Oya iyice hırslandığı için eve gidip akşam için hazırlanmaya başladı. Önce kuaföre gidip saç rengini biraz açtırdı. Erkut sarışın kadınlardan daha çok hoşlanıyordu ve muhtemelen akşam gelecek olan kadın da bir sarışındı. Sonra yeniden eve döndü ve yüz maskesini yaptı, yüz maskesi beklerken sakinleştirici bir müzikle, yeşil çayını yudumladı. Aynada kendine baktığında aslında bu renk saçın ona daha çok yakıştığına kanaat getirdi. Bir fotoğraf çekip, yeni saç rengini görmesi için Başak’a gönderdi. Başak arkadaşındaki değişikliği görür görmez aradı.
“Kızım var ya, yakacaksın akşam oraları!”
“Görecek o Erkut ne kaçırdığını?”
“Görecek valla!”
“Gergin misin?”
“Valla aslında gerginim biraz, gelsene biraz konuşalım da açılayım, böyle kaskatı gitmeyeyim akşama!”
Başak zaten bunu beklediği için hemen “Tamam” dedi ve yarım saat sonra çabucak geldi Oya’lara, hem hazırlanmasına yardım etti, hem de iki kız vakit gelene kadar akşamı konuşup durdular. Erkut’un kiminle randevusu olduğunu Başak’ta çok merak ediyordu.
Bu arada diğer otelde akşam Erdem’in arkadaşları da gelince gençler için ayrı bir masa hazırlandı. Buse onlar gelmeden kızların hepsine hangilerinin bekar olduğunu teker teker ezberletmişti. Kızların içinden zaten üç bekar vardı. Erdem’in arkadaş grubunda ise bekar sayısı daha fazlaydı. Yani çakışmadıkları sürece seçme hakları bile olacaktı. Melisa yine gülüp geçiyordu bunlara. Kızlar ona kafası güzelken limuzinde nasıl bekarlıktan şikayet ettiğini hatırlatınca biraz bozuldu. Öyle mi söylemişti sahiden? Bunu kendine bile hiç söylemediğini sanıyordu oysa.
Oya hazırlanıp, güzelliğine dair arkadaşı Başak’ın da onayını aldıktan sonra derin bir nefes aldı ve kapıdan çıktı.
“Baksana Şahin ile doğrudan konuşsan mı acaba?” dedi Başak son anda ayrılacaklarken.
“Konu Şahin mi sence?” dedi Oya gözlerini açarak, “Babama ne söyleyeceğim?”
“Ne bileyim yani o çocuğa da biraz yazık oluyor sanki, iyi niyetli sonuçta!”
“Başak ikidir Şahin’i savunuyorsun sen hayırdır?”
“Ne yani? İyi insanları korumak suç mu oldu? Şahin sana bir şey yapmadı ki?”
“Neyse gidip Erkut’un kiminle buluştuğuna bakmam gerekiyor. gece sana mesaj atarım!” dedi Oya ve konuyu kapatıp arkadaşını yolladı. Şahin’in bir suçu olmadığı doğruydu, zaten o da Şahin’e zarar vermeye çalışmıyor, kurtulmaya çalışıyordu. Başından Şahin’de ondan hoşlanmamış olsaydı o zaman her şey daha kolay olacaktı ama o görür görmez Oya’ya aşık olmuş gibi davranıyordu. Evlenecekler diye çok mutluydu. Asıl evlenirlerse ona en büyük kötülüğü yapmış olurdu. Şimdi iyilik yapıyordu. Tamam ayrıldılar diye biraz üzülürdü belki ama evlenip de karısının onu sevmediğini anlamak, hatta başkasına aşık olduğunu anlamak çok daha kötüsüydü.
“Evet, ben yanlış bir şey yapmıyorum!” dedi kendi kendine. İkna olmuştu şimdi gidip Erkut’un ne iş çevirdiğini anlamalıydı. Arabasına bindi ve gergin bir şekilde yola koyuldu.
Düğün saati yaklaştıkça Buse daha da gergin oluyordu. Kızlar sürekli onun etrafında koşturup, yüzünü güleç tutmaya çalışmaktan yorulmuşlardı. Makyajı yapıldıktan sonra iki kez ağlamanın eşiğine gelmişti.
“Kızım sen bu adamı sevmiyor musun?” dedi Sumru.
“Seviyorum tabi ki de!”
“O zaman neden bu kadar gerginsin, neyi geride bıraktığını düşünüyorsun!” dedi Melisa
“Geride bırakmak mı?” dedi ve yeniden gözleri doldu Buse’nin.
“Her yeni gelin ağlar adettendir! Ancak bunu makyajın yapmadan önce yapmalıydın.”
“Ya kızlar neyi yapmadık biliyor musunuz?” dedi Buse bir anda aklına başka bir şey gelmişti
“Neyi?”
“Kına gecesini!”
“Ya Allah aşkına Buse o kadar partiler yaptık kına gecesi de olmayıversin!”
“Ama orada ağlayacaktım ben!” deyince hepsi birden gülmeye başladı.
