızla peşinden yürüyüp sorular sorsa da, ona cevap vermedi. Tolga’dan bir şey öğrenemeyeceğini anlayan Şef, öfkeyle Melek’in yanına dönüp, üniformasını çıkaran kıza “Gene ne haltlar karıştırdın kim bilir?” dedi öfkeyle.
Melek’in onun öfkesi ile uğraşacak hali yoktu, şimdi hemen burayı terkedebilirdi aslında ama, sevdiği adamın ona içindekileri söylemeye hakkı olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden odasına çıkıp onun söyleyeceklerini dinledikten sonra, eşyalarını alıp ayrılacaktı buradan, müdürün dönmesini beklemeyecekti. Cevap vermeden dolaptan çantasını ve diğer eşyalarını aldı.
“Ne yapıyorsun, adam seni yemeğe mi götürecek de eşayalarını alıyorsun?” dedi şef aynı öfkeyle.
Ona hiç cevap vermeden yanından, geçip gitti Melek. Ne oluyordu bunlara böyle, patronu ayrı, çalışanı ayrı bir hava takınmışlardı bu gün. Velakeleten yaptığı müdürlüğü takmıyor olsalar da, bu mutfağın şefiyfdi o. Herkesin meraklı bakışları önünde yaşanan bu olaylar iyice sinirlendirmişti onu. Melek’in yürüyüp gitmesinin ardından, bakıp duranlara ters bir bakış fırlatınca, herkes işine dönüp yanındakiyle fısıldaşmaya başladı.
Melek şirketin kapısından çıkana kadar ağlamamaya kendi kendine söz verdi. Bu anı da yaşadıktan sonra bu defter artık kapanacak, ondan sonda kendi yoluna gidecekti. Halasının o parayı gördüğünde yaşadığı mutluluk ve hayatındaki rahatlatıcı etkisi tüm bu bedellere değerdi. Son bir kez sevdiği adamdan nefret sözleri işittikten sonra, bir daha buraya uğramayacaktı bile. Acısı muhtemelen onunla birlikte uzun süre yaşayacaktı. Ne farkederdi ki, zaten acı çekiyordu ve çekecekti, ha biraz az, ha biraz fazla.
Asansör dokuzuncu katta durduğunda, kararlı adımlarla yürüdü koridordaki sekreterin masasına doğru, “Merhaba, Tolga Bey beni çağırmıştı, ismim Melek.” dedi sekretere. Sekreter daha elini telefona uzatmadan, belirdi Tolga kapıda ve içeri gelmesini işaret etti. Kız ağır adımlarla yürüdü hayallerinin sahibinin odasına.
Melek içeri girer girmez kapattı kapıyı Tolga, ona uzun uzun yeniden bakmak istiyordu. Kapının hemen önünde karşılıklı duruyorlardı şimdi, Melek henüz başını kaldırıp ona bakmaya cesaret edememişti ama onun odadaki varlığı çoktan sarmıştı bütün benliğini.
“Her şey için çok üzgünüm” diyebildi sessizce, “Ne söyleseniz haklısınız, ama ben mecburdum.”
“Yaşadığımız her şey yalan mıydı peki?” dedi Tolga. Kızın vereceği cevap onu öyle heyecanlandırıyordu ki, sanki az sonra dünyanın sonu veya kurtuluş haberini öğrenecek gibi hissediyordu. Ona bu kadar yakın olup, sarılamamak, onu şu kapıdan gönderip yeniden kaybetmek hiç istemiyordu.
Melek yutkundu bu soruyu duyunca, artık gerçek bir şeyi değiştirmeyecek olsa da, saklamanın da bir gereği yoktu. Tolga’nın inanıp inanması da çok önemli değildi belki ama o son bir kez sevdiği adamın gözlerine bakarak, onu sevdiğini söylemek istiyordu. Başını kaldırıp onun o güzel simsiyah gözlerine baktı. Göz yaşları bir anda hücum ettiler yine, dudakları titremeye başlamıştı ama yine de “Hayır, ben size aşıktım zaten, çok önceden beri, sadece bir tesadüf beni karşınıza çıkardı.” dedi.
