Melisa o akşam için heyecanlıydı. Uzun zamandır ilk defa böyle bir heyecan hissediyordu. İş yerindekilerin bu heyecanını anlamaması için bütün gün ekstra çaba sarf etmek zorunda kaldı. Ortağı buluşmayı bildiği için arada bir yanına uğrayıp, muzip muzip gülüp kayboluyordu.
Tolga’da aynı heyecanı yaşıyordu. Akşam eve gider gitmez otelden ayrılırken giydiği ceketin ceplerini yokladı ve küpeyi buldu. Onu neden saklamak istediğini şimdi daha iyi anlıyordu. Küpe onu, diğer tekine götürmüştü.
“Kesinlikle tesadüf olamaz!” diye mırıldandı. Aslında herhangi bir ortamda da denk gelip tanışabilirlerdi ama o zaman bu kadar unutulmaz ve etkileyici bir karşılaşma olmazdı. Şimdi onları birbirine çeken hayatın bu kadar uğraşarak hazırladığı bir plan sonucu bir araya gelmiş olmalarıydı. Bu defa direnmiş olsalar, bir yerlerde mutlaka yine karşılaşacaklardı.
Akşam bir araya geldiklerinde yine heyecanla bu konuyu konuştular. Tolga küpeyi yanında getirmişti ama geri vermek istemediğini söyledi.
“Neden?” diye sordu Melisa merakla.
“Bir parçan, bende olunca kendimi daha iyi hissediyorum sanırım. Yani bu küpe diğer tekine kavuşmak istediği için bu gün buradayım. Onlar kavuşurlarsa bizi yeniden bir araya getirmek için bir neden olmaz diye korkuyorum!”
Melisa onun söylediği bu sözleri hayranlıkla dinledi. O bir reklamcı ve tasarımcıydı, Tolga ise teknoloji mühendisi. Yani bu sözleri bir tasarımcının değil de bir mühendisin söylemesi ve tasarımcı olanın mesleği dışında hiç bir konuda hayal gücünü kullanmıyor olduğunu fark etmesi tuhaf hissettirmişti.
“Neden mühendis oldun ki sen?” dedi kendini tutamadan.
“Hayal gücümüzü hayatıma harcamak için herhalde!”
İkisi de o akşamın çok güzel geçtiğini düşünüyorlardı, hayatları boyunca tesadüfi olan ilk iki karşılaşmalarını ve o geceki ilk planlı buluşmalarını unutmadılar. Yıllar sonra Melisa çocuklarına anlatırken bile hâlâ Tolga’ya aynı hayranlığı duyarak anlatıyordu. Onları bir araya getiren olayların hatırına, düğünlerini Şahin’in otelinde yaptılar. Buse bekarlığa veda partisi yaptığı otele, bu defa hamile olarak geldi. Melisa sadece ona neden o oteli seçtiklerini anlatmıştı.
“İyi ki seni o kadar içirmişim!” diyerek sevinç çığlıkları atarak tepki vermişti Buse.
Şahin ne yazık ki yine yalnız katılmıştı düğüne, Aysun, gecesi gündüzü otelde geçecek bir eşle hayatını birleştirmek istememişti. Babası sürekli şehir dışında çalışmış ve annesi her şeyi tek başına göğüslemiş ve bunu yaparken de çok zorlanmıştı. O yüzden ihtiyacı olduğunda yanında olamayacak bir eş istemiyordu. Aslında Şahin’i gerçekten tanımış olsa, onun sevme şeklinin asla bu olmayacağını ve değer verdikleri için her şeyi bırakıp koşacağını bilirdi ama ikisine de o fırsatı vermedi.
