Bir küçük aşk masalı Bölüm 7

Melek ve halası evin bütün işlerini tamamladıktan sonra, koltuk altlarından tutarak enişteyi de salondaki kanepeye yatırdılar, böyle bir akşamı onsuz yaşamak olmazdı, halası bir yandan onun üzerini değiştirip saçlarını tarıyor, bir yandan da bu akşamın ne kadar önemli olduğunu anlatıyordu. Bilinci artık çok yerinde olmayan adamcağız, dikkatle halasını izliyor ve arada bir anlaşılmaz sesler çıkararak söylenenlere cevap veriyormuş gibi yapıyordu.

Muzaffer Beyler tam söyledikleri saatte koca bir kutu çikolata ve bir buket çiçekle geldiler. Hem Muzaffer Bey, hem de Murat takım elbise giymişlerdi. Bu isteme merasimini ne kadar önemsediklerini göstermek için her iki ailede bütün gün hazırlanmıştı.

Melek’in yaptığı kahvelerin ardından, Muzaffer Bey konuya girdi, Melek’i isterken “yeğeniniz” değil de “kızınız”, demiş olması halayı çok mutlu etmişti. Öyle ya Melek  onun özbe öz kızıydı, kimse bunun aksini iddia edemezdi. Melek zorla gülümsemeye çalışarak bütün akşamı hüzünle tamamladı. İşte her şey olmuş bitmişti, Muzaffer Bey oğlunun tembihlediği gibi nikah kısmını çok uzatmak istemediklerini, onları sıkıştırmak istemediklerini, zaten herşeyi onların organize ettiğini, bu yüzden uygun görürlerse bir kaç haftaya nikahı da halledebileceklerini söyledi.  Melek beklemediği bu acele karşısında az daha elindeki tepsiyi düşürecekti. Kızın bu halini heyecanına verip anlamlı anlamlı gülümsediler hep birlikte.

Halanın nikahın erken olmasına bir itirazı yoktu tabi ama, bu çocukların ne evi vardı, ne de bir hazırlıkları. Ev de, hazırlıklar da halledilmişti, tabi bunları yaparken Melek’te olsun isterlerdi ama, Murat o kadar heyecanlıydı ki, daha Melek ile konuşmadan önce ne gerekiyorsa hazırlatmıştı ailesine. Elbette Melek kızları neyi istiyorsa öyle değiştirebilirdi, o anlamda bir endişeleri olmasındı. Bu evden çıkacak, kendi evine geçecekti, nikah işlemleri ve alış veriş dışında bir iş kalmamıştı.

Halanın ailenin bu her şeyi düşünmüş ve halletmiş tavrı karşısında gözleri dolmuştu, durumlarını bilip masrafa girmesinler diye her şeyi düşünmüş çoktan halletmişlerdi gerçekten. Allah’a bin şükürler olsun Melek kızı kıymetli rağbetli gelin olacak, çok iyi bir aileye gidecekti. Daha diyecek söz kalmamıştı.

“Verdim gitti!” deyiverdi sevinçle, enişte bile bir şeyler söylemeye çalıştı sanki o anda, adamcağız ellerini dizlerine vurarak kendince bir tür sevinç gösterisinde bulundu.

Günün sonunda mutsuz olan bir kişi vardı, o da Melek’ti ama, kendi kendine bunun bir süreç olduğunu Murat’ın ve ailesinin gerçekten iyi insanlar olduğunu, Tolga’yı  eninde sonunda unutacağını, hatta belki yarın sabah bile daha iyi hissedeceğini söylüyordu. O böyle söyledikçe yüreğine hançerler iniyor, içinde çığlıklar kopuyor, hepsini duymaza gelmeye çalışıyordu. Yine dolu oldu olan gözleri mutluluğa sayıldı o akşam.

Onlar gidene kadar Pelin üç tane mesaj atmıştı bile, kapıyı kapatır kapatmaz halası ona sarılıp ağlamaya başlayınca Pelin’e cevap verene kadar beş mesaj daha gelmişti bile.

“En doğrusunu yaptın herkes için” yazdı Pelin en son. Melek’de öyle olmasını umuyordu ama, henüz yüreği bunu kabullenmeye hazır değildi. Kendini bir kurban gibi hissediyor, diğerlerinin mutluluğu için kendini feda etmeye mecbur hissediyordu, bunu nasıl normalleştirebileceğine dair henüz bir fikri yoktu. Halasının göz yaşları, onun da kendini serbest bırakması için bir fırsat olmuştu, bütün gece ikisi de kendi içlerindeki acı ve mutluluğu birbirine katıp ağlaştılar.

