Çiftlik – Bölüm 11

“Demek nedeni kızlar?” dedi Vedat kapısını bile çalmaya gerek duymadığı Melih’in odasına girerken.

“Ne saçmalıyorsun sen?” dedi Melih ters ters, onun böyle kafasına göre çıkıp gelmelerine kızmaya başlamıştı.

“Kızları gördüm aşağı iniyorlardı?” dedi Vedat, “Güzel kızlar!”

“Ya git başımdan Vedat! Kuzenim ile bostancının kızı onlar! Ne işim olacak benim onlarla?”

“Hadi canım?” dedi Vedat şaşırmış bir şekilde, “Onlar o kadar büyüdüler mi?”

“Ne istiyorsun Vedat? Dışarı çıkacağım?” dedi Melih yine ters ters.

“Kuzenin buradan gitmiş gibiydi sanki, diğerini de görmemiştim epeydir!”

“Kuzenim yatılı okuyor, annem onun ortalıkta olmasından pek hoşlanmıyor!” diye yanıtladı Melih umursamaz bir şekilde.

“İnsanın bir ailesi olması veya olmaması fark etmiyor bazen yani” diye iç geçirdi Vedat, çok ilgilenmemiş olsa da kızın buraya geldiği zamanı ve olanları hatırlıyordu. Merve hanım da tıpkı kendi annesi gibi Melih ile hiç ilgilenmiyordu aslında. O yüzden onunla bu kadar iyi anlaşmışlardı zamanında. O kızın ise hem annesi hem babası olmadığı gibi bir de Merve hanım gibi bir yengesi vardı, “Yazık!” dedi kendi kendine konuşur gibi.

“Dostum duşa girip çıkacağım, bekleyecek misin?”

“Evet beklerim!” dedi Vedat, Melih’in onu istemediğini fark ettiğini belli etmeden.

“Sen bilirsin!” diyerek odadan havlusu ve temiz çamaşırları ile çıktı Melih.

Melih’in arka bahçeye bakan penceresinden iki kızın sesleri geliyordu. Birbirlerine heyecanla bir şeyler anlatıyorlardı. Pencerenin kenarına gidip Melih gelene kadar onları izledi Vedat.

Artık liseye geçtikleri için kız okulunda da olsalar bazı kızların sevgilileri vardı. Sevgilileri olanlar, okuldaki kızların fotoğraflarını erkek arkadaşlarına verip, onların arkadaşlarına göstermelerini sağlıyor ve böylece henüz sevgilileri olmayan arkadaşlarına sevgili ayarlıyorlardı.

“İyi de hiç görmediğin biri ile nasıl sevgili olacaksın ki?” dedi Serap kıkırdayarak,

“Hafta sonu eve çıkanlar görüşebiliyorlar” dedi Gamze de gülerek, “Senin hoşlandığın biri yok mu hâlâ?” diye sordu sonra.

Aslında Serap’ın da hoşlandığı biri vardı ama sevgili olmanın iyi bir fikir olduğunu düşünmüyordu. İyi arkadaştılar zaten. Okul dışında görüşmüyorlardı.

“Nasıl biri anlatsana?”

“Uzun boylu, kahverengi dalgalı saçları, kahverengi çok güzel gözleri var!” dedi Serap hülyalı bir şekilde, “Kirpikleri o kadar uzun ki, neredeyse bir kız gibi”

“Senin de ondan hoşlandığının farkında mı peki?”

“Bilmiyorum, değil sanırım. Yani ben öyle davranmıyorum, derslerime odaklanmaya çalışıyorum! Sen ne ara meraklı oldun bu konulara bakalım?”

“Okulda üst sınıftaki kızların neredeyse tamamı bunlardan bahsediyor. Düşünsene bir sürü kızın olduğu bir okuldayız ve ders ve etkinlikler dışında tek sosyal hayatımız konuşmak” dedi Gamze, “Yirmi dört saat bir arada bir sürü kız başka ne konuşacak?”

“Ha! Ha!” diye güldü Serap, “Suat amcan çok üst düzey bir okula gittiğini düşünüyor, senin sohbet diye oğlanlardan bahsettiğini duysa ne der acaba?”

“Umursar mı sence?” dedi Gamze biraz burularak.

“Haklısın umursamaz!” dedi Serap’ta hüzünlenerek, “Biliyor musun az kaldı, on sekizine geldiğinde çiftliğe geri dönebileceğimizi söylüyor babam? Hem o uzun yılları burada bu aile ile geçirmemiş olman da daha iyi olmadı mı sence de?”

“Evet düşündüğüm zaman burada olmanın daha berbat bir ruh hali yaratacağı sonucuna varıyorum ama senden ayrılmak ve seni burada bırakmak hep can sıkıcı oldu benim için!”

“Ben bu aileye ait değilim, sen kalmış olsan, yaşayacakların çok başka olurdu. Bunu dert etme. Çiftliğe gideceğimiz gün hayal et her zaman. Babam da artık yoruldu bu insanlardan. İkimiz de seni bekliyoruz!”

“Biliyorum” dedi Gamze, Serap’a sarılarak, “Siz olmasanız ben ne yapardım hiç bilmiyorum. Benim gerçek ailem siz oldunuz buraya geldiğimizden beri.”

