Oya Amsterdam’da yeni hayatına alışmaya çalışırken, Şahin’de unutamadığı eski aşkıyla bir şeyler yaşama umudunu yeşertiyordu. Peki ya Melisa ve Tolga’ya ne oldu?
Tolga’nın çalıştığı teknoloji şirketi, yurt dışından ünlü bir marka ile iş birliği anlaşması imzalayınca, işleri eskisinden de daha yoğun olmaya başlamıştı. Yeni firmanın iş birliğinin sürmesi için bazı koşulları olduğundan Tolga’nın firmasının rutin düzeninden çıkıp biraz daha fazla mesai yaparak bu koşulları yerine getirmesi gerekti. Bu güne kadar bu alanda Türkiye’ye gelen en iyi teknolojilerden biri olacak bu iş her iki firma için de verimli sonuçlar doğuracaktı. Onlar yeni bir pazar sağlarken, Tolga’nın firması da piyasadaki yerini daha da sağlamlaştıracak ve yeni ürünlerle pazarın kaymağını alacaktı. Koşulların uygun hale getirilmesi tam olarak iki ay sürdü. Bu iki ay boyunca Tolga neredeyse nefessiz çalıştı. Koşullar sağlandıktan sonra piyasa tanıtımlarının yapılması için hazırlıklara geçilecekti. Firmanın dünyada yapılan reklamlarının hiç biri Türkiye’de yayınlanmaya uygun değildi, sadece içerik olarak değil, Türk insanlarına hitap etmeyeceğini düşündükleri bazı sembolik oluşumlar içeriyordu. O yüzden firma bu tanıtımın yerli bir firmayla yapılmasını istedi. Mevcut tanıtımların bir kısmı uyarlanacak olsa da, yeni tanıtımlara da ihtiyaç olacaktı. Reklam işin en büyük kısmı olduğundan bu işi yapabilecek iyi bir firma arayışı başladı. Tolga’nın firmasının da çalıştığı bir kaç ajans vardı ama onların mevcut kapasitesi bir iş yükünü daha aldığında yetmeyeceğinden, risk almak istemiyorlardı. Sadece bu işi üstlenip, işin gidişatını olumlu etkileyecek bir firma arıyorlardı. Bir aylık bir araştırmanın ardından listeye beş firma girebildi. Bunların üçü İstanbul, biri İzmir, diğeri ise Ankara’daydı. Firmalarla görüşerek seçme işi Tolga ve bir kaç arkadaşına verildiği için, önce kendi şehirlerindeki seçenekleri değerlendirmeye karar verdiler. İş ne kadar dijital de olsa yüz yüze çalışmak her zaman tercihleriydi. Gittikleri ilk iki firmayı da beğendiler, ikisi hemen hemen birbirine denk firmalardı ve referansları oldukça iyiydi. Yine de üçüncü firmaya da gidip sonra bu üçü arasından seçip yapmaya karar verdiler. Ellerinde böyle iyi firmalar varken şehir dışından bir seçim yapmaya ya da alternatif değerlendirmeye hiç gerek yoktu. İki firmadan biri Tolga’nın aklına zaten yatmıştı ama elbette ekip olarak karar vermeleri gerekiyordu. Üçüncü firmaya sadece formalite olarak gideceğini düşünerek sekreterinden bir randevu ayarlamasını istedi.
Melisa’da döndüğünden beri işlere geri dönmüştü, onun işleri her zaman çok olduğundan normali olmuştu. Aklındaki işi bitirmeden ofisten çıkmıyordu. Eve gidip oradan da çalışma imkanı olsa da, eve gidene kadar hem aklındaki iş soğuyor, hem de evde dikkatini dağıtan çok fazla şey oluyordu. Bir yerleri toplamak, çamaşır asmak, bulaşık makinasını boşaltmak gibi işler için bilgisayarın başından sürekli kalkması gerekiyordu. Onları yapmak yerine ofiste kaldığı zamanlar ise onun yerine bu işleri yapacak biri olmadığından evde de çok yoruluyordu ama en azından her işi kendi alanında yapıyordu. Eve iş götürmüyordu. Buse balayından döndükten sonra kızlar yine bir kaç kez bir araya gelmişlerdi. Neyse ki artık kimse kimseyi bir şeye zorlamadığından herkes rahatça takılabiliyordu. Düğünden sonra Gamze Erdem’in arkadaşlarından biriyle görüşmeye başlamıştı. Bu zaten Buse’nin olmasını istediği bir şey olduğu için her buluştuklarında ilişkinin gidişatı üzerine Gamze’yi sorguya çekiyorlardı. Henüz kimseyi bulamamış biri olarak laf dönüp dolaşıp Melisa’ya geliyor, Melisa sadece gülmekle yetinip cevap bile vermiyordu. Zaten verse de diyecek bir şeyi yoktu. O işi ile evliydi ve galiba da böyle kalacaktı.
