Kim kime, dum duma – Bölüm 11

Oya bir an kendine gelip etrafı kontrol etti, çalışanların bir kısmı pür dikkat onlara bakıyordu.

“Bu iş burada bitmedi!” diye sessizce hırladı Erkut’a ve dönüp kadınlar tuvaletine girdi. Ağlamamak için kendini çok zor tutuyordu. Biraz sakinledikten sonra tuvaletten çıktı, kapıda Sadık ile yüz yüze geldi.

“Merhaba Oya!” dedi Sadık sırıtarak.

“Ne istiyorsun?”

“Erkut’u gördün mü?”

“Gördüm!”

“Senden sonra kendine bir afet bulmuş!”

“Ne demek istiyorsun?”

“Şahin, ondan vazgeçemediğini bilse ne yapar acaba?”

“Erkut ile ayrıldık! Ayrıca nereden bilecek sen mi söyleyeceksin?”

“Neden olmasın?” diye tüm dişlerini göstererek sırıttı Sadık.

En yakın arkadaşının kuzeni olmasa yüzüne bile bakmazdı Sadık’ın Oya ama maalesef hem Başak’ın kuzeniydi, hem de çok fazla şey biliyordu.

“Neden böyle bir şey yapacaksın ki?”

“Paramı vermediğin için tabi ki Oya? Niye böyle saçma bir şekilde uzattırıyorsun ki bu konuyu! Ben sözümü tuttum, yapmam gerekeni yaptım. Şans yaver gitmediyse bu benim suçum değil ki?”

“Tamamlanmamış bir işe neden para vereyim?”

“İşi tamamlamama izin vermiyorsun ki?”

“Kendim halledeceğim, sana da para falan vermeyeceğim!” diye ters ters konuştu Oya tam dönüp gidecekken, Sadık a önce Erkut ile konuşurlarken yaptığı kaydı gösterdi.

“Ne bu?” dedi Oya kızgın kızgın.

“Neye benziyor?”

“Sadık neyin var senin, biz arkadaşız sanıyordum. Para için mi yapıyorsun bunu sahiden? Bunu sonra konuşacağız Sadık! Bu gece değil! Benden haber bekle!”

Sadık eline büyük bir koz geçirmiş olmanın verdiği güvenle sırıttı yeniden cevap bir şey söylemedi. Oya da sinirle dönüp Şahin’in yanına gitti. Oya her tuvalete gidip gelişinde daha da berbat bir ruh haliyle geldiği için Şahin de gerilmişti. Oya kafasının bir tarafında Sadık, diğer tarafında Erkut ile kavga ederken, Şahin’i nasıl idare edeceğini şaşırmıştı zaten.

Buse ile Erdem’in düğün törenleri başlamış, her şey yolunda ilerliyordu. Nikah kıyıldıktan sonra Buse sanki o anı bekliyor gibi piste fırlayıp, arkadaşlarını çağırdı.

“Oh be! Rahatladım!” diyordu bağıra bağıra.

“Buse biraz sakin ol istersen!” dedi Sumru kulağına eğilip, arkadaşının uyarısını ciddiye alan Buse “Tamam!” dedi gülümseyerek. Bir an için ikisinin de ailelerinin ve tanıdıklarının etraflarından olduğunu unutmuştu. Nikah anına kadar planlamıştı zaten her şeyi, her şey tamam olduğuna göre artık tadını çıkarabilirdi. Buse peşlerini bırakınca kızlar da rahat rahat eğlendiler. Geç saatlere kadar süren eğlenceden sonra Erdem ve Buse gelip hepsine teşekkür ettiler. Kızlar da mutlu mutlu odalarına çıktılar. Günlerdir hem hızlı yaşamaktan hem de Buse’ye ayak uydurmaya çalışmaktan hepsi çok yorulmuştu. Hiç bir aksilik çıkmadan ve Buse mutsuz olmadan her şeyin tamamlanmış olmasına onlar da seviniyordu. Ertesi sabah hepsi otelden ayrılıp, hayatlarına geri döneceklerdi. Melisa bu şekilde evlenmeyeceğine emindi. Herkes için yorucu ve gereksiz masraflı bir süreçti bu. Eğlenmişti eğlenmesine yine de kendi bu şekilde detaylara girerek evlenmek hiç istemezdi. Bir nikah bir de balayı yeter de artardı bile.

Şahin, Oya’nın da kalbini kırmamak için erkenden eve bırakmayı teklif etmiş, Oya da Erkut ve yanındaki afeti daha fazla görmeye tahammül edemeyeceğini düşündüğü için hemen kabul etmişti. Ayrıca Sadık ile de tekrar karşılaşmak istemiyordu. Leş kargası gibi para peşinde koşmasından çok rahatsızdı.

Şahin gerilmiş olmasına rağmen, hiç belli etmedi ve nezaketsizlik olmaması için işinin başından ayrılıp Oya’yı evlerinin kapısının kadar getirdi. Oya teşekkür edip inecekken, “Bu evliliği istediğinden emin misin?” diye sordu birden bire.

