Bir bebeği bekliyorum..

Koridorun sonundaki camdan dışarı seyrediyordu.

İnsanlar, taksiler, ambulanslar büyük bir hızla geçip gidiyorlardı binanın önünden.

Elinden tutukları ya da kucaklarında getirdikleri, halsizlikleri her hallerinden belli çocukları için endişelenen anne babalar vardı.

Kimi küçük kollarını dolamış boynuna, babasının omuzunda uyuyor. Kimi etinden et koparılıyormuş gibi ağlıyordu.

Kırmızı elbiseli küçük kızın, kızaran burnunu siliyordu annesi bir mendille. Çocuk gördüğü kedinin peşine gitmek için çırpınsa da bırakmıyordu sımsıkı tuttuğu  elini annesi. Elindeki mendille, sürekli oynattığı başındaki burnunu yakalamaya çalışıyordu.

Gülümsedi. Bir oyun gibi duruyordu buradan bakınca ama kadının omuzundaki çanta sürekli düşüyor.  Ayakkabılarının topukları  arnavut kaldırımı taşlara sıkışıyor. Çocuğun peşine koşarken sürekli durup, vurulmuş gibi haraketler yapıyordu.

Bunaldığı her halinden belliydi. Kedi sonunda ağaca çıkınca, çocukta durdu. Şimdi ikisi birden başlarını kaldırmış ağaca bakıyorlardı. İçeriden elinde kağıtlarla yanlarına gelen adam, küçük kızın babası olmalıydı.

Telefonunun sesi yükselmeye başlayınca, başını camdan çevirip, çantanın içinde telefonu aramaya başladı.

İş arkadaşı Türkan’dı arayan.

“Günaydın şekerim. İzinlisin rahatsız ediyorum, uyumuyordun değil mi?”

“Hayır, uyumuyorum. Hastanedeyim.”

“A! Hayırdır iyi misin?”

“Evet, evet iyiyim. Bir bebek bekliyorum.”

Bir sessizlik oldu telefonun diğer ucunda.

“Anlamadım? Hamile misin?”

On bir yıl evli kalmış olmalarına rağmen,  bir çocukları olmamıştı. Çok istiyorlardı oysa.

Bir çok kereler tüp bebek tedavisi de denemiş olmalarına rağmen, sonuç her zaman olumsuzdu. Çok yıpratmıştı bu süreç onları, sonunda birbirlerini öyle hırpalamışlardi ki bu konu yüzünden, ayrıldılar.

Türkan’ın bu kadar şaşırması normaldi. Serhat ile ayrılalı iki yıl olmuştu. Aslında o bir çocuk evlat edinebileceklerini düşünüyordu ama Serhat istememişti nedense.

Bir çocuk istemekten hiç vazgeçmemişti oysa o.

Şimdi bu koridorda beklerken, yıllardır söylemek istediği o cümle dökülüvermişti dudaklarından.

“Bir bebek bekliyorum.”

Yüreği ısınmıştı bu cümlenin ardından, dışarıdaki küçük kızı aradı gözleri yeniden. Gitmişlerdi.

“Merve alo? Hamile misin yoksa?”

“Hayır, ama bir bebek bekliyorum yine de. Kuzenim doğum yapıyor şu anda. Bir kızı olacak.”

“Hay Allah iyiliğini versin! Öyle mi söylenir o? Sabah sabah aklımı karıştırdın.”

Nasıl söylenirdi başka? Bir bebek bekliyordu işte koridorda. O güzel, minik can dünyaya gelsin diye bekliyordu. Bebek beklemek için illa hamile mi olmak gerekiyordu sanki? Bal gibi de bekliyordu işte o bebeği.

Düşüncelerini Türkan’la paylaşmak isemiyordu şimdi, o ne anlardı?

“Bir şey mi soracaktın?” dedi sıkıntılı bir sesle.

“Ha şey için aramıştım. Orsan Ticaret’in dosyasını sordu Taci Bey.”

“Şükran’a bıraktım dün, ondan alabilirsin?” diye cevap verdi aynı sıkıntılı sesle.

“Tamam canım teşekkürler. Ay ilahi hala gülüyorum. Bebek bekliyormuş ! Bayılıyorum senin bu espri anlayışına, hadi iyi beklemeler! Bebeğe de selamlar ! ” diyerek bir kahkaha attı Türkan ve kapattı telefonu.

Gözlerinden süzülen damlalar gözükmesin diye, yüzünü iyice cama çevirip, devam etti kalabalığı izlemeye. Annesinin kucağındaki bebeğe takıldı gözü. Bir damla daha indi yanaklarından.

“Bir bebek bekliyorum evet! Var mı itirazı olan!” dedi dişlerinin arasından.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s