Bakıcısı Seren’i içeri alıp, onu resimlerle baş başa bırakınca, eskiden kalma sırt çantasını çıkarıp, içine öncelikli olarak lazım olacağını düşündüğü şeyleri doldurmaya başladı. O balkondan atladıktan sonrası için hiç bir şeyin garantisi yoktu. Dışarısı ile tek bağlantısı Mustafa olduğu için başka bir planda yapamıyordu. Avukata ulaştıktan sonra onun yardım etmek yerine annesine haber vermesi de mümkündü ama kalırsa hiç şansı olmayacağına ikna olduğu için kaybedecek bir şeyi olmadığını düşünüyordu. Olur da yine bu eve geri dönmesi gerekirse zaten hayatının kalanı yine yok sayılacaktı. O yüzden bu şansını kullanmak zorundaydı. On sekiz yaşını doldurana kadar bekleyip, ortaya çıkmak belki daha akıllıca olacaktı. Böylece yasal olarak kimse onun adına karar verme yetkisinde olmayacaktı. İlaçlarla onu uyuşturduklarını ve akıl sağlığının yerinde olduğunu da bir hastaneye gidip rapor alarak ispatlayabilirdi. İlaçların bir kaçını tuvalete atmayıp, böyle bir durum için saklamıştı. Ona müdahale eden doktorun adını da biliyordu. Başarabileceği her şey için yapacağı ilk şey bu balkondan yakalanmadan kaçmaktı. Geceyi sokakta geçirmek zorunda kalsa bile buna razıydı. Mustafa koşarak gittiği için onun ne olup da ikna olup geri geldiğini ve nerede saklamayı planladığını sormaya vakti olmamıştı. Hayatında ilk defa bu kadar büyük bir risk aldığı için korkuyordu, çantanın fermuarını kapatıp dolaba sakladığında elleri titremeye başlamıştı. Sakinleşmek için derin derin nefesler aldı ve zaman çabuk geçip, bir an önce gece olsun diye dua ederek resimlerin başına oturdu. Onları bitirmese bile en azından zaman geçirmek için oyalanabilirdi.
Olan biten her şey zihnine hücum ettiği için planladığı gibi aklını resimlere veremeden geceyi zor etti. Şansına o gece Dilek ve Handan bir yemek daveti için dışarı çıkmışlardı. Dilek Gönül hanımın da katılacağı bu davete kızıyla gidip, onunla bir kez de yüz yüze konuşmayı planlıyordu. Telefonla aradığında Gönül hanımın kaçamak cevaplar verdiğini fark etmişti. Handan ile karşılaşıp, Handan da elinden geleni yaparsa belki oğluyla bu akşam bile karşılaşabilirlerdi.
Dilek’in onu son arayışından sonra Gönül hanım son zamanlarda eskisinden de yoğun olan oğluna, Handan ile ne zaman görüşmeyi planladığını sordu. İstemese bile bir kez olsun görüşürse, Dilek’in üzerinde kurduğu baskıdan kurtulabilirdi ama oğlu Handan’a gerçekten vakit ayırmak istediğini için yoğunluğunun bitmesini beklediğini söyleyince bir şey diyemedi. O akşam ki davette, Dilek ile yine karşılaşıp, konunun çocuklara geleceğini bildiği için oğlunu arayıp, en azından onu almaya gelse, ayak üzeri tanışabileceklerini söylese de, oğlu akşama işi olduğunu söyleyip, annesini yine geri çevirdi.
Bu defa kaçıracağı resimler değil de Seren olduğu için Mustafa da çok gergindi. Neyse ki Gültekin de işin içindeydi ve Seren’e birlikte yardım edeceklerdi. Islık sesini duyar duymaz yeniden Gültekin’in yanına koşmuş, yeni patronu ona balkonun altına onunla birlikte geleceğini ve sonrasını ona bırakmasını söylemişti. Seren’in kurtulması için bu kadarını bilmesini yeterli bulan Mustafa da başka bir şey sormadan ikna olmuştu hemen. Babasının bir şeyden şüphelenmemesi için işi bitince onun yanına dönmesi gerekiyordu. Gültekin’de planları ile ilgili bir kaç ayarlama yapmak için gideceğini söylemişti. Gece yarısını geçerken yeniden gelecek, bahçede Mustafa ile buluşacaklardı. Seren her ne kadar kendi başına hareket edecek güce sahipse de, hızla bahçeden kaçamayacağı için onu kucaklayıp, çıkarmayı planlıyorlardı. Onu Gültekin’in bahçesine geçirdikten sonra panik yapmalarına gerek yoktu. Gültekin sonrasında onu saklayacak, Mustafa da yeniden uyuyan babasının yanına dönecekti.
Zaman yaklaştıkça Seren, Mustafa’dan yapabileceğinden fazlasını istemiş olma korkusuna kapılmıştı. Gündüz yaptığı gibi korkup hiç gelmeyebilirdi de. Eğer onu saklayacak bir yer bulmayı başaramamışsa, bir parka gidip sabah olmasını bekleyebileceğini düşünüyordu ama karanlıkta dışarıda tek başına olmak fikrinden de ödü kopuyordu. Ayrıca bedensel gücü de ilaçlar yüzünden çok iyi değildi. Son zamanlarda onları içmiyor olsa da, uzun süredir dört duvar arasında hareketsiz bir hayat sürüyordu ve çok çabuk yoruluyor, yeterince hızlı hareket edemiyordu. Mustafa da çok hızlı düşünebilen biri değildi. İkisinin yavaşlıkları bu planın sarpa sarmasına neden olursa, durumu eskisinden de kötüye gidebilir, bir daha annesinin elinden kaçma şansını asla bulamazdı. Yakalanırlarsa Mustafa ve babası da işlerinden olacakları için onlara da zarar vermiş olacaktı. Kendini korkularına esir etmeyip, başaracağını tekrarlayarak beklerken, resimleri kaçırdıkları gece gibi balkonun camı tıklandı. Yine karanlıkta beklediği için ses etmemeye çalışarak yanında beklettiği çantasını aldı ve balkonun kapısını açtı. Açar açmaz Mustafa’nın yanındaki gölgeyi fark edince, onun kendisini ele verdiğini sandığı için yüreği duracak gibi oldu ama karanlıkta yüzünü tam seçemediği gölge, onun korktuğunu anlayarak “Şışt!” diyerek sessiz olmasını işaret etti. Mustafa da başını sallayınca, güvenmekten başka çaresi olmadığını anlayıp, çantayı elini uzatan Mustafa’ya verdi ve balkon demirinin diğer tarafına geçerek aşağıdaki gölgenin onu kucaklayıp indirmesine izin verdi. Mustafa’da atlayıp indikten sonra, gölge onu kucağına alıp, yan bahçeye doğru koşmaya başladı. Bunun olacağını beklemeyen Seren korkudan başını gölgenin göğsüne saklamıştı. Mustafa’nın da arkalarından koştuğunu ayak seslerinden anlayabiliyordu. Gültekin kendi bahçelerine geçince durdu. Kucağında Seren ile koştuğu için yorulmuştu. O durunca Mustafa’da durdu hemen.
“Tamam!” dedi Gültekin fısıldayarak, “Planın en zor kısmını başardık!”
Seren başını kaldırmış onun yüzünü görmeye çalışırken, onu kucağından indirdi ve toprağın üzerine bırakıp, dengede durmasına yardımcı oldu. Mustafa planın bundan sonrasını bilmediğini o anda fark etmişti.
“Şimdi ne olacak?” dedi nefes nefese.
“Şimdi sen babanın yanına döneceksin, ben de Seren hanımı alıp, götüreceğim!”
“Nereye?” dediler Seren ve Mustafa aynı anda.
“Merak etmeyin güvenli bir yere!” diye fısıldadı Gültekin gülerek. Mustafa yine kolayca ikna oldu ve çantayı ona doğru uzattı. Seren tanımadığı bu adamla kalacağı için biraz tedirgin olmuştu. Her şeyi göze alarak çıkmıştı evden ama bu adama güven duyması için de bir nedeni yoktu. Mustafa gibi saf birini kandırmış, ona zarar vermeyi planlayan bir serseri olabilirdi.
“Siz kimsiniz?” dedi gergin bir sesle, “Sizi daha önce hiç görmedim!”
Onun korktuğunu daha balkondan alır almaz fark eden Gültekin, “Ben bu evin yeni sahibiyim!” dedi arkasındaki evi göstererek.
“Patronum!” dedi Mustafa da araya girip, “Bana yardım etti, çok iyi biri sakın merak etme!”
Seren gergin bir şekilde yutkunup, bir Mustafa’ya, bir Gültekin’e baktı. Şu noktadan sonra içeride olmakla, dışarıda olmak arasında bir fark yok gibi hissediyordu tehlike açısından.
“Sizi aileme ait olan bir eve götüreceğim saklanmanız için. Mustafa bana başınıza gelenleri anlattı!” dedi ve Mustafa’ya dönüp, “Haydi oyalanmayalım!” dedikten sonra Seren’i nazikçe kolundan tutup arabanın yanına götürdü. Mustafa da peşlerinden geldiği için dönüp ona babasının yanına gitmesini söyledi bir kez daha ve sonra Seren’in arabaya binmesine yardım etti.
Araba hareket ettiğinde Seren planın yürüyüp kaçtığına mı sevinse, hiç bilmediği bir adamla gece vakti bilinmeze gittiğine mi endişelense bilemiyordu. Gültekin onun gerginliğini hissediyordu ama sakinleşmesi için ne söylemesi gerektiğine karar veremediğinden sessiz kalmayı seçmişti. Onu anneannesinden kalan bir eve götürüyordu. Annesi, annesinin ölümünün ardından büyüdüğü bu evi dağıtmak istemediği için ev eşyaları ile birlikte duruyordu. Annesi yılda bir kez evi açıp havalandırıyor ve temizletiyordu. Onun dışında kimse girip çıkmadığı için Seren’i fark eden olması mümkün değildi. Bahçe içinde tek katlı olan ev saklanmak için ideal bir yerdi.
(devam edecek)