Yokluğum – Bölüm 39

Seren annesi ve ablasının konuşmalarından duyduklarından bir çırpıda anlattı. Handan’ın resimleri yarışmaya gittikten sonra onu yeniden uyuşturacaklardı, uzun zamandır anlayamadığı nedeni de nihayet öğrenmişti, babasının on sekizine geldiğinde almasını istediği mirasını ona vermek istemiyorlardı.

“Bildiğim kadarıyla babanızın da, annenizin de aileden gelme mal varlıkları var! Yani ikinize de yetecek kadar paranız var! Neden annen Handan’ı değil de seni bu kadar dışlıyor! Sen üvey falan mısın?”

“Komik olan şu ki, ikimiz de bu ailenin öz kızları değiliz!”

Gültekin iyice hayrete düştüğünü gizleyemedi yüz ifadesiyle.

“İkimiz de evlat edinilmişiz yani! Annem ve babam bu şekilde çocuk sahibi olmayı seçmişler!”

“O halde annen için Handan neden daha değerli bu sence de tuhaf değil mi?”

“Bunu ben de bilmek isterdim ama çocukluğumuzdan beri böyle, annem hep onunla ilgilenirdi ama bana bakıcı bakardı. Sadece babam ikimizi birbirinden ayırmazdı. Kim bilir annem belki de Handan’ı kendine daha yakın bulup, onu daha çok sevdi, belki beni sevmediği birine benzetiyordur. Hiç bir fikrim yok bu konuda! Babam öleceğini bilmiş gibi ikimize de mal varlığını eşit bölüştüren bir vasiyet bırakmış. Açıkçası bundan hiç haberin yoktu düne kadar. Anladığım kadarıyla da bunun için on sekizine gelmemizi şart koşmuş!”

“Yani baban öldüğünden beri tüm mal varlığını annen ikinizin adına yönetiyordu ve şimdi senin payını vermek istemiyor öyle mi?”

“Görünüşe göre öyle!” dedi Seren ağlamaya başlayarak, “Aslında biliyor musun?” diyerek burnunu çekti, “Keşke tüm mal varlığını almak istediklerini bana söyleyip, beni de sevebilselerdi keşke! Babam gittikten sonra o kadar yalnız kaldım ki! Doktorlar, bakıcılar ve çalışanlardan başka kimseyi görmedim uzun süredir. Hep hasta ve bakıma muhtaç yaşadım. Tek arkadaşım Mustafa oldu!”

Gültekin iyice üzüldü onun söylediklerine ama korkutmamak için yerinden kalkıp, yanına gitmeye çekindi, “Artık yalnız değilsin, ben de varım!” diyebildi yumuşak bir sesle. Seren başını eğmiş ağlamaya devam ediyordu.

“Bundan sonrası için bir planın var mı?” dedi Gültekin onu yeniden sohbete çekmek için.

“Babamın avukatına gideceğim, doğum günüme çok az kaldı. On sekizime bastıktan sonra gidip onu bulmam ve payımı alabileceğimi ispatlamam gerek!”

“Avukatın senden yana olacağına inanıyor musun?”

“Benden yana olması gerekmiyor ki, benim yasal haklarım var!”

“Evet ama orada olduğunu annene söylediği anda, gelip seni alırlar biliyorsun ve başa dönersin! Benim aklım başımda demekle yasal haklarına ulaşamazsın ayrıca, bir yerlerden akıl sağlığı raporu falan alman gerek!”

Seren bütün bunları düşünemiyor olduğuna canı sıkılarak ona baktı, “Alacağım o halde!”

“Tamam bak bu gece güzelce dinlen olur mu? Ben de ne yapabiliriz bir kaç kişiye danışayım! Merak etme senden bahsetmeyeceğim!” diyerek ayağa kalktı.

“Gidecek misin?” dedi Seren kaygılı bir yüz ifadesiyle.

Gültekin de onun yüzüne baktı dikkatle “Kalayım mı?” dedi bir kaşını kaldırarak.

“Ben uzun süredir hiç tek başıma kalmadım bir evde ve sanırım biraz korkuyorum bundan!”

Güldü Gültekin, “Az önce seni öldüreceğimden korkuyordun, şimdi de gitmemden mi korktuğunu söylüyorsun yani?”

Seren cevap veremeden ona bakmaya devam etti.

“Tamam!” dedi Gültekin ve içeri gidip elinde bir yastık ve battaniye ile geri döndü, “Haydi kalk bakalım, orada ben yatayım, sen de içeride anneannemin yatağında yat!”

