Yokluğum – Bölüm 38

Seren’in içindeki endişe, tanımadığı bu adamın sürdüğü araba karanlıkta ilerlerken daha da büyüyordu. Geri dönülmez bir noktaya gelmişti. Geride kalsa da başına iyi şeyler gelmeyeceğini biliyordu ama dışarı çıktığında Mustafa’nın bir başkası ile ortaklık edeceğini düşünmediği için korkularını kontrol edemiyordu. Ya bu adam da Hakan gibi Handan’ın arkadaşıysa ne olacaktı? Mustafa saf olduğundan onun kim olduğunu sorgulamadan yardımını kabul etmişti muhtemelen. Gerçi Hakan’ın dost olmadığı konusunda onu ilk uyaran da Mustafa’ydı. Yine de eğer ablası ve annesinin planı bu defa iyi işleyip de Hakan ile başaramadıklarını telafi etmek istemişlerse işleri riske atmamak için belki de onu yok edeceklerdi. Belki de bu adam onu korumak için kaçırma bahanesi ile götüreceği yerde öldürecek ve cesedini de kimsenin bulamayacağı bir yere gömecekti. Mustafa da işin içinde olduğu için evden kaçtığını ve kötü insanların eline düşüp öldürüldüğüne inandıracaklardı belki de herkesi. Hatta belki Mustafa’nın onu öldürdüğünü düşündürteceklerdi. Korku düşüncelerini tetikledikçe nefesi kesilecek gibi oluyordu. Her düşünce bir öncekinden daha korkunç bir senaryoya dönüşüyordu. Aklına arabadan atlamak bile geldi ama karanlıkta nerede olduklarını bile anlayamadığı bu yollarda atlarsa zaten yaralanıp kendini olduğundan daha kötü bir duruma sokabilirdi. Yan gözle arabayı süren Gültekin’e baktı, ortalama bir seksen boyunda, güçlü kuvvetli genç bir adamdı. Zaten güçsüz bir bedene sahipken onunla boğuşması ve elinden kaçması mümkün değildi.

“Sakin ol!” dedi kendi kendine ve derin derin nefes almaya çalıştı.

Gültekin onun neredeyse kaybolmuş gibi oturuşundan ve nefes alış şeklinden korktuğunu anlayınca bir şeyler söylemesi gerektiğine karar verdi. Ancak ne söylese onu rahatlatacak olduğunu bilmiyordu. Belki de baştan ona planı birlikte yaptıklarını söylememekle hata etmişlerdi. O zaman bu fikre kendini alıştırmış olacağı için bu kadar korkmazdı.

“Sana zarar vermeyeceğim!” dedi yumuşak bir sesle, “Gerçekten!”

Seren’in ruh hali artık kontrolden çıkmaya başladığından bu sözlerin hiç bir önemi yoktu.

“Bir kaç gün içinde zengin biri olacağım!” dedi yutkunarak, “Sana ne önerdiler bilmiyorum ama ben daha fazlasını verebilirim!”

“Hayır, ben senden yanayım, kimse için çalışmıyorum!” dedi Gültekin şaşırarak.

“Neden?” dedi Seren, “Neden benden yanasın? Seni tanımıyorum bile!”

Gültekin derin bir geçirdi, nereden başlayacağını bile bilmiyordu.

“Tuhaf göründüğünün farkındayım, başlangıçta tabi ki amacım seni kurtarmak değildi. Yani ben bir başka plan peşindeydim ama Mustafa senden bahsedince yardım etmem gerektiğini anladım. Yani sen de olsan zor durumda kalmış çaresiz birine yardım edersin öyle değil mi?”

“Başka plan ile neyi kastediyorsun?”

O sırada eve geldikleri için Gültekin arabayı park etti ve inip, Seren’in kapısını açtı. Seren korkudan iyice sersemlediği için adım atacak hali kalmamıştı. Bir şey demeden eğildi ve onu kucaklayıp, evin kapısına kadar götürdü.

“Burası anneannemin evi!” dedi onu yere bırakıp cebinden anahtarı çıkarırken, “Anneannem öldüğünden beri içeride kimse yaşamadı ama eşyaları duruyor ve temiz! Burada seni kimse bulamaz! Ortadan kaybolduğunu öğrenince polise haber vereceklerdir!”

Seren, polis lafını duyunca durdu birden, evden kaçıp kurtulmaya öyle odaklanmıştı ki, onu odasında bulamayınca nasıl bir tepki vereceklerini hiç düşünmemişti açıkçası.

“Bence parti verirler!” dedi bıkkın bir sesle.

“Sana ihtiyaçları yok mu resimler için?”

“Onu da mı anlattı Mustafa?” dedi Seren şaşkın şaşkın, o sırada içeri girmiş ışıkları yakmışlardı. Gültekin salondaki koltukların üzerindeki örtüleri çekip, onu kanepeye oturttu.

“Çocukluğumda buraya çok gelirdim” dedi sevgiyle etrafına bakınıp, “Anneannem çok tatlı bir kadındı. Annem iş seyahatleri için babamla gittiğinde beni bakıcımla birlikte buraya bırakırlardı. Anneannem beni o kadar şımartırdı ki, eve geri dönmeyi hiç istemezdim!”