Eşyalarına bağ kuran biri olduğu için tekini Antalya’da kaybettiği tek küpesini kaldırıp atmamış, evdeki mavi top küpelerinden biriyle onu kombinlemişti. Bir kulağına top olan, diğerine sallantılı tek küpeyi takıyor, kendini de çok iyi hissediyordu. Simetriyi oldu olası sevmediği için, bu tür dağınıklıklar onu mutlu ediyordu. Zaten onun işi yaratıcılıktı ve nizami olması için de herhangi bir patrona bağlı değildi. Ortağı ile aralarındaki iş bölümü oldukça net olduğundan herkes kendi yaptığı işin patronuydu ve kimse kimseye karışmıyordu. Melisa daha iyi bir dinleyici ve dikkatli olduğu için firmalarla görüşme işi ona aitti. Ortağı işi alana kadar kimse ile muhatap olmak istemiyordu. O kendi ekibi ile eldeki işleri yürütürken, Melisa hem kendi ekibi ile işleri yapıyor, hem de ajansın halkla ilişkiler sorumlusu gibi çalışıyordu. Aslında bu iş için birilerini işe almayı düşünmüşlerdi ama kişinin aynı zamanda onların işini de iyi bilmesi gerektiğinden birini yetiştirene kadar kendi kendilerine halletme yoluna gitmişlerdi. Yeni müşterilerle randevuları olduğu gün Melisa biraz daha özenli giyinmeye çalışıyordu. En azından bir iş görüşmesinin ciddiyetini yansıtacak kadar nizami şeyler seçiyordu. Nizamilik onu sıktığı için elini yine tek mavi küpe ile top mavi küpeye atarak, kendince bir asilik yaratmaya karar verdi. Saçlarını da mümkün olduğunda normal toplamaya çalışarak ofise gitti. Sıradan günlere nazaran da makyajlı sayılırdı.
Yeni müşterilerin toplantı odasına alındığını söyleyen telefon gelene kadar işlere daldı. Müşterilerin geldiğini duyunca, toparlandı ve ofiste sakladığı topuklu ayakkabılarını giyip, toplantı odasına geçti. Firma üç yetkili ile gelmişti. Üçüncü adamın elini sıkarken yüzüne baktığında, önce bu yüzü nereden hatırladığını düşündü. Tam “Sizinle tanışıyor muyuz?” diye soracakken, Tolga’nın oteldeki çırılçıplak yatışı gözünün önüne gelince kıpkırmızı oldu.
Tolga ajans ortağının ona gelince yüzünün tuhaf bir hâl almasına anlam veremedi ve adını söyleyerek onunla tokalaştı ve sandalyesine yerleşti. Melisa yatakta sızıp kalmışken o da ilacın etkisi ile her şeyi bulanık görüyor olduğundan kızın yüzüne dikkat etmemişti. Zaten edecek kadar da uzun bakamamıştı, önce onu fark etmiş sonra yanına yatarken, kolunu kızın üzerine atıp kendinden geçmişti. Dolayısıyla Melisa, Tolga için kesinlikle tanıdık değildi.
Melisa, adının Tolga olduğunu öğrendiği bu adamın hangi koşullarda yatağa girdiğini bilmediği için, daha tanımamış olsa bile birazdan onu tanıyacağını düşünüyordu. Olanları hatırladıkça adamın o görüntüsü gözünün önüne geldiği için kovalamak ister gibi gözlerini kapatıp başını iki yana sallamaya başladı. Tolga ve arkadaşları onun bu garip halinin bir tik olduğunu sandıkları için dikkatlerini vermemeye çalıştılar. Melisa Tolga’nın hiç yüzüne bakmadan, diğerlerine gülümseyerek neye ihtiyaçları olduğunu sorabildi. Diğer iki adamdan biri yabancı ortaklığı ve ürünlerin ne olduğunu, piyasadan ne beklediklerini anlatmaya koyulunca bir elini yüzünü Tolga’dan saklayacak şekilde yanağına dayadıktan sonra adamı dinlemeye başladı. Neyse ki odaklanmayı başarınca Tolga’nın varlığını ve olayı unuttu kısa bir süreliğine ama adam tam anlatırken Tolga araya girip söz alınca, yüzü yeniden kıpkırmızı oldu ve gözlerini kapatıp, başını salladı. Kendisi de bunu yaptığını fark etmediği için adamların dikkatini dağıttığını anlayamıyordu. O gözlerini kapatıp başını sallayınca Tolga anlatmayı kesti elinde olmadan, Melisa durmadan sağa sola bakındığı için onu dinlemediğini düşünmüştü. Melisa sağa sola bakmanın tuhaf olduğuna kanaat getirince önündeki ajandasının sayfaları ile oynamaya başladı. Bir şekilde adama bakmamayı ve olanları hatırlamamayı başarsa da bu sefer de dikkatini toplayamadığı için adamın ne anlattığını dinleyemiyordu.
Tolga “Bir daha anlatmamı ister misiniz?” deyince, birden başını kaldırıp ona bakmak zorunda kaldı. Sona doğru gerçekten dinleyemediği için az kalsın “Neyi?” diye soracaktı.
(devam edecek)