Ardımda bıraktım – Bölüm 17

Bir gece önce Duru ile birlikte olmalarına rağmen ertesi gün ilk iş gene Nazlı’ya koşmayı düşünmüştü Ozan. Neden birlikte gitmiyorlardı Nazlı’lara mesela? Onlar artık sözlüydü, Duru’nun Ozan ile oraya gitmesi ikisi açısından neye engel olabilirdi acaba? Şirketteki mesaisi bitene kadar hiç bir şeye konsantre olamayıp buna taktığı için saat beşe doğru telefon açıp Ozan’a aklına geleni saymaya başladı.

Ozan Duru ile arasını bozmaması gerektiği için o akşam Baki beylere uğramayı erteleyip, gidip Duru’yu aldı ve ikisi bütün akşam bu konu yüzünden tartışıp durdular ama gecenin sonunda Duru sakinleşti ve konuyu kapattılar. Sonuç olarak Ozan, Nazlı’lara gitmemiş onunla geceyi geçirmişti. Mete beyler öğleden sonra büyük tatillerine doğru yola çıktıklarından bu defa Ozan’da kaldığı için kimseden de fırça yemedi. Sabah Duru arkadaşları ile planı olduğunu söyleyip erken çıkınca Ozan duşunu alıp, şirkete gitmeden yeniden Nazlı’yı aradı. Ona ulaşamayınca yeniden Baki beyin telefonunu aradı. Baba-kız anlaşmış onun telefonlarına çıkmıyorlardı belli ki. En azından ihale ile ilgili çalışmaları devam ettirmek için Nazlı’nın şirkete dönmesi gerekiyordu. Duru bu işi ikisinin halledebileceklerini söylediğinde Nazlı’yı bir anda olayın dışına çıkarmak istemediği için Nazlı’nın mutlaka olması gerektiğini söylemişti. Aralarını düzeltmiş bile olsalar ihale için Ozan’ın Nazlı ile çalışma inadı olunca Duru “O halde ikiniz halledin, ben yokum!” demişti. Ozan Duru’yu da işin dışında bırakmayacaktı tabi, ona, babasına ve şirketlerine bu ihale hazırlıkları için ihtiyaçları vardı ama Mete beyin gözüne girebilmek için ihale de Nazlı’nın da olması şarttı. Şirkette işlerini hallettikten sonra doğruca Nazlı’lara gitmeye karar verdi yeniden. Gidip hem Baki bey ile hem de Nazlı’yla yüz yüze konuşacaktı. Meslek hayatlarının en büyük ihalesini aldıktan sonra yaşanılacak olaylar değildi bunlar. Ayrıca Ozan evlenmeye karar vermişti, hayatının harika akması gerekirken şimdi Nazlı’nın anlaşılmaz tavırları yüzünden aksamalar yaşanıyor, bu da Ozan’ı fazlasıyla geriyordu.

Baki bey odaya alınmış, Nazlı ve Doğukan’da onunla birlikte odaya geçmişlerdi. Zavallı adamın rengi solmuş, burnundan içeri hortumlar sokulmuştu.

“Ah babacığım sana ne yaptılar böyle!” diye ağlamaya başladı Nazlı.

“En azından artık onun yanındayız! Bence seni duyuyor olabilir ve ağlaman onu üzer biliyorsun!” diyerek onu sakinleştirmeye çalıştı Doğukan. Babasının onu duyma ihtimalini fark edince Nazlı’da onun yanındayken ağlamayı bıraktı. Doğukan’ın tüm ısrarına rağmen babasının yanından ayrılıp eve gitmeyi, bir banyo yapıp, dinlenmeyi kabul etmeyince. Doğukan “O zaman ben gideyim, sonra ben gelince de, sen gidersin!” diyerek ayrıldı yanından. Nazlı onun geri gelmesine, hatta Nazlı’yı gönderip de babasını beklemesine hiç gerek olmadığı konusunda ısrarcı olsa da sözünü dinletemedi. Altı ay önce babasını kaybetmiş, hastane anıları ve acıları taze olmasına rağmen, hiç beklenmedik şekilde yanında olan tek kişi Doğukan’dı.

Nazlı, Doğukan gittikten sonra babasını aldıkları oda üç kişilik olduğundan, iki yatak arasındaki perdeyi kapadı ve koridordan bulup getirdiği bir sandalyeye oturup, babasının nefes alışlarını dinlemeye başladı. Burnundaki hortumlar oldukça ürkütücü görünüyor ve her nefes alışında normal olmayan sesler çıkarmasına neden oluyorlardı. Doktorların söylediğine göre ana damarları tıkandığı için kriz geçirmişti. Yapılan anjiyo sonuç vermediği için bundan sonraki aşamanın ameliyat olacağını söylüyorlardı. Ancak Baki beyin anjiyodan sonra durumu normale dönmediği için bir süre takip etmeyi daha uygun buldular, çünkü ameliyat için değerleri hiç uygun değildi. Ortalama beş saat kadar sonra Doğukan elinde koca bir poşetle geri geldi. Üzerini değiştirip rahatlaması için Nazlı’ya temiz ve rahat kıyafetler satın almıştı. Ayrıca üniversitede bayılarak yedikleri çöreklerden de getirmişti.

“Bunlara ne gerek vardı?” dedi Nazlı şaşkınlıkla.

“Ben gittiğimden beri bu odadan hiç ayrılmadın. Hiç bir şey yiyip, içmedin doğru mu?”

“Evet ama canım istemiyor zaten! Bu kıyafetlere gerçekten gerek yoktu ama!”

“Ben gelsem de eve dönmeyi kabul etmeyeceğini düşündüm!” dedi Doğukan

“Doğru!”

“O yüzden üzerini değiştirip, kendini daha rahat hissedebilirsin öyle değil mi?”

“Tamam çok teşekkür ederim ama bunları sana ödeyeyim olur mu?”

“Hesaplaşırız! Haydi git tuvalette üzerini değiş, ben Baki amca ile dururum. Sonra da gel şunlardan ye biraz!”

“Tamam, teşekkür ederim!” diyerek giysileri alıp ayrıldı odadan Nazlı. Doğukan’ın ne kadar düşünceli ve zeki olduğunu unutmuştu. Uzun zaman sonra yeniden onunla buluştuğuna gerçekten çok mutluydu. Şu dönemde yanında ondan başkası olsa kesinlikle bundan iyi hissettiremezdi. Henüz kurulu bir düzeni olmamasına rağmen zamanını ve parasını Nazlı için harcıyordu.

Nazlı tuvalette üzerini değiştirip Doğukan hakkında giderek içini ısıtan düşüncelere sürüklenirken, işleri toparlayıp çıkmak istedikçe, iş çıktığı için bir türlü şirketten ayrılamayan Ozan homurdanıp duruyordu. Biraz daha oyalanırsa Duru arkadaşları ile işi bittiği için onu arayacak veya gelecek, Nazlı ile konuşma planları yeniden suya düşecekti. Saat dörde doğru apar topar kendini dışarı attı ve hemen arabasına binip Nazlı’ların evine ulaştı. En azından Baki beyin evde olacağını umuyordu. Nazlı’da ofise gelmediğine göre evde olmalıydı. Onu tanırdı, morali bozukken odasına kapanır ve zaten yoka yakın olan sosyal hayatını tamamen sıfırlardı. Zavallı Baki bey kızının morali düzelsin diye uğraşıp duruyordu muhtemelen. Artık onca para kazanıyor olmalarına rağmen hâlâ neden bu eski evde oturmakta ısrar ettiklerini anlayamıyordu. Burayı da satıp, pekâlâ merkeze yakın güzel bir daireye çıkabilirlerdi. Baki beyin çabaları ile yemyeşil olmuş bahçedeki çiçek ve ağaçlara bakarak kapıyı çaldı. Alışık olduğu zil sesi uzun uzun ötse de kapıyı açan olmadı. Baba kız yürüyüş yapmayı severlerdi, belki de markete falan gitmiş olabilirler diye kameriyeye geçip oturdu. On dakika geçmeden tahmin ettiği gibi Duru aradı.

“Şirkete geldim ama senin çıktığını söylediler!” dedi sitemli bir sesle.

“Ah keşke gelmeden arasaydın tatlım!”

“Neredesin?”

“Ben Nazlı’lara geldim.”

“Ozan! Yine mi? Birlikte gidebileceğimizi konuşmuştuk öyle değil mi?”

“Evet ama senin işin uzayacak sandım. Tatlım ihale hazırlıkları için artık bir an önce çalışmamız gerekiyor. Nazlı ortalarda yok onu ikna etmek zorundayım!”

“Onun yanında mı söylüyorsun bunları?”

“Hayır tabi ki! Evde değiller dönmelerini bekliyorum!”

“Konum at, geleyim ben de! Birlikte bekleriz!”

“Duru lütfen, izin ver bunu kendