İzin ver, yüreğinde varsa bir yerim, kapladığım maviliği bilmeden ölmeyeyim

Şarap rengi bir zaman girdabının içinde masmavi deniz düşlerim, sonsuz maviliğe çekiyor beni insafsızca. Satırlar dolusu döküleceğim kadehten, kızıl bir sel olup akacağım az sonra sana.

Öyle sınırsızım ki kendimle, bir kadeh kırmızıda yelken açıyorum ufka, açık bir denizin en derin yerinde, kendi sesimden başka bir insan sesinin olmadığı yerde fısıldıyorum ismini.

Bir ben biliyorum, bir de gökyüzü ve içindekiler biliyor tüm sırlarımı. Geçmişten taşıdığım, bir ikindi vakti kendi elimle bıraktığım bir alıcı kuş o gökyüzünde dönüp duruyor. Nereye konsa bilemiyor artık, yorgun kanatları duruverecek belki az sonra. Belki dönüp gidecek bir başka yere. Korkuyorum, kendimi hapsettiğim bu ıssız teknede bırakıp yüreğini avuçlarıma, gidecek diye korkuyorum.

Gözlerimle izliyorum, sesimin “Git”, yüreğimin “Kal” dediğini, sanki zamanın içinde yankılanarak tekrarlanıyor sürekli. Duyuyor mu kuşun yüreği bilmiyorum.

Tekneme düşen gölgesine sığınıp, sessiz harflerle özlediğimi fısıldıyorum yeniden.

Bırakıyorum kendimi buz gibi suya, varılacak bir yer varmış gibi hızlı hızlı kulaç atıyorum maviye, ardımda bıraktığım beyaz köpükler saçlarımda biriktirdiğim, gözlerimin karasında esir ettiğim gençliğim. Yorgunum durmak istiyorum. Tekneye dönüyorum sessizce yine.

Kaç baharı olur bir ömrün kim bilir? Ben hangisindeyim bilmiyorum, gönlümün ilk baharısın diyemediğim, balıkların ezberlediği, senelerimi bir inci tanesine gizleyip, yüreğimdeki istiridye kabuğuna yerleştirdiği, masmavi düşlerim. Yürek kumsalımda bıraktığı ayak izlerini silemeyen fırtınalı hallerim.

Bir kavanoz kum tanesinde gizli sözleri duyabildiğimi söyleyemediğim, üzerine yüreğimde misafir ettiklerime rağmen, düşlerine giremediğim, bildiğimi bilmezden geldiğim.

Gökyüzü ve deniz şahidin, yüreğinle söylediğin her sözü duyduğumu nasıl söyleyeyim?

Bir ikindi vaktinin ardından zamanın ördüğü duvarlardan bir hapishanenin içinde, şarap rengi bir girdaptan masmavi düşler denizinden seslendiğim.

Açılmış kapıdan girmeyen hercai gençliğim, hala o kapının ardında bekliyor diyemediğim.

Keşkelerim, belkilerim.

Bir ömür yetmeyeceğini bilsem de, özgürlüğüne imrenip, mavisine karışmak istediğim.

Bir kızıl kadehin içinde bir gece bahşet bana, sadece bir gece düşlermden seçtiğim, sessiz harflerimi, gönlümce, gönül kumsalına dizdiğim, dünü ve yarını olmayan bir günde gönlümce sevebildiğim.

Baharın ilk gecesinde, bir mumun aydınlatıp, müziğin ruhumu ele geçirdiği bu kırmızı gece de, sesimi duyduğunu bileyim.

Ömrünün bir gecesini, yüreğimde birikenlere feda edeceğini ve sonra yine yoluna gideceğini öyle bir söyle ki, sadece gökyüzü ve ben bilelim.

İzin ver, yüreğinde varsa bir yerim, kapladığım maviliği bilmeden ölmeyeyim.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s