Gözlerini kapatmış bankta öylece oturan kadına bakıyordu dakikalardır. Yüzünde herhangi bir ifade yoktu. Sanki zamanın içinden çıkmış ve bulunduğu anda donup kalmış bir heykele benziyordu.
İlk bakışta gözlerini uzakta bir noktaya sabitlemiş gibi dursa da, bulunduğu yerden gözlerinin kapalı olduğunu seçebiliyordu.
Gölgesinde oturduğu ağacın rüzgarda savrulup dökülen yapraklarına inat kıpırtısızdı. İşe gitmeden önce bir sigara içimlik uğradığı banktan kalkamıyordu kadını izlemekten. Yüzünde herhangi bir acı ifadesi, vücudunda huzursuz bir kıpırdanma sezmiş olsa, hemen gidip soracaktı; “İyi misiniz?” diye. Kadının dinginliği öylesine belirgindi ki, yanından bile geçip, bölmeye içi elvermiyordu insanın.
İçten içe kıskanmıştı bu dingin, durağan ve kendine dönük dakikaları. Nasıl ve neden merak etmişti. Nereye kadar olduğunu da. İkinci sigarasını da içmesine rağmen kadında herhangi bir değişim olmamıştı. Zaten gözlerini açıp baksa ya da dışarıdan onları izleyen bir başkası daha varsa, bunca dikkatle kadına bakan kişinin de ne yaptığını merak edebilirdi. Bu yüzden arada bir saatine bakıyor, sanki çevresini incelerken gözü takılıyormuş gibi bakmaya çalışıyordu. Bu arada kadının kaçırabileceği bir göz kırpması ya da hareketi olursa diye endişe duyuyordu.
Ayaklarının dibindeki yapraklar uçuştu daireler çizerek. Bir güvercin oturduğu bankın sırtında bekledi bir süre endişeli bakışlarla süzdü kadını. Sonunda o da canlı bir varlık olmadığına kanaat getirmiş olmalı ki, kanat çırpıp indi oturma yerine. Bir iki tur atıp, kırıntı aradıktan sonra da uçup gitti.
Genç bir adam köpeğiyle geçti, bankın önünden. Köpek kadının dizlerinin üzerinde kavuşturduğu ellerini kokladı. Genç adam kadının kapalı gözleri ve kıpırtısızlığını görünce geri çekti köpeği, başını arkaya çevirerek baktı bir süre yürürken.
Gürültüyle bir ambulans geçti arkalarındaki caddeden. Kendisi de bir çok pozisyon değiştirdi izlerken ama kadın öylece durdu. Artık işe gitmesi gerekiyordu. Bir an için kadının ölmüş olabileceği ihtimaline takıldı zihni ama başını öylesine dik tutuyordu ki, bu saçma bir ihtimal olurdu. Açık renk pardesüsünün göğsüne doladığı fuları takip etmeye çalıştı yine de. Sanki hafif hafif inip kalkıyordu göğsü ama rüzgardan ya da çok dikkatli baktığı içinde öyle hissediyor olabilirdi.
Merak içini öyle bir sarmıştı ki, durağa giderken kadının önünden geçip, daha yakından bakmaya karar verdi. Tam toparlanıp kalktığı sırada, omuzuna dokunan elle geri döndü. Kırklı yaşlarında, sakallı bir adam ateşini istiyordu. Aceleyle ceplerini karıştırıp çıkardı çakmağını. Bir elini rüzgara siper ederek, uzattı adamın ağzında tututtuğu sigarasının ucuna. Adam dumanını üfleyerek teşekkür etti ve yürüdü. O da arkasından kadına doğru hareketlendi hemen.
Bank boştu. Yanlış mı görüyorum diye bir kez daha baktı. Sonra aceleyle çevresine göz gezdirdi. Onca durağanlıktan sonra, ne ara kalkıp gitmişti bu kadar büyük bir hızla.
Keşke ateşi olmadığını söyleseydi şu adama. Az önce attığı sigarasını gördüğü için gelmişti o da muhemelen. İçini büyük bir hayal kırıklığı kaplamıştı. Bütün sabahın heyecan dolu macerası çözülemeden silinip gitmişti banktan.
Ayağıyla yapraklara bir tekme savurdu. Ellerini montunun cebine sokup, durağa kadar gözleri kadını arayarak yürüdü. Kadın tüm dinginliğiyle silinip gitmişti andan sanki.