Seren teşekkür ederek doğrulmaya çalıştı ama dengesi bozulunca Gültekin ona yardım etmek için yanına geldi. İzin isteyerek kolundan tuttu ve onu odaya kadar götürdü. Bir gün önce eve gelip bir kaç gün kalmaya yetecek erzak aldığı için, mutfağa gidip, bir bardak süt ve biraz kurabiye getirip yanına bıraktı ve iyi geceler dileyerek kapıyı kapatıp çıktı. Seren’in çantası arabada kaldığı için üzerindekilerle uzandı yatağa, bu eve gelirken hissettiği korku Gültekin ile konuştuktan sonra tam olmasa da epeyce azalmıştı.

“Akıl sağlığı raporu!” diye mırıldandı kendi kendine, “O ağır ilaçları içen birine bu raporu verirlerdi herhalde!”

Gültekin odadan çıktıktan sonra salona dönüp annesine akşam arkadaşında olacağını yazdı. Tahminine göre annesi henüz katıldığı geceden dönmemişti. Sonra kendine yaptığı kahveyi alıp, Seren’in anlattıklarını düşündü. Annesi arayıp buluşmasını istediği kız ve annesi hakkında bu öğrendiklerini duysa kesin şok geçirirdi. Şimdilik Seren’i ele vermemek için annesine bir şey anlatmayacaktı ama sonra o kadınla bir daha asla görüşmemesi gerekiyordu. Hele babası duysa, annesine Gültekin’i böyle bir kızla görüşmeye zorladığı için kesin kıyamet kopardı.

“Zavallı kız!” dedi Seren’i düşünerek, “İkisi de üveyse annesinin Handan’a başka bu kıza başka davranmasının ne gibi bir nedeni olabilir?” diye mırıldandı ama Seren’in bile bilmediği bir şeyi onun bilmesinin mümkün olmadığına karar verdi. Öyle ya da böyle bir şekilde bu hikayenin içine dahil olmuştu. Seren’e neden yardım ettiğini kendisi bile bilmiyordu aslında, sadece görmeze gelememişti belki. Eskiden beri haksızlıklara karşı her zaman dik başlı olmuştu ama normal şartlarda dahil olmasını isteseler bu hikayenin içine böyle düşünmeden atılmayacağından emindi.

“Pişman mıyım?” diye sordu kendi kendine kahvesinden koca bir yudum alarak, “Henüz değil!” dedi vicdanı. Sonra Seren’e yardım etmek için kimlere başvurabileceğini düşünmeye başladı uzanıp.

Dilek ve Handan katıldıkları gece de Gönül hanımın yanından beş dakika olsun ayrılmamışlardı. Handan o kadar içten ve hanım efendi davranıyordu ki, Gönül hanım oğlunun bu kızı gördüğünde yüzde yüz etkileneceğinden kesinlikle emin oldu. Dilek onun kızına bakışından kararını çoktan verdiğini anladığı için biraz rahatlamıştı ama beklediği gibi o akşam oğluyla tanışamayacak olmalarından hoşlanmamıştı. Annesinin aksine oğlanın direnci olduğu belliydi ve yine belli ki annesinin ısrarı ile görüşecek kadar yumuşak başlı da değildi. O halde Handan ve onu karşı karşıya getirmek için başka bir plana ihtiyaçları vardı. Belki de planlı bir tesadüf daha etkili olurdu. Gecenin sonunda eve döndüklerinde Seren’i kontrol etmek gibi bir adetleri olmadığından, planlı tesadüfün nasıl olabileceği konusunda biraz sohbet edip, odalarına gittiler. Handan müstakbel kayınvalidesi gördüğü Gönül hanımın kolay idare edilebilir bir kadın olmasından mutlu olmuştu. Ona kendini kolayca sevdirmiş olması da kendini iyi hissettirmişti o yüzden bu işin olmayacağına dair içinde en ufak bir şüphe yoktu. Yakında annesinden ayrı büyük bir servete ortak olacağı için mutlulukla uykuya daldı.

Dilek ise Gönül hanımın gizemli oğluyla, kızını nasıl karşı karşıya getireceğinin planlarını yapmaya başlamıştı. delikanlının boş zamanlarını nasıl geçirdiği hakkında biraz istihbarat işlerine yarayabilirdi. Parayla pis işlerini yaptıracak adam bulmak da üzerine olmadığı için ertesi gün kimleri arayacağının planını yaptıktan sonra o da gözlerini kapatıp, Seren’den kurtulacakları günlerin hayali ile uykuya daldı.

Seren sabaha doğru sızıp kaldığı için ancak öğlene doğru kalkabildi. Gültekin onu habersiz tek başına bırakmak istemediği için şirketi arayıp gecikeceğini söylemişti. Zaten eve uğrayıp üzerini değiştirmesi gerekiyordu. Seren uyanana kadar hem kahvaltı hazırladı hem de akıl sağlığı raporunu kimsen ve nasıl alabilecekleri konusunda bir kaç arkadaşına akıl danıştı.

(devam edecek)

Yorum bırakın