“Bu başkası ile nişanlanmanıza engel olmamış ama.” dedi Tolga ses tonunun hiç yumuşatmadan, Melek onu İnci’nin yolladığını düşünüyordu ama, bunu İnci’nin de bilmesi imkansızdı. İyice kafası karışmıştı.
“Siz bunu nereden biliyorsunuz?” derken aklına geldi, bunu yapan Pelin’den başkası olamazdı. Tolga’yı mutfağa getiren şey İnci değil, Pelin’in söyledikleriydi. Görünüşe bakılırsa zaten her şeyi anlatmıştı ona.
“Bunu bana nasıl yaparsın” dedi Tolga gözlerini onunkilerden ayırmadan, “Nasıl kıyametim olacak bir başka evlilik kararı verebilirsin?.”
“Ben, ben sadece mecburdum, hepsini yapmaya mecburdum” dedi Melek ne söyleyeceğini bilemiyordu artık.
Tolga bu güzel yüzden akan yaşları ve o masum bakışları görünce, çoktan teslim olmuştu zaten, ömrünü adamaya hazır olduğu bu güzelliğin karşısında savunmasız hissediyordu kendini. Onu kendine doğru çekip, eğildi dudaklarına doğru. Daha fazla ondan ayrı kalmaya tahammülü yoktu.
Melek beklemediği bu davranışa karşı koyacak gücü bulamadı kendisinde, işte yeniden cennetinde ve sevdiği adamın kollarındaydı. Tolga’nın onu öptükten sonra sımsıkı sarılıp kulağıan fısıldadıklarını dinledi.
“Bundan sonra hiç ayrılmayacağız..”
Melek tıpkı annesinin göğsüne bıraktığı gibi, bıraktı kendini sevdiği adamın kocaman yüreğinin üzerine. Günlerdir yaşanılanların ardından bu an bir ömre bedeldi ikisi içinde.
BİR KÜÇÜK AŞK MASALI İSİMLİ HİKAYENİN BÜTÜN BÖLÜMLERİNİ AŞAĞIDAKİ LİNKLERDEN OKUYABİLİRSİNİZ.
Bölüm 1
https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/12/bir-kucuk-ask-masali-bolum-1/
Bölüm 2
https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/13/bir-kucuk-ask-masali-bolum-2/
Bölüm 3
https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/14/bir-kucuk-ask-masali-bolum-3/
Bölüm 4
https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/15/bir-kucuk-ask-masali-bolum-4/
Bölüm 5
https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/16/bir-kucuk-ask-masali-bolum-5/
Bölüm 6
https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/18/bir-kucuk-ask-masali-bolum-6/
Bölüm 7
https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/18/bir-kucuk-ask-masali-bolum-7/
Bölüm 8
https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/19/bir-kucuk-ask-masali-bolum-8/
Bölüm 9
https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/20/bir-kucuk-ask-masali-bolum-9/
Güzel bir hikayeydi. Keşke hemen bitmeseydi.
BeğenLiked by 1 kişi
Yeni hikayelerimiz gelecek inşallah onları da beğenirsiniz, çok çok teşekkürler, beğenilerinizle ilham sağlıyorsunuz
BeğenBeğen
Çok güzeldi yüreğinize sağlık hikayelerinizi severek okuyorum teşekkürler
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkürler ❤
BeğenBeğen
[…] https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/20/bir-kucuk-ask-masali-bolum-9/ […]
BeğenBeğen
[…] https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/20/bir-kucuk-ask-masali-bolum-9/ […]
BeğenBeğen
[…] https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/20/bir-kucuk-ask-masali-bolum-9/ […]
BeğenBeğen
[…] https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/20/bir-kucuk-ask-masali-bolum-9/ […]
BeğenBeğen
Yine çook güzeldi… Kaleminize sağlık. 😊🌸
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkür ederim ❤
BeğenBeğen
10 bölümü yokmu bu dizinin
BeğenBeğen
Google dan aratabilirsiniz
BeğenBeğen