İki gün sonra benzer bir manzaranın pahaca yüksek olanı İnci’lerin evinde yaşanmak üzereydi. Tolga ve ailesi kocaman bir çikolata ve bir buket çiçek ile gelmişlerdi. Melek’lerin evindeki ritüelde farklı olarak bu kez ortada bir gelin adayı yoktu. Damat ve iki aile salonda karşılıklı yerleştiler. Ne yazık ki İnci kızımız tuhaf bir mikrop almıştı ve bir süre daha odasında karantina da kalacaktı, ama Tolga oğlumuz ile aralarındaki inanılmaz elektirik iki ailenin de malumuydu ve bu akşam alınacak hiç bir karara İnci kızımınzın itirazı olmayacaktı.

“İnci kızım iyileştikten sonra da gelebilirdik aslında.” deyiverdi Tolga’nın annesi. İnci aslında bu güne iyileşeceğini ummuştu, bu özel anı ertelemeyi hiç istememişti, ama doktor daha bu sabah ne yazık ki İnci’nin bir süre daha dinlenmesi gerektiğini söylemişti, son sabahta geceyi iptal etmek olmazdı diye düşünmüşlerdi, bu yüzden rahat olsunlardı.

Gelinleri ile de tanışmayı uman ailenin yapacağı bir şey yoktu, ortamda olmayan İnci’yi Tolga’ya isteyip döndüler evlerine. İnci’in ailesinin yeniden yurt dışına gitme ihtimali olduğundan nikah tarhini çok uzak bir tarih olmasına gerek yoktu. Bu defa uzun kalabilirlerdi, çocuklar onların dönüşünü beklemeyi istemezlerdi herhalde. Karısının motor gibi sıraladığı bu cümleleri şaşkınlıkla dinledi İnci’nin babası ama, misafirlerin yanında bozuntuya vermedi. Üstelik kızının günlerdir ne hastası olduğunu da hala anlayamamıştı. Onlar yokken gelen doktor ile telefon ile iletişim kuruluyordu, e bir doktor bakarken ötekine gerek olmadığı için aile doktoru aranmıyordu. Oysa adamcağız hemen onu arayp çağırmak istemiş, kızının bu garip halini bir de çocukluğundan beri bildiği bir doktor tarafından teşhislenmesini doğru bulmuştu. İnci ve annesinin anlamsız itirazları ile başedemeyeceğini farkedince geri adım atmış olsa da, karısının bu akşam söylediklerine de bir anlam vermek zordu onun için. Nikah üç hafta sonra kıyılacaktı, davetye seçimi basımı dağıtımı,  düğün organizasyonu, yaşayacakları ev ve diğer tüm detaylar bu üç haftanın içinde çözüleceği gibi, İnci’nin de ne zaman düzeleceği belli değildi. İnci’nin babası ve Tolga’nın ailesinin o gece çok kafası karışmıştı ama çocuklarının mutluluğu için bir şey söylemediler.

Gece sona erdikten sonra her iki aile de kendi arasında epey konuştu. İnci’nin babasını ikna etmek zor olsa da, annesi bir şeyler bulup en azından konuyu uzatmamasını sağladı. Tolga’nın anne ve babası ise yangından mal kaçırır gibi, daha gelinlerini bile göremeden nikah ve düğün hazırlıklarına girişmeyi çok tuhaf bulmuşlardı.

Tüm konuları halledebilmek için iki aile nikahtan önce daha bir çok kez bir araya geleceğinden, İnci’nin de aralarına katılıp kendileri ile tanışacağını umuyorlardı. Tolga öylesine mutlu ve aşıktı ki, bu konuşulanların hiç birini dert etmeden bütün gece İnci ile mesajlaştı.

O hafta her iki çift içinde belediyeye nikah başvuruları yapıldı. İnci gidemediği için ailenin avukatı ondan bir vekalet alarak, onun yerine Tolga ile nikah dairesine gitti. İşlemi yapan memur evlilik başvurusu için geldiğini söyleyen iki adamı karşısında görünce epeyce şaşırdı önce. İkisinin de erkek olmasından çok, aralarındaki yaş farkının dikkatini çekmiş olmasını da, günlerce arkadaşlarına anlatıp gülecekti.

Melek günden güne solgunlaşıyor ve eski neşesi ve canlılığı kayboluyordu. Halası ilk hafta bunu heyecanına bağlasa da, sonra kızın hiç yüzünün gülmemesine aklı takılmaya başladı. Bu arada Murat’ın buluşma isteklerine de bir bahane bulup geri çeviriyordu. Murat bunun evlilik öncesi bir durum olduğunu düşündüğünden ısrar etmiyordu ama, en azından yaşayacakları yeri bile merak edip sormuyor olması tuhafına gidiyordu. Bu halasının da dikkatini çekmişti ama Murat henüz gidip eve bakmayı teklif etmedi herhalde diye düşünüyordu kendi kendine. Gelecek hafta gelinlik almaya gideceklerdi ama bu kız böyle devam ederse beyazlar içinde bir gelinden çok hayalete benzeyecekti. İyice sessizleşip, içine kapandığından eskisi gibi sohbette etmiyorlardı.

