Kim kime, dum duma – Bölüm 12

Tolga, geri dönüp, hayatın akışına çoktan kaptırmıştı kendini. Otelde başına gelenleri ara ara düşünse bile bir yere varamayacağını bildiği için boş veriyordu. Yatakta bulduğu tek küpeyi ceketinin cebinde unutmuştu. Antalya’da gidemediği randevusuna da, gidemeyişinden sevineceği durumlar ortaya çıktığı için o gece yaşanılanları anlamlandıramasa da en azından iyi bir şeye neden olduğu kanaatine varmıştı. Döneli bir hafta olmasına rağmen Şahin onu ne aramış, ne de sormuştu. Aslında ona hâlâ biraz kırgındı ama zaten her gün yüz yüze bakmadıkları için bunu da kafasına takmıyordu.

İşin garibi Şahin, Oya arabadan inip eve girdikten sonra bile duyduklarının şaşkınlığı ile bir süre daha orada öylece kalmışsa da en azından Tolga’nın odaya giren kızla ilgili söylediklerinin gerçek olduğunu anlamıştı. Üstelik onun içmesi gereken portakal suyunu da o içmiş, bu yüzden ertesi gün olması gereken yer de olamamıştı. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de Şahin ona gece odada nişanlısı ile görüşmüş olabileceği imasında bulunmuştu. Düşündükçe bir şeyleri daha iyi anlıyor, anladıkça da iyice geriliyordu aslında. Oya son anda yaşadığı dürüstlük atağına rağmen onu zor durumda bırakan, hatta aptal durumuna düşüren epeyce olayın nedeni olmuştu. Eğer o gece babası aramasa ve odada o kalsa sabah tanımadığı bir kadınla uyanacak ve üstelik çalışanlarından birinin çektiği fotoğraflarla rezil olacaktı. Bir insan sırf kendi amacına ulaşmak için herkesi böylesine yok sayıyorsa ve sonunda hepsini itiraf ediyorsa masum sayılabilir miydi? Koca oteli idare eden Şahin, bir kızı idare edememiş, kendini sürüklediği yeri görememişti. Otele geri dönüp düşünceler hızla kafasından akmaya başlayınca ilk iş olarak Oya’yı telefonundan engelledi. Bir daha asla onu görmek istemiyordu. Ertesi gün Sadık işe gelir gelmez onu yanına çağırdı, Oya’nın her şeyi itiraf ettiğini ve onunla iş birliği yapan garsonun kim olduğunu söylemesini istedi. Sadık Oya’ya karşı planlarının tuttuğuna sevinirken birden bire patronu ile yüzleşmek zorunda kalınca ne diyeceğini bilemedi. Önce inkar etti ama sonra kabul etmek zorunda kaldı. Zaten geceyi yüzüne gözüne bulaştırdığına inandığı garson arkadaşının adını vermekten de zerre kadar çekinmedi. Başından beri Sadık, Erkut’u ve Oya’nın ondan kurtulmak istediğini biliyordu. O gece odaya girmemiş olsa da Oya’nın onu çalışanlarının gözünde düşürdüğü durumu daha da iyi idrak etti. Garsonu ve Sadık’ı hiç düşünmeden kovdu.

Sadık kendi kazdığı kuyuya düşmüştü, hem işinden olmuş, hem de Oya’dan koparacağını sandığı miktarı kaybetmişti. Otelle ilişiğini kesip çıkınca öfkeyle Oya’yı aradı ama tabi ki Oya’da onu engellemişti.

Şahin’in kendine gelmesi bir kaç gün sürdü. O zamana kadar ailesine hiç bir şey söylemedi. Oya da henüz babası ile konuşmamıştı. Bir kaç kez Şahin’e özür dileyen mesajlar attıktan sonra, hiç dönüş olmayınca onun gelip babasına her şeyi anlatmasından korkmaya başlamıştı. “Ben hallederim” demişti ama nasıl halledeceğini açıklamamıştı.

Erkut o geceden sonra Oya’nın peşine düşeceğini ve onu yeniden elde etmek için türlü numaralar çevireceğini ummuştu ama aradan üç dört gün geçmesine rağmen Oya’dan ses çıkmayınca, kendini yeniden gösterme ihtiyacı duymuş, “Eşyalarını ne zaman alacaksın benden!” diyen bir mesaj yazmıştı. Oya mesajı okuyunca onun ne kadar basit bir adam olduğu hissinin iyice güçlendiğini fark etti ve hiç düşünmeden onu da engelledi. Çok gergin ve mutsuzdu. Şahin gibi bir adamı tüm bu saçma insanlarla bir olup kaybettiğine pişmanlık duyuyordu. Şahin’in öfkesi ile yüzleşeceği anı beklemekten başka çare yok gibiydi. Babası eninde sonunda nişanlısını soracaktı. Belirsizlik berbat bir şeydi.

Melisa geri dönünce kendini daha iyi hissetmişti. Buse’nin kuralları ve başına gelenler aslında sinirlerini bozmuştu. Kafası o kadar iyiyken söylediklerinden de pişmanlık duyuyordu. Normalde kendine bile yüksek sesle söylemediği bir sürü itirafta bulunmuştu. Neyse ki o sırada limuzindeki herkes sarhoştu. Peki gidip odasına girdiği adama ne demeliydi? O kafayla adam ona bir şeyler yapmış olsaydı? O meyve sularını hiç düşünmeden içerken nasıl içinde alkol olduğunu anlayamamıştı ki? Buse ve diğer kızlar için düştüğü durum komikti belki ama onun için sonuçları ağır olabilirdi. Buse’nin ona verdiği elbiseyi kuru temizlemeye verip, kendi aldığı ama hiç giyemediği elbisesini götürüp iade etti. Olanları bir an önce unutmak için de kendini yeniden işlerine verdi.

Oya ile ayrılmalarının üzerinden bir hafta geçince, Şahin ancak toparlanıp, Tolga’yı aradı. Ona o gece başına gelenlerin, nişanlısının ona kurduğu bir tuzak yüzünden olduğunu söyledi. Tolga tesadüfler zinciri sonucu bu olaya onun kurban gitmesine mi, arkadaşının nişanlısının planladığı bu tuhaf kumpasa mı şaşırsa bilemedi.

“Yani o gece bir kadın varmış öyle mi?” diye çıktı ağzından, “Parayla tutulmuş bir kadın! Umarım benim fotoğraflarımı çekmemişlerdir!”

“Hayır, anladığım kadarıyla odaya giren kadın onların ayarladığı kadın değil, sersem garson asansörden inen sarhoş bir kadını odaya sokuvermiş!”

“Yani otelin müşterilerinden biri miymiş?”

“Öyle görünüyor!”

Tolga elinde olmadan bir kahkaha attı, “Zavallı kadın sabah uyanıp da beni öylece görünce kim bilir ne sanmıştır?”

“Evet kırk yıl kafa patlatsak olamayacak bir şeyler olmuş, ben dua ediyorum o kadın otelden şikayetçi olmamış!”

“Doğru bir de böyle bir boyutu var! Neyse ben bayıldığımla kaldım ama senin için gerçekten üzüldüm dostum!” dedi Tolga kapatırken, insanın kalbini açtığı birinden böyle bir kötülük görmesi gerçekten ağır olmalıydı.

“Aramızda kalacağına inanıyorum! Düşündükçe olayın yeni bir boyutunu fark ediyorum inan!” dedi Şahin

“Elbette, merak etme! Zaten benim için de böylesi daha iyi!”

Şahin arkadaşının da gönlünü aldıktan sonra, kendi ailesine ve Oya’nın ailesine bir açıklama yapmak için düşünmeye başladı. Olayı onlara olduğu gibi anlatamazdı. Bunu en temiz şekilde atlatmak için önce kendi ailesi ile konuştu. Oya ile görüştükleri süre boyunca onunla bir ömür yapamayacaklarına kanaat getirmişti ama kızı ve ailesini rencide etmek istemiyordu.

“Ne diyeceksin?” dedi Alparslan bey.

“Başkası olduğunu söyleyeceğim!”

“Bu rencide edici olmayacak mı?” diye sordu annesi hayretle.

“Bana uygun değilsin demek kadar olmaz herhalde!” dedi Şahin. Aslında başka bir şey de bulabilirdi ama en azından iş işten tam olarak geçmeden dürüst davrandığı için Oya’yı da bu şekilde babasından kurtarmayı düşünmüştü. Diğer türlü onun babası da dönüp, Şahin veya babası ile konuşmak isteyebilirdi. Bu şekilde olmasına canı sıkılacağı ve Şahin’den kaynaklandığını bileceği için ısrarcı olamayacak, kızına da bir şey diyemeyecekti.

“Bence başından beri dürüst davranmıyormuşsun hissi veren böyle bir yalana hiç gerek yok!” dedi Alparslan bey, “Kıza doğrudan gerçekleri söyle! O da gidip ailesine ne istiyorsa onu söylesin!”

Babasının söylediği daha mantıklı geldi Şahin’e, kafası o kadar karışınca kısa ve öz olan yolu göremediğine şaşırdı. Onlardan ayrılınca, Oya’nın telefonundaki engelini kaldırdı ve onun ailesi ile konuşup bu işi bitirdiğini söylediğini, onun da ne istiyorsa o şekilde bir nedenle bittiğini söyleyebileceğini yazdı.

Oya mesajı okuyunca sevinse mi, üzülse mi bilemedi ama en azından şimdi işi babası ile yoluna koymak için bir fırsatı olmasına sevindi. Aslında Şahin ile bir kez daha yüz yüze konuşmak istiyordu ama onun görüşmek istemeyeceğinden emindi.

“Tamam, teşekkür ederim!” yazdı, “Umarım, arkadaş olabiliriz!”

Şahin’den cevap gelmedi.

(devam edecek)

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s