Uğursuz – Bölüm 4

Böylece Volkan ve Pınar aynı okula gitmeye başladılar. Volkan bir an olsun yalnız bırakmadı Pınar’ı. Aynı okulda oldukları için derslerini de beraber çalışmaya başladılar. Bütün geçen zaman boyunca, Utku’dan hiç haber alamamıştı Pınar ama ona verdiği sözü de unutmamıştı. Arada sırada Volkan’a ondan ve ona verdiği sözden bahsediyordu. Volkan biraz bozulsa da sessizlikle cevap veriyorudu Pınar’a. Bunca yıldan sonra Utku’nun yeniden çıkıp geleceğine inancı yoktu zaten. O Pınar’a sırılsıklam aşık olmuştu çoktan. Ne Utku ne de başka biriyle paylaşmak istemiyordu. Pınar’ın bu dostluğun aşka dönüştüğünü anlamadığının farkındaydı. O bütün saflığı ve masumiyeti ile en iyi arkadaşı ile vakit geçirdiğini düşünüyordu. Artık ikisi de eskisi kadar gitmiyorlardı Figen hanıma. Bir psikologun bekleme salonunda başlayan beraberlikleri aynı zamanda ikisi içinde ilaçlardan ve terapilerden  daha etkili olmuştu.

Lise son sınıfa geldiklerinde Volkan duygularını Pınar’a açmak  istiyordu artık. Üniversiteye gideceklerdi ve aynı yeri kazanma şansları oldukça düşüktü. Bu yüzden lise bitmeden ona duygularını söyleyip söz almak istiyordu. Mezuniyet balosundan önceki hafta ona ceketinin düğmelerinden birini kopartıp verdi. Düğmeyi alan Pınar bunu neden verdiğini anlayamadığı için merakla yüzüne bakıyordu.

“Bu düğme mezuniyet balosuna benimle geleceğin ve orada belki de beni öpeceğin anlamına geliyor. Bizim okulun eski bir geleneği bu.”

Pınar gülümseyerek elindeki düğmeye baktı bir süre.

“Seni öpmem için neden baloya gerek olsun ki, sen benim en yakın arkadaşımsın” diyerek yanağından öptü Volkan’ı.

Volkan Pınar’ın bu arkadaşça algısını bozmak istemedi o an için. O kadar tatlı bir şekilde söylemiş ve öpmüştü ki, onun söylemek istediğini anlamadığını biliyordu. En azından baloya birlikte gideceklerdi.

Yaz ve sınav dönemleri hızla gelip geçti, o kadar yoğun geçirdiler ki üniversiteye başlamış olmalarına rağmen Volkan hâlâ bir fırsatını bulup Pınar’a açılamamıştı. Her denemesinde Pınar safça ve dostça bir şey söylüyor, Volkan’da bir daha ki sefere diyerek bekliyordu. Onu sadece dost olarak görmesine bozuluyordu aslında biraz. Erteleyip durmasının nedenlerinden biri de buydu.

Üniversiteye başladıkları ilk ayın sonunda bir gün Pınar heyecanla aradı Volkan’ı. Volkan onu tanıdığı günden beri hiç bu kadar heyecanlı duymamıştı sesini. Adeta sesinden kuş cıvıltıları yükseliyordu sevdiği kızın.

“Ne oldu neden heyecanlısın bu kadar?” dedi mutlulukla.

“İnanılmaz bir şey oldu!” dedi Pınar sevinçle, “Bunu hemen seninle paylaşmak istedim.”

“Ne oldu söylesene öleceğim meraktan!”

“Utku geri geldi! Dün akşam geldiler. beni unutmamış, verdiğimiz sözü de!”

Volkan buz kesmişti bir anda. İlk kez bu kadar neşeli duyduğu sevdiğinin sesinden başkasına duyduğu mutluğu duymak çok canını yakmıştı ama belli etmemeye çalıştı.

“Çok sevindim senin adına” diyebildi sadece.

Bir akşam önce Pınar ve dedesi yemeklerini yerlerken çalmıştı kapıları, Pınar kapıda Utku ve ailesini görünce şaşkınlıktan ne yapacağını bilememişti. Utku gerçekten de ne Pınar’ı ne de ona verdiği sözü unutmuştu. Üniversite son sınıfa geçmişti Almanya’da. Pınar’ı da alıp, geri dönmek istiyordu oraya. Pınar’ın orada devam edebileceği çok iyi üniversiteler vardı.

“Beni Almanya’ya götürmek istiyor” diye devam etti Pınar heyecanla.

“Peki ya deden ?” dedi Volkan, “Gidemezsin, seni seviyorum” demek istiyordu ama bu kez de Pınar’ın sesindeki neşe durduruyordu onu. Sorabileceği tek şey Muharrem amcaydı bu yüzden.

“Evet ben de bunu düşünüyorum bir tek. Şimdi kapatmam lazım. Gelişmelerden haberdar edeceğim seni. Sanırım bir haftaya nişanımız takılacak, senin mutlaka burda olman lazım. Görüşürüz” diyerek kapattı telefonu.