“Merak etme bunları atlatacağız hep birlikte! Az kaldı.”

“Haklısın!” diye gülümsedi Gamze yeniden, Serap onun uzun süre surat asan biri olmayışını hep severdi. Çiğdem hanımı da böyle hatırlıyordu. Güler yüzlü ve sevecen bir kadındı. Selami bey de öyle. Kendi annesi ise bambaşkaydı her zaman. Onları çok özlüyordu.

Gamze henüz bir erkek arkadaş hayaline sahip değildi, bunun ancak lise sona doğru olacağını düşünüyordu. O da olursa tabi. Okuldaki kızlar sanki olmalıymış gibi davransalar da onun modeli her zaman Serap’tı. Ona danışmadan asla böyle bir şeye kalkışmazdı bile. Bununla birlikte oda arkadaşının yarı tatilde onun fotoğrafını ağabeyine gösterdiğini ve ağabeyin de ondan çok hoşlandığından haberi yoktu henüz. Arkadaşının niyeti ağabeyine Gamze’yi göstermek değildi elbette, okuldaki arkadaşlarını anlatırken göstermişti sadece. Arkadaşı ve Gamze’den beş yaş büyük olan ağabey daha fotoğrafa bakar bakmaz etkilenmişti ondan. Daha önce de böyle hissettiği olmuş ama kızlardan karşılık bulamamıştı. İçinde yine aynı heyecanı hissedince çaktırmadan kardeşine Gamze hakkında sorular sormuştu. Hatta o okula döneceği zaman fotoğrafı kendi telefonuna göndermişti kardeşi fark etmeden.

Gamze’nin oda arkadaşı olan Berfu, hafta sonları şehirde olan evlerine gidebiliyordu. Ailesi kızlarının derslerine odaklanması için yatılı okumasını istemiş ancak hafta sonu da onlardan ayrı olmasına içleri razı olmamıştı. Kızlarına her zaman çok düşkündüler. Berfu ailesinden bahsettiği zamanlarda Gamze belli etmese de hep hüzünlenir, üzülürdü. Bir ailenin bağlılığı ve sevgisini hissetmeyi hep çok isterdi. Kendi ailesini hiç hatırlamıyordu. Serap ve Ahmet amca olmasa sevilmenin ne olduğunu bile bilmeyecekti belki de. Bazen Ahmet bey ikisine çiftlikteki yaşamlarını ve Gamze’nin ailesinin nasıl orayı satın aldıklarına dair hikayeler anlatıyordu. Bazen de oraya geri döndüklerinde neler yapacaklarının hayalini kuruyorlardı beraber. Gamze babasının vasiyeti ile çiftliği hiç bir zaman kaybetmeyeceklerini duyunca çok sevinmişti. Orayı yeniden işletebilmesi için ise üniversiteyi bitirmesi gerekiyordu. Ancak bu orada yaşamalarına engel değildi. On sekiz yaşına geldiğinde artık amcasının himayesinde yaşamak zorunda olmayacaktı. Bunun için beklemeleri gereken sadece üç yılları vardı.

Suat bey çiftliği istediği gibi değerlendiremediği için Gamze on sekiz yaşına geldiğinde, onu çiftliğin satışına ikna etme kararı almıştı. Bu nedenle zaman zaman Gamze’ye çiftliğin ne kadar zor olduğunu, bunca seneden sonra oranın yeniden adam olmasını mümkün görmediğini, Gamze’nin gelecekte ne istediğini yavaş yavaş oturtması gerektiği gibi sohbetler ediyordu. Yıllardır kızı neredeyse yok sayan amcanın çiftlikle ilgili konuşmak istediğinde birden yeğenine ilgi göstermesi elbette ki Ahmet bey de dahil hiç birinin gözünden kaçmıyordu. Kıza karşı en ufak bir duygusal bağları ya da merhametleri yoktu. Ne Gamze’ye nede Melih’e karşı yoktu üstelik. Ahmet bey çocuğun haline üzüldüğünden bir kaç kez onunla sohbet etmeyi denemişti ama Melih duygularını ele vereceğini anlayınca ondan kaçmayı tercih etmişti. Aslında itiraf etmese de Ahmet beyin Serap ve Gamze’ye gösterdiği babacan tavırları içten içe kıskanıyordu. Ancak adama yakınlık hissetmenin zayıflık olacağına inandığı için ilginin kendisinde olduğunu hissedince paniğe kapılıyor ve uzaklaşıyordu. Ahmet bey de çocuğun huyunu suyunu tam bilemediği ve ailesine benzeme olasılığı yüzünden fazla zorlamamış peşini bırakmıştı. Çalışanlar da onun ne kadar aksi ve haylaz olduğunu bilseler de zavallının ailesi yüzünden bu halde olduğunu söylüyorlardı. Birlikte dolanıp durduğu o serseri arkadaşı ile kendilerini değerli hissetmek için sürekli dikkat çekecek şeyler yapmaya çalışıyorlardı. Bunlar genellikle ailelerini kızdıran şeyler olduğu için bir şekilde de bu ilgisizliklerinin intikamını alıyorlardı onlardan.

(devam edecek)

Çiftlik – Bölüm 11” için bir yanıt

Yorum bırakın