Kim kime, dum duma -Bölüm 7

“Allah’ım neler oldu akşam? Hiç bir şey hatırlamıyorum!” dedi korkuyla. Kendi odasına girip, kapıyı kapattı Melisa ve yeniden her yerini kontrol etti. Gece son hatırladığı limuzinden inişleriydi galiba. Sonrası yoktu. Bunu da Buse mi ayarlamıştı yoksa? Yok canım kız bunu niye yapsındı? Saate baktı, daha dokuzdu. Valizinden bir ağrı kesici bulup içti. Belki bir şey bulurum diye cep telefonunu kontrol etti, bulamadı. İyice gerildiği için yeniden uyuyamıyordu da. Kesin gece kendi odası diye gidip adamın odasına girmişti. Adam o tarafta yatıyorsa belki o da diğer boş tarafa yatağın ucundan çıkmış olabilirdi. İyi de çıplak yatan bir adamı fark ettiyse niye girip yanına yatmıştı ki? Saat on bir olana kadar odada düşünüp durdu ama hiç bir şey hatırlayamadı. On birde odasının kapısı vuruldu ve Buse’nin sesi duyuldu.

“Haydi uyandın mı? Kahvaltıya iniyoruz!”

O çoktan duş alıp üzerini değiştirdiği için kapıyı açtı. Herkesin hali perişan görünüyordu.

“Çok içmişiz!” dedi Buse sanki onları başkası içirmiş gibi homurdanarak.

“Ben çok içmedim ama yine de pek iyi sayılmam!” dedi Melisa’da, şimdilik bu durumdan kimseye bahsetmek istemiyordu. Çok rezil bir durumdu yaşadığı.

Kızlar gülmeye başlayınca şaşkın şaşkın onlara baktı, sonra içinden bir öfke yükseldi adamın odasına onu sokup şaka mı yapmışlardı yoksa? Tam çıkışacaktı ki, “O içtiğin şeyi meyve suyu mu sandın?” dedi Buse gülerek.

“Değil miydi?”

“Değildi tabi, sen de çok içtin kızım! Haydi yürü!”

Melisa o zaman anladı neden kendini öyle hissettiğini, sonra kızlardan birinin onu asansöre ittiğini hatırladı birden “İki kat!” demişti ama o bir kat çıkmış sonra inmişti demek ki. Koridora atladığını hatırlıyordu ama hepsi o kadardı. Yani adamın odasına onu kızlar sokmamıştı. Bir şey söylemeden onlarla yürüdü ve kahvaltılarını ettiler. O gün alışverişe çıkıp sonra havuza gireceklerdi yine. Melisa bütün gün bunların nasıl olduğunu hatırlamaya çalıştı ama olmadı. O meyve suyunun alkollü olmadığını nasıl düşünebilmişti ki? Söz konusu olan Buseydi üstelik.

Öğlen olmasına rağmen Tolga’nın telefonu cevap vermeyince Şahin doğrudan odaya çıktı. Salondaki televizyon ve ışıklar hâlâ açıktı. Odaya girip Tolga’yı yatakta hareketsiz görünce korkuyla gidip sarstı arkadaşını. Nefesini kontrol etti, neyse ki bir sorun yoktu. Tolga ancak bir kaç kere daha şiddetle sarsılınca araladı gözlerini ama açamadı, “Ne oluyor ya?” dedi homurdanarak.

“Oğlum saat bir buçuk oldu senin bu gün bir işin yok muydu? Bu ne uykusu böyle?”

Tolga önce konuşanın kim olduğunu bile anlayamadı ama sonra saatin söylendiğini fark edince doğrulmaya çalıştı ve Şahin’i gördü.

“Kaç dedin?”

“Bir buçuk!”

“Kaçmış iş zaten!” diyerek kendini yeniden yastığa bıraktı Tolga, o kadar uykusu vardı ki hemen rüyalara geri dönmek istiyordu.

“Yatacak mısın daha?” dedi Şahin şaşkın şaşkın

“Hı-hı!” diye zorla bir ses çıktı Tolga’dan sonra yine horlamaya başladı.

“Allah Allah!” diyerek dönüp odadan çıktı Şahin, işinin başına döndü. Adam iyiydi, uyumak istiyorsa yapabileceği bir şey yoktu.

Oya ve Başak uyanır uyanmaz Sadık’ın mesajını görünce fotoğraflar gelmiş sandılar ama maalesef “Uyudunuz mu?” yazıyordu.

“Cevap beklemiş, yollamamış mı senin bu armut kuzenin yoksa ya!” dedi Oya sıkkın bir sesle, “Uyandık yaz bari şuna!”

Başak “Uyandık!” yazdı hemen arkadaşının söylediği gibi ama bir cevap gelmedi. Tam o sırada Oya’nın telefonu çaldı, ekranda Şahin yazısını görünce ikisi de birbirine baktılar önce ve Oya hemen açtı.

“Günaydın sevgilim, nasılsın bu gün?” dedi Şahin en sevimli sesiyle.

Oya’da toparlandı ve sesine sevecen bir ton kattı hemen “İyiyim canım sen nasılsın? Gece iyi uyudun mu?”

“Uyudum evet! Babamlardaydım gece! Hesapları kontrol ettik!”

“Orada mı kaldın?” dedi Oya şaşkın şaşkın

“Evet aşkım! Neden otele mi geldin yoksa?”

“Yok canım gece yarısı niye geleyim otele, sordum öyle!” dedi Oya “anlaşıldı” der gibi başını sallıyordu Başak’a bakarken. Şahin ile biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapattı ve karşıdaki koltuğa fırlattı.

“Kızım otelde değilmiş ki Şahin gece!”

“Onun için mesaj attı demek ki Sadık!” dedi Başak hemen.

“Odaya kız girdi demedi mi akıllım?”

“A! Doğru! Dedi!”

“E?”

“Boş odaya mı girdi kız?”

“Belki de öyle oldu onun için mesaj yazdı demek ki!”

“Yani senin şapşal kuzenin bu işi beceremedi!”

“Vallahi öyle görünüyor!” dedi Başak’ta bezgin bezgin. Geceden beri sevinçle bekledikleri fotoğraflar gelmemiş, ikisi de büyük hayal kırıklığına uğramışlardı.

Sadık zaten geç geldiği için telefonu sessize alıp vurup kafayı yatmıştı.

“Odadaki kız mavili kızlardan biriyse, benim kız nerede?” diye sorup durdu uyumadan kendi kendine. Akşama doğru öğrendi ki onun çağırdığı kız bir kaza geçirmişti ve hastanedeydi. Durumu iyi olmadığı içinde ne telefonu açabilmiş, ne de haber verebilmişti. Zaten gelmiş olsa da kızı öbür adamın koynuna sokmuş olacakları için yine bir sonuç olmayacağını bildiği için bir şey demedi. Geçmiş olsun dedi arayıp haber veren ablasına. Başak “Şahin’in gece otelde olmadığını öğrendik salak!” yazmıştı o uyurken.

“Sensin salak!” dedi okuduktan sonra cevap bile vermedi, “Bir daha kendiniz halledin o zaman!” diye homurdanarak giyinip yeniden otele döndü.

Saat yedi buçuk olduğunda Tolga ancak gözünü açabilmişti. Aslında uyusa daha da uyurdu ama yatmaktan bütün kemikleri ağrıdığı için gerinerek kalktı ve saate baktı. Yedi buçuğu görünce önce sabah sandı ama dışarısının karanlık olduğunu görünce yeniden baktı.

“Yuh kaç saat uyumuşum ben?” dedi kendi kendine ve sonra kızı hatırlayıp, dönüp arkasına baktı. Kız fala yoktu ama yastıkta makyaj artığı ve yatağın içinde de bir tane küpe vardı. Kızı gördüğü an dışında bir şey hatırlamıyordu. Acaba bütün gece uyanık kalmışlardı da o yüzden mi bütün gün uyumuştu? Düşündü düşündü ama hatırlayamadı. O gün kalmasına neden olan işte çoktan kaçmıştı. Kalkıp salona gitti ve telefonunu kontrol etti. Bir sürü cevapsız arama vardı. Bir kaç tanesi de Şahin’e aitti. Ona dönüş yaptı.

“Uyandın mı nihayet?” dedi Şahin

“Uyandım ya! Akşam olmuş, nasıl uyumuşum ben öyle!”

“Valla ben de anlamadım, öğlen geldim ama uyandıramadım seni!”

“Senin kızı gördün mü?”

“Oya’yı mı?”

“Adı Oya mı? Dün gece odaya gelen, küpesini düşürmüş!”

“Oya odaya mı geldi gece?” dedi Şahin şaşırarak. Konuştuklarında bir şey dememişti.

“Bir kız gelmiş yatıyordu yatakta işte, adını sormadım ki? Zaten hatırlamıyorum da ne olduğunu, ona soracaktım ben de! Sabah mı uyuduk acaba?”

Şahin hiç cevap veremedi arkadaşına, aklı Oya’ya kaymıştı. Telefonu kapatıp hemen nişanlısını aradı.

“Aşkım sen dün gece otele mi geldin?” dedi doğrudan.

“Yo! Nereden çıktı bu?”

“Benim odamda arkadaşım kalmıştı senin ki geldi dedi az önce!”

Oya anladı, Sadık’ın gönderdiği kızın odaya girdiğini o zaman, gülecek oldu, toparlandı.

“Yok aşkım, Başak bizde kaldı, annemler de evdeydi, sor istersen! Başkası girmiş demek ki!”

Şahin bu sefer arkadaşının suratına telefonu kapatıp ayıp ettiğini düşündüğü için telefonu kapatıp yeniden Tolga’yı aradı.

“Kusura bakma ya kapandı!” dedi hiç bir şey olmamış gibi, “Yok Oya gelmemiş!” dedi sonra da saf saf.

“Ya adı her neyse işte, senin odanın servisine gelen kız kimse, kaç kız geliyor ben ne bileyim!

“Ya ne saçmalıyorsun Tolga sen ya! İşim gücüm var benim, haydi giyin de in aşağı!” diyerek yeniden kapattı Şahin. Herhalde rüya görmüştü o kadar içince. Az kalsın nişanlısına çatacaktı onun yüzünden. Oya da çok sevgi dolu konuşmamıştı zaten.

(devam edecek)

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s