Kim kime, dum duma – Bölüm 4

Sadık mavili kızlardan dikkatini yeniden plana çekince, elini istemsizce cebine attı. Şahin’in akşam odasına çekilince içtiği portakal suyuna atılacak olan ilaç cebindeydi. Bir eczacı arkadaşından almıştı ilacı, herhangi bir zararı olmadığına dair de teyit ettirmişti. Yani sonuçta Şahin’e biraz zarar vereceklerdi evet ama bu fiziksel bir zarar değildi. Bir erkeğin bir kadınla odada basılması hayatını çok da değiştirmezdi. Asıl zararı Oya görmüş gibi olacağından Şahin’in portakal suyu ile içeceği birazcık ilacın lafı bile edilmezdi. Sadık, akşamları Şahin’in odasına servis yapan garson arkadaşını buldu ve kimseye göstermeden ilacı onun cebine soktu.

“Kız gelene kadar kapının oralarda dolanacaksın unutma, biri sorarsa Şahin bey bir şey verecek onu bekliyorum dersin!”

“Tamam, kızı nasıl tanıyacağım!”

“Kumral uzun saçlı bir kız işte, açık saçık giyinecek, görür görmez hemen anlarsın! Ondan başka kim gelip Şahin beyin odasına girmek istesin ki hem?”

“Peki tamam!” dedi garson. Sadık her ihtimale karşı eczacı arkadaşının söylediği dozdan biraz fazlasını söylemişti garsona, nasılsa bir zarar veremeyecekti ilaç, fil gibi uyuyacaktı Şahin. İkisi daha fazla birlikte gözükmek istemedikleri için ayrıldılar. Sadık son kontrolü yapmak için ayarladığı kızı aradı bu kez ama kız telefonu açmadı.

“Neyse arar şimdi!” diyerek Başak’ı aradı bu sefer. İlacı garsona teslim ettiğini her şeyin yolunda olduğunu söyledi. Şahin havuz barda bir arkadaşı ile oturuyordu. Biraz da alkol almışlardı.

“Alkolle ilacın bir zararı olmasın sonra?” dedi Başak.

“Kızım sordum arkadaşa diyorum, patronumun canına kast edecek halim yok! Sen beni ne sanıyorsun acaba?”

“Tamam ya ne kızıyorsun. O gelen kıza söyle sen gene de gece nefesini falan kontrol etsin!”

“Ya uzatma Başak Allah aşkına, kapat haydi!” diyerek söylendi Sadık ve kapattı telefonu, bu kadınlar ne kadar vesveseli oluyorlardı böyle. Ayarlamıştı işte her şeyi daha ne yapacaktı.

Bu arada Buse ve arkadaşları onlar için hazırlanmış özel salonda, yine Buse’nin seçtiği müzikler eşliğinde, yiyip, içip, dans ediyorlardı. Meyve suyu dolu kocaman bir kase hazırlanmıştı. Buse salona girince bir şampanya patlattırmış, sonra herkes kaseden bardağını doldurup içmeye başlamıştı. Aslında grupta bir tek Melisa meyve suyunun içine votka karıştırıldığından haberi yoktu. Otelin o gece için hazırlattığı özel bir kokteyl olduğunu sandığı için tadını sorgulamamıştı.

Bu arada Şahin arkadaşı Tolga ile havuz barda sohbete devam ediyordu. Eskilerden konuşurlarken onlarda biraz alkol almışlardı. Şahin babasının yanına gidip ona hesap vereceği için ağırdan alıyordu ama Tolga hızlı hızlı içiyordu. Uçağa biner binmez uyuyacağını hesaplamıştı kendince, zaten uçak yolculukları onu her aman tedirgin ederdi. Bir saati kaldığından son bir kadeh daha sipariş etti ve özlediği Şahin ile sohbete devam etti. Şahin’de, Tolga ile birlikte kalkacak, arkadaşı havaalanına giderken, o da evin yolunu tutacaktı. Ancak Tolga’nın telefonu çalıp, ertesi gün de Antalya’da kalmasını gerektiren bir aksilik çıkınca planlar biraz değiştir. Tolga kalacağını hesaplamadığı için herhangi bir yer ayırtmamıştı. Şahin otel sahibi olarak arkadaşını ortada bırakacak değildi, o yüzden hemen resepsiyonu arayıp, Tolga için bir gecelik bir oda ayarlamalarını istedi. Tolga, havaalanına gitmeden Şahin’i ziyarete geldiği için çok memnun olmuştu. Eğer bu telefon gelmeden havaalanına gitmiş olsa, hem şehre geri dönmek zorunda kalacak, hem de kalacak yer arayacaktı. Aslında aldığı alkolün de etkisi ile uçağa gitmek zorunda olmadığına baya sevinmişti. Son söylediği kadehi kafasına dikip, garsondan bir tane daha istedi.

Sadık’ın gözü Şahin ve arkadaşındaydı. Onlar kalkar kalmaz garson arkadaşına mesaj atacaktı. O da hemen odaya servis edeceklerini hazırlayacak, başkasının servisine karışmadan götürüp odaya bırakacaktı. Onun odaya çıktığında Şahin’in odada olup olmaması önemli değildi. Zaten her akşam servisi o yaptığı için Şahin bir gariplik fark etmeyecekti.

Bu arada salondaki kızların kafaları yavaş yavaş dönmeye başladığında, Erdem arayıp, limuzinin yola çıktığını haber verdi. Melisa gerçekten çok eğleniyordu. Gündüz yaptırdığı masaj ve uykunun ona bu kadar iyi geleceğini hiç tahmin etmemişti. Kuş kadar hafif hissediyor, hiç yapmadığı kadar gülüyor ve diğerleri ile dans edip zıplıyordu. Limuzinin geleceğini duyan kızlar sevinç çığlıkları atınca o da ellerini çırpıp onlara katıldı. Elbisenin kısalığı, rahatsızlığı bile yoktu aklında. Düşündüğü kadar rahatsız olmadığı için seviniyordu hatta. Limuzin gelene kadar biraz daha meyve suyu içip hopladılar. Sonra neşe içinde otelin önüne çıkıp, şoförün kapısını açıp beklediği limuzine doluştular. Limuzinin içinde yine bir şişe şampanya bekliyordu onları. Sadece bir kadeh şampanya içtiği için, Melisa kızlarla bir kadeh daha içmekte bir sakınca görmedi. Limuzin onları şehrin en ışıklı caddelerinde dolaştırırken, bir yandan şampanyaları içip, bir yandan şoföre açtırdıkları müzikle limuzinin içinde şarkılar söyleyip, dans etmeye devam ettiler. Hepsinin keyfi yerindeydi. Buse arkadaşları ile hayalindeki gibi bir gece yaşadığı için çok mutluydu. Her şey planladığı gibi gidiyor, kızların hepsi de çok eğleniyorlardı. Yarım saat sonra limuzinin açılan üst penceresinden sırayla dışarı çıkıp şarkılarını orada söylemeye başladılar. Bu arada Melisa’nın üzerine sardığı şifon şalı uçup gitti ama hiç umursamadan şarkısını söylemeye devam etti.

Şahin arkadaşını ortada bırakmamak için resepsiyondan gelecek haberi bekliyordu, sonra onu lobiye bırakıp, kendisi de babasına gidecekti. Ancak resepsiyon tek kişilik odalardan hiç birinin boş olmadığını haber verdi. Otel ful doluydu.

“Hadi ya!” dedi Şahin şaşkın şaşkın, kendi otelinin ful olduğundan bile haberi olmamasına şaşırmıştı. Demek ki yeterince ilgi gösteremiyordu.

Tolga onun yüz ifadesini görünce merakla “Ne oldu?” diye sordu.

“Yok bir şey! Bak ne diyeceğim, aklıma bir fikir geldi. Ben bu akşam pedere gideceğim. Hesaplara bakacağız. Gece de geri dönmeyeceğim. Benim odam otelin diğer odalarına göre son derecece konforludur. Ayrıca gece benim için odaya özel servisler yapılır. Ben gideceğimi kimseye söylemedim. Sen gel bu gece benim odanın keyfini çıkar, ben de babamla hesapları halledeyim!”

“Olur mu ya öyle şey! Sen şimdi benim için odanı bırakıyorsan çok üzülürüm!”

“Vallahi öyle değil, başından demiştim ya gideceğim diye unuttun mu?”

“Tamam o zaman!” dedi Tolga.

Şahin cebinden odasının anahtarını çıkarıp arkadaşına verdi, asansörde ineceği katı ve oda numarasını söyledi ve birlikte kalktılar. Sadık onların ayaklandığını görür görmez garson arkadaşını aradı, “Kalkıyor, gelir birazdan hazır ol!” dedi ve kapattı. Odaya sokacakları kız hâlâ aramamıştı. Şahin onu görmesin diye uzaklaşırken kızın numarasını çevirdi. Bu sefer de “Aradığınız kişiye ulaşılamıyor!” mesajı ile karşılaştı. Kızın şarjının bitmiş olacağını düşünerek Şahin’in oda numarasını mesaj attı. Eğer onun otelden çıkması gerekirse, şaşırıp başka yerlere gitmesini istemiyordu. Şahin onu görmesin diye lobiye doğru gitti. Kız söz verdiği gibi gelmezse Oya ile Başak’ın dilinden kurtulamazdı. Şahin’i de boşa uyutmuş olurlardı. Mesaj atmasına rağmen duramadı kızı bir kaç kez daha aradı ama maalesef sonuç değişmedi. Şahin, Tolga’yı asansöre bindirdi ve kendisi de diğer asansöre binip, aşağı garaja indi. Kendi arabasını otelin garajında tutuyordu. Aslında Sadık’a söylese o götürürdü ama gece kalacağı için gerek görmedi.

(devam edecek)

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s