Ardımda bıraktım – Bölüm 22

Yarım saat sonra Doğukan gelmişti, Nazlı o gün yeniden mezarlığa gitmek istemişti. Ozan şirketi daha fazla başı boş bırakamazdı. Yeni kaynaklar olmadığına göre ihale için daha çok çalışmaları gerekiyordu. Duru ile konuştukları aklına gelince gerildi yeniden. Nazlı’da darmadağın olmuştu. Bu kadar önemli bir ihaleyi alıp, başarısız olurlarsa bu piyasada bir daha tutunamayacakları anlamına gelebilirdi.

“Ben şirkete gideyim. Birilerinin çalışması gerek öyle değil mi?” dedi çaresiz bir şekilde.

Nazlı yine cevap vermedi. Üç birden evden çıktılar. Ozan’ın aklı ikisinde kalsa da mecburen şirkete gitti. Nazlı mezarın başına geldiklerinde yine göz yaşlarına hakim olamadı. Bir süre orada kaldıktan sonra mezarı yaptırmak için bir firmaya gidip konuştular.

“Günlerdir benimlesin, hayatından çalıyorum resmen!” dedi Nazlı minnettar bir sesle, “Babam ve benim için yaptıkların o kadar değerli ki!”

“Nazlı hayatımdan çalmıyorsun, bu zaten hayatın ta kendisi! İyi günler, kötü günler birileri ile yaşanır. Bu defa ben denk geldim. O gece karşılaşmamış olsaydık sen tek başına kalacaktın.”

“Doğru söylüyorsun, sen olmasan bu günleri atlatmam çok ama çok zor olurdu. Teşekkür ederim.”

“Bir süre dinlen, Ozan’ı boş ver, bir hafta eksik çalışırsanız ihale ile ilgili bir aksilik olacağını sanmıyorum. Teslimat süresi uzun demiştin!”

“Aslına bakarsan geri dönmek istemiyorum! Ozan, Duru ile halledebilir!”

“Vaz mı geçeceksin? Verdiğin tüm emeklerden, başarından! İşin kaymağını yemeye sıra geldiğinde kendini nasıl hissedeceksin hiç düşün mü? Bu ihale ile kazanacağın başarı, kariyerinde çok önemli bir yere sahip olacak. Ancak o zaman Ozan ve Duru ile devam edip, etmemeyi düşünebilirsin. Benim tanıdığım Nazlı, başladığı hiç bir işi yarım bırakmaz!”

“Bir tarafım senin gibi düşünüyor, diğer bir tarafım ise her şeyden ve herkesten uzak durmak istiyor. Duyduklarımdan sonra Duru ile nasıl yüz yüze bakacağım sence, kendimi nasıl kontrol edeceğim.”

“Duydukların onun senin hayatın hakkında söylediği kendi yorumlarıydı. Senin yaşadıklarını ne artırdı, ne de eksiltti. Duru senin hiç bir şeyin değil. Ozan ona anlatmamış olsaydı, o bilgilere asla sahip olamazdı. Seni bu kadar kafaya taktığına göre bence asıl o seni kendine rakip olarak görüyor ve görmeli de!”

“Evet asıl konu Ozan aslında, bir söz vardı, Mevlana’nın, ‘Güvendiğiniz dağlara kar yağdıysa, karı ve dağı baş başa bırak!’. Tam olarak yapmak istediğim bu!”

“Evet ama her şey vaktiyle yapıldığında yerini bulur. Senin kariyer çizginde şimdi bulunduğun yer dağ ve karı baş başa bırakacağın yer değil!”

“Keşke senin gibi düşünebilsem, o ikisi ile saatler geçirerek işime odaklanmak nasıl olur bilmiyorum. Üstelik canım böyle yanarken, babamı bu kadar özlerken, nasıl hiç bir şey olmamış gibi davranabilirim!”

“Hiç bir şey olmamış gibi davranmayacaksın, hayatın devam ettiğini kabul edeceksin, acın devam edecek, yok olmayacak ama onunla yaşamaya eninde sonunda alışacaksın. Diğer ikisine de yeniden güvenmek zorunda değilsin. Bu senin projen, senin başarın. Onlara ne söylersen onu yapmak zorunda kalacaklar. Ozan yaptığı bu hatadan sonra senin zıttına gidecek bir şey yapmaya cesaret edemez, Duru’ya da izin vermez. Sen de bu fırsatı değerlendirip, İşini tamamlayacaksın. Yolun sonunda ne yapacağına yeniden karar verirsin. Şimdi zaten bu şartlarda sağlıklı düşünemediğini biliyorsun!”

“Senden bir şey daha isteyebilir miyim?”

“Tabi ki, her zaman!”

“Bu ihaleyi almamız büyük başarıydı ama tamamlamamız daha büyük başarı olacak, aslında şirket olarak biraz boyumuzdan büyük bir işe kalkıştık. Tabi böyle can sıkıcı olaylar yaşayacağımız da hesapta yoktu. Eğer sen de bize yardım edersen, o zaman her şey daha kolay olur? Ne dersin? Seni işe alabiliriz, en azından şimdilik, sonra sen de devam edip, etmeme kararı verirsin!”

Doğukan mutlulukla baktı Nazlı’ya, “Bir şey itiraf edeyim mi? Aslında ben de sana yardımcı olabileceğimi söyleyecektim ama fırsatçılık gibi gözükmesini istemediğim için söyleyemedim.”

“Fırsatçılık mı?” dedi Nazlı şaşkınlıkla, “Bu fırsatı sana borçluyum ben!”

“Bana hiç bir şey borçlu değilsin!” dedi Doğukan elini onun yüzüne götürdü ve hafifçe yanağını okşarken gözlerinin içine baktı.

Nazlı gözlerini kaçırdı hemen, “Kabul ediyor musun?”

“Evet, tabi ki! Ozan için sorun olmayacak mı?”

“Sence o Duru’yu bana sormadan bu işe dahil ederken sorun oldu mu?”

“Evet ama onlar evlenecekler!” dedi Doğukan.

“Olsun! Sen de benim için çok değerlisin!”

“Sen de benim!”

“Bir kaç gün sonra Ozan’a söyleriz, şimdi bunu yapacak durumda değilim.”

“Tamam biraz ruhunu dinlemeye ihtiyacın var! Kendini hazır hissedene kadar bekle!”

Bir kaç gün Nazlı evde tek başına olmayı tercih etti, Ozan arayıp gelmek istese de ona yalnız kalmak istediğini söyledi. Her şeyi sakin sakin düşünüp, yerine oturtmaya, acısını kendi başına yaşamaya ihtiyacı vardı. Doğukan’da izin istemişti biraz. O da Nazlı’larla çalışmak için kendi işlerini toparlayacaktı. Kendi başından da geçtiği için Nazlı’nın acısını anlıyordu. Ozan, Duru ile aralarında bir şey kalmadığını Nazlı’ya söylemek için onu geri gelmesini bekliyordu. Yeniden özür dileyecekti. Bu arada Duru’nun da bir kez olsun onu aramamış olmasına bozulmuştu. Demek Ozan’dan bu kadar kolay vazgeçebiliyordu. Buna rağmen de onunla bir ömür geçirmeyi kabul etmişti. Onun yüzünden tüm bu karmaşanın içine düştükleri için çok pişmandı. Nazlı, Mete beyin teklifini duysa kim bilir nasıl sinirlenirdi. Terbiyesiz adam bir de şirketlerini elinden alıp, başarılarını kendine mal etmeye çalışmıştı. Duru’nun da babasından bir farkı olmadığını geç olmadan gördüğü iyi olmuştu. Onların yüzünden zavallı Baki beyle helalleşememişti bile, Nazlı’nın yanında olamamıştı, hem de hayatının en zor anlarında. Doğukan denilen o oğlan yine çıkıp gelmişti nereden geldiyse. Nazlı yalnız kalmak istediğini söyleyerek Ozan’ı kendisinden uzak tutarken acaba Doğukan yine yanında mıydı? Şimdilik sabretmekten başka yapacağı bir şey yoktu. Suçlu olan kendisiydi .

Baki beyin cenazesinin üzerinden bir hafta geçtikten sonra Nazlı, Doğukan’ı da alıp bir sabah çıkageldi şirkete. Ozan o geldiğinde ne kadar çabaladığını görsün diye sabah akşam çalışmış kaybettikleri vakti geri kazanmalarını sağlamaya çalışmıştı. Kendini yenilenmiş bir şekilde Nazlı’ya sunmaya hazırlanırken, onun Doğukan’la çıkıp gelmesine biraz bozuldu ama sesini çıkarmadı.

Şirket çalışanları Nazlı’ya yeniden baş sağlığı dileklerini ilettikten sonra Ozan’ın ofisine geçtiler ve Ozan bir çırpıda o bir haftada yapılan işleri Nazlı’ya gururla rapor etti. Nazlı hiç bölmeden dinledikten sonra;

“Duru ile iyi çalışmışsınız!” dedi duygusuz bir tonlamayla.

“Bunları tek başıma yaptım! Duru bizimle çalışmıyor!”

“Neden?”

“Aslına bakarsan ben onun doğru kişi olmadığını anladım!”

“Nasıl? Ayrıldınız mı?”

“Evet, bir hafta oluyor aşağı yukarı, yollarımızı ayırdık. Nazlı sen başından beri haklıydın. Ben hatalıydım. Zararın neresinden dönsek kardır öyle değil mi? Ben bize güveniyorum. Bu işin altından o ve babasının şirketi olmadan da kalkabiliriz.”

“Doğukan bizimle çalışacak!” dedi Nazlı Ozan’ın söylediklerine aldırmadan. Ozan hiç beklemediği bu habere o kadar şaşırdı ki “Misilleme mi yapıyorsun?” dedi elinde olmadan, sonra Nazlı’nın keskin bakışlarını görünce toparlamaya çalıştı ; “Demek istediğim herkes ihaleye bir destek getirsin diye mi düşündün?”

“Doğukan’ın bizimle çalışmasını istiyorum. Şimdilik bu iş için işe alınmış gibi gözükecek, teslimattan sonra yeniden değerlendireceğiz! Sonuçta meslektaşız ve o da bizim kadar tecrübeli ve ben ona güveniyorum!”

Nazlı’nın her kelimeyi vurgulayarak söylemesi Ozan’a bir laf düşmediği mesajını vermişti.

“Hayırlı olsun o zaman!” dedi ellerini açarak.

(devam edecek)

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s