Seren kendi korkusundan, onun duygusallığı ile ilgilenecek halde olmadığı için boş boş yüzüne bakınca Gültekin toparlandı, “Kusura bakma! Anılarım canlanınca konudan uzaklaştım!”

“Bahçedeki kameralarda Mustafa ve senin beni kaçırdığınızı görebiliriler!” dedi Seren, “Yani eğer gerçekten polisi ararlarsa başın belaya girebilir. Mustafa ve babasının da girebilir!”

“Kameraları gündüz hallettik!” dedi Gültekin gülerek, “Senin kiminle kaçtığını asla bilemezler! Polise gitseler bile gidebileceğin yerler arasında burası asla olmadığından ve benim işin içinde olduğumu bilemeyeceklerinden seni bulamazlar Tabi sen yeniden ortaya çıkana kadar!”

“On sekizime basmadan ortaya çıkmaya niyetim yok!” dedi Seren.

“Ben de olsam öyle yapardım! Peki söylesene neden durdun durdun da bu akşam kaçmak istedin? Bir şey mi oldu?”

“Sana niye güveneyim ki?” dedi Seren birden yeniden gerilerek.

“Seni onlara verecek olsaydım bunu çoktan yapardım değil mi? Bu kadar uzak bir yere niye getireyim?”

“Belki de benden kurtulmak istiyorlardır!” dedi Seren sert bir sesle.

“Seni öldüreceğimi mi sanıyorsun? Yani ailenle iş birliği yapıp seni öldüreceğimi mi sandın?” diyerek gülmeye başladı Gültekin ama sonra hemen toparlandı, “Özür dilerim, amacım alay etmek değil! Aslında haklısın!”

Seren “Haklısın” lafını duyunca ayağa kalmaya çalıştı panikle ve etrafında onun kafasına vuracağı sert bir cisim aramaya başladı gözleriyle.

“Dur! Onu demek istemedim. Yani böyle senaryolar kurmakta haklısın demek istedim! Ban katil değilim!”

“Kimsin o zaman?”

“Tamam! O zaman konuşalım!” dedi Gültekin ve korkmaması için Seren’den en uzak koltuğa oturdu “Öncelikle adım Gültekin Hancıoğlu, Hancıoğlu Holding’in en küçük çocuğuyum. Yani birilerini öldürerek para kazanmaya ihtiyacım olmadığı gibi, insan avı gibi zevkleri olan tuhaf zenginlerden değilim!”

Seren gülsün diye bekledi ama onun yüzündeki endişeli ciddiyeti görünce devam etti konuşmaya, “Annen ve annem tanışıyorlar ama düşündüğün gibi değil!”

Seren yine cevap vermedi, dikkatle onu dinliyordu bir yandan da gözleri hâlâ etrafı kolaçan ediyordu.

Gültekin, Gönül hanımın oğlu olduğunu, Dilek’in annesini kızı ile tanışmak için zorladığını, annesini kırmak istemediği için ona olur dediğini ama Dilek ile tanışmadan önce onu gözlemlemek istediğini söyledi. Villayı bir arkadaşı satın almıştı, daha doğrusu o evin tam yanında satılık güzel bir villa olduğunu duyunca uzun süredir yer arayan arkadaşını aramış, gelip evi görmüşler. O evi beğenince de ona evi tadilat süresince kullanmak istediğini söylemiş, ustaların başında durma bahanesi ile evi göz hapsine almıştı. Bu arada bahçe işleri ile Mustafa ilgilenmeye başlayınca, evde yaşayanlar hakkında bilgi sahibi olmaya başlamış, sonra da Mustafa önce uzaktan arkadaşından bahseder gibi yardım isteyince konu buralara kadar gelmişti.

Seren onun söylediklerini hayretle dinliyordu, “Yani sen bizi mi gözetliyordun?”

“Evet bir süredir öyle! Aslında Mustafa Hakan ile Handan’ın ilişkisinden bahsedince gidip annemle konuşacak ve bu işe son verecektim ama sonra onun senin için ne kadar endişelendiğini anlayınca öylece bırakmak istemedim. O çok temiz kalpli bir çocuk. Anlattıklarından sonra seni görmeze gelmem mümkün olmadı. Sayende ben de tehlikeli insanlarla tanışmadan korunmuş oldum.”

“Bunlara inanayım mı yani şimdi?”

“Sana bunları ispatlayacak bir kanıtım yok ama internetten beni araştırabilirsin istersen. Kimliğimi doğrulayabilirim! Hatta annen ve kız kardeşinin bu akşam annemin de katıldığı bir davette bulunduklarını da söyleyebilirim.”

Seren onların Handan’ın tanışmasını istedikleri birinden bahsettiklerini duyduğunu hatırladı. Bu akşam gittikleri yerde de o kişinin ailesi ile görüşeceklerdi.

“Tamam!” dedi kararlı bir sesle.

“Tamam ne?”

“Sana inanıyorum!”

“Nihayet! Şimdi sen söyle bakalım neden alelacele kaçtın o evden ve niye bu kadar korktun? Sana zarar vereceklerine dair bir hisse mi kapıldın yoksa?”

(devam edecek)

Yorum bırakın