Melek o gün ekstra bir iş çıktığı için geç geleceğini söyleyince, camdan Pelin’in işten gelmesini beklemeye başladı, kız onların kapısının önünden geçerken, dışarı çıkıp yakaladı kızı. Pelin birden bire halayı karşısında görünce, Melek’e bir şey olduğunu sandığı için epeyce korktu.

“Ha Melek size yarışmanın sonucunu bu gün aldığımızı mı söyledi yoksa!” dedi sonra sevinçle.

“Ne yarışmasıymış o bilmiyorum ben.Melek ekstra işe gitti geç  gelecek, vaktin varsa gel sana bir kahve  yapayım, bir konuşacağım var seninle.” dedi hala.

Melek’ten de bir tüyo almayan Pelin yarışmayı da yumurtladığı için iyice  tedirgin bir şekilde girdi içeri.

“Ne yarışması o dediğin?” dedi hala merakla.

“Biz müdürüm Asuman Hanımla meleğin moda tasarımı çizimlerini yurt dışında bir yarışmaya yolladık internetten, Melek’e arkdaşıma göstereceğim dedim ben öyle aldım. Yoksa onu biliyorsunuz hayatta vermezdi. Haftalardır onun sonucunu bekliyorduk, bu gün mesaj geldi. Melek yarışma da ikinci olmuş.”

“E ne oluyormuş ikinci olunca?”

“İki yıl Almanya’da bir devlet üniversitesinde Moda Tasarımı okuma şansı verdiler ona, hem de burslu.”

“Melek ne diyo peki?”

Pelin’in heyecanlı sesi söndü hemen, “Yok ben evlenicem diyo! Sevinmedi bile, üstelik bir de para ödülü var, uçak biletleri de haftaya gelecek.”

“Bu kız ona mı içleniyo günlerdir, renginde renk yok, sarardı soldu sanki bir anda, hasta olacak diye korkuyorum. Çok istiyorsa konuşuruz Murat’ın ailesi ile beklerler iki yıl, ya da evlenip ikisi giderler, buluruz bir çözüm. Sen biliyorsundur Pelin çok mutsuz kızım?”

Pelin aslında Melek’i bu evlilikten kurtarmak için çok iyi bir fırsat yakaladığını düşünüyordu ama, hala ile konuşursa Melek’in ne tepki vereceğini kestiremiyordu. Acaba tuvaleti geldiği bahanesiyle banyodan filan arasa mıydı? Yok Melek dünyada izin vermezdi halası ile konuşmasına ama kadın doğru söylüyordu öyle dağılmıştı ki artık, evlenemeden hastaneyi boylayacaktı zaten böyle giderse.

Kızın dudaklarını ısırıp durduğunu görünce iyice işkillendi hala “Bak Pelin ölümü gör bir şey varsa söyle, o benim kızım, Murat ona bir şey mi demiş yoksa, ha?”

“Yok Murat ne diycek?”

“Ne var o zaman?”

Pelin’in endişeli sessizliğinden bir şeyler olduğundan emin olan halanın kafası iyice karışmıştı, demek ki gerçekten bu kızın bir derdi vardı, ama ne?

“Kız başkasını mı seviyo yoksa Melek?” deyiverdi birden bire.

Ah laf tam yerine gelmişti işte ama, ne desindi şimdi Pelin? Halanın Murat’la evlenmesini ne kadar istediğini biliyordu, ana yüreği ama anlamıştı işte ters giden bir şeyler olduğunu. Melek burada olsaydı keşke, gerçi o boğazını kessen söylemezdi halasını üzecek gerçeği, onun yüzünden bütün hayatını feda etmeyi göze almıştı. Yok ne kadar yeri de gelmiş olsa Melek’in haberi yokken Pelin bir şey söylemezdi, ama en azından halasının anladığını söyleyebilirdi Melek’e o zaman kız belki cesaretlenir konuşurdu.

“Ay hadi inşallah!” dedi kendi kendine.

“Anlamadım.”

“Hayırdır inşallah dedim. Yani nereden aklınıza geliyo böyle şeyler?”

Pelin’in ağzından laf alamayacağını anlayan hala, ısrar etmedi daha fazla ama, yarın akşam Melek ile bu konuyu konuşmaya karar verdi. Üstelik şu yarışmayı da hiç söylememişti. Böyle bir fırsat bir daha karşısına ne zaman çıkacaktı. Gerçekten gurur duyulacak bir evlattı o. Murat göründüğü kadar iyi bir çocuksa zaten böyle az ele geçen bir fırsatı kaçırmasına engel olmazdı. Yarın akşamı bekemeyip bu akşam konuşmalıydı Melek’le. Tamam biraz geç gelecekti ama olsun, bu da önemli bir konuydu, konuşulması lazımdı.