Oya bir ayağını dışarı atmış, inmeye hazırlanıyordu ki, Başak’ın Şahin hakkında söyledikleri aklına geldi. Erkut’u bilmesi gerekmiyordu ama en azından bu evliliğe sıcak bakmadığını ona söyleyebilirdi. Ayağını tekrar içeri alıp, arabanın kapısını kapattı ve nasıl söyleyeceğini düşünerek Şahin’in yüzüne baktı. Gerçekten de çok iyi bir adamdı Şahin. Nazikti, mütevazı ve çalışkandı. Ona değer veriyor, verdiğini de belli ediyordu. Sevmeyi biliyordu aslında. Erkut kibirliydi, Oya’ya sürekli değersiz hissettiriyordu. Onu elde edemediği için vazgeçemediğini kendisi de biliyordu ama hırslarına yenik düşüyordu. Şimdi tam bu anda Şahin’e onunla evlenmeye sıcak bakmadığını söylese, belki de uzun yıllar mutlu ve rahat yaşayacağı bir evliliği ret etmiş olacaktı. Erkut ile mutlu olacaklarına dair bir inancı da yoktu üstelik. Hele bu gün gördüklerinden sonra kıskançlığının arkasındaki asıl duygunun acı olduğunu anlamıştı. Seven biri sevdiğine asla böyle bir acı yaşatmazdı. O Şahin ile onu kıskandırmak ya da terk etmek için nişanlanmamıştı. Ailesini üzmemek için babasını geçemediği için kabul etmişti. Onun canı yanmasın diye de açıklamış, ayrılacağını söylemişti. Deniyordu da ama Erkut’un aldığı tavırdan rahatsız olmuştu. Öfke ve kıskançlıkla yapmış olsa bile, bir çirkinlik görmüştü onun gözlerinde ve sözlerinde. Kendisinin bir melek olduğunu düşünmüyordu elbette ama sevgi her insanı yumuşatıyor ve savunmasız bırakıyordu. En azından Erkut gibi bir adam için Şahin’i üzmeye değer miydi buna karar vermesi belki daha doğru olurdu.

Şahin onun çaresizce gözlerine bakıp durmasından, bu evliliği istemediğini söylemediği sonucuna varmıştı.

“Tamam, kendini zorlama!” dedi nazikçe yine, “Ben ikimiz için de kolaylaştırabilirim!”

“Neyi?” dedi Oya şaşkın şaşkın.

“Ayrılığı, babanın seni zorladığını anlıyorum. İkimizde babalarımız istedi diye bir araya geldik ama ben bir şeyler hissedeceğimi seni ilk gördüğümde anladım. Seni bana karşı hiç bir şey hissetmediğin için suçlayamam. Keşke başından söyleyebilseydin. Yani ben inanmadan önce!”

Oya onun bu güzel sözleri karşısında göz yaşlarına teslim oluverdi. O kadar çok ağlamaya başladı ki, ağlamaktan konuşamıyordu. Şahin ondan böyle bir tepki beklemediği için o da çok şaşırdı.

“Özür dilerim, amacım seni kırmak değildi, ben istemediğini düşündüğüm için söyledim bütün bunları!” diyerek cebinden çıkardığı kibar mendili ile onun göz yaşlarını silmeye çalıştı. Tuvaletin önünde karşılaştığı Erkut ile şu an arabanın içinde oturan adam arasında bir seçim yapması bile gerekmediğini sanıyordu o ana kadar Oya. Aslında Şahin ona ilk defa kimsenin hissettirmediği kadar değerli hissettiriyordu. Babasını bile onun ne hissettiğine değer vermeden evlenmesine karar vermişti. Hayatında ilk defa bir erkek tarafından değer verilmiş olmayı hissetmek Oya’yı darmaduman etmişti. Şımarıklığı, kibri arkasına saklayıp durduğu zayıflığı tamamen ortaya çıkıvermişti.

Oya cevap vermedikçe Şahin doğru mu, yanlış mı yaptığını ayırt edemeden onu sakinleştirmek için çırpınıp duruyordu.

“Sana her şeyi anlatacağım!” dedi Oya sonunda toparlanmayı başararak. Sonra Şahin’in yüzüne hiç bakmadan hızlı hızlı başından beri olan her şeyi anlattı. En son Sadık’ın tehditlerini de ekledikten sonra Şahin’in şok olmuş halini fırsat bilerek arabadan indi ve eve yürüyüp içeri girdi. En azından ona karşı dürüst olduğu için içi rahattı, Sadık’ın tehditlerinden de kurtulmuştu. Yaşadığı hayal kırıklığını ve babasına nasıl hesap vereceğini düşünmek için sabaha kadar vakti olacaktı. Üstelik garip bir şekilde Şahin’e hiç şans vermediği için yoğun bir pişmanlık duyuyordu. Odasına çıkıp ağlarken, Başak’tan mesaj geldi. Gece mesaj atarım dediği halde bir şey söylemediği için merak etmişti. Zaten konuşmaya ihtiyacı olduğu için hemen arkadaşını aradı. Olanların hepsini anlattı, iki kız neredeyse üç dört saat konuştular. Başak, Oya’nın Şahin’e dürüst davranmasına çok sevinmişti. Sadık’a fırsat vermemesine de. Aslında baştan seçimlerinin sorumluluğunu almış olsa bunlara hiç gerek olmayacaktı ama bunlar olmamış olsa Erkut’un ne mal olduğunu, Şahin’in de ne kadar iyi olduğunu görme fırsatını kaçıracaktı.

(devam edecek)

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s