Üniversiteli olmak Sedef’in öz güvenini iyice yükseltmişti. Orada da lisede yaptığı gibi kendini derslerine verecek ve bir an önce mezun olup hayata atılmak için elinden geleni yapacaktı. Okulun ilk yılında başka bir şehirden buraya okumaya gelmiş olan Melih ile tanıştı. Melih bir evin bir oğluydu. Aynı bölümde hatta aynı fakülte de değillerdi ama ortak arkadaşları sayesinde bir aradaydılar. Çocukların çoğu şehir dışından gelip yurtta kaldıkları için yurt arkadaşlarını da kendi bölüm arkadaşları ile kaynaştırıyorlardı Melih hukuk fakültesinde okuyordu. İyi bir avukat olmak istiyordu. Babası üst düzey devlet memurluğundan emekli olmuştu ama aile onun hayata iyi hazırlanmasını istediği için özel okul yazmasına izin vermemişti. Annesi çok baskın bir karakterdi o yüzden Melih ailesinden uzak okumayı tercih etmişti. Bir kaç kişi ile oluşturdukları arkadaş grubu ile birlikte ders çalışıyorlar veya bir yerlerde vakit geçiriyorlardı. Sedef üniversite dersleri orta öğretim gibi düzenli saatlerde olmadığından olduğundan daha çok ders saati varmış gibi söylemişti. Böylece ders dışında arkadaşları ile olmaya vakti kalıyordu. Tabi hiç harçlığı olmadığı için onlar gibi bir şeyler yiyip içemiyordu ama yine de çok mutluydu. Eskisinden daha çok kendine ait bir hayatı vardı artık. Yaşıtları ile birlikte olmak, onları tanımak ve durağan hayatı dışında bir şeyler yapmaktan hoşlanmıştı. Gruptaki arkadaşları ile olan iletişim ilerledikçe onlara yaşam şartlarından bahsetmek zorunda kalmıştı. Gittikleri yerlere ayak uyduramadığı için Sedef’i sorguluyorlardı. Maddi olarak imkansızlığı tahmin etmişlerdi ama böyle karmaşık bir aile hayatı olması hepsini şaşırtmıştı. Sedef’in anlattıklarından sonra Melih ona daha bir sahip çıkmaya başlamıştı. Bu Sedef’i hem mutlu ediyor hem de biraz kaygılandırıyordu. Onun bu ilgisinin acımakla mı yoksa Sedef’ten hoşlanmakla mı olduğunu ayırt edememeye başlamıştı. Diğer kız arkadaşlarına göre Melih ona aşıktı ama Sedef için henüz belirsizlik hakimdi. Akşamları odasına dönünce derslerini çalışıp onunla ilgili hayaller kurmaya başlamıştı. Böylece üniversite ile birlikte Sedef’in dünyası hem dışarıda, hem içeride değişiyordu. Bu da o evin sınırları içinde olan her şeyi tamamen yok saymasına yardımcı olmuştu. Neredeyse kimseyle konuşmuyor, ona verilen işleri yapıp, kendi dünyasına çekiliyordu. Sedef’in böyle masrafsız ve varlıksız olması evdeki herkes için ideal bir durumdu. Hayatları onun varlığı ile etkilenmeden eskisi gibi sürüyordu.
Her nasıl olmuşsa Betül’ün eski cep telefonunu ona vermişlerdi. Gülfidan hanım onun babasını aramak için sürekli eve girip çıkmasından hoşlanmıyordu. Gelen giden olduğunda veya evde diğer çalışanlar olduğundan onun babasıyla konuştuğu duyulabilirdi. Böylece uydurdukları yetim ve öksüz yalanı ortaya çıkardı. Bu yüzden güya üniversite kazandığı için ona hediye olarak bu eski telefon verildi. Faturası öz babası tarafından ödenecekti. Birinci sınıfın ortalarında sahip olduğu bu telefon da Sedef’in hayatına yenir bir boyut kattı. Artık ayda iki kez değil, istediğinde babası ile haberleşebiliyordu Ayrıca minicik odasının içine dünyayı sığdırabildiğini fark etmişti. İnternet ve uygulamalar sayesinde bir çok arkadaşı ile odasında haberleşebiliyor, bilgiler ediniyor, bir çok yeni bilgi ediniyordu. Elbette bu haberleşmeye Melih’te dahildi. Artık sadece hayal kurmuyor aynı zamanda uyumadan onunla sohbette edebiliyordu.
