Çiftlik – Bölüm 10

Suat bey çiftliğin bir türlü kiraya verilemiyor olmasına sinirleniyordu artık. Avukata fiyatı düşürmesini söylemiş olsa da insanlar bakıp beğeniyorlar ama sonra bir daha aramıyorlardı. Muzaffer bey ile Ahmet bey üç dört ayda bir mezarları ve çiftliği canlı tutmaya gidiyor olsalardı, insanların ardından bıraktığı her evin ruhu kayboluyordu. İçinde öylece bırakılıp çıkılmış eşyalarla dolu bu ruhsuz evi görünce insanlar ürküyorlar ve hemen kendilerini dışarı atıyorlardı. Hele ki sahiplerinin bir kazada öldüklerini duymuşlarsa bahçeyi ne kadar beğenirlerse beğensinler huzursuz hissedip vazgeçiyorlardı. Suat bey içerideki eşyaların çiftliğin gardiyanı gibi insanları ürküttüğünden habersiz, parasını çok bulduklarını düşünüp söyleniyordu sürekli.

“Ne istiyorlar anlamıyorum, bu kadar güzel bir yerin bedava olmasını mı?”

Terkedilmiş yerlerin, yaşanmışlıklarının izlerinin insanlar üzerinde bıraktığı etkiyi anlaması mümkün değildi onun, para dışında herhangi bir eşya ile bağ kurmuyordu. İnsanlarla olan bağı da yok denecek kadar azdı zaten, hatta belki de hiç yoktu. Çiftliği değerli bir mülk olarak görüyordu sadece, kardeşi, ailesi veya onunla aynı evde yaşayan ve anne baba kaybı travmasını Serap’ın sevgisi ile atlatmaya çalışan yeğeni ile bir bağ kurmuyordu. Yeğeni onun için mallarla arasındaki bağı sağlayan kişiydi. Selami beyin çiftlikten ayrı bankada da bir miktar parası vardı. Vasiyette paranın on sekizinden sonra kızı tarafından kullanılabileceği yazıyordu. Kızının eğitim masraflarını ağabeyinin gönüllü olarak karşılayacağını düşünüyor olmalıydı ki bu konuya dair bir tutardan bahsedilmemişti. Suat bey çiftlikten elde edeceği gelirin yeğeninin okul masrafının çok üzerinde olduğunu hayal ettiği için bunu dert etmemişti baştan ama şimdi çiftliğin bir türlü gelir getirecek noktaya gelmeyişi onu kızdırıyordu.

Ahmet bey yaz tatilinde Serap ve Gamze’yi, baldızının yanına göndermeyi planlamıştı. Çocuklar burada arka bahçeye mahkum olarak kalıyorlardı. Baldızının evi de bahçesi de müsaitti, ayrıca bir kadının yanında kalıp, onun ilgisinde olmalarının ikisine de iyi geleceğini düşünüyordu. Baldızı da kocası da iyi insanlardı ve Serap’ı çok özlemişlerdi.

Merve hanım neredeyse gülümsediğini saklayamayacaktı bu teklifi duyunca, yurt dışında geçirmeyi planladığı tatilinde Gamze’yi de peşinden sürüklemek istemiyordu. Melih ile birlikte bir tatil çocuğun aksi davranışları yüzünden zaten yeterince zordu. Artık ergenliğin eşiğinde olan Melih anne ve babasına karşı tutumunu iyice olumsuz hale getirmişti. Vedat ile arkadaşlığı sürse de okula edindiği bir grup arkadaşının da etkisinde kalıyordu. Hatta neredeyse Vedat’ı eskisi kadar görmediği bile söylenebilirdi. Vedat istediği gibi kullanabildiği ve cebi daima para dolu arkadaşını elinden kaçırmakta olduğunu fark ettiği için biraz bozulmuştu. O yüzden Melih’i yeniden avucunun içine almanın yollarını arıyordu.

Gamze’nin okulu tatil olup geldiğinde Serap ona hemen teyzesine gidecekleri müjdesini verdi. Yanında Serap olduktan sonra her yere gitmeye razı olan Gamze onunla birlikte sevindi bu habere. Ahmet beyin eniştesi okulların kapanmasından bir hafta sonra gelip iki kızı aldı. Ahmet bey çocukların yaz boyunca güvende ve mutlu olacaklarını bildiği için rahatlamıştı. Buradaki işlerin yoğunluğundan bazen kendi kızı ile bile ilgilenecek zamanı olmuyordu. Suat bey bahçe işleri, tamir işleri onu hiç boş bırakmıyor, bazen de hiç ona danışmadan arkadaşlarının işlerine gönderiyordu. Merve hanım sayesinde arka bahçeyi cennete çeviren bu adamın ünü çevrelerine yayılmıştı. Elbette bu işler için ekstra bir ödeme yapılmıyordu sadece ev sahipleri kendi inisiyatiflerinde bazen bir kaç kuruş veriyorlardı. Ahmet bey aç gözlü bir adam değildi, çiftliğe geri döndüklerinde çocuklar ve kendisi için her şeyin yeniden harika olacağını hayal ettiğinden hiç sesini çıkarmıyordu.