Oya otele varmış, Şahin ile onlar için ayırtılan havuz başındaki masalarına oturmuşlardı. Geçerken etrafına dikkatlice bakınmasına rağmen Erkut’a rastlayamamıştı. Zaten niyeti Şahin yanındayken bir anda karşısına çıkıp ona selam vermek değildi. Sadece uzaktan kiminle buluştuğuna bakacaktı. Şahin siparişleri verdikten sonra izin isteyip tuvalete gideceğiniz söyledi ve içeri girdi. Hızlı hızlı otelin üç ayrı restoranını dolaştı ama kimseyi görmeden geri masaya döndü. Şahin evlenince nerede oturmayı tercih edeceğini soruyordu. Onlar için otelde her zaman bir odaları olacaktı, böylece hiç bir ev düzeni ile uğramasına gerek olamazdı.
“Zaten evde de bunları yapan biri olacak!” dedi Oya sanki niyeti varmış gibi, “Pijamalarımla dolaşmak istediğimde bir otel odasında hapis mi kalacağım yani?”
“Hayır ben sadece fikrini soruyorum. Otelde yaşayalım diye bir teklif değil bu, merak etme!” dedi Şahin hemen, “Yani biliyorsun ben burada çok uzun süre vakit geçiriyorum. En azından yakın olurduk diye sormak istedim!”
Oya huzursuz bir şekilde saatine baktı, kalkıp bir kez daha dolaşası vardı. Şahin bu hareketi otelde kalma fikrinin onu germesi olarak algıladığı için uzun uzun niyetinin bu olmadığını anlatmaya koyuldu. Yaklaşık yarım saat sonra Oya yeniden tuvalete gitmek için izin istedi ve kalkıp içeri girdi. Bu defa ikinci restoranın kapısından geçerken içeride Erkut’u ve karşısında oturan sarışın afeti gördü. Kadın o kadar gösterişli ve güzeldi ki aslında Erkut’dan önce onu fark etmişti. Bir anda bir yangının ortasına düşmüş gibi bütün vücudu alev aldı.
“Kadının içine düşecek neredeyse!” dedi hırsla. Şahin’in yanına geri dönemsi gerekiyordu ama orada öylece durup Erkut’la kadını izlemek istiyordu. Bu ikisi nerede tanışmış olabilirdi? Bir fotoğraf çekip Başak’a gönderse miydi acaba? Biraz sonra bir türlü geri gelmediği için Şahin onu arayınca mecburen geri dönmek zorunda kaldı. Bu arada Sadık Erkut’u o kadınla otele girerken görmüştü. Aslında o da aynı Oya gibi Erkut’tan önce kadını fark etmişti. O kadını otelde fark etmeyen olması mümkün değildi zaten. Sonra Oya’nın restoranın kapısından onları gözetlediğini görünce, beklediği fırsatın eline geçebileceğini düşündü ve onları kollamaya başladı.
Oya şoku atlamamış durumda Şahin’in yanına döndü. Şahin onun yüzündeki tuhaf ifadeyi fark etmişti, “Neyin var hasta falan mısın?” dedi endişeyle, “Otel doktoruna görünmek ister misin?”
“Yo! Biraz bağırsaklarımı üşütmüşüm sanırım. Sık sık tuvalete gitmem gerekebilir.”
“İstersen benim odamda devam edebiliriz! Yani sen kendini daha iyi hisset diye, ne dersin? Uzanırsın da, yüzün bembeyaz olmuş.”
“Odanda mı kesinlikle olmaz!” dedi Oya. Aklını Erkut ve o kadından alamıyordu bir türlü. Hayatında hiç bu kadar yoğun kıskançlık hissettiğini hatırlamıyordu. Sırf Oya’ya göstermek için o kadını alıp Şahin’in oteline getirmişti kesin.
Şahin onun bu gece gerçekten gergin olduğunu anladığı için üzerine gitmedi. Gerginliğin kendinden kaynaklandığını sandığı için biraz içerlemişti. Belki de geceyi çok uzatmaya, Oya’yı da yormaya gerek yoktu. Zaten sürekli o konuştuğu için susmaya karar verdi ve birlikte sessizce yemeklerini yediler. Oya’nın aklı masada değil içeride kaldığı için sessizlik içinde oturduklarının bile farkında değildi. Aradan bir on beş dakika geçene kadar zor sabretti ve bağırsaklarını tutarak yine izin istedi ve içeri girdi. Tam restoranın kapısına yöneliyordu ki, tuvalete gitmek için masadan kalkmış olan Erkut’la karşılaştı. Erkut zaten onu orada görmeyi beklediği için hiç şaşırmadı.
“Kim o kadın?” dedi Oya sert sert.
“Arkadaşım, dedim ya!”
“Arkadaşın mı? Öyle bir arkadaş bulmak için çok uğraştın mı?”
“Nesi var, dünyanın en güzel kadını olabilir!”
“Dünyanın en güzel kadını öyle mi? Bu muydu yani aramızdaki?”
“Sen nişanlandın Oya! Unuttun mu, yakında evleneceksin? Ben artık özgür bir erkeğim. Doğrusu bu kadar iyisini bulmayı ben de beklemiyordum ama her şey de bir hayır var öyle değil mi?”
“İyi ki ayrıldık mı diyorsun sen şimdi?”
“Oya’cığım nişanlının otelinde böyle bağrışıp dikkatleri üzerine çekme istersen!”
(devam edecek)