Pelin evden çıkar çıkmaz, Melek’i aradı, telefonu kapalıydı. Hemen olanı biteni mesajlara döküverdi o da.

Melek’in kafası öyle durmuştu ki artık, sabah çıkarken telefonunun şarj aletini yanına almayı unuttuğundan telefonu kapanmıştı. Eğer Tolga ile hala görüşüyor olsaydı, bir şekilde mutlaka şarj ederdi ama, şimdi niye uğraşacaktı ki, Murat’da mesaj atıp duruyordu ama, çoğuna kısa cevaplar verip geçiştiriyordu, evlenmeden önce çok sık görüşmelerinin uygun olmayacağını söylemişti çocuğa, halbuki onlar artık sözlüydüler. Yine de sesini çıkarmayıp saygı göstermişti Murat, şimdi sadece mesaj atmakla yetiniyor, buluşalım diye tutturmuyordu, nasılsa bir ömürü beraber geçireceklerdi.

İnci’nin düzelmek bilmeyen hastalığı artık Tolga’yı da endişelendirmeye başlamıştı, artık İnci’yi dinlemeyip kendi aile doktorları ile onlara geleceğini yazdı en son. İnci’nin tüm itirazlarına rağmen, ısrarcıydı. Zaten kızcağız bu kadar hastayken bu nikah organizasyonu ertelenmeliydi belki de, o sevdiğini sonsuza kadar beklerdi gerekirse, aceleleri neydi. İnci kendini iyice köşeye kısılmış hissedince, annesiyle konuştular yeniden. Nikahtan önce en azından Tolga’nın karşısına çıkmak zorundaydı, ama bunu  yine bir aile buluşmasında mı, yoksa ikisi başbaşa olacak şekilde mi ayarlasalar bilemiyorlardı. İnci daha önce bir nişanlısı tarafından kandırılıp çok acı çektiği için Tolga ile buluşmaya kendinin gelmediğini itiraf edecekti. Daha önceki çocuk İnci’yi bir çok yalanla kandırmıştı, neyse ki son anda bir dolandırıcı olduğunu babası öğrenmişti de evlilik gerçekleşmemişti. Tolga için elbette böyle şeyler düşünmemişti bile, en azından ailesini tanıyordu kendi ailesi ama, bu duygusal tramva onu çok ürkek yapmıştı, kolay güvenemiyordu, cesareti yoktu. Bütün bunları göz yaşları içinde anlatacaktı, böylece işin  Tolga kısmının çözüleceğini umuyorlardı. Bu aşamayı başarıyla geçerlerse ailesi zaten sorun değildi çünkü onlar daha önce İnci’yi görmemişti. Her şey İnci’nin ne akdar iyi oynayacağına bağlıydı, ama İnci o kadar kendine güveniyordu ki, Tolga ondan kesinlikle vazgeçmeyecekti.  Onun aşık olduğu İnci’ydi, o varoş güzeli değil.

Tolga’ya artık kendini daha iyi hisettiğini ve bir kaç gün sonra görüşebileceklerini yazdı, ama önce başbaşa görüşmek istiyordu, çünkü onu çok özlemişti. Tolga mesajı gördüğünde neredeyse çığlık atacaktı. Sonunda peri kızına yeniden kavuşacaktı işte, sonra da bir ömür mutlu yaşayacaklardı.

Melek kapıdan girdiğinde halasının hala uyumamış olduğunu görünce çok şaşırdı. Kadıncağız sabahları erken kalktığı için bu saate hiç kalmazdı.

“Hayırdır halacığım bu saate uyumamışsın, hasta mısın yoksa?” dedi endişeyle

(devam edecek)

BİR KÜÇÜK AŞK MASALI İSİMLİ HİKAYENİN BÜTÜN BÖLÜMLERİNİ AŞAĞIDAKİ LİNKLERDEN OKUYABİLİRSİNİZ.

Bölüm 1

https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/12/bir-kucuk-ask-masali-bolum-1/

Bölüm 2

https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/13/bir-kucuk-ask-masali-bolum-2/

Bölüm 3

https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/14/bir-kucuk-ask-masali-bolum-3/

Bölüm 4

https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/15/bir-kucuk-ask-masali-bolum-4/

Bölüm 5

https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/16/bir-kucuk-ask-masali-bolum-5/

Bölüm 6

https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/18/bir-kucuk-ask-masali-bolum-6/

Bölüm 7

https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/18/bir-kucuk-ask-masali-bolum-7/

Bölüm 8

https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/19/bir-kucuk-ask-masali-bolum-8/

Bölüm 9

https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/20/bir-kucuk-ask-masali-bolum-9/

Bir küçük aşk masalı Bölüm 7’ için 7 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s