Ben acıdan güçlüyüm! – Bölüm 14

Alkan hala tam olarak toplayamadığı zihnine rağmen, elinden gelen bütün dikkati vererek dinledi Hüseyin beyi. Bir yıl için bile olsa, aynı evde yaşamak ve bir uçurumdan kurtarmak için can attığı kıza baktı yeniden. Onun başından beri annesiyle iş birliği içinde olup olmadığını düşündü. Belki de sonradan, vicdana gelip, tüm bunları yapmış ya da eve sahip olamayacağından korkmuştu. Hüseyin bey, ondan bir cevap alamayacağını anlayınca, hazırladıklarını kağıt bir tabağa koyup getirdi yatağın yanına. Hızlıca toparlanması için biraz yemesi gerekiyordu Alkan beyin. Henüz hareketlerini tam kontrol edecek kadar kendine gelemediği için, küçük parçalar kopararak ona uzatmaya başladı. Alkan’ın kokuyu duyduğunda hissettiği açlıktan eser kalmamıştı şimdi. Yine de her şeye rağmen ona hiç kazık atmayıp, kurtarmak için bunca zahmete giren adamı kırmamak için açtı ağzını.

“Avukatı aramalıyım!” dedi sonra aniden. Her ne kadar Hüseyin bey ve Ahucan arayıp ona bilgi vermiş olsalar bile, artık ellerinden kurtulduğunu söylemesi lazımdı Alkan’ın, ayrıca neler olup bittiğini de öğrenmek istiyordu.

“Telefonu bir yere not etmedik.” dedi Hüseyin bey çaresizce, “Sizin telefonunuzun da nerede olduğunu bilmiyorum.”

Ahucan gözlerini açmış, Hüseyin beyi Alkan’a bir şeyler yedirmeye çalışırken görünce, çok mutlu olmuştu. Uyuyup kaldığına inanamıyordu.

“İnternetten bulabiliriz!” dedi heyecanla.

Henüz onun uyandığını farketmeyen Hüseyin bey ve Alkan aynı anda döndüler ona. Ahucan, Alkan’ın buz gibi bakışlarını görünce, bütün heyecanı sönüverdi aniden. Artık o gözlerden bir hazineye ulaşmasının mümkün olmadığını söylüyordu bu bakışlar. Sonsuza kadar aralığı tüm kapılar kapanmıştı.

Sessizce doğruldu yerinden ama, ne yapacağını, kendini nereye koyacağını bilemedi bir türlü. Hüseyin bey aralarındaki bu gerginliği sezince, tabağı yatağın üzerine bırakıp, “Arabada bir kaç parça daha  vardı, gidip onları getireyim.” diyerek çıktı evden.

Alkan’ın delici bakışlarından bir türlü kurtulamayan Ahucan, “Çok özür dilerim!” diyebildi gözlerinden yaşlar süzülerek. “Ben bunların olabileceğini hiç düşünmemiştim, tek isteğim..”

“Tek isteğin biricik evine sahip olmaktı ve bunun için ne gerekiyorsa yaptın değil mi? Ya da belki de o bile yalandı!” dedi Alkan sert bir sesle. Öfkenin verdiği enerji ile kendine gelmiş hissediyordu şimdi. Hayatı boyunca onu ayakta tutan şeydi bu öfke aslında, ayakta kalmasını sağlayan, onu güçlü ve güvende hissettiren karanlık ama faydalı bir güçtü öfke. Nasıl olmuştu da, bu kıza aldanmıştı. Onca şeyle başettikten sonra, ufacık bir kızın oynadığı oyunlara yenik düşmüştü.

“Hayır yalan değildi, ben bu evde doğdum inan bana! Anlaşmayı okumaya geldiğim güne kadar aklımda böyle bir şey yoktu.”

“Sonra ne oldu peki, sana  bütün mal varlığımı verecektim zaten, annemlerden alacağın üç beş kuruş daha mı tatlı geldi? Ne vaad ettiler sana söylesene?”

“Hiç bir şey!” diye çığlık attı Ahucan, “Ben sadece senin daha iyi olmanı istedim, benim gibi ailesiz, annesiz kalma istedim. Bir anne evladından uzak kalmanın acısını yaşamasın istedim, onların kötü insanlar olduklarını nereden bilebilirdim?”

“Sana söylemiştim!”

“Haklısın söylemiştin ama, sen o kadar tuhaftın ki, yani sen..”

