Kim kime, dum duma – Bölüm 16

Tolga’nın anlattıklarından sonra Melisa’nın ona karşı kaldırdığı savunma kalkanları inmişti. Şimdi ikisi oturmuş iki eski arkadaş gibi o gece olanların inanılmaz bir tesadüf zinciri olduğunu konuşup gülüyorlardı.

“Arkadaşınızın başına gelenlere üzüldüm doğrusu!” dedi Melisa sonunda, “Aslında bu durumdan en zararlı o çıkmış gibi görünüyor!”

“Evet ama ben o gece o otelde olmasaydım ve kalmam gerekmeseydi, o ailesine gitmeseydi daha büyük zarar görecekti. Ayrıca ben o portakal suyunu içmeseydim muhtemelen siz zarar görecektiniz çünkü ben sizi çok özür dileyerek söylüyorum bir ikram sanacaktım ve beklemediğiniz bir samimiyetle karşılaşacaktınız.”

“Evet ama eğer ayarlanan kadın otele gelmiş olsaydı, ben o odaya hiç girmeyecektim! Yani o kadının başına gelen kazaya neden olan şey, benim o odaya girmeme neden oldu. Arkadaşınızın nişanlısı planını işletirken, kendilerinden başkalarını bu şekilde etkileyeceklerini asla tahmin edemezdi değil mi?”

“Kesinlikle edemezdi ki zaten işin bu kısımlarından onun haberi bile olduğunu sanmıyorum. Herkesin açısından farklı bir zincir işleyen bir sistemin içine düşmüşüz sanırım! Bunca insan tek bir hikayenin içinde yaşamamız gerekeni yaşayarak umduğumuzdan farklı noktalara ulaştık, tahmin edilemez sonuçlara.”

“Doğru gerçekten düşündükçe bana da çok acayip görünmeye başladı!” diye güldü Melisa.

“O gece kurulan olaylar zinciri, üzerinden geçen aylara rağmen bu gün burada siz ve beni yeniden bir araya getirdi. Yani henüz sistemin planı bitmemiş!”

“Yani siz bu durumun bize bir mesajı olduğunu mu ima ediyorsunuz?”

“Ben yaşanılan hiç bir şeyin tesadüf olmadığına inanırım ama hayatın içinde her yaşadığımı da bir döngüye sokarak değerlendirmem elbette. Bizim başımıza gelen çok ilginç bir durum olduğu için bunu düşünüyorum. Yani gözden kaçırılmayacak kadar tesadüf yok mu sizce de olayın içinde.”

“Aslında var!” dedi Melisa düşünceli bir sesle ama yüzüne hakim olamadığı bir gülümseme yerleşmesine de engel olmadı. Yani filmlerdeki gibi bir karşılaşma mı yaşıyorlardı şimdi. Bunca karmaşık ve onu geren olayı, romantik bir tesadüfler zinciri olarak mı görmeliydi şimdi.

“Bence bu mesajı görmeze gelmeyelim!” dedi Tolga.

“Ne öneriyorsunuz?”

“Öncelikle küpenizi diğer tekine kavuşturmak için bir akşam yemeği öneriyorum. Aklınıza yanlış bir şey gelmeden, akşam yemeği önermemin nedenini de konuşulacak bunca şey varken süre sınırı hissetmek istemem olarak açıklamak isterim. İkimizin de yoğun bir çalışma temposu varken, ancak bir akşam bu güzel tesadüf hakkında daha çok konuşmamıza izin verir herhalde.”

Melisa karşısındaki bu zeki adama hayranlık duymaya başlamıştı çoktan, nasıl yapmışsa onu tatlı bir masala sürüklendiklerine ikna etmişti.

“Neden olmasın? Küpeme yeniden kavuşmayı isterim elbette!” dedi gülümseyerek.

“O halde sizi daha fazla rahatsız etmeden, tesadüf olmayacak olan ilk buluşmanın yarın akşam olmasını öneriyorum!”

“Tamam!”

Tolga kendisinin de yapması gereken işler olduğundan izin isteyip, ayrıldı Melisa’nın yanından, bir kaç saat önce o masaya ilk oturduklarında birbirlerine hissettikleri ile şimdi ayrılırken hissettikleri çok farklıydı ikisinin de. Olayı çözen ve ortaya koyan Tolga olmasına rağmen çok etkilenmişti keşfettiklerinden. Melisa’nın da etkilendiğini anlamıştı. İşlerini halledip, gidip küpeyi bulmak istiyordu bir an önce.

Tolga çıktıktan sonra Melisa gülümseyerek odasına döndü, az sonra ortağı kapıdan kafasını uzatıp, “Bu kadar uzun konuştuğunuza göre işi bağladın herhalde?” diye sordu ama daha ilk bakışta Melisa’nın yüzünden daha önce hiç görmediği o ifadeyi görünce, içeri süzülüp, onun karşısındaki koltuğa oturdu ve yüzüne bakmaya başladı.

“Sanırım işi aldık evet!” dedi Melisa, aslında Tolga ile odada konuşmalarından önce olanları unutmuştu çoktan.

“Hiç bir firma ile bu kadar uzun konuştuğunu görmemiştim, o çıkan adamı gördüm. Hoş biri! Odanda devam ettiğinize göre işi kesin aldık diye düşündüm.”

“Ha evet! Aslında ortak bir tanıdığımız varmış ve bir kere karşılaşmışız! Onlardan bahsettik!”

“Yüzündeki bu şapşik ve mutlu ifadenin nedeni işi bağlamış olman değil yani. Başka bağlar kurmuşsun”

Melisa kıpkırmızı oldu ve “Ne saçmalıyorsun?” dedi gülerek.

“Hadi Melisa, seni kaç yıldır tanıyorum, bir işi başardığında yüzünün aldığı ifadenin bu olmadığını biliyorum. Ayrıca o adamda rüyada gibi yürüyordu!”

Melisa arkadaşına gülümseyerek baktı, “Yarın akşam buluşacağız!”

“Evvet! Bir taşla iki kuş vurmak diye buna derim ben!” dedi ortağı ve neşeyle kalkıp çıktı odadan.

Melisa Tolga ile konuştukları tesadüfler zincirini düşündü yeniden. Buse’nin evlenmesi, onu bekarlığa veda partisine çağırması, o gün o mavi küpeleri takması ve daha bir çok şey geldi aklına. Birbirinden bağımsız bunca olay ve kişinin, zaman ve mekan olarak bir yerde toplanıp bir olaylar zincirine neden olması da ancak bir otelde olabilirdi herhalde.

“Buse bu yaşadıklarımı duysa beni yarın gelinlikçiye sürükler kesin!” dedi yüksek sesle ve gülümseyerek bilgisayarındaki işine döndü. Kendini uzun zamandır hissetmediği kadar mutlu hissediyordu. Göğüs kafesinde ise daha önce hiç hissetmediği tatlı bir sancı vardı. Bu kadar tatlı bir hisse sancı denmezdi belki ama aklına başka kelime gelmedi tanımlamak için.

Tolga işlerini bitirdikten sonra akşam Şahin’i aradı “Şimdi sana söyleyeceklerime inanamayacaksın!” diyerek Melisa ile karşılaşmalarını tüm detaylarıyla anlattı.

“Bir ilişkiyi yok etmek için başlanılan hareketin, bir başka ilişkiyi tetiklemek üzere olması tuhaf olmuş!” dedi Şahin, “Umarım otel hakkında bir şikayeti olmamıştır yeni arkadaşının!”

“Yo hayır, bununla ilgili hiç bir şey söylemedi ama yarın akşam yemeğe çıkacağız, istersen sorarım!”

“Hayır, hayır! Beni artık bunun dışında bırak lütfen! Oya ile aylardır görüşmüyoruz ama yeni biri var hayatımda!”

“İşte buna sevindim. Gördün mü tesadüfler zincirinin bir iyi sonucu daha. Belki de eski nişanlına tüm bunlara neden olduğu için teşekkür etmeliyiz!”

“İstersen o kadar abartmayalım!” dedi Şahin gülerek ve iki arkadaş en kısa zamanda yeniden görüşmek dilekleriyle kapattılar telefonu.

Şahin her ne kadar o gece ve eski nişanlısı ile ilgili bir şey duymak istemese de Tolga’nın o gece odasına giren kızla yeniden karşılaşmış olmasına ve ikisinin arasında olumlu bir iletişim başlamasına sevinmişti. O sırada otelde olan Aysun’la buluştuğu öğle yemeğinde Oya’yı ve o gece ile ilgisini karıştırmadan onların hikayesinden bahsetti.

“Ah kader insanları bir araya getirmek isteyince, önüne kimse duramaz!” dedi Aysun heyecanla.

Şahin onun gözlerinin içine bakarak “Evet doğru!” deyince ikisi de Melisa’nın hissettiğine benzer tatlı bir kalp sancısı hissettiler.

Bu arada Oya Amsterdam’daki hayatına alışmaya başlamış ve bir sosyal çevre edinmişti kendine. Çalıştığı yerde tanıştığı Hollandalı arkadaşı Hubert hafta sonu onu sinemaya davet etmişti. Film İngilizce olduğundan ikisi de rahatlıkla izleyebileceklerdi. Oya henüz Hollandaca’yı tam çözebilmiş değildi, bu yüzden hayatını İngilizce’si ile devam ettiriyordu. Buraya geldiğinden beri evdekilerle pek haberleşmemişti. Annesine bir kaç kez iyi olduğunu bildiren e-postalar göndermişti. Annesi her seferinde kısa cümlelerle yanıtlayıp, babasının ona olan öfkesinin henüz bitmediğini söylüyordu. Bunu sormadığı halde annesinin durmadan bunu hatırlatması canını sıkıyordu ama zaten hepsinden uzaktı. Artık sadece kendi kararları ile yönetebileceği bir hayatı vardı. Buna sahip olmanın bedeli olan zorluklara da göğüs geriyordu. Hayatında ilk defa hem bu kadar korkuyor, hem de özgür hissediyordu. Diğerlerinin bilmediği o gece yaşanılan tüm o tesadüflerin Oya’ya kendini buldurduğuydu.

(devam edecek)

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s