“Kusura bakmayın, aklım biraz dağınık bu gün! Son kısmı bir daha alabilir miyiz?” dedi Melisa yine gözlerini kaçırarak.
Tolga zaten ilk iki firmaya daha sıcak baktığı, ve Melisa’nın tavırları yüzünden bu firmanın onları ciddiye almadığını düşündüğü için, ilk anlattığından çok daha kısa bir şekilde geçiverdi konuyu. Melisa işin büyüklüğünü fark edecek kadar dinlemişti diğer ikisini, şimdi bu tavrı yüzünden işi kaybedeceklerdi. Tolga’nın halinden henüz onu hatırlamadığı sonucuna varmıştı aslında ama her an hatırlayacak diye korktuğundan dikkatini toplayamıyordu. Hatırlaması bir yana ulu orta bunu söylerse iyice kötü olurdu.
“Melisa saçmalıyorsun, adam ulu orta hani otelde bir sabah uyandınız ben de çıplak yanınızda yatıyordum diyecek hali yok!” dedi kendi kendine.
Bu arada Tolga anlatmayı yine bitirmiş bir şey söylemesi için merakla ona bakıyordu.
“Sanıyorum beklentilerinizi karşılayabiliriz!” diye yanıtladı Melisa, olabildiğince yuvarlak bir cümle kurmak istemişti.
“Sanıyor musunuz?” dedi masadakilerden biri, ciddiye alınmadıklarını düşünen sadece Tolga değildi.
Hepsi birden Melisa’ya baktılar. Tolga kızın bir sıkıntısı olduğunu anlamaya başlamıştı, herkesin hayatında zor günler olurdu. Kim bilir belki de onun için de böyle bir gündü.
“Hayır! Demek istediğim bundan hiç şüphem yok!” diyerek toparlandı Melisa, “Bu güne kadar yaptığımız tüm işleri gururla referans olarak gösterebiliriz. Bir yeniliğin içinde yer alarak, yeni bir şeyler yapmak bizim işimiz! Birbirini tekrar eden işler yapmaya gönüllü bir ajans değiliz açıkçası!”
Onun kendini toparlayıp, konuya hakim bir hava sergilemesi, gelenlerin koltuklarına yeniden rahat yerleşmelerine neden oldu.
“İsterseniz siz bir şeyler içerken, ben de getirmiş olduğunuz proje dosyasına hızlıca bir göz atayım ve toplantının kalanında daha net bir yol belirleyebilelim!”
Tolga ile gelenlerden biri başını sallayıp, dosyayı Melisa’ya uzattı. Melisa kaçırdığı şeyleri bu dosyada bulacağına inanarak dosyayı alıp, masadan hızla kalktı ve içeriye içecek servisi yapmaları için arkadaşlarına işaret etti. Yaşadığı şoktan kurtulup, işine odaklanması için biraz hava almaya ihtiyacı vardı. Odasına geçti ve camı açıp derin bir nefes aldıktan sonra aklındaki yatak sahnesini sildi ve masaya oturup dosyayı incelemeye başladı. Bu sırada açık bıraktığı kapıdan içeri giren Tolga’yı fark etmemişti.
Tolga ise son dakikada Melisa kalkarken saçını eliyle kulağının arkasına atınca küpeyi fark etmişti. Elbette bu küpeden bir çok kadında olabilirdi ama o geceye ait sadece bir küpe vardı. Elbette gidip doğrudan küpe ile ilgili bir şey soracak değildi. Dikkatini çeken küpenin bir tane olduğuydu. Çünkü Melisa’nın diğer kulağındaki küpenin yuvarlak bir top olduğunu ilk geldiklerinde fark etmişti. Detaylara dikkat etmek onun işiydi. Diğer küpe saçının altında kaldığı için görmemiş olmalıydı. Tam da ondakinin aynısı tek bir küpe o gece odaya gelenin bu kız olabileceği ihtimalini güçlendirmişti tabi. Aslında bunun peşine neden gittiğini kendine de sormadan doğrudan Melisa’nın arkasından gitti. O gece bambaşka planlar yüzünden aynı odaya düşmüş olmaları nasıl büyük bir tesadüfse, şu anda burada karşılaşmış olmaları da o kadar büyük bir tesadüf olurdu herhalde. Küpenin sahibi gerçekten oysa tabi.
Tam aklından onu silmeyi başarmışken kapıda yeniden görünce tedirgin oldu Melisa ve ilk aşamada bunu saklayamadı.
“Sizinle daha önce karşılaşmış olabilir miyiz?” dedi Tolga, aslında detaylı düşünse bunu yapmayabilirdi ama tesadüfün büyüsüne kapılmıştı nedense.
Melisa ne diyeceğini bilemeden bakmaya devam etti yüzüne.
“O küpenin diğer teki sizde mi?”
Melisa’nın eli kontrolsüzce kulağına gitti. Onu o odada mı düşürmüştü
“Beni küpeden mi tanıdınız?” dedi hayretle.
“Siz beni görür görmez tanıdınız öyle değil mi?”