“Benim deli, onların akıllı olduğunu sandın değil mi?”

“Evet!” dedi Ahucan yeniden ağlamaya başlayarak, “Çok özür dilerim ama, öyle sandım gerçekten.”

Sonra daha ne söyleyeceğini bilemediği için, içindeki kaçma isteğine karşı koyamadı ve o da hızla kapıya yönelip çıktı evden.

Hüseyin bey, Ahucan’ın ağlayarak dışarı fırladığını görünce, yanına geldi hemen.

“O iyi!” dedi Ahucan, merak etmemesi için.

“Peki ya siz iyi misiniz?” dedi Hüseyin bey yumuşak bir sesle.

“Ben bunları hakkettim.” dedi burnunu çekerek, şimdi ona istediği telefon numarasını bulmalıyız. Avukatın adını hatırlıyorum, diyerek cebinden çıkardığı telefonundan internette aramaya başladı. Bulduğu numarayı Hüseyin beyin telefonuna kaydettirip, onu içeri yolladı. Şimdi yeniden içeri girmek istemiyordu. Çocukluğunda hatırladığı salıncağın olduğu ağaca doğru yöneldi.

“Daha hızlı salla baba! Daha hızlı salla!”

Annesinin ve babasının kahkahaları çınladı kulaklarında, gidip ağacın altına oturdu, gözlerinden akan yaşlarla. Ağaç sırtındaki yarayı okşadı sessizce.

Alkan’ın avukatı, Ahucan’ın telefonundan sonra, gerekli bütün önlemleri almış, kendilerine ait olmayan bir evi satmaya çalıştıkları için başvuracağı evrakları çoktan hazırlamıştı. Alkan’ın iyi olduğuna çok sevinmişti, ona öncelikle bir akıl sağlığı raporu almaları gerekiyordu. Yoksa mahkeme, hastanenin hazırladığı raporları kabul edecek ve bir şey ispatlayamayacaklardı, hastanenin de işin içinde olduğunu bir şekilde ortaya çıkarmaları gerekiyordu. Avukatın gelip seni alayım teklifine, şiddetle itiraz etti Alkan, yerini kimsenin bilmesini istemiyordu. Yalnız olmadığını ve onu hastaneye götürecek birilerinin olduğunu söyledi. Yine her ihtimale karşı, onların isimlerini avukata vermedi. Avukat onu arayanların yanında olduğunu bildiği halde, Alkan’ın bu endişesini anlayabildiği için bir şey söylemeden kapattı.

“Bana bir telefon gerekiyor.” dedi Alkan Hüseyin beye bakarak. Bu arada yataktan kalkmaya çalıştığı için başı döndü ve Hüseyin beyin yardımıyla yeniden oturdu.

“Ahucan hanımı gördüm, ağlıyordu.” dedi Hüseyin bey.

“Avukat bir hastaneye gidip, akıl sağlığı raporu almamızı söyledi, hem de bir an önce, benim gittiğim doktorun numarasını bulalım, o bize yardımcı olur.” dedi Alkan, Ahucan’la ilgili söylenenleri hiç duymamış gibi.

“Ahucan..” dedi Hüseyin bey yeniden, sözünü kesti Alkan, “Ona söyle, avukat ifadesinin çok işe yarayacağını söyledi, bu yüzden bir yere kaybolmasın. Olmazsa bir ara ikiniz gider, tüm bildiklerinizi ona anlatırsınız. Önce şu telefon ve rapor işini halledelim.”

Sonra öfkeyle etrafına bakınıp, “Kalacak başka bir yer de bulmalıyız belki.” dedi. Ahucan’ın baygın bedenini bu evde kucaklamıştı ilk kez, onun sıcaklığını göğsünün üzerinde hissetmiş, nefesi yüzüne değmişti. Belki de, o an teslim olmuştu ona ilk kez. Yıllardır, hiç yaşamadığını bu sıcaklığa teslim olmuştu büyük ihtimalle. Ufacık bir sıcaklık ve sevgiyle kandırılabilecek kadar zayıftı o, muhtaçtı, bu düşünceden nefret ediyordu ama gerçek bu kadar acıydı işte. Annesinin ve üvey babasının onun hayatına kattığı ve bir türlü söküp atamadığı gerçek buydu. Öfke yine boğazından yükselmeye başladı. Burada kaçıp, kendini kilitleyebileceği bir odası yoktu, ilaçları yanında değildi. Hüseyin beyin, “şimdi ne yapacağız?” diye soran bakışlarını farketti. Birden bire hayatının en güvenilir kişisi olan bu adam bile bilmiyordu onun öfke krizlerini. Onu eve bile sokmamıştı ama, şimdi hayatının orta yerinde, kendini emanet edeceği tek kişi olarak duruyordu karşısında. Avukatına bile güvenmiyordu artık. Onu da satın almış, ya da kandırmış olabilirlerdi çünkü. Bir kez kontrol edebilmişti bu patlamayı, yeniden yapabilirdi. Keşke kendini bu kadar bitkin hissetmeseydi.

