On beş gün boyunca bir daha hiç gözükmedi Hayri, Teslime her sokağa çıkışında gelir mi diye bakıyordu ama gelen giden yoktu.
“Neyse iyi oldu, aklımı çelecekti!” dedi önce, bir kaç gün sonra onun sunduğu hayatı düşlerken yakaladı kendini, o kıyafetler, ev, güzel yemekler, gezmeler, mücevherler.
“Bir kaç yıla solar gençliğin bunun geri dönüşü yok! Bırak ikimizde istediğimizi alalım!” demişti Hayri.
“İstediğimizi alalım!” diye tekrarladı kendi kendine Teslime hanım, Hayri bedenini alacaktı, o da tüm o diğer şeyleri. Çirkin bir adam değildi zaten, nefesini hissedince içinde bir şeyler kıpırdamıştı. Nuri ardını dönüp yatıyordu bir kaç gündür. Bir şeylere kızıyordu marangozhanede, kendi yerini açmak istiyordu artık. Bir oda bir salon eski bir evde yaşıyorlardı. Mahallenin çarşısından alabiliyordu Teslime her şeyini. Alyansından başka da takısı yoktu. Değil iyi bir lokantaya gitmek daha dışarıda bir kez olsun yememişlerdi. Ayın sonu zor geliyordu zaten.
On beş gün sonra Hayri’nin arabasını uzaktan görünce kalbinin hızla çarptığını hissetti. Evet istiyordu Hayri ile gitmeyi. O hayatı hakkediyordu. Nuri’yi sevmişti ama Nuri ona istediklerini veremiyordu. Hayri ise ona bir tanrıça gibi davranıyordu, saygı duyuyordu. Evine, yatak odasına kadar girmişti ama ona elini bile sürmemişti. O eski Hayri değildi artık demek ki, durulmuş, olgunlaşmıştı. Çocukları da yoktu nasılsa, şimdi Nuri beyden ayrılırsa, Hayri ile uzun güzel bir ömürleri olurdu.
“Özledim seni!” dedi Hayri arabanın camını indirdi, “Gezelim mi?”
Bu defa ikiletmeden bindi Teslime hanım, Hayri yolda elini tuttu kaçırmadı ellerini. Aynı yere onu geri getirdiğinde ertesi gün öğlen valizi ile aynı yerden onu alması için anlaşmışlardı. Hayri onu öpmüştü bir kez dudaklarından, yakında evlenecekleri için dert değildi artık.
O gece hiç uyuyamadı Teslime hanım, Nuri beye bir mektup yazmayı düşündü. Ona büyük haksızlık ettiğini biliyordu ama elinde istediği hayatı yaşama fırsatı varken de bu karanlık hayata mahkum olmak istemiyordu. Mahallenin gözdesi Teslime’ydi o, her erkeğin hayaliydi. Hayri ile kraliçeler gibi yaşayacaktı. Nuri bey çok iyi insandı, unutur bulurdu birini kendine. Mektup yazmaktan da vazgeçti, “Beni arama!” yazdı bir kağıda, ertesi sabah hiç bir şey olmamış gibi uğurladı kocasını, çantasına üç parça bir şey aldı ki zaten Hayri’nin evinde her şeyi olacaktı, çıktı evden.
Araba söz verdiği saatte durdu önünde, kapı açıldı, Hayri’nin ağzı kulaklarındaydı. Biner binmez sarılıp uzun uzun öptü onu. Bir yerde yemek yediler sonra Hayri’nin evine gittiler. Nikah olmadan bir şey olmaması konusunda kesin kararı vardı Teslime hanımın ama Hayri rahat durmadı. Eve gelince biraz alkol de almıştı, kıskıvrak yakaladı onu odaya götürdü.
“Hayatım boyu bekledim bu anı!” diyordu hırsla.
Nuri bey akşam gelip karısını bulamayınca gördü notu yastığının üzerinde “Beni arama!” hepi topu iki kelime yazıp gitmişti Teslime. Hiç aramadı Nuri bey Teslime’yi bir daha. Bir süre kimseye söz etmedi karısının kaçıp gittiğinden. Ailesini görmeye gitti dedi önce, sonra da ayrıldık dedi kesti attı. Ne kendine, ne başkasına Teslime’den bahsetmedi.
Teslime bir ay hayal ettiği hayatı yaşadı Hayri’yle. Hayri’nin işleri çok olduğu için henüz nikah günü almamıştı ama alacaktı. Ailesini arayıp Nuri’den ayrıldığını söyledi. Babası daha o an reddetti Teslime’yi, nikahlı kocasını bırakıp bir başka adamın evine giden kızı yoktu onun. Eğer bir şikayeti varsa baba evine gelecekti. Pek umursamadı Teslime, Hayri varken kimseye ihtiyacı yoktu. Her gün bir elbiseyi giyiyor, boyanıp, süsleniyor, Hayri ile oradan oraya geziyorlardı. Evdeki işleri gören üç kadın vardı. Teslime elini hiç bir işe sürmüyordu. Hayri’nin ayarladığı bir kadın kuaför gelip tüm bakımını evde yapıp gidiyordu. Bakımlar ve elbiselerle iyice güzelleşmişti Teslime, aynada kendi görüntüsüne bakmaya doyamıyordu. Nuri’yi düşününce içi sızlıyordu ama aynada kendini görünce hemen unutuyordu. Bir tek aşkla olmuyordu maalesef. Nuri gelip görse bu yeni halini ne kaybettiğini iyice anlardı.
