Elim kolum bağlı – Bölüm 22

Böylece üç yıl daha geçti aradan Deniz bir kaç kez daha oğluyla gitti Meryem’lerin evine. Meryem onu özellikle arayıp davet ediyordu. Durum böyle olunca da bahane bulması zorlaşıyor ve kabul etmek zorunda kalıyordu. Sevmişti Meryem’i zaten. Erdem’in karısı ve çocukları ile güzel bir yuvası olmasına da sevinmişti. En azından Tunç böyle bir aile ortamı görüyordu şimdi ve onlarla paylaşıyordu az da olsa bu anları.

Bir gün Öktem Meryem’in hastaneye yattığını haber verdi Deniz’e. Erdem onları artık doğrudan arıyordu ama karısı kötüleşince kardeşinden rica etmişti aramasını. İkinci çocuğunun doğumundan sonra sağlığı giderek kötüye gitmişti kadıncağızın. Doktorlar hamileliğin sağlığına zarar vereceği konusunda onu uyarmış olmasına rağmen iki çocuğunu da kendi isteğiyle doğurmuştu. Çocukların sağlıklı olacağına dair doktorlara danıştıktan sonra elbette. Erdem karısına karşı son derece ilgili ve nazikti. Deniz ona baktıkça ablasının nasıl bir aile hayatını kaçırdığını görebiliyor ve hüzünleniyordu. Tunç’un böyle bir baba ile büyümesini her zaman isterdi. Haberi duyar duymaz o da Tunç okuldayken hastanede ziyarete gitti ancak sadece ailesini yanına aldıklarını söyledikleri için göremedi. Erdem onun yanına gelip ziyareti için teşekkür etti, eşinin de bundan çok memnun olduğunu söyledi. Oldukça üzgün göründüğü için Deniz fazla bir şey söylemeden ayrıldı hastaneden. Meryem’in durumunu Öktem’den haber alıyordu artık. Durum iyi gitmiyordu görünüşe göre.

Meryem hastanede fazla kalamadı ve sonunda hastalığına yenik düştü. Tunç o zamanlar ortaokula gidiyordu. Hayatında ilk kez tanıdığı birinin vefat ettiğini öğrenmişti. Önce çok şaşırdı sonra biraz ağladı. Evlerine gittiğinde Meryem teyzesinin ona ne kadar iyi davrandığını anlattı annesine. Deniz sevgiyle sarıldı oğluna. Ablası gibi sevgi dolu bir yüreği vardı Tunç’un. Ona ölümün hayatın bir parçası olduğunu anlatmaya çalıştı. İnsanlar ne olursa olsun hayatlarına devam etmeliydiler.

Meryem’in ölümünden sonra Erdem çocuklarını toparlayabilmek için biraz izin istedi Deniz’den. İkisi de henüz küçüktüler ve anne kaybetmenin yükü çok ağırdı. Evde zaten çalışan bir kadın olduğu için günlük düzenlerini aksatmadan sürdürebildiler. Devam eden altı ay içinde Erdem ancak iki kez Tunç ile vakit geçirebildi bu yüzden. Deniz bir faydası olacaksa çocuklarla vakit geçirebileceğini söylese de Erdem çocukların şimdilik buna hazır olmadığını söyleyerek teşekkür etti ancak bir kere de Tunç okuldayken Deniz ile görüşmek istediğini söyledi. İlk buluştukları kafede buluştular yine.

“Meryem ölmeden önce Tunç’un benim oğlum olduğunu bildiğini söyledi.” dedi Erdem gözleri dolarak.

“Nasıl?”

“Ablam ona biz evlendikten sonra bir başka kıza aşık olduğumu ve onunla evlenmek için o kızdan beni ayırdığını anlatmış ve bunu bana söylememesi için yemin ettirmiş”

“Ne? Bunu neden yapmış?”

“Bilmiyorum, Çiğdem bizden farklı düşünürdü her zaman. Kötü niyetli değildi ama değişikti işte!”

“Ve Meryem’de ona verdiği sözünü tutmuş öyle mi?”

