Ben acıdan güçlüyüm! – Bölüm 12

Akşam planladıkları gibi hastanenin otoparkından girdiler. Biri personel için olmak üzere iki asansör vardı. En azından girerken dikkat çekmemek için personel asansörünü kullanmadılar. Özel hastane olduğu için ziyaret saatleri ile ilgili bir sınırlama yoktu. Alkan’ın olduğu kata geldiklerinde, kat hemşiresinin onları göremeyeceği bir yere geçtiler sessizce, nöbetçi hemşire sabah Ahucan ile görüşen hemşire değildi.

“Peki şimdi ne yapacağız?” dedi Hüseyin bey fısıldayarak.

“Bekleyeceğiz, nasılsa bir şekilde yerinden ayrılacak, o zaman sen direkt odaya gireceksin, ben de hemşireyi takip edip, onu oyalayacak bir şeyler bulacağım.”

“Peki ya sonra?”

“Sonra sen Alkan’ı çözüp, sırtlayacaksın ve asansörle otoparka ineceksin, ben de yanına geleceğim, buradan gideceğiz.”

Hüseyin bey, Ahucan’ın gözlerini hemşirenin olduğu yerden ayırmadan anlattığı hikayeyi pek aklına yatıramamış gibiydi. Adamı öylece sırtlayıp çıkacaklar mıydı yani kolayca.

“Bu hastanede kamera filan yok mu?” dedi merakla.

Ahucan bu detayı hiç düşünmemişti, durdu biraz, “Olsa da biz hızlıca çıkıp gidersek yetişemezler.”

Filmlerden bir sahne yaşıyor gibiydiler, daha bir hafta önce hayatında görmediği bir adamla, yine  hayatında görmediği bir adamı kurtarmak için hastanede yürüyüp yürümeyeceği bile belli olmayan bir planı işletmeye çalışıyorlardı. Aslında gülünecek bir haldeydiler düşününce ama, Ahucan düşünmemeye çalıştı, çünkü ne kaybedilecek vakit vardı ne de artık düşünlecek bir şey. Tüm bunlara nasıl sebep olduysa, her şeyi gözü alıp düzeltecekti. Gerçi Hüseyin beyi de sürüklemişti peşinden ama, o sanki askercilik oynayan bir çocuk gibi olayın heyecanına kapılmış görünüyordu daha çok.

Hemşirenin cep telefonu çalınca, ikisi de heyecanlandılar ama, kadın yerinden ayrılmadan  konuşmaya devam etti. Zaten kimsenin olmadığı koridorda ne diye başka yere gitsindi ki zaten konuşmak için. Bir saat geçmesine rağmen hemşire yerinden ayrılmayınca Hüseyin beyin canı sıkılmaya başladı.

“Peki yakalanırsak ne olacak?” diye sordu aniden. Sanki yaptıkları şeyin ne olduğunu yeni farketmiş gibiydi.

“Yakalanmayacağız!” dedi Ahucan net bir şekilde.  Yakalanmasalar iyi olurdu, çünkü o da o durumda ne yapacaklarını hiç düşünmemişti doğrusu.

Yarım saat sonra hemşire, sandalyesinden kalkıp, koridorun diğer ucuna doğru yürümeye başlayınca, yeniden heyecana kapıldılar. Kadın koridorun sonundaki bir odadan içeri girdi.

Ahucan hemen olduğu yerden fırlayarak “Haydi!” dedi Hüseyin beye, adam kapıya doğru yönelirken o da hemşirenin girdiği kapıya doğru yürüdü.

“Açılmıyor!” dedi Hüseyin bey mümkün olduğunca küçük bir sesle.

Tabi ya gündüz ki hemşire kapıyı kilitleyeceğini söylemişti telefondaki doktora, neden bunu hatırlayamamıştı sanki. Koridorda ani bir dönüş yaparak hemşirenin masasına yöneldi ve hızlıca anahtarı aramaya başladı. Kalemliğin hemen yanında gördüğü birbirine takılı anahtarları avuçlayıp Hüseyin beye uzattı.

“Bunları dene! Benim hemşireyi oyalamam gerek.”