Teslime hanım bir yandan anılarında boğulurken, Nuri beyden azarı yiyince suratını asıp televizyonu açtı, baba kızın ağlamalarını duymamak için de sesini iyice yükseltti. Nasılsa gidecekti o bacaksız iki güne, o zaman Nuri bey ile ikisi kalacaklardı yine eskisi gibi.
Daha annesini yeni kaybetmiş ve alışamamışken, babasının da hasta olduğunu öğrenmek ve yakında bu evden gidecek olmak Sedef’i mahvediyordu. Annesinin o adamı aramış olduğuna inanamıyordu. Daha zengin diye niye onunla yaşaması gereksindi ki? Nuri bey özel bir liseye gidebileceğini, istediği üniversiteyi okumak için elinde imkanları olacağını söylemiş durmuştu ama hiç biri Sedef’in ikna edemiyordu. Annesi gitmiş, şimdi de hiç bilmediği bir adamın ve karısının yanına gönderiliyordu. Hiç değilse babası hayatta olduğu sürece onun yanında kalsa ne olurdu ne sanki?
Nuri bey uyuyunca, “Ne ağlayıp duruyorsun, hayatın boyu bir arada göremeyeceğin kadar çok paran olacak. İsteyince gelip gene görürsün Nuri’yi, kaçmıyor ya?” dedi Sedef’e.
“İstemiyorum!” dedi Sedef ters ters.
“Annen çaldı önce kocamı, şimdi de sen çıktın başıma!”
“Annem senin kocan çalmadı, sen bırakıp gitmişsin, yalan söyleme!” dedi Sedef ve odasına kaçıp, kapıyı da arkasından kilitledi.
Sevmiyordu Teslime hanımı, annesinin neden babasının onunla yeniden evlenmesini istediğini de anlamıyordu. Belki de hastalıktan düşünmüştü Meryem hanım tüm bunları, neden illa onun dediği gibi yapmaya çalışıyorlardı her şeyi. Belki vücudunda onu yiyip bitiren kötü şeyler aklını başından almıştı. Daha annesi ölmeden girmişti bu kadın eve üstelik. Meryem hanım Nuri beyden resmen boşanmış ve Teslime hanım ile resmi nikah yapmalarını sağlamıştı ölmeden.
“Kızıma da , Nuri’ye de iyi bak!” demişti tek koşul olarak. Zaten kızın babasına gideceğini biliyordu.
Çok şaşırmıştı Teslime hanım Nuri bey gelip ona karısının söylediklerini söyleyince. İntikam almak için karı kocanın ona oyun oynadıklarını sanmıştı. Nuri bey yıllar önce onu bırakıp gitti diye kin güttü sanmıştı daha çok. Hangi kadın hastalandı ölecek diye kocasını başka kadına nikahlardı. Meryem hanım ile çok vakit geçirememiş, o gözlerini yumana kadar ona oyun ediyorlar diye korkmuş durmuştu. Nuri bey boşandığı hasta karısı ve kızı, yeniden nikahlandığı karısı bir evde yaşamışlardı bir süre. Meryem hanım ile evlendikten sonra başka yere taşındıkları için burada kimse tanımıyordu Teslime hanımı, o yüzden de çok soran olmamıştı o eve gelince, Meryem hanım hayata gözlerini yumunca da etraftan laf olmasın diye yine taşınıp bu eve gelmişlerdi. Karısı ölür ölmez evdeki diğer kadınla evlendi derler diye çekinmişti Nuri bey. Teslime hanımın onun ilk karısı olduğunu etraflarında hiç kimse bilmiyordu.
İki gün sonra gidip Sedef’i üvey babasının yanından alacak olan Murat bey ile karısı Gülfidan hanım kızlarına o akşam açıklamışlardı Murat beyin bir kızı daha olduğunu. On yaşında olan Betül, babasının daha önce evlenmemiş olmasına karşılık nasıl bir kızının daha olduğunu pek anlayamamıştı.
“Merak etme!” demişti annesi, “Abla demek zorunda değilsin!”
Kocasının bir kızı daha çıkmış olmasından Gülfidan hanım da hoşnut olmamıştı ama yapacak bir şeyi yoktu. DNA testi ile kızın Murat beyin kızı olduğu ispatlanmıştı. Meryem hanım ölmeden önce Murat beye mektup yazıp, Sedef’in saç tellerini yollamıştı. Tanınmış bir iş adamı olan Murat bey önce ret etse de DNA testini yaptırmış ve itiraz edecek bir durumu olmadığını anlamıştı.
(devam edecek)