Sihirli lamba – Bölüm 6

Bir sihirli lamba masalı sayesinde beklenmedik şekilde iki aile bir araya geldi ve Canan’ın dilekleri ile hayatları değişmiş oldu. Melike hanım ve ailesi her yaz ülkelerine geri geleceklerdi. Aliye hanım ve Turgut bey de onlar yokken evlerine çok iyi bakacaklarına söz verdiler. Yasemin giderken odasındaki her şeyi götüremeyeceği için oyuncaklarını yeni arkadaşlarına bıraktı. Onlar da babalarının yaptığı tahta oyuncakların kalanını ona verdiler. Turgut beylerin evden ayrılmalarından iki üç gün sonra Mustafa bey ve ailesi eve geldiler. Kendi evlerinden bu eve gelirken alacakları kişisel eşyaları dışında bir şey olmadığı için bu bir taşınma gibi olmadı. Çantaları ile gelip yerleştiler. Mustafa bey bir kaç hafta önce yeni işine başlamıştı. Hayatında ilk defa böyle bir yerde, böyle bir işte çalıştığı için çok mutluydu. Ayrıca evine kadar gelip, karşılıksız olarak tüm ailesini iyi eden doktorlara minnet duyuyordu. O yüzden hiç bir işinde olmadığı kadar özverili çalışıyor, kendi görevi dışında neye yardım edebiliyorsa hepsini yapıyordu. Muayenehanedekiler de ondan çok memnun kalmışlardı.

Aliye hanım ilk bir kaç gün evde hiç bir şeye dokunamıyordu. Çocuklara da sürekli eşyalara dokunmamalarını tembihliyordu. Her şey o kadar güzel ve onlar için yeniydi ki, tam olarak alışmaları oldukça uzun zaman aldı. Çocukların ayrı odaları olması, harika bir banyo ve mutfak. Kocaman pencereler ve aydınlık bir ev ve tabi ki harika bahçe onların hayallerinin bile ötesindeydi. Aliye hanım bu eve geçince mayalı hamur yapmayı bırakmıştı. Artık Mustafa beyin düzenli maaşı ve Turgut beyin onlara evin bakımı için ödeyeceği para olduğu için buna gerek yoktu. Artık tek yapması gereken evin rutin işleri ve çocukları ile vakit geçirmekti. Eve e kolay alışan Can ve Canan oldu. Onlar hâlâ bunun lamba cininin işi olduğuna inanıyorlardı. Lamba cini de Melike hanımdı ama bu bir sır olduğu için kimseye diyemezlerdi. Lamba cininin kızı ile arkadaşlık etmek de onların şansıydı. İnsanın lamba cini bir annesi olmasının nasıl bir şey olduğunu Yasemin’e sormayı unutmuşlardı. Acaba Melike hanımın kızının her dileğini sihirle yerine getiriyor muydu.

Bu arada dükkan toparlanıp kapatılırken, porselen çaydanlık eve gelmiş ve Can ile Canan’ın uyuyacakları odaya yerleştirilmişti. Melike hanım yurt dışında cinlik yapmayacağını bu yüzden de lambasını götürmeyeceğini söylemişti. Anne ve babası büyük eve bakarken, Can ve Canan’ın da lambaya yani cinin evine bakması gerekiyordu. İki kardeş her gece uyumadan önce çaydanlığa teşekkür ediyorlar ve Melike hanım gelmiş olabilir mi diye kapağını açıp kontrol ediyorlardı. Akıllarında ondan isteyecekleri bir kaç şey daha vardı.

Bir hafta sonu Mustafa bey bahçede bakım yaparken, kapı çalındı. Turgut beylerin yurt dışına gittiklerini bilmeyen tanıdıkları arada bir geliyorlardı. Kocası bahçede çalıştığı için kapıyı Aliye hanım açtı ve gelen Melike hanımların tanıdığı olduğunu sandı. Adam kocasını sorunca şaşırdı. Buraya taşındıklarını neredeyse kimse bilmiyordu. Eve zarar gelmesin diye burada yaşadıklarını saklamışlardı. Emanet evde misafir ağırlamak onlara riskli geliyordu. Adamı içeri alıp, bahçeye kocasının yanına çıkardı.

Mustafa bey aylar önce elmalarını çaldı diye onu oruç oruç bahçesinde çalıştıran adamı hemen tanıdı. İbrahm bey. Adam o akşam hırsızlıkla suçladığı Mustafa beyin ev adresini de almıştı. Aslında bunu neden yaptığını kendisi de bilmiyordu. Mustafa beyin babasının çakısını da cebine atmış, ufak tefek işlerde kullanmıştı. Bu arada İbrahim beyin karısı oruçlu bir adama yaptığı eziyeti duyunca günlerce onunla konuşmamıştı. Çakıyı aldıktan on gün kadar sonra bahçede çalışırken İbrahim beyi bir yılan sokmuştu. Oralarda olmaması gerektiği kadar zehirli ve büyük olan yılan, adamın bacağını ısırır ısırmaz bacağı uyuşmuş ve felç olmuş gibi olduğu yere yığılmıştı. Zehir hızla bedenine yayılmaya başlayınca panik halinde cebinden çakıyı çıkarıp, yılanın ısırdığı yeri yarmış, çığlıklarına dışarı fırlayan karısı da gelip yarıktan zehri emerek daha kötü şeyler olmasına engel olmuştu. Hastaneye gittiklerinde zehri akıtamasalar kalbe kadar gideceği ve sonunda adamı öldürecek bir zehir olduğu anlaşılmıştı. Bahçeye geldiğinde kocasının eline kanlı çakıyı gören kadın, hastanede her şey yoluna girdikten sonra kul hakkında girdiği için kocasının başına bunların geldiğine onu ikna etmiş ve Mustafa beyi bulup helalleşmezse başına daha kötü şeylerin de gelebileceğini söylemişti. Canı zaten tatlı olan İbrahim bey karısının söylediklerinden sonra paniğe kapılmış ve yana yakıla Mustafa beyi aramaya başlamıştı. Ona verilen adrese gittiğinde oradan taşıdıklarını duyunca başından aşağı kara sular inmiş ama kimse sorsa nereye gittiklerini öğrenememişti. Sonunda muhtara gitmeyi akıl etmiş ve yalvara yakara adreslerini aldırdıkları yeri öğrenmiş ve buraya gelmişti. Mustafa beye hem çakısını vermek, hem de helallik almak istiyordu.

Zaten çok iyi insanlar olan Mustafa bey ve Aliye hanım, İbrahim beye bir kahve ikram ettiler ve Mustafa bey de hakkını helal ettiğini söyledi. Onun yüzünden hastalanmış olsa da, o hastalığı yüzünden de buralara gelmişlerdi. İbrahim bey onların hikayesini duyunca daha da şaşırdı ve o kadar hasta olmalarına neden olduğu için de çok üzüldü. O günden sonra o elma ağacı ne zaman meyve verse, çocuklar için kilolarca elma getireceğine söz vererek ayrıldı yanlarından ve sözünde de durdu.

Lamba cini Can ve Canan’ın hayatında gerçekten büyük işler başarmıştı. Büyüdüklerinde ve kendi çocuklarına bu hikayeleri ile birlikte masalı da öğrettiler. Başları sıkışınca lamba cininin nereden çıkıp geleceği, hangi surete bürüneceği belli olmuyordu.

SON

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s