Heyecandan elleri titremeye başlayan Hüseyin bey, hızlıca anahtarları denemeye başladı. Kapıya uyan anahtarı bulduğunda, Ahucan koridorun sonuna varmıştı.

Derin bir nefes alıp kapıdaki yazıyı okudu “Tuvalet”.

“Oh iyi!” dedi içinden, çünkü burası bir hasta odası olsaydı, içeri giripte kadını nasıl oyalayacağını bilmiyordu. Tuvalet onu lafa tutmak için iyi bir yerdi. Kapıyı hafifçe aralayıp, onun ellerini yıkadığını gördü. Hemen midesi bulanıyormuş gibi yaparak hemen yandaki lavaboya koşturdu. Bir yandan da sanki başı dönüyormuş gibi, bulduğu her şeye tutunmaya çalışıyordu.

Onun bu halini gören hemşire, “Hanımefendi iyi misiniz?” dedi yanına gelerek.

“Ah kusura bakmayın! Çok fena midem bulandı ve başım döndü, hastaneler bana hiç yaramıyor gerçekten.” diyerek bayılacakmış gibi yaptı ama tutundu yeniden.

“Sizi acile indireyim ister misiniz?”

“Yok yok geçer şimdi, yorgun bir gün geçirdim, onca yorgunluğun arkasından da, hastaneye gelmek ağır oldu sanırım benim için.”

“Sizi katta görmedim.”

“432’ye geldim” dedi Ahucan hemen Alkan’ın yattığı odanın yanındaki oda numarasını hatırlayarak. Orada yaşlı bir adamın yattığını görmüştü.

“Ahmet beye mi?”

“Evet Ahmet amcama, aileyle küs olduğum için normal saatlerde gelemiyorum, anlarsınız ya! Hiç birini görmeye tahammülüm yok, bende zavallı amcamı ancak bu saatte gelip görebiliyorum işte ama, hastaneler bende hep böyle etki yapıyor.” diyerek ardından şiddetli bir öğürme gelmiş gibi, lavaboya eğildi.

Hemşire, “Evet anlıyorum, maalesef aileler her zaman umduğumuz gibi olmuyor, yemek yediniz mi? Yerime gidelim de bari bir tansiyonunuzu ölçeyim.”

“Biraz bir şeyler atıştırdım. Ay sormayın, bizim aile kadar bibirine düşman aile yoktur herhalde. İnanın şu saatte hastaneye gelip, buradan iki otobüsle evime gitmeyi göze alıyorum, onları görmemek için. sırf amcamın hatırına. Amcam çok iyi insandır.”

Ahucan’ın susmaya niyeti olmadığını anlayan hemşire, o konuşurken bileğini yakalayıp, nabzını saymaya başladı.

“İyiyim, iyiyim merak  etmeyin. Sizin işiniz de zor gerçekten, ben daha  gelir gelmez öğürmeye başlıyorum, bu hastane kokusu beni mahvediyor gerçekten” diyerek bir yandan kolunu kurtarmaya çalıştı, ama hemşire sıkıca yakalamış saymaya devam ediyordu cevap vermeden.

“Tansiyonunuz normal gibi duruyor ama, yine de ölçmekte fayda var, belki de sinirsel bir durumdur.”

“Belki de olabilir, sizi de akşam akşam yordum ama kusura bakmayın.”

“Benim içim bu, iyi ki bana denk geldiniz, burada düşüp bayıladabilirdiniz.”

“Ya, ya değil mi? Gerçekten çok şanslıyım, ama şimdi daha iyiyim, sanırım siz beni rahatlattınız.”

“İyi olmanıza sevindim” dedi hemşire gülümseyerek ve kapıya yöneldi, “Benim yerime geçmem gerek, sizde işiniz bitince gelin de bir de aletle ölçeyim tansiyonunuzu yeniden.”

“Tabi, tabi gelirim.”

Hemşire kapıdan çıkar çıkmaz derin bir “Ohh!” çekti Ahucan, o kadar paniğe kapılmıştı ki, tansiyonun gerçekten fırlamış olabilirdi. Sessizce kapıya yanaşıp koridoru dinledi, çıt çıkmıyordu, demek ki Hüseyin bey yakalanmamıştı ama, Alkan’ı çıkarabilmiş miydi acaba  odadan.