Ne kadar ketum olsa ve kimseyle konuşmayı tercih etmese de Münevver hanım başta olmak üzere herkes onu izliyor, fırsat bulursa da dinliyordu. Uyumadan önce heyecanla yaptığı sohbetler yan odadan duyulduğu için Münevver hanım onun bir erkek arkadaşı olduğunu düşünmeye başlamıştı ama henüz emin olmadığı için bir şey demiyordu. Sonuçta sahipsiz bir kızın gecenin bir yarısı bir erkekle böyle konuşup, gülüşmesi hiç hoş değildi. Bu kıza sahip çıkma görevi de ona verildiği için kızın adına süreceği bir lekeden de sorumlu tutulurdu. Sedef’i tanıdığı kadar böyle bir şey beklemiyordu ama yine de gençlere fazla güvenilmeyeceğini kendi oğullarından biliyordu. İkisi de bu yaşlarda laftan sözden anlamadıkları için Münevver hanımı çok yormuşlardı. Kız çocuğu hele ki böyle başında büyüğü olmayan bir çocuk içinse hayat gerçekten tehlikelerle doluydu. Yine de emin olmadığı için kızın odasını dinliyor durumuna düşmek istemiyor, bekliyordu.
Sedef kendini hayatına yeni katılan renklere kaptırdığı için Münevver hanımın onu izliyor olabileceğini hiç aklına getirmiyordu. Uzun zamandır ilk kez yaşadığını ve nefes aldığını hissetmişti. Annesinin gidişinden sonra neredeyse ilkti bu.
İkinci sınıfa başladıklarında, hem gruba dahil olan başkaları hem de sevgili olanlar olmaya başlamıştı. Melih başlarda Sedef’in ketumluğu ve diğerlerine göre daha ciddi oluşundan çekindiği için duygularını açmaya korkmuştu. Grupta kimse de bir ilişki içine girmeyince, Sedef’in onu geri çevireceğini düşünmüştü. İkinci sınıfta el ele gezenler, sevgili olanlar çoğalınca ona da cesaret gelmiş açılmak için uygun bir zaman kollamaya başlamıştı. Sonunda baharın kanını kaynatmasından cesaret almış olacak ki ikisi okulun bahçesindeki yeşilliklerde oturup ders çalışırlarken pat diye ondan hoşlandığını söyledi. Sedef olmasını çok istediği bu anla birden yüzleşince vermek istediği tepkiyi veremedi ve gerçekliğinden emin olmak için duraksadı. Bu duraksama Melih’i tedirgin ettiği için geri çevrileceğini sandı ve tam özür dileyecekti ki, “Ben de senden hoşlanıyorum” dedi cılız bir sesle Sedef. Aslında duyduğu kaygıyı da dile getirecekti ama bunun yersiz ve anı bozacak bir düşünce olduğuna karar verdiği için sustu. İkisi sessizce el ele tutuştular bir süre. Sedef için hayatının en unutulmaz anlarından biri yaşanmıştı. Daha sonra da okul içinde el ele gezseler bile o ilk anı uzun süre aklından çıkaramadı. Herkes bu ikilinin birlikte olmasına sevinmişti. Onlar dışında herkes birbirlerine açılamayışlarına şahitlik ediyordu uzun zamandır.
Sedef hem üniversiteyi kazandığı hem de artık onu seven babası dışında birine daha sahip olduğu için kendini daha güvende hissediyordu. Üçüncü sınıfa geçtiklerinde özellikle Melih’in dersleri çok ağırlaşmıştı. Yurtta ders çalışamadığını söyleyip duruyordu. Ailesine eve çıkmak istediğini söylemiş ama henüz bir yanıt alamamıştı. Eve çıkarsa Sedef’i de o hayattan kurtaracağını söylemişti bir kez ama Sedef evlenmeden böyle bir şeyin olmayacağına inanıyordu.
Nuri beyin sağlığı iki yıldır ne ilerliyor, ne geriliyordu. Bunca uzun süren tedaviye karşılık neden bir türlü iyileşme sağlanamadığını anlayamıyordu Sedef. Babasını görmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki, Teslime hanımın ona iyi bakıp, bakamadığından şüphe ediyordu artık. Nuri bey ise ilaçların hastalığın ilerlemesini engellediğini bunun bile çok önemli olduğunu söylüyordu durmadan. Eğer bu tedavi olmasa çoktan hayatı sona ermişti belki de. Onun böyle söylemesi biraz olsun moralini düzeltiyordu Sedef’in ama yine de içi rahat etmiyordu. Nihayet Melih’in ailesi ona ev tutmaya karar verince, Melih aynı evde yaşama teklifini tekrarladı. Böylece istediği zaman gidip babasını da görebilirdi. O aileden kurtulabilirdi. Zaten üniversite okuması için ona bir katkı sağlamıyorlardı. Yarım gün bir işe girse harçlığını da çıkarırdı, ondan kira istemiyordu.
“Babama nasıl söyleyeceğim? Evlenmeden bir erkek arkadaşımla ayrı eve çıkamam!” diyordu Sedef sürekli, bu sorun olmasa gerçekten de Melih’in teklifi inanılmaz aklını çeliyordu.
(devam edecek)