Volkan elinde telefon kalakalmıştı öylece. Bunca zaman oyalanmayıp Pınar’a açılsa Utku geldiğinde bir şeyler değişir miydi bilmiyordu. Pınar’ın sesindeki o renk değişmeyeceğini açıkça söylüyordu aslında. O hiç bir zaman Volkan’ı sevmemişti. Aklı daima Utku’daydı. En azından Utku’nun geri dönmesi onu gerçekten sevdiğini gösteriyordu, Pınar adına sevinebileceği tek şey buydu elindeki. Kendisi için yapılacak hiç bir şey kalmamıştı.

Pınar’ın söylediği gibi bir hafta sonra Muharrem beyin evinin bahçesinde sade bir nişan töreni yapıldı ve elbette Volkan ve büykkannesi baş davetli olarak çağrıldılar. Büyükannesi Volkan’ın çektiği acıyı farketse de Pınar ve Utku’nun çocuklarında başlayan hikayesini duyunca hiç bir şey söyleyemedi.

Muharrem bey de artık iyice yaşlanmıştı. Bu nedenle torununu eskiden beri tanıyıp sevdiği insanlara emaanet edecek olmaktan çok mutlu olmuştu. Nişan sırasında çok destek gördükleri Volkan ve büyükkanesine gelip bu sevincini paylaştı. Onlar artık ailenin bir parçası gibi olmuşlardı. Gelin alan olma hayalleri kurarken şimdi bu bahçede kız tarafı olarak bulunmak zorundaydılar.

Utku dönmeden önce Almanya’daki arkadaşlarına Türkiye’de kısa bir seyahat sözü vermişti. Orada dağcılık ile uğraşan bir grubu  vardı. Onlarla küçük bir dağ macerası ardından da Ege’de biraz dinlenme planı yapmışlardı. Elbette bu plana Pınar’da dahildi ama o zaten bırakıp gideceği için dedesinden ayrılmak istememişti. Onun sağlığının ne kadar bozulduğunun farkındaydı. O yüzden kalabildiği kadar yanında kalmak istiyordu. Vokan ile nikahları hemen kıyılmayacaktı. Bir süre Türkiye’de kalacaklarından, gitmelerine yakın nikah yapılacak, ondan sonra da hep beraber Almanya’ya döneceklerdi.

Pınar dedesinin de onlarla gelmesini istiyordu ama adamcağızın bütün çevresi dükkanı buradaydı. O Pınar gibi hemen oraya uyum sağlayıp dil de öğrenemezdi. Torununun mutlu olması onun için her şeyden önemliydi. Nasılsa Pınar sık sık gelip onu ziyaret ederdi. Dedesinin söylediklerine hak verdiği için bir şey  diyememişti Pınar. Yine de aklının ve kalbinin bir parçası daima onunla olacaktı.

Utku Pınar’ın da onunla  bu seyahate gelmesini çok istese  de onun söylediklerini dinledikten sonra hak verdi ve ısrar etmedi. Nasılsa bundan sonra bütün ömürlerini birlikte geçireceklerdi artık.

Nişanın ardından morali iyice bozulan Volkan  eve kapatmıştı kendini. Büyükannesi bu yüzden ikisi için kısa bir tatil ayarlamıştı. Çocuğu Pınar  ve Utku’dan biraz uzaklaştırıp, toparlanmasını sağlamak istiyordu. Burada olduğu müddetçe, Pınar her gelişmeyi heyecanla ona anlatıyordu. En yakın arakdaşı oydu. Volkan çaresizce onun sevincini paylaşmaya çalışıyordu. Bu yüzden büyükannesini teklifine hayır demedi. Pınar’ı arayıp seyahatten bahsetti. Gidecekleri yerde telefou çekmeyeceği için bir süre ulaşamayabilirdi.

“Ben gitmeden döneceksin ama değil mi?” dedi Pınar üzüntüyle.

“Evet elbette döneceğim merak etme” dedi Volkan.

Böylece Utku arkadaşlarıyla , Volkan’da büyükannesiyle tatile gitti. Pınar dedesi ve Volkan’dan ayrılacağına üzülüyor ama Utku’nun dönmüş ve onu unutmamış olmasına çok seviniyordu. Karmakarşık duygular içindeydi. Oraya giderken evden ne götüreceğini bile bilmiyordu henüz. Orada bir okula kaydolması, buradaki okulundan nakil işlerini halletmesini gerekiyordu. Her şey o kadar ani ve hızlı olmuştu ki, neyi hangi sırayla yapması gerektiğini bilemiyordu henüz.

Utku gittikten sonraki bir kaç günü dedesiyle ve sakin sakin düşünerek geçirmeye karar verdi. Bu süreç içinde neyi nasıl yapacağına karar verecek, ondan sonra da yapmaya başlayacaktı.

(devam edecek)

Yorum bırakın