Meraktan  daha fazla duramayacağına karar verip, çıktı koridora, gözü devamlı Alkan’ın yattığı odanın kapısındaydı, Hüseyin bey hala içerideyse, çıktığında hemşireyle burun buruna gelebilirdi ama, o noktada ne yapacaklarını o da henüz bilmiyordu.

Gülümseyerek hemşirenin yanına gitti, “Artık daha iyiyim gerçekten, sanırım amcamı ziyaret için iyi bir gün seçmemişim, başını çevirip numarasını söylediği odanın aralık kapısından baktı, “Sanırım amcam da uyuyor, ben hiç rahatsız etmeden gideyim, yarın daha erken bir saatte gelirim.”

“Nasıl isterseniz” dedi hemşire, kızın iyi olduğunu görünce, ısrar etmedi tansiyon ölçme konusunda.

“İyi akşamlar” diyerek asansöre yürüdü Ahucan, Hüseyin beyin hala içeride olmaması için dua ediyordu. Asansör otoparka varana kadar kalbi yerinden çıkacak gibi çarpıyordu, kapı açılıp Hüseyin beyi arabanın yanında görünce bir rahatlama hissetti, acaba Alkan’ı indirmeyi başarmış mıydı? Koşar adımlarla yanına gidip, hemen arabanın içine eğildi.

“Başarmışsınız!” diye bağırdı sevinçle.

“Hadi binin de hemen gidelim buradan, kalp krizi geçireceğimi sandım inene kadar.”

Hızlıca arabaya binip ayrıldılar hastaneden, her şey beklediklerinden kolay olmuştu, kimse onların giripte hastaneden bir hastayı, hem de kapısı kilitli ve kendinde olmayan bir hastayı kaçırdığını anlamamıştı. Ahucan bir yandan arkasını dönmüş, Alkan’ın elini tutarken, bir yandan da yüksek sesle dua ediyordu.

“Allahım çok şükür, Allahım çok şükür başardık, inanamıyorum!”

“Allah korudu gerçekten hepimizi, yakalansaydık neler olurdu hiç bilmiyorum” dedi Hüseyin bey endişeli bir sesle. Birlikte plan yapmaya başladıklarından beri ancak anlayabilmişti bulaştığı işin vehametini. Neyse ki yakalanmadan sonuca ulaşmışlardı.

“Peki şimdi ne olacak?” dedi aynı endişeli sesle, bir yandan yola dikkatle bakarken.

“Bilmiyorum” dedi Ahucan, gerçekten de bundan sonrasını düşünmemişti, o evdeki satılık yazısını gördüğünden beri tek düşündüğü sadece bu andı. Bu andan sonrasında neler olacağını yaşayıp göreceklerdi birlikte.

(devam edecek)

Bölüm 1

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/15/ben-acidan-gucluyum/

Bölüm  2

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/16/ben-acidan-gucluyum-bolum-2/

Bölüm 3

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/17/ben-acidan-gucluyum-bolum-3/

Bölüm 4

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/18/ben-acidan-gucluyum-bolum-4/

Bölüm 5

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/18/ben-acidan-gucluyum-bolum-5/

Bölüm 6

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/20/ben-acidan-gucluyum-bolum-6/

Bölüm 7

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/21/ben-acidan-gucluyum-bolum-7/

Bölüm 8

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/22/ben-acidan-gucluyum-bolum-8/

Bölüm 9

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/23/ben-acidan-gucluyum-bolum-9/

Bölüm 10

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/24/ben-acidan-gucluyum-bolum-10/

Bölüm 11

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/25/ben-acidan-gucluyum-bolum-11/

Bölüm 12

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/26/ben-acidan-gucluyum-bolum-12/

Bölüm 13

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/26/ben-acidan-gucluyum-bolum-13/

Bölüm 14

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/28/ben-acidan-gucluyum-bolum-14/

Ben acıdan güçlüyüm! – Bölüm 12’ için 9 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s