Oya, Hubert ile bir kaç kez görüştükten sonra birbirlerine uygun olmadıklarına karar verdi. Artık ayakları üzerinde durabildiğine göre bunu ülkesinden başka bir yerde sürdürmesine gerek yoktu. Çalışma izni, oturma izni ve bir sürü yasal süreç onun buraya ait olmadığını hissettirmekten başka bir işe yaramıyordu. Oysa onun ait olduğu bir yer zaten vardı. Ailesine karşı hissetmediği bağı, ülkesine hissettiğini oraya gidince anlamıştı. Yine ani bir kararla orada kurduğu her şeyi bırakıp geri geldi. Kazandıklarını biriktirmişti. Başak o Amsterdam’da iken bir kez Şahin ile karşılaşmış ve ona Oya’nın ailesine sırt çevirip yurt dışına gittiğini söylemişti. Başak’ın söylediğine göre Şahin şaşırmıştı bu habere. Aslında Oya dahil herkes şaşırmıştı. Bir arkadaşının ailesine ait mobilyalı bir evde iki ay kaldı. Kendine bir iş bulup, kira ödeyecek duruma gelince de düzenini yeniden kurdu. Annesine döndüğünü söyleyen bir mesaj yazmıştı. Annesi sevindiğini belirten kısa cümleler yazdıktan sonra, babasının “Orada yapamayacağını sana söylemiştim” dediğini belirtmişti, “Yakında döner!”
Sadece güldü bu defa, artık kendini onların biçtiği role göre değil, kendine göre değerlendiriyordu. Geri döndükten sonra Başak ve bir kaç yakın arkadaşı dışında kimseyle de yeniden temasa geçmedi. Yeni taşındığı apartmanda yeni evli bir çiftle arkadaş olmuştu. Çok tatlı ve kendileri ile barışık insanlardı. Çok romantik bir şekilde tanışmış ve evlenmişlerdi. Oya hikayeyi duyduğunda, onları bir araya getiren kişinin kendisi olduğunu anladı ama bunu ancak uzun süre sonra onlara söyleyebildi. Tolga artık o gecenin yarattığı tesadüflerin inanılmaz boyutlara geldiğini düşünüyordu ve Oya yaptığı şeyin ayırdına varmış ve çok değişmişti. Melisa’nın tüm itirazlarına rağmen Şahin’i arayıp, en iyi görüştükleri komşularının Oya olduğunu söyledi. Ona göre gelip ikisine yeni bir şans verebilirdi.
“Oya ile mi?” dedi Şahin şaşkın şaşkın, “Bu mümkün değil!”
“Neden? Sence burada Oya ile komşu olmamız bir tesadüf mü?
“Ne yani sırf sen tesadüflere ve hayatın planları olduğuna inanıyorsun diye onunla ben yeniden mi bir araya gelmeliyiz?”
“Bir kez daha karşılaşmanızda ne zarar olabilir ki?” dedi Tolga ve o kadar ısrar etti ki, Şahin’de kendine bile açıklayamadığı bir şekilde kabul etti. Bir kaç günlüğüne otelden ayrılıp İstanbul’a geldi. Oya o akşam Melisa’lara yemeğe davet edildiğinde diğer konuğun Şahin olduğunu bilmiyordu. O akşam ki karşılaşmanın ardından Tolga ve Melisa’nın da desteği ile ikisi birden Oya’nın dairesine gidip baş başa saatlerce konuştular. İkisi de değişmişlerdi.
Oteldeki tesadüf dolu gecenin sonucundaki ikinci düğün yine aynı otelde oldu. Bu defa Melisa hamileydi. Buse Oya ve Şahin’i tanımadığı için bu düğünde yoktu elbette, zaten tanısa da küçük bir çocukla katılması ve otele ilk geldiği günkü gibi eğlenmesi mümkün olamayacaktı. Başak en yakın arkadaşının Şahin’le yeniden bir araya gelmesinden çok mutlu olmuştu. Gerçekten evden Sadık’tan haber beklerken otelde yaşanılanlar ve yarattığı sonuçlar inanılmazdı. Oya’nın babası, kızının doğru yolu bulup Şahin’e dönmesinden memnundu ama bu süreç içinde kızını kaybettiğini ne yazık ki anlayamamıştı. Oya bu kez kendi istediği için Şahin ile nikah masasına oturuyordu. Yine de düğünde ailesinin yanında olmasından elbette ki mutlu olmuştu.
Düğünün bahanesi ile Tolga’nın erkek kardeşi de Antalya’da tatil yapmak için onlarla gelmişti ama düğüne katılmamıştı. Ertesi gün Şahin balayına gitmeden arkadaşları için düzenlediği kahvaltıya o da katıldı. Başak ile tanışmaları da böyle oldu. Oteldeki üçüncü düğünün Tolga’nın kardeşi ve Başak için olduğunu söylemeye gerek var mı?
SON