“Hastaneye mi gidelim?” dedi Hüseyin bey, Alkan’ın cevap vermediğini görünce.

“Evet, benim doktoruma gideceğiz, iki yıldır sadece telefonda konuşuyoruz ama, beni görecektir”

Hüseyin beyin, yardımıyla doğruldu yataktan yeniden. Üzerinde hala hastanede giydirdikleri pijamalar vardı, evden getirdikleri çantadan bir kaç kıyafet çıkarıp, giyinmesine yardım etti Hüseyin bey.

Kapıdan çıktıklarında, Ahucan hala ağacın altında oturuyordu. Başınıkendine çektiği dizlerinin üzerine dayamıştı, sesleri duyunca ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözleriyle onlara baktı.

“Hastaneye gidiyoruz.” dedi Hüseyin bey, Alkan’ın fenalaştığını sanıp, hemen kalktı Ahucan yerinden.

“Ne oldu?” dedi telaşla.

“Burada kalmaktansa hastanede ölmeyi tercih ediyorum.” dedi Alkan tükürür gibi.

Ahucan bir adım geri attı bu öfke karşısında, Hüseyin bey ona endişelenmemesi için başıyla işaret ederek, yürürttü bahçe kapısına doğru Alkan’ı.

“Sizi kurtaran birine karşı bu öfkenizi anlamıyorum. Başka kim yapardı ki bunu?” diye homurdandı dudaklarının arasından.

Hüseyin bey son cümleyi öyle bir ses tonuyla söylemişti ki, dışarıdan ne kadar zavallı göründüğünü bir kez daha düşündü Alkan. Öyle ya, onun gibi kendinni dört duvar arasına kapatmış, herkes, tersleyen ve dışlayan, tuhaf davranışları olan birine kim iyilik yapmak isterdi ki? Niye yapsındı ayrıca?

(devam edecek)

Bölüm 1

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/15/ben-acidan-gucluyum/

Bölüm  2

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/16/ben-acidan-gucluyum-bolum-2/

Bölüm 3

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/17/ben-acidan-gucluyum-bolum-3/

Bölüm 4

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/18/ben-acidan-gucluyum-bolum-4/

Bölüm 5

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/18/ben-acidan-gucluyum-bolum-5/

Bölüm 6

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/20/ben-acidan-gucluyum-bolum-6/

Bölüm 7

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/21/ben-acidan-gucluyum-bolum-7/

Bölüm 8

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/22/ben-acidan-gucluyum-bolum-8/

Bölüm 9

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/23/ben-acidan-gucluyum-bolum-9/

Bölüm 10

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/24/ben-acidan-gucluyum-bolum-10/

Bölüm 11

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/25/ben-acidan-gucluyum-bolum-11/

Bölüm 12

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/26/ben-acidan-gucluyum-bolum-12/

Bölüm 13

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/26/ben-acidan-gucluyum-bolum-13/

Bölüm 14

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/28/ben-acidan-gucluyum-bolum-14/

Ben acıdan güçlüyüm! – Bölüm 14’ için 15 yanıt

  1. Eşim hastanede yatıyor refakatçiyim okuyarak vakit geçiriyorum keşke kitapçı olsada hepsini alıp okuyabilsem ama… sabırsızlıkla bekliyorum 😘🤗🤗🤗

    Liked by 1 kişi

    1. Eşinize acil şifalar diliyorum, inşallah bu sıkıntılı süreci sağlık ve mutlulukla atlatırsınız bir an önce. Bu zor döneminizde hikayelerimle olsun yanınızda olabildiğim için mutluyum.

      Sağlık, mutluluk ve sevgiyle kalın ❤

      Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s