“Tutmuş evet. Onu tanıdın o çok iyi bir insandı. Sevgi doluydu. Hayatı dilediği gibi sağlıkla hiç yaşayamadı ama çocuklar ve benim için elinden gelen her şeyi yaptı her zaman.”

“Onu özleyeceksiniz!”

“Evet elbette özleyeceğim.”

“Peki Tunç’u nereden biliyormuş, ablanız bebeği bilmiyordu ki?”

“Evet onu ablam söylememiş zaten, tahmin etmiş. Yani Tunç ve benim benzerliğim, birden ortaya çıkan uzaktan kuzen. Hastanede bana sizin o kız olup olmadığınızı sordu! Kendimi hiç bu kadar köyü hissetmemiştim”

“Aman Tanrım! Beni ablam mı sanmış!”

“Evet!”

“Ve buna rağmen hiç sesini çıkarmamış mı bunca zaman! Beni defalarca evinize davet etti o ablam olduğumu sandığı halde!” dedi Deniz acı ve endişe dolu bir ifadeyle.

“Dedim ya o çok iyi bir insandı. Bana olan sevgisi sessiz kalmasına neden olmuş! Ona gerçeği anlattım. Yani Mercan’ın hayatta olmadığını ve sizin onun kardeşi olduğunuzu, oğlumu evlat edindiğinizi. “

“Ah çok üzüldüm, ablam da, o da çok acı çektiler ve ikisi de hayatta değil şimdi”

“Ne yazık ki öyle, beni seven kadınların hayattan erken ayrılmaları da tuhaf bir talih sanırım” dedi Erdem acı dolu bir sesle, “Şimdi ikisinin birden yasıyla yaşamak zorundayım ama an azından ikisinin de çocuklarına sahibim. Tunç ile ilişkimiz aynı şekilde devam edecek izin veriseniz”

“Evet elbette bizim açımızdan değişen bir şey yok. Maya ve Murat için yapabileceğim bir şey olursa ben de inanın onları kendi oğlumdan, şey yani Tunç’tan ayırt etmem”

“Evet biliyorum teşekkür ederim. Anneannelerinin yanına gittiler biraz. Onlar da Meryem’in ölümüne çok üzüldüler ve biraz torunları ile zaman geçirmek istediler. Ben de bu arada Tunç ile olmak istiyorum biraz.”

“Tabi, Tunç çok sevinecektir buna! Ona babası olduğunuzu söylemeyi düşünüyor musunuz?” dedi sonra kaygılı bir sesle.

“Oh hayır, artık bunun için geç kaldık. Şimdi onu böyle sarsacak bir şey söyleyerek sizinle kurduğu bağı bozmayı asla düşünmem. Ayrıca kendi çocuklarıma da annelerinin yeni kaybetmişken söyleyebileceğim bir şey değil bu! Bu sonsuza kadar aramızda bir olarak kalmalı sizin içinde uygunsa.”

Başıyla onayladı Deniz. Onun aklına da daha iyisi gelmiyordu.

İlerleyen yıllarda Öktem ağabeyine Deniz ile evlenmesi konusunda baskı yapsa da, ne Deniz ne de Erdem akıllarından geçirmediler böyle bir şeyi. Uzaktan akraba olarak devam ettiler oyunlarını oynamaya, uzaktan akraba ama yakın iki aile olarak.

Tunç hiç bir zaman gerçek babası ile vakit geçirdiğini öğrenemedi ama Erdem amcasını çok sevdi ve onun çocukları ile daima arkadaşlığını sürdürdü, hepsi birer yetişkin olduktan sonra bile. Üç kızıl kafalar birbirlerinden hiç ayrılmadılar.

SON

Elim kolum bağlı – Bölüm 22’ için 8 yanıt

  1. Uzun zaman takip edemediğim hikayeyi, roman okur gibi bir solukta okudum.
    Diğer hikayeler gibi, yine çok güzel kurulmuş, gerçek yaşamdan kesintileri anlatan, çok duygusal ve güzel bir hikayeydi. Bu güzel hikayeleri yazıp, bize sunduğunuz için
    , sizi yürekten kutluyorum. Kaleminiz daim olsun. Yüreğinize, emeğinize sağlık.
    Teşekkürler.🌷🌷🌷

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın