Tam yol ileri !

“İnsanlar kendi başaramadıkları şeyleri başaran insanlara karşı daha sert eleştirilerde bulunur, empati yoksunluğuna uğratlar. Bu yüzden kimsenin başardığınız şey ile ilgili mutluluklarınıza gölge düşürmesine izin vermeyin. Unutmayın sadece meyve veren ağaç taşlanır.”

Umut verici sözlerdi bunlar ama yine de çok emek vererek, çok isteyerek başarıya ulaştırdığına inandığı hedefine karşılık, destek veya tebrik almamak bir yana, alay edercesine eleştirilmek de canını sıkıyordu. Ne kadar görmeze gelmeye çalışsa da, zaten başarının mutluluğu ile zar zor kazandığı özgüvenini bu şekilde yıkma gayretine girişen insanlar yüzünden mutsuzdu. 

Mutsuzluğu eleştiri almak değildi, elbette eleştirinin yapıcı yanları vardı, mutluluğunu paylaşamayacak insanların arasında olduğunu farketmek üzmüştü onu. İyi veya kötü hedefine ulaşmıştı kendince, uzun bir uğraş ve sabır göstermişti üstelik ulaşmak için de, buna şahitlik eden pek çok insanın bile sonucu olmasa bile süreci görmeze gelmesi ağır geliyordu ona. Süreç içinde onu destekleyen sözlerle yanında olan insanlar, sonuç başarıya ulaşınca nasıl bu kadar ağız değiştirebiliyorlardı. Başaramayacağını düşünerek söylenen sözler miydi onlar? Yoksa sırf yüzüne hatırı kırılmasın diye savrulan avuntular mıydı? En çok kendisi korkuyordu çünkü başaramamaktan. 

Şimdi bütün o zor sürecin sonunda elde ettiği başarıyı küçültmeye çalışmaları yoruyordu onu. 

“Bir kafesin içinde ki pek çok kuştan biriydiniz, tüm kuşların amacı kafesten uçup gitmekti, bunu ilk başaran kişi olduğunuzdan, sizi tutup ayaklarınızdan yeniden kendileriyle aynı kafese çekmeye çalışanlar onlar. Bu yüzden kendinizi bırakmayın.”

Güzel bir benzetmeydi aslında bu, gerçekten kendini kanatlanıp özgürlüğüne kavuşmuş gibi hissediyordu aslında. Bu onu diğerlerinden daha yüksek yapmıyordu belki ama, en azından sınırsız hissettiriyordu. Bir kez zincir kopup da özgürleşince, hedefleri de büyüyordu insanın. Keşke dönüp kafeste kalan herkesi de kurtarabilecek bir kahraman olarak görselerdi onu. Özgürlüğe olan inançlarını tazeleyen bir başarı öyküsü, motive olsalar, kendi süreçleri için umutla devam etselerdi yola. 

Olmuyordu ama nedense, kafesten çıkmak değil, herkesten önce çıkmak sevdası çarpıyordu yüreklerinde, başkası adına mutlu olmak, demek ki başarılabiliyor inancına sahip olmaktan eksiklerdi. 

Canını bu yakıyordu, başarısını yerlere göklere sığdıramadan alkış tutup, eller üzerinde taşınmayı beklememişti o zaten. Tek istediği yaşadığı, mutluluk ve heyecanı paylaşıp, herkesin başarabileceğini gösteren bir umut olmaktı. 

Belli ki umuda ihtiyacı yoktu insanların, üstünlüğe ihtiyaçları vardı, başkalarının başarısızlığı onları başarılı yapacak sanıyorlardı. Bunun için emek ve zaman harcamalarına gerek yoktu. Onların başarısızlıkları arttıkça başarılı görünmek yetiyordu onlara. 

Hiç beklemediği insanlardan mutluluğunu gelmişti paylaşma isteği ve emeğinin takdiri. İnsanlaro ne kadar yanlış tanıdığını düşünmüştü bu yüzden. Sessizce bekleyen ya da onu tutup çekmeye çalışan insanlara karşı, belki bir merhabasının bile olmadığı yüreğine uzakta sandığı insanlar değer katmıştı başarısına sözleriyle. 

Belki de böylesi daha iyiydi, herkesin gerçek yüzünü görecek bir şans elde etmişti aynı zamanda, yürüdüğü yolda kiminle olacağına karar verebilmişti böylece. 

Hiç bir şey tesadüf değildi bu yüzden, hayat başarılarla da, başarısızlıklarla da öğretmeye devam ediyordu. 

Öyleyse düşünecek bir şey yoktu. Dersini almıştı. Şimdi sınırlarının yeni ufuklarına doğru yelken açabilirdi yeniden, çünkü hızını kesen tüm ağırlıklardan kurtulmuştu yüreği. 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s