“Şey, ben.. Pek hatırlamak istediğim bir sabah değildi!”
“O yüzden mi içeride öyle davranıyordunuz yoksa?”
“Üzgünüm, sizi birden öyle görünce, şaşırdım sanırım. Beklemiyordum!”
“Giyinik!” dedi Tolga gülerek, Melisa bir kez daha kıpkırmızı oldu, “Ah çok özür dilerim!” dedi Tolga toparlanıp, “Ben sizi taciz etmek istemedim sadece o gece nasıl o odaya düştüğümüzü bilseniz, belki siz de gülebilirsiniz diyecektim!”
“Anlamadım!” dedi Melisa ciddileşmişti.
“Toplantıdan sonra bir kahve içebilir miyiz?”
“Ben sandığınız gibi biri değilim!”
“Biliyorum, ben de size bunu zaten bildiğimi anlatacağım! Toplantıya devam edelim ve sonra konuşalım olmaz mı?”
“Israr ediyorsanız!” dedi Melisa, Tolga’nın tavırlarını, onu basit biri sandığı ve bu nedenle bir şeyler yaşamak istediği gibi anlamıştı.
Gerildiği için işe daha kolay odaklandı ve toplantının ikinci bölümünde Tolga ve arkadaşlarının görmek istediği performansı gösterdi ve onların aklını çelmeyi başardı. Tolga o gece yanında uyuyan bu kızın böyle başarılı ve akıllı bir kız olacağını hiç düşünmemişti, tabi Şahin ile konuştuktan sonra ihtimal dahilinde olmuştu ama Şahin odaya özel servis falan deyince, gelenin öyle biri olduğunu sanmıştı. Gerçekten de aylar sonra burada yeniden karşılaşmış olmaları çok büyük tesadüftü. Bunu mutlaka ona da anlatmalıydı. Hiç değilse bu tesadüfün sandığı gibi kötü bir tesadüf olmadığını bilmesi iyi olurdu. Üçüncü tesadüfü beklemeden arkadaş da olabilirlerdi. Zaten gelen ekip çalışılacak firmanın onların ki olduğuna karar verirse tesadüf beklemelerine de gerek kalmayacaktı. Birlikte çalışmadan önce de aralarındaki yanlış anlaşılmayı düzeltmek gerekiyordu. Toplantının ikinci yarısında da Tolga düşünmekten kendini konuşulanlara çok verememişti. İşleri bitince arkadaşlarına biraz daha kalıp, detaylar hakkında soruları olduğunu söyledi, onlar da sorgulamadan kabul edip gittiler.
Melisa’nın Tolga ile çıkıp dışarıda bir yerde kahve içmeye hiç niyeti yoktu. O yüzden onu odasına davet etti ve kahve makinasında kendi yaptığı kahveyi ikram etti.
“Nereden başlasam bilemiyorum!” dedi Tolga gülümseyerek, “En iyisi o otele nasıl geldiğimi anlatayım önce!” dedi ve arkadaşını ziyarete uğradığını, sonra telefon gelince kalması gerektiğini ama otelde yer bulamadığını. Şahin o gece evine gideceği için odayı ona verdiğini anlattı.
Hikayenin buraya kadar olan kısmı Melisa için bir şey ifade etmediği için isteksiz olduğunu belli ederek dinliyordu. Sonra duştan çıkıp yatakta onu fark ettiğini ama sonra bayıldığını söyledi ki, Melisa asıl bu kısmı bilmek istiyordu.
“Bayılmak mı?” dedi şaşkın şaşkın.
“İçtiğim meyve suyunda ilaç varmış!”
“Ne ilacı?”
“İşte asıl hikaye burada başlıyor!” diyerek bu kez Şahin’in nişanlısı Oya’nın, otel çalışanlarından Sadık ile yaptığı planı anlatmaya başladı. O anlattıkça, asansörden kendini dışarı atınca, koridordaki görevlinin onu nasıl çekiştirip odaya soktuğu anı daha net hatırladı Melisa. O kadar sarhoştu ki kendi odası olup olmadığına bile bakmadan doğrudan yatağa gidip kendini bırakmıştı.
“Aman Tanrım!” dedi elinde olmadan.
Tolga hikayeyi sonuna kadar anlatıp bitirince gülerek onun yüzüne baktı, “Eğer o meyve suyunda ilaç olmamış olsaydı, sanırım şimdi benden daha çok nefret edebilirdiniz ama yine de benim suçum olmazdı!”
Melisa’da güldü bu söze, “Bunları birine anlatmış olsaydım, gelip bana benim hatırladıklarım üzerine bir hikaye uydurduğunuzu söylerdim ama ben kimseye anlatmadım!”
“Aslına bakarsanız ben de kimseye anlatmadım ve anlatmayacağıma da söz verdim ama kulağınızdaki o küpeyi görünce kendimi kontrol edemedim sanırım!”
“Küpemin teki sizde mi yani?”
“Evet, sanırım ceketimin cebinde duruyor!”
(devam edecek)