Gamze’nin ilk okula başladığı o yazdan başlayarak her yaz Serap’ın teyzesinin evinde geçirmeye başladılar. İki kızın da dersleri çok iyi gidiyordu. Gamze yabancı dil eğitimi de aldığı için Serap ile olduğu zamanlarda ona da bildiklerinden birazını öğretmeye çalışıyordu. Her ikisinin de okullarında kalıcı arkadaşlıkları da olmuştu. Gamze’nin okulunda çocukların birbirlerinden başka kimseleri olmadığı için dostlukları daha sıkı kuruluyordu. Serap’ın da iyi niyetliliği ve çalışkanlığı sayesinde çevresinde pek çok seven arkadaşı vardı. Yine de ikisi bir araya geldiklerinde başka kimseye ihtiyaç duymuyorlardı hâlâ.

Serap ve Melih’in arasında sadece bir yaş vardı. Melih bir yaş daha büyüktü. İkisi de liseye başladıkları zaman Ahmet bey Melih’e ders vermeye gelen hocaların Serap ile de ilgilenmesini rica etti. Suat bey bu fikirden pek haz etmese de Merve hanım aynı hocaların diğer ailelerin evine de gittiğini bildiğinden hemen kabul etti. Hâlâ çocukların üzerinden ne kadar iyi insanlar olduğu imajını yaratmaya devam ediyordu. Bu iki öksüz kıza annelik yapıyor, onların hayata atılıp, ayaklarının üzerinde durması için elinden geleni yaptığını anlatıyordu. Kadınların toplumda güçlü olmaları için böyle kızları desteklemek şarttı. Öksüzlere annelik yaptığını anlatıp duran kadının, kendi doğurduğu çocuğa karşı ilgisizliği ise herkesin dilindeydi. Melih’in okuldaki haylazlıkları ve derslerindeki başarısızlık da ister istemez sosyal çevrelerindeki diğer ailelerce de biliniyordu. Bu yüzden kızların başarılı olmaları onun elindeki tek kozdu. Haylaz oğlan amcası gibi bir baltaya sap olmayacaktı belli ki, amcasına çekmişti demek, o da bankacılık gibi bir mesleği bırakıp, çiftçi oluvermiş, o çiftlik hayatına mal olmuştu.

Suat beyin tek ilgilendiği Melih’in sorumsuzca harcadığı paralar ve ailenin imajına verdiği zarardı. Okulda dahil olduğu gruptaki çocuklar zengin arkadaşlarının oğulları olduğundan sesini çıkarmıyordu. İnsanın zengin çevrelerle bağının güçlü olması gerektiğine inancı sonsuzdu. Kimlerle görüşürseniz onlar gibi olurdunuz. Paralı gençlerle yaptıklarının adı gençliğin verdiği haylazlık, Vedat ile birlikte yaptıklarının adı serserilikti. Vedat’ın ailesi de aynı semtte oturuyordu ama zenginlikleri Suat beylerin ki kadar değildi. Suat beye göre hasbelkader şansı yaver gitmişti babasının ve eline geçirdiği parayla bu mahalleden bir ev satın alabilmişti. Merve hanıma göre de son derece sonradan görme bir aileydiler. Aslında onların da çocuk yetiştirme konusunda kendileri ile aynı olduklarını görmeyecek kadar kördü ikisi de.

Melih’in yeni arkadaşları ile daha çok vakit geçirmesi yüzünden onunla daha seyrek görüşen Vedat, bağı koparmamak için Melih’in evde olduğu saatlerde ziyarete gelmeye başlamıştı. Melih o yıl lise son sınıfta, Serap lise üçte, Gamze’de lise birinci sınıfa gidiyordu. Hepsi çocukluktan çıkmış, yetişkinlik öncesi ergenlik dönemindeydiler. Melih’in de evdeki kızlarla bir ilgisi olmadığından, Vedat çok uzun süredir Gamze’yi de, Serap’ı da hiç görmemişti. İkisini de ortalıkta koşturup duran iki küçük kız olarak hatırlıyordu.

O gün Melih’i birlikte bir şeyler yapmak için ikna etmek için eve geldiğinde Gamze ara tatil olduğu için Serap ile birlikteydi. Gamze’nin evdeki odasından aşağıdaki mutfağa inmek için merdivenlerdelerken, Melih’in yukarıdaki odasına çıkmaya hazırlanan Vedat ile karşılaştılar. Vedat bu evde yaşayan kızları çoktan aklından çıkardığı için onları Melih’in arkadaşları sandı. İkisi de çok güzel kızlardı. Özellikle ufak boylu olanı çok beğenmişti. Melih’in ondan bu kızlar yüzünden uzak durduğunu düşünüp gerilse de bir şey belli etmeden kızlara selam verdi ve yukarı çıkmaya devam etti.

Serap daha önce de Vedat’ı gördüğü için hiç aldırmadı, Gamze’ye de Melih’in gıcık arkadaşlarından biri olduğunu söyledi. İki kız güle oynaya aşağı indiler.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s