Evlat

Gecenin karanlığında nefesini dinliyordu oğlunun.

Onun sağlıklı ve yanında olmasından daha önemli ne olabilirdi ki?

Derin bir uykudaydı şimdi, ne rüyalar görüyordu kim bilir?

Kalkıp bakayım diye düşündü bir an, onun o sıcak alnına bir öpücük kondurmak istemişti. Sonra uyandırırım diye vazgeçti.

“İnsanın anne olduktan sonra kalbi dışında atar.” demişlerdi. Onun yüreği hemen yan odada atıyordu şimdi.

Yıllarca beklemişlerdi bir evlat sahibi olabilmek için. Uzun acı dolu yıllardı onlar. Düşündüğünde bile boğazı düğümleniyordu.

Oğlunun yatağında döndüğünü duydu. Kulak kesildi, acaba uyanmış mıydı?

Kalkıp bir baksa mıydı? Derin nefesler yeniden duyulunca vazgeçti.

Kız ya da erkek  olsun diye bir dileği olmamıştı hiç bir zaman. Sağlıklı bir çocuk olması yeterliydi.

Sağlıklı olmasını istiyordu evet,  küçük bir çocuğun sağlıksızlığına yüreği dayanmazdı.

Hiç bir çocuğa kıyamazdı zaten,  illâ kendi çocuğu olması gerekmiyordu ki.

Çocuklar hep gülmeli ve mutlu olmalıydılar. Sırf küçük ve güçsüz oldukları için  nelere katlanmak zorunda kalıyordu çoğu çocuk.

Oğlunun mutlu bir çocuk olması için elinden geleni yapacaktı. O minicik bedendeki, minicik yüreğin daima mutlulukla atmasını istiyordu.

Belki dünyadaki tüm çocuklar için değil ama kendi oğlu için yapabileceği çok şey vardı.

Elbette onun doyumsuz bir çocuk olmasına neden olmayacaktı, dikkat edecekti. Onun iyi bir insan olmasını da istiyordu. Mutlu ve iyi bir insan.

“Allahım ne büyük bir sorumluluk, yardım et!” dedi kendi kendine.

Tıpkı, onu ilk gördüğü zaman hissetiği  gibi bir kaygıydı yükseldi içinde.

Eşinin, onu  evlat edinmek için ikna etmesi tam bir yıl sürmüştü. Korkuyordu.

Evet herşeyden çok istiyordu bir çocuk sahibi olmayı ama evlat edinmek başka bir şeydi.

Geceler boyu tartıştılar, konuştular. Sonunda bunun “başka bir şey” olduğunu düşünmekten vazgeçip, bir çocuğun hayatını kurtarmak olduğuna ikna olmuştu.

Bir çocuğu kurtaracaklardı, bundan büyük bir mutluluk ve iyilik olabilir miydi?

Onu ilk gördüğünde sevmişti. Kahverengi küçük gözleri, düğme gibi burnu ve hafif kepçe kulaklarını sevmişti en çok. Görür görmez içine sokmak istemişti.

Ama çok paniklemişti, beni  sevebilecek mi diye korkuyordu. Ya sevemez, beğenmez ve büyüdüğünde çekip gitmek isterse.

Mutlu ve iyi bir insan yetiştirmekle ilgili ne biliyordu ki? Ya başarılı olamazsa, ya hayatını kurtarmak için can attıkları bir çocuğun hayatını mahvedecek şeyler yaparsa ne olacaktı?

Dayanamadı, kalkıp oğlunun odasına gitti. Tam bir yıl olmuştu evlerine geleli, iki yaşındaydı şimdi.

Melekler gibi uyuyordu. Yine ilk gördüğü zamanki gibi içine sokmak istiedi onu. Eğilip geriye doğru attığı başını öptü, kokusunu içine çekti.

Ona dokunduğu zaman sakinleşiyordu. O ilk gün de öyle olmuştu. Tüm endişesine rağmen, onu kucağına alınca bütün korkuları uçup gitmişti.

Yine sakinleşti,  dokununca.

Evet yapabilirdi, onun için her şeyi yapabilirdi. Onun mutlu ve iyi bir insan olması için ne gerekiyorsa, hepsini yapabilirdi.

Her şeye değerdi o.

Evlattı, can parçasıydı.

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s