Songül daha yeni görüştüğü arkadaşından babasının cenaze bilgilerini içeren mesajı alınca kendini kötü hissetti. Ozan’dan gelen “Haber var mı?” mesajını okuyalı daha bir saat olmuştu. Ozan eninde sonunda Baki beyin vefat ettiğini duyacak diye düşündü ve mesajı olduğu gibi ona gönderdi. Baki beye son görevini yapmalıydı.
Ozan Duru ile yaşadıkları tartışmanın gerginliğini atamadan eve gelmiş, Songül’e mesaj atmıştı. Sinirleri bir türlü yatışmazken, Baki beyin cenaze bilgilerini içeren mesajı görünce bilinçsizce ayağa fırladı.
“Baki amca?” diye inledi elini alnına vurarak, “Biliyordum, ters bir şeyler olduğunu biliyordum!”
Hiç düşünmeden dışarı çıktı ve arabasına binip yeniden Nazlı’ların evinin yolunu tuttu. Doğukan elinden geldiğince Nazlı’yı sakin tutmaya, konuşturup kafasını dağıtmaya uğraşıyordu. Cenaze bilgilerini gönderdikleri insanlardan bir kısmı geri dönüş yaptığı için Nazlı sürekli telefonla konuşuyordu. O sırada çalan kapıyı Doğukan açtı.
“Doğukan?” dedi Ozan şaşkınlıkla, “Ozan?” diye yanıtladı Doğukan’da benzer bir şaşkınlıkla.
“Duyduklarım doğru mu?”
“Maalesef!”
“Nazlı?”
“İçeride gel!” dedi Doğukan, mesaj giden insanlardan birinden haber aldığını tahmin edip şaşkınlığını yenmişti. Nazlı ne kadar kırgın olursa olsun Ozan ile paylaştıkları çok fazla şey vardı. O yüzden böyle bir günde onunda evde olması Nazlı’ya iyi gelebilirdi. Doğukan toparlanıp sakin düşünmeye başlamıştı ama Ozan kendisi olması gerekirken bu zor anlarda Nazlı’nın yanında Doğukan’ı görünce gerildi. Bunca zaman sonra yeniden nasıl bulmuşlardı birbirlerini acaba? Nazlı bir yandan babasının arkadaşlarından biri ile telefonda konuşurken gördü Ozan’ın salona girdiğini. Elinde olmadan arkasını döndü ama telefon konuşması bitince onunla yüzleşmek zorunda olacağını biliyordu. O arkasını dönüp konuşurken Doğukan olanları kısaca anlattı Ozan’a.
“Bütün bunlardan habersiz kalmış olduğuma inanamıyorum! Baki amcanın yanında olamadığım için çok üzgünüm!” dedi Nazlı telefonun kapatır kapatmaz.
Nazlı ağlamaya başlayarak kanepeye oturdu ama Ozan’a bir cevap vermedi.
“Nazlı! Çok hatalıyım biliyorum. Ne olur beni affet!” diyerek onun dizlerine kapandı bu defa Ozan.
“Babam seni severdi!” dedi Nazlı iç çekerek, “Sürekli nerede olduğunu ve neden gelmediğini sordu!”
“Neden beni aramadın, neden söylemedin?” diye inledi Ozan
Nazlı kırgın kırgın bakınca da “Haklısın bunların hepsi benim hatam!” dedi özür diler gibi, “Bir yere gitmeyeceğim artık, yanında olacağım!” diyerek diz çöktüğü yerden kalktı ve kanepeye Nazlı’nın yanına oturdu.
“Doğukan hep yanımızdaydı!” dedi Nazlı hüzünlü bir sitem vardı sesinde, “Onunla tesadüfen karşılaştık ama bir an olsun yanımdan ayrılmadı. Babamın başında o bekledi!”
“Nazlı sana nasıl kendimi affettirebilirim! Ben kocaman bir aptalım. Çok yanıldım, yanlış kararlar aldım! Bana ne desen, ne yapsan haklısın! Cezalandır beni ama sonra affet ne olur! Baki amcadan helallik bile alamadım. Siz benim ailem oldunuz her zaman!”
Nazlı’nın gerilmeye başladığını anlayan Doğukan araya girdi “Bunları sonra konuşursunuz. Şimdi Baki amcaya olan son görevimizi yapmaya odaklanalım!”
“Sen onu tanımıyordun bile?” diye çıktı Ozan’ına ağzından, Nazlı hiddetle kalktı yerinden ve tuvalete girdi.
“Bak Ozan aranızı düzeltmek istediğini biliyorum ama Nazlı çok zor saatler geçirdi, aranızda olanlardan sonra babasına olanlar onu mahvetti!”
“Ne olmuş bizim aramızda?” dedi Ozan hayretle, “Biz dostuz, dostlar bazen tartışabilir!”
“Evet buna bir itirazım yok. Lütfen bir de sen gerilme, inan kimsenin ekstra gerginliğe ihtiyacı yok!” dedi Doğukan
“Bu gece ben onunla kalırım!” diye yanıtladı Ozan aldırmadan.
“Tamam, ben yarın cenazeye gelirim!” dedi Doğukan ama o sırada tuvaletten çıkıp salona dönen Nazlı, “Doğukan benimle kalacak Ozan, sen yarın sözlünle cenazeye gelirsin!” dedi soğuk bir sesle.
“Biz ayrıldık!” diyecekti Ozan ama şimdi bunun yeri olmadığını anladığını için bir şey demedi, “Ben de kalırım sorun değil!” dedi sadece. Nazlı’nın gece boyu bir kaç kez daha telefonu çaldı. Onun dışında üçü de sessizce oturdular. Nazlı ikisi ile salonda sürekli bakışmaktan yorulduğu için izin isteyip odasına geçince salon Ozan ve Doğukan’a kaldı. Doğukan Ozan ile konuşmak istemediği için başını oturduğu koltuğun arkasına dayayıp gözlerini kapattı. Sabaha kadar üçü de uyuyamadılar. Ozan gün aydınlandıktan sonra sessizce çıktı evden ve gidip kahvaltı olarak atıştırabilecekleri bir şeyler alıp geldi yakındaki fırından. Doğukan o çıkınca gidip Nazlı’nın kapısını tıklatmıştı. Zaten hiç uyumamış olan Nazlı kapıyı açtığında gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Cenaze sona erip de eve geri dönene kadar üçü sürekli yan yana durdular ve taziyeleri de birlikte kabul ettiler. Ne Doğukan, ne de Ozan Nazlı’nın yanından uzaklaşmıyordu. Taziye için gelenler geç saate kadar oturup gittikten sonra yine üçü kaldılar ama Nazlı çok yorgun olduğu için dayanamayıp uyuyakaldı. Cenaze onu babasının ölümünü duyduğu andan sonra iyice sarsmıştı. Doğukan’da sarsılmıştı kendi anıları yüzünden.
“Sen kalacaksan ben eve döneyim!” dedi Ozan’a. Duş alıp üzerini değiştirmeye ihtiyacı vardı.
“Kalırım ben sen git!” dedi Ozan hemen. Nazlı ertesi sabah uyandığında Ozan’ı salondaki kanepede uyurken bulduğuna pek memnun olmadı ama ses çıkarmadı. Onunla eskisi gibi olamayacaklarını biliyordu artık. Babası için geldiğini bildiği için ses çıkarmak istemiyordu. Mutfağa geçip çay koydu ve yiyecek bir şeyler hazırlamaya başladı. Baki bey her zaman ezan ile uyandığı için kalkıp çayı demler ve kahvaltıyı hazırladı.
“Bundan sonra kahvaltını kendin hazırlayacaksın Nazlı!” diye mırıldandı kendi kendine ve yeniden ağlamaya başladı. Babasını o çukura koyarken gerçekten idrak etmişti onu bir daha göremeyeceğini, üzerine atılan her toprak ile bağrına bir hançer saplanmıştı. Sonunda Doğukan onu tutup başını başka yöne çevirdi ama gördüğü kadarı Nazlı’yı derinden sarsmaya yetmişti zaten. Aklı bir gün önce olanlarda bir şeyler hazırlarken, Ozan uyanıp geldi yanına.
“İyi misin?” dedi sevgi dolu bir sesle, “İstediğin kadar kalacağım yanında, seni bırakmayacağım!”
“Bunu yapmak zorunda değilsin!”
“Yapmak zorundayım! Yanına olmak zorundaydım bütün bunlar olurken ve değildim. O yüzden bundan sonra üzerime düşenleri tam yapmak istiyorum!”
“Şirkete gitmen gerekmiyor mu ya da Duru ile buluşman?”
“Hayır!” dedi Ozan uzatmadan.
Nazlı hazırladığı tostlardan birini ona uzattı ve sonra ikisine çay doldurdu.
“Bir kaç gün dinlen ya da ne kadar istiyorsan o kadar! Sonra toparlanır çalışmaya başlarız, iş yoğunluğu sana iyi gelecektir.”
Nazlı cevap vermeden ısırdı ekmeğinden.
“Mete beyin şirketinden destek almak konusunda sen haklıydın. Düşündüm ve bunu kendi başımıza başarabileceğimizi anladım. Bir daha seni üzecek böyle saçmalıklar asla olmayacak!”
Nazlı yine cevap vermedi. Ozan onun sessizliğe ihtiyacı olduğunu varsayıp sustu ama bu çok uzun sürmedi.
“Annemlere haber verdim ama geç duydukları için cenazeye gelemediler. Daha sonra seni arayacaklar!”
“Teşekkürler! Babam onun sayesinde aileni aradığını duysa sevinirdi.”
“Evet Baki amca her zaman bana doğruları gösterdi ama ben çoğu zaman anlamadım sanırım! Şu işlerimizi yoluna koyalım gidip onlarla konuşacağım.”
Nazlı telefonu çalınca, cevap vermekten kurtuldu. Arayan Doğukan’dı. Ozan’ı mutfakta bırakıp salona geçti. Onunla konuşurken Ozan anlamıştı arayanın o olduğunu. Nazlı’nın kalkıp içeri gitmesine içerlemişti biraz ama sesini çıkarmadı. Yaptıklarından sonra bu tür şeylere ses çıkarma hakkı kalmadığını bilecek kadar akıllıydı neyse ki. Yine de ikisinin bu kadar kısa zamanda nerede karşılaşıp, birden bire bu kadar yakınlaştıklarını anlayamıyordu.
(devam edecek)