Sedef’in bakımını üstlenen çalışan kadının adı Münevver hanımdı. İki yetişkin oğlu vardı. Kocası öldükten sonra oğullarını çalışıp sıraya katmış, şimdi de Murat beyin evinde çalışıyordu. Bir boğaz olduğu için Murat beyin çalışanlarına sağladığı lojmanlarda kalıyordu, kendi evini de kiraya vermişti. Gülfidan hanım ona Sedef’in her şeyinden sorumlu olduğunu söylemişti. Kadıncağız evde çalıştığı için sadece sabahları ve akşamları kızın yanına geliyordu. Bir yarım gün onun yakındaki okula kayıt olması için izin verilmişti. Sedef Nuri beye söz verildiği gibi özel bir okula değil, yakındaki devlet okuluna yazdırılmıştı. Betül elbette ki şehrin en iyi özel okullarından birine devam ediyordu. Sedef geleli bir ay olmasına rağmen henüz iki çocuk hiç karşılaşmamıştı. Gülfidan hanım ile Murat bey neredeyse onun varlığını unutmuşlardı. İki kere Nuri beyi aramasına izin verilmiş, ikisinde de çok iyi olduğunu, ona çok iyi bakıldığını ve özel bir okula yazdırıldığını söylemişti. Zavallı adam Sedef’in böyle iyi şartlarda yetişecek olmasına o kadar sevinmişti ki, gözleri dolmuştu konuşurken.
Murat bey en azından Nuri beyin tedavi masrafları için gerekli girişimleri yapmıştı. Teslime hanım adamdan aldığı sözün peşini bırakmıyordu. Sedef gideli beri Nuri beyin yüzü hiç gülmediği için daha da kötü olacağından korkmuş bir kaç gün sonra hemen adamın sekreterine ulaşıp ihtiyaç bildiriminde bulunmuştu. Sedef’in iki arayışında da telefona ilk o çıkmış, sonra Nuri beye vermişti. Kızın konuşmasından bir şeylerin ters gittiğinden şüphelenmişti aslında ama hiç üstelememişti. Sedef onunla değil babası ile konuşurken rol yapmayı tercih etmişti, Teslime hanım onun halini anlayıp yardım etsin diye değil de onun umursamadığını bildiği için böyle davranmıştı.
Büyük eve girmesi yasak olsa da, diğer işler için Münevver hanıma yardım etmesi de istenmişti. Gülfidan hanım güya kızın hayatı ve ev işlerini öğrenip, ileride zorluk çekmemesi için bunun olmasını istiyordu. Çalışanlar kızı öksüz ve yetim bir garip sandığı için Murat bey ve onu çok takdir etmişlerdi. Kıza yatacak yer, yemek vermişler ve sahip çıkmışlardı. Münevver hanım kızın ağzından gerçek ailesi ve geldiği yer hakkında bilgiler almaya çalışmıştı ama onun gerildiğini görünce üzerine gitmemişti. Hepsi onun büyük acılar yüzünden böyle yaptığını düşünüyordu.
Münevver hanım ona çamaşır yıkama ve ütü işini vermişti, tabi zor ütüleri değil, nevresimler, masa örtüleri, peçeteler ve belki iç çamaşırları. Eğer kız kıyafetlerden birini yakar ya da bozarsa Gülfidan hanımdan azarı o yerdi. Çamaşırlar için ayrı bir yer kurulmuştu. Çalışanlar da çamaşırlarını bu dört çamaşır makinası olan yerde yıkayabiliyorlardı. Makinalardan biri patronlarındı, onu çalışanların kullanması yasaktı. Sedef okuldan gelince Münevver hanım, kendisi ve evin kirlilerini makinaya koyuyor, sonra da kendine izin verilenlerin ütüsünü yapıp, odasına ödevlerini yapmaya gidiyordu. Ayda iki kere Nuri beyi arama izni vardı. Bu aramaları da evin hemen girişinde bulunan telefondan yapabiliyor, konuşması biter bitmez de arkaya kendi yerine dönüyordu. Onun ihtiyaçlarını takip ve temin etmek yine Münevver hanımın işiydi. Ancak kıyafetleri başkalarının eskiyenleri ile sağlanırken, sadece okul ihtiyaçları yeni alınıyordu.
Sedef her bunaldığında bunu babası için yaptığına kendini ikna ediyordu. Babası aldığı tedavi ile iyileşecek, o da on sekiz yaşına gelip, üniversiteye girdikten sonra çalışıp babasına kendi bakacaktı. Burada yapacak başka bir şeyi olmadığından ve okul dışında arkadaş da edinemediğinden kendini derslerine vermişti. Geceleri okul kütüphanesinden aldığı kitapları okuyarak uyuyordu. Yarı yıl ve yaz tatillerinde babasının yanına gidip onu görebileceğinden ümitlenmişti ama gerçekleri anlatır diye korktuklarından ne yazık ki böyle bir şansı olmamıştı.
Teslime hanımın söylediğine göre Nuri bey ulaşabildiği tedavi sayesinde biraz daha iyi olmuştu. Bu konuda Nuri beyin değil, Teslime hamının söylediklerine inanıyordu çünkü babasının üzülmemesi için kötü de olsa söylemeyeceğini biliyordu. Hiç bir şeyden haberi olmayan Nuri bey hem kendi tedavisi hem de kızına sağlanan üst düzey koşullar için sürekli aileye dua ediyordu. Birden bire ortaya çıkan bir çocuğu böyle sahiplenip, bağırlarına basmaları gerçekten büyük şanstı.
Betül’ün odasında ayrılan eskiler veya atılacaklar Sedef’e gönderiliyordu. Zaten küçücük bir odası olduğu için çoğu işine yaramayınca onları çocukları olan diğer çalışanlara vermeye başlamıştı. Genç kız olmasına rağmen sessiz ve kendi halinde olan Sedef’i tüm çalışanlar seviyordu. Kızın inanılmaz ketumluğunu ise hayretle karşılıyorlardı. Geleli neredeyse üç yıl olmasına rağmen hayatı hakkında tek bir kelime etmemişti.
O sene üniversite sınavına hazırlandığı için iyice odasına kapanmıştı. Münevver hanım onun hazırlanması için gerekli kitapları Gülfidan hanıma bildirince, önce ağız eğmiş ama sonra çalışanların ağzına laf vermemek için mecburen aldırmıştı. Kızın niye kazanamayacağı bir sınava girmek istediğini bile anlamıyordu. Betül’ün daha üç yılı vardı sınav için ama şimdiden özel derslerle hazırlanmaya başlamıştı. Sedef’in devlet okulunda gördüğü derslerle kazanması ancak mucize olurdu. Gerçi Münevver hanım Sedef’in ne kadar azimli ve çalışkan bir kız olduğundan sık sık bahsediyordu ama Gülfidan hanım sadece dinliyor gibi yapıyordu. Sedef’in gerçek şartlarını bilmese de onun iyi bir yer kazanacağına inanan tek kişi yine Nuri beydi, her konuşmalarında ona olan inancını tekrarlıyordu. Sedef için de bu motivasyon yeterliydi, diğerlerinin ne düşündüğünü umursamayı bırakalı çok olmuştu. Geldiği ilk bir sene kendini çok yalnız ve güçsüz hissetmişti ama zaman onun güçlenmesine yardım etmişti. Buranın bir yurt olduğuna inandırmıştı kendini, karın tokluğuna işler yapıp, sığınılan bir oda, hepsi o kadar. Münevver hanım ona bakmakla yükümlü olsa da aralarında sevgiye dayalı bir bağ kurulmamıştı. Kötü biri olmamasına rağmen sadece hanımı söylediği için kızla ilgilenmişti. Sedef artık büyüdüğü için de vereceği işler ve ihtiyaç temini dışında bir konuyla ilgilenmiyordu. Hemen bütün ütüleri artık Sedef yapıyordu. Ütü yapmak onu zorlamıyordu, bir yandan yığılmış çamaşırları ütülerken ya hayallere dalıyor ya da kitabını önüne açıp göz ucuyla tekrarlarını yapıyordu. Sözel alanında daha iyi olduğunu düşündüğü mühendislik veya benzeri bir bölüm yazmayacaktı. Bulunduğu ortam da sözel bir bölüme çalışmak için çok daha uygundu. Nuri beyin tedavisi devam etmesine rağmen henüz yüzde yüz bir iyileşme sağlayamadığı için Murat beylerin elinden henüz kurtulamayacaktı ama başka bir şehirde okul yazarsa en azından yurtta kalıp buradan ayrılabileceğini planlıyordu.
Tercih zamanı geldiğinde Münevver hanım aracılığı ile başka bir şehirde okumasının uygun bulunmadığı, onun masrafları ile uğraşamayacakları haberi gönderildi. Bu durum canını sıksa da en fazla dört yıl daha onlara tahammül etmesi gerektiğini düşündüğünden sesini çıkarmadı. Sonuç olarak puanı iyi gelmişti ve istediği bölümlerden birine bu şehirde de olsa girebiliyordu. Okulundaki öğretmenlerinin yönlendirmesi ile Maliye bölümünde okumaya karar verdi. Tercih sonuçları açıklandığında seçtiği üniversiteyi kabul edilmişti. O kadar sevindi ki o gece uyumadan annesi ile konuşup uzun uzun ağladı.
“Sana söz veriyorum anneciğim, babamı da kendimi de kurtaracağım!”
(devam edecek)