Can Borcu – Bölüm 1

Kudret hanımkocasından kalan çorbacıyı beş yıldır tek başına işletiyordu. Yazıhanelerin olduğu bir iş hanının giriş katında olan çorbacı, esnafın uğrak noktasıydı. Her gün çıkan üç çeşit çorbanın yanı sıra kurufasulye, pilav ve turşu veriliyordu. Paket servisi olmadığı için Kudret hanım tek başına idare ediyordu. Kızı Pelin üniversite son sınıfta okuyordu. Oğlu Tekin ise daha sekizinci sınıftaydı ve lise sınavlarına hazırlanıyordu. Bütün gün bilgisayarın başında oturduğu için annesini ders konusunda epey üzüyordu bu sene. Kadıncağız iyi bir liseyi kazansın ablası gibi güzel bir üniveristeye gitsin o da hayatını kurtarsın istiyordu. Çocukların ikisi de akıllı çocuklardı. Babalarını kaybettikten sonra çok sarsılmışlar ama ikisi de annesine destek olmak için ellerinden geleni yapmışlardı.

“Anne Tekin ergen merak etme normal bunlar geçecek, ben kontrol ediyorum derslerini sen merak etme!” diyordu Pelin annesine.

Kadıncağız bütün gün dükkanda olduğundan çocuğun başında duramıyorum, ondan böyle oluyor diye hayıflanıyordu. Aslında bu seneye kadar Tekin okul çıkışı dükkana geliyor ve annesinin işi bitene kadar onunla kalıp derslerini yapıyordu ama sekizinci sınıfa gelince artık ben büyüdüm diyerek eve gitmeyi tercih etmişti. Artık anahtarı ile eve girip annesi gelene kadar evde bekliyordu. Sadece arada bir kendi canı isterse gelip dükkanda bir şeyler yiyor sonra yine annesinden önce eve gidiyordu.

Pelin’de işe girince, Tekin’i de ablası gibi bir özel okulda okutabileceklerini düşünüyordu Kudret hanım. Pelin kocasının sağlığında okumuştu kolejde. İyi bir okuldu gittiği, kız da başarılı olunca güzel bir üniversite tutturmuştu. İyi bir bölümde okuduğu için mezun olur olmaz iş bulacağını düşünüyorlardı. Tekin’de okur kendini kurtarırsa onun da içi rahat eder o zaman emekli olup evinde rahatça oturabilirdi. Kocasının sağlığında da dükkana gelip yardım ediyordu eşine ama böyle bütün gün durmadığı için eve gidip dinlenecek ya da evin işlerini görecek vakti oluyordu. Pelin büyüdüğü için annesi dükkandayken Pelin hallediyordu işleri şimdi tabi ama Kudret hanım da yoruluyordu artık eskisi gibi dinç değildi.

Arada bir yakınlarda ki yaşlı bakım evinde çalışan arkadaşı Munise uğruyor hem dükkana yardım ediyor hem de çene çalıyorlardı. Bakımevindeki işleri tam zamanlı olsa da haftanın bir günü yarım gün çalışıyorlar, bir günü de tam gün izin yapıyorlardı. Yarım gün olduğu zamanlar kadıncağız eve gitmiyor arkadaşına yardıma geliyordu.

“Aman ne yapcağım eve gidip, aynı iş işte!” diyordu gülerek, “Bana da değişiklik oluyor, başka türlü de görüşemiyoruz zaten!”

Oturdukları ev zamanında kocasının birikimi ile aldıkları küçük bir gecekonduydu , ancak dükkanları kiraydı. İşler iyi yürüdüğü için şimdilik hem kirasını ödüyor, hem de çocukların eğitim masraflarını çıkarıyordu. Pelin işe girdiği zaman, Tekin’i de kolejde okuturlar sonra da Kudret hanım biraz bahçe işleri ile uğraşacak diye hayal kuruyorlardı. Gecekondunun büyük bir bahçesi olmasına karşılık ne yazık ki ilgilenemediklerinden bakımsız öylece duruyordu. Sadece zamanında babalarının ektiği bir iki meyve ağacı vardı. Onlara da çok iyi bakamadıkalrından pek meyve vermiyorlardı artık.

Munise hanım da emekli olma hayalleri kurduğundan dükkanda bir yandan hayal kuruyorlar, bir yandan da işleri yapıyorlardı. Munise hanımın kocası çalışmıyor, akşama kadar kahvede oturuyordu. Kadıncağız o yüzden çok dertliydi ama adamı bir türlü iş bulup çalışmaya ikna edemediği için mecburen kendi çalışıyordu.

Pelin dükkana gelip annesine yardım etmek istese de Kudret hanım buna asla izin vermiyor, derslerine çalışıp bir an önce mezun olmasını tembihliyordu. O da çalışacaktı ki kardeşini okutacaklardı beraber.

O gün Munise hanım gelmişti yine dükkana, Kudret hanım ile birlikte dükkanı kapamış konuşa konuşa eve kadar yürümüşlerdi. Munise hanım gecekonduların hemen yanında binalardan birinde oturuyordu. Zamanında ailesinden gelen parayla aldıkları bir evdi burası. Kudret hanım eve girer girmez Tekin “Anne çok acıktım ben!” diye seslendi. Her zamanki gibi okuldan gelir gelmez çantasını fırlatıp bilgisayrın başına oturduğundan ağzına bir lokma atmamıştı.

“Ah oğlum kaç kere tembihledim, tekrarlarını yap sonra oyna diye!”

“Ya anne yapacağım, karnım aç!”

“Ablanın getiridiği test kitaplarına başladın mı?”

“Yok başlayacağım hafta sonu!”

“Niye haftasonu bu gün başla işte!”

“Anne sen merak etme!”

Pelin’in bazı günler dersleri geç bittiği için Tekin o günleri fırsat biliyor hemen oyuna otuyordu. Ablası evde olduğu günler okuldan gelir gelmez bilgisayarı açmasına izin vermiyordu çünkü. Geçen yıl lise sınavına giren kardeşi olan bir arkadaşından kitaplar getirmişti çalışsın diye ama oğlan daha bir tanesinin bile kapağını açmamıştı.

Kudret hanım sofrayı hazırlarken eve getirmek için ayırdığı ekmekleri dükkanda unuttuğunu farketti. Munise hanımla lafa dalınca ekmekler tezgahın üzerinde kalmıştı demek.

“Tekin! Koş bir ekmek al da gel!” diye seslendi oğluna, çocuktan ses çıkmayınca yanına gidip söyledi. Telin kulağında kullaklıkla oyun oynadığı için söylenilenleri duymuyordu.

“Ya anne şimdi gidemem!” dedi mızırdanarak annesinin söylediğini duyunca.

“Ne demek gidemem! Acıktım demeyi biliyorsun. Bak şimdi ablan da gelir yorgun argın, o da mı aç kalsın!”

“Ablam ekmek yemiyor ki! Kilo alıyormuş!”

“Bak edepsize ben yiyeceğim, haydi kalk! Çektirme o aletin fişini bana!”

“Ya anne saate bak! Bu saate fırın kapanmıştır!”

“İyi ya in caddedeki marketten al sende!”

“Bisikletimle giderim ama orası uzak!”

“Oğlum ne uzağı, bir koşu git gel şimdi akşam vakti bisiklet çıkarma!”

“Ya bana ne ! Gitmem o zaman!”

“Tamam! Tamam!” dedi bıkkınlıkla Kudret hanım, “Haydi git çabucak gel oyalanma sağda solda!”

Tekin annesinin tüm ikazlarına rağmen ancak on beş yirmi dakika sonra çıkabildi evden. Kudret hanım da yemekten sonra içmeleri için çayın suyunu koydu ocağa. Bütün gün dükkanda müştrilere çay veriyor ama kendi içmiyordu nedense. Akşam eve gelince de en büyük keyfi yemeğin üzerine iki bardak çay içmekti. Gerçi yavaş yavaş uykusunu kaçırmaya başladığını düşünüyordu çayın ama yine de sıcak çay içmek hoşuna gidiyordu televizyon karşısında. Akşam olunca Tekin odasına kapanıyor ya bilgisayar oynuyor ya da telefonunu kurcalıyordu. Ders çalışıyorum diyordu ama uydurduğunu biliyordu annesi. Pelin’in de dersleri ağır olduğu için mutfağı topladıktan sonra annesinin odasına giriyor orada çalışıyordu. Çünkü Tekin ile aynı odada ders çalışmak mümkün değildi. Kudret hanım da çayını alıyor dizilerinin başına geçiyordu hemen. Emekli olunca kadın programlarını da seyredecekti bahçeden kalan vaktinde. Hatta Munise hanım ile birlikte bahçede şöyle uzun uzun kahvaltı ederek başlayacaklardı güne. Sonra yemek yaparken kadın programları seyredeceklerdi. Sonra biraz bahçe işi, akşam üzeri çayı derken çocuklara akşam sofrası kurulacak, akşamları değişen bir şey olmaycak yine çay ve dizi keyfi yaşanacaktı.

(devam edecek)

Can Borcu – Bölüm 1’ için 2 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s