Okuyucuya Önsöz
Ben Türk filmleri ile gülüp, ağlamayı öğrenen bir nesilden geliyorum, sinemanın bu gün geldiği noktaya baktığımda, değişen tek şeyin entrikalara yüklenen zeka, kostüm ve çekimlerdeki teknlojik avantaj ve elbette daha karmaşık senaryoları daha geniş bütçelerle çekebilen yapımcı firmalar olduğunu görüyorum. Türk sinemasının dünya standartlarına ulaşması için yaşanan bu gelişmeleri beğeni ve takdir ile izliyor olsam da, eskinin o dar bütçeli ve iyi insanların ön plana çıkarıldığı, masumiyetin kutsandığı ve son sahnede yanak yanağa kameraya gülümseyen o kavuşan çiftleri özlemiyor değilim.
Günümüz sinema ve gelişmiş hikayeciliğinin hayal gücüne dayanan kurgularının yanında, bazen alaycı, bazen özlemle andığımız eskilerini düşündüğümde onlara çok da haksızlık etmemiz gerektiği sonucuna varırım çoğunlukla. Elbette yaş aldıkça kendimin ve çevremdeki insanların başına gelenlere baktığımda, aslında “Bu kadarı ancak Türk filmlerinde olur” deyişini dilimize yerleştiren senaryolara tabiri caiz ise rahmet okutacak gerçek olaylar olduğuna da şahit oluşumun bu sonunca varmış olmam da etkisi büyüktür.
“İki Hayat” kitabımın bu düşüncelerle ortaya çıktığını, okuyan tüm değerli okuyucularımın anlamış olduğuna eminim. Zaman zaman benzer öyküler kurguluyor olmam, çoğuna şahit olduğum gerçeklerin bende bıraktığı izler ve hayal gücümün temellerini atan Türk Sinemasına duyduğum sevgi ve saygıdandır.
Bu hikayenin hemen öncesinde yazılan bu sözler eminim, okuyacağınız kurgunun da bu hayal gücünün ürünü olacağına dair bir öngörüye sahip olmanıza yetmiştir.
Türk Sineması ve emekçilerine saygı ve sevgilerimle
Gülseren Kılınç
Onun neredeyse kendime bakıyormuşum gibi bana benzeyen yüzündeki hüznü gördüğümde, yarınların benim için neler hazırladığını gerçekten merak etmiştim. Kısacık sohbetimizin ardından masadan sessizce kalkıp, son bir kez bana baktıktan sonra, omuzlarında dünyanın yükünü taşıyormuşcasına yürüyüp gitti. Bundan otuz yıl sonra aynı sahnenin giden kahramanı olmak istemediğimden başka bir tat kalmadı ağzımda, tek başıma oturduğum masada.
Peki ama tüm bu öğrendiklerimi, ona söylediğim gibi bu masada mı bırakmalıydım, yoksa hikayenin ta en başından beri içinde olan diğer kahramanlarına bir şeylerin değişmeyeceğini bilsem de gidip anlatmalı mıydım?
Geçmişte bir zamanda, babasız büyümesi yetmiyormuş gibi, zavallı anneciği ile bir göz evlerinde babasından kalan borçları temizlemeye uğraşan gencecik bir kızın hayatında ne değiştirirdi tüm bu gerçekler artık?
En iyisi her şeyin nasıl başladığını anlatayım önce size ;
Annesini de kaybettikten sonra, hayatta kimsesi kalmamış henüz yirmili yaşlarında bir genç kızdı Zuhal, oturdukları evin kirası, ödenmesi gereken borçlar ve bir yandan devam etmek istediği eğitmi sırtında kocaman yükler olarak yerleşmiş, yaşamaya çalışıyordu. Kendi çabalarıyla kazandığı bölümünde en çok yapmak istediği işi, yani yazılım geliştirmeyi öğreniyordu. Henüz liseyi bitirdiğinde, çalıştığı yerlerden biri olan internet kafede gördüğü oyunlar, onun bir gün bu işi yapabileceği isteğini öyle yoğun doldurmuştu ki içine, son yıl elinden gelenin fazlasını yapıp bu mesleğe adım atması için gerekli ilk adım olan üniversiteye girmeyi başarmıştı. İnternet kafenin sahibinin desteği ile yarım günde olsa oyun tasarlayan bir şirkette işe girmişti öncelikle, kazandığı çok bir şey değildi buradan belki ama, işin arka yüzünde olanları öğrenmek için bulacağı en doğru adreslerden biriydi. Yazılım şirkette üretilmese de, tüm senaryosu ve karakterleri burada tasarlanıyor sonra bu bilgiler yazılım şirketine aktarılıp oyunun somut sahnelere dönmesi sağlanıyordu. Yoklukla dolu yaşamı içinde böylesi bir dünyanın kapılarından girmek ona sihirli bir oyuncakçı dükkanına girmiş olduğu hissini yaratıyordu.
Bir yandan okuldaki dersleri de kaçırmamak için harcadığı çaba, sırtında yük olan borçlar, kira ve yaşamını devam ettirmek için gerekli tüm ihtiyaçlarını karşılamak içinse çalışması gerekiyordu. Üçüncü sınıfa kadar zar zor idare edebildiyse de, sonunda okulu dondurup, gündüzleri bir kafede, akşamları da bir otelin mutfağında bulaşık yıkamaya başlamıştı. Şirkete gitmeye de devam ediyor, az bir ücret karşılığında, oyunların senaryoları ile ilgili projelerde düzeltmeler yapıyor, yazılım şirketinde çalışanlarla kurduğu bağlarla, olayın her iki tarafında da olan gelişmeleri takip ederek kendini geliştirmeye devam ediyordu.
Bu yokluk dolu hayatın içinde evde bir bilgisayarı olmaması, her şeyi biraz daha zorlaştırıyor olsa da, borçları tamamen kapatabildiğinde kenara ayıracakları ile sahip olacağı umudunu kırmıyordu.
Hava iyice soğuduğunda, tek göz evin buz gibi odasında hayaller kuruyor, çoğu zaman düzensiz beslenme ve soğuk yüzünden hastalansa da, hayatın içindeki temposunu hiç düşürmeden devam ediyordu. Ona destek olacak veya sahip çıkacak kimsesi yoktu. Sabahları fakir mahallesinden çıkıp okuluna gidiyor, oradan çalıştığı kafeye, oradan otele ve sonunda ayakta duracak hali kalmamış, yarı aç, yarı tok yatağına uzanıyor, hayallerinin henüz başındayken derin bir uykuya dalıyordu.
O sabah okula gidebilmek için otobüs kartı almak üzere mahallenin bakkalına uğradı, zaten konuşmayı çok seven kadın, ona kartı uzatırken “Şu mahalleye yardım yapacağım diye uğrayan kadın yüzünden, otobüs kartından başka bir şey satamaz olduk” diye söylendi kartı ona uzatırken.
Sabahın alacakaranlığı ile gece yarısı arası sokaklarını görmeye şansı olmadığı mahallede yaşanılanlardan haberi olmadığını anlatmak istemedi sabah sabah, teşekkür ederek kartı alıp çıktı dükkandan. Bakkalın şikayetlerine rağmen, günlük ihtiyaçları bakkaldan almayı kesmelerine neden olacak kadar yardım yapabilen iyi insanlar vardı demek ki. Otobüsün buğulanmış camına başını dayamış uykulu gözlerle dışarıyı seyrederken, bakkalın bahsettiği kadını geçtiğimi hafta gördüğünü hatırladı. Çok yorgun olduğu için o sabah uyanıp derse gidememişti, kafeye gitmek için evden çıktığında, trafonun hemen yanına park etmiş büyük aracın önünde duran bir kadının, yanındaki genç adamın kucağına yüklediği paketleri, eliyle gösterdiği binalara taşıttığına şahit olmuş ama üzerinde durmamıştı. Kadını hayal meyal hatırlayabiliyordu zaten, düşünmekten vazgeçip biraz gözlerini kapadı.
Öğlen kafeye gelip arkadaşından nöbeti devraldığında, bir müşterinin masada bıraktığı broşüre takıldı gözü, masayı silip broşürü cebine koydu. Şehrin en iyi üniversitelerinden birinin düzenlediği bir oyun tasarım yarışması vardı, üniversitenin gelenekselleştirdiği bu yarışmaya katılanların son sınıf öğrencileri olmaları gerekiyor ve yarışmaya katıldıkları takdirde de, son yıllarını ilgili üniversite de tamamlayarak diploma almaları sağlanıyordu. Öğrencilerin öncesinde edinemedikleri veya alamadıkları dersler için ekstra programlar belirleniyor, böylece mezun olduklarında, o üniversitede dört yıl okuyan diğer tüm öğrencilerle aynı bilgilere sahip olarak diplomalarını alabiliyorlardı. Kağıdı dikkatlice okuduktan sonra yeniden cebine yerleştirdi. Bunu hayal etmesi bile çok güzeldi ama, masada sipariş için bekleyen müşterilerle ilgilenmesi gerekiyordu. Kafedeki işini tamamladıktan sonra, hızlı adımlarla yakındaki otele doğru yürümeye başladı, eğer bir bilgisayarı olsaydı, bu yarışmaya katılmak için hiç düşünmezdi bile ama, şimdi yarışma projesini hazırlamak için bile ne fırsatı, ne de zamanı yoktu.
Sonraki günlerde okulundan kafeye gelen arkadaşları da ilgili yarışmadan ona bahsediyorlar, bu yarışmaya katılırsa, dondurduğu son yılı orada tamamlayabileceğine dair onu yüreklendirmeye çalışıyorlardı. İçinde bunu yapmanın bir yolu olabileceğine dair umut böylelikle güçleniyor, kafasının içinde çareler arıyordu. Çalıştığı şirkete bundan bahsetse bile, bilgisayarları kendi projesi için kullanmasına izin vermeyeceklerini biliyordu, yine de zihni olmayan bilgisayarında projenin detaylarını oluşturmaya çoktan başlamıştı bile. Bazen otelde bulaşıkları yıkarken, bazen kafede fırsat bulduğunda projeyi zihninde tamamlamayı başardığında, yarışmanın son müracaat tarihine henüz on beş gün vardı.
Kafeye uğrayan arkadaşı ile yine yarışmadan bahsederlerken, kapıdan giren kadın müşteriyi farketti, kadın tek başına gelip bir masaya oturduktan sonra, arkadaşından özür dileyip siparişini almak için yanına gittiğinde, bu yüzü daha önce bir yerlerde gördüğünü düşündü ki, kadın “Sizinle daha önce karşılaşmış olabilir miyiz?” dedi ona fırsat vermeden.
“Evet ben de sizin için aynı şeyi düşündüm ama, nerden olduğunu hatırlayamadım.” diye cevap verdi nazikçe, “Siparişinizi alabilir miyim?”
Siparişi hazırlanıp masaya bıraktıktan sonra, arkadaşının yanına dönüp yarışma hakkında konuşmaya devam ettiler ve sonra işlerine geri döndü. Kadın hesap ödemek için onu yeniden çağırdığında “Konuşmalarınıza istemeden şahit oldum, bahsettiğiniz üniversitenin yönetim kurulundayım ve uygunsa iş çıkışınızda sizinle konuşmak isterim, hem belki birbirimizi nereden tanıdığımızı da bulabiliriz böylece.” dedi gülümseyerek.
Kafeden çıktığında oteldeki bulaşık işine geçmesi gerekiyordu, daha önce tanıyıp tanımadığından emin olamasa bile, kadının içten gülümsemesi ve hayatını değiştirebilecek bir yarışmayı düzenleyen üniversitenin yönetim kurulunda olduğunu söylemesi bu teklife olumsuz yanıt vermesini engelledi. Kısa bir sohbetten kaybedeceği bir şey olamazdı herhalde, ona işinin kaçta bittiğini söylediktan sonra, kadın onu almaya geleceğini söyleyerek kafeden ayrıldı.
İşini bitirip çıktığında karşı kaldırımda parketmiş arabanın korna sesine döndüğünde, kadının ona el salladığını gördü ve arabaya doğru yürüdü. Kadın ona binmesini işaret etti.
“İstersen seni evine de bırakabilirim konuşurken”
“Hayır, eve gitmiyorum, bir otelde çalışıyorum, buradan oraya geçeceğim, çok uzak değil.” diye cevap verdi mahçup bir şekilde.
“Anlıyorum, demek bir işte daha çalışıyorsun, arkadaşınla konumalarınızdan anladığım kadarı ile yarışmaya katılım koşullarına uygun şekilde son sınıfa geçmek üzeresin öyle mi?”
“Evet, ama çalışmak zorunda kaldığımdan, bu yıl dondurdum kaydımı, eğer bu yarışmaya girebilirsem, belki o zaman son sınıfı da tamamlayıp, diplomamı alabilirim diye düşünüyorum.”
“Peki bir projen var mı?”
“Evet var, ama aklımda sadece.”
“Neden sadece aklında?”
“Çünkü henüz bilgisayara geçirecek fırsatım olmadı.”
“Bildiğin gibi yarşmaya konu olan tasarım, farklı hayatların ve farklı kültür ve ortamlarda yaşayan insanların bir arada olabileceği mesajını taşıması gerekiyor, bu amaçla broşürlerde yer almasa da, yönetim kurulu olarak, eğitimlerini tamamlamaya imkanı yetmeyen öğrencileri, kendi ortamlarından alarak, kendi evlerimizde konuk ederek, bu farkı şahsen gözlemlemelerine olanak sağlama kararı almıştık. Lütfen bu sözlerimi yanlış değerendirme ama senin durumuna bakınca bu imkan yetersizliği koşuluna uyduğunu görüyorum ve eğer istersen benim evimde bu deneyimi yaşayacak öğrencinin sen olmanı isterim.”
“Yani ben projeyi tamamlarken gelip sizin evinizde mi yaşayacağım.”
“Evet tam olarak öyle yapacaksın, sana çalışman ve uyuman için güzel bir oda ayarlayacağım ve sen yarışma süreci içinde benim evimde kalarak, projene kendi deneyim ve gözlemlerini ekleme şansı da bulacaksın.”
“Broşürde böyle bir şeyden bahsedilmiyor ama?”
“Evet bahsedilmiyor, ön başvurular içinden biz kendimiz bir seçim yapıyoruz aslında, senin bir ön başvurun var değil mi?”
“Hayır aslında yok.”
“O halde yarın ilk işin bir ön başvuru yapmak olsun, nerede oturduğunu söylersen sabah gelip seni alabilirim ve üniversiteye birlikte gideriz, sen ön başvurunu yaparken ben de sana ev sahipliği yapacak aile olarak gerekli formları doldururum ne dersin?”
“Şey ben aslında ne söyleyeceğimi pek bilmiyorum, şaşkınım biraz şu anda.”
“Şaşırman çok normal ama sence bu kafede seninle karşılaşıp konuşmalarınıza kulak misafiri olmam bir tesasdüf olabilir mi? Bu şansı yakalandığında hayatında pek çok şeyin değişeceği ortada, sanırım sen de böyle bir fırsatı geri çevirmek istemezsin değil mi?”
Gerçekten kaybedecek bir şeyi yoktu, eğer bu teklifi redederse o yarışmaya katılıp, katılamayacağı bile belli değildi, bu şekilde hiç değilse zaten hazır olan projesini bilgisyara geçirebilir ve şansını değiştirmek için bir fırsat elde etmiş olurdu.
“Tamam” dedi gülümseyerek “Kabul ediyorum.”
“Nerede oturuyorsun?”
Oturduğu yeri söylediğinde kadının yüzündeki ifadeden bu semte dair önyargıları olduğu hissine kapılsa da kadın “Biliyor musun ben haftada iki gün oğlumla oraya geliyorum ve ihtiyacı olan ailelere yardımlar dağıtıyoruz.”
Kadını nereden hatırladığını açıklayan bu cümlenin ardından “Siz o yardımsever kadınsınız?” dedi hayretle.
“Gördün mü birbirimizi nereden tanıdığımızı da böylece bulmuş olduk, o mahallede sana denk gelemesem de, bir şekilde karşıma çıktın yine de. Ben o mahallede büyüdüm, yokluğu, imkansızlığın ne olduğunu bilirim. Eşim benim hayatta ki en büyük şansım oldu, kendi çevresinden olmayan fakir bir ailede büyümüş bir kızı eş seçtiğinde, ailesi ve çevresinden gördüğü tepkiye rağmen benden vazgeçmedi. Ben de hiç bir zaman geldiğim yeri unutmadım. O hayattayken, ikimiz birlikte gelirdik, şimdi de oğlumla bu yardımlara devam ediyoruz. Yarın sabah senin trafonun önünden alırım, tanıştığımıza gerçekten memnun oldum.”
“Çok teşekkür ederim” diyebildi dinlediklerinden sonra, bir oyun şirketinde çalışmaya başlayarak girdiği sihirli dünyadan, bir başka kapı açılmıştı önüne sanki şimdi.
(Devam edecek)
BEKLENMEDİK YARINLARA DOĞRU İSİMLİ HİKAYENİN BÜTÜN BÖLÜMLERİNİ AŞAĞIDAKİ LİNKLERDEN OKUYABİLİRSİNİZ.
Bölüm 1
https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/04/beklenmedik-yarinlara-dogru-bolum-1/
Bölüm 2
https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/05/beklenmedik-yarinlara-dogru-bolum-2/
Bölüm 3
https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/06/beklenmedik-yarinlara-dogru-bolum-3/
Bölüm 4
https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/07/beklenmedik-yarinlara-dogru-bolum-4/
Bölüm 5
https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/08/beklenmedik-yarinlara-dogru-bolum-5/
[…] https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/04/beklenmedik-yarinlara-dogru-bolum-1/ […]
BeğenBeğen
[…] https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/04/beklenmedik-yarinlara-dogru-bolum-1/ […]
BeğenBeğen
[…] https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/04/beklenmedik-yarinlara-dogru-bolum-1/ […]
BeğenBeğen
[…] https://gulserenkilincyazar.com/2018/04/04/beklenmedik-yarinlara-dogru-bolum-1/ […]
BeğenBeğen
Merhaba yazılarınız çok güzel severek okuyorum ama beklenmedik yarınlara doğru nün 3sayfasindan itibaren malesef okuyamıyorum verdiğiniz linklerde sayfanın bulunmadığını yazıyor bununla ilgilenirseniz sevinirim devamını ve sonunu çok merak ediyorm
Saygilarimla
BeğenLiked by 1 kişi
Aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz, çok sevgiler
https://gulserenkilincyazar.com/category/arkasi-yarin/beklenmedik-yarinlara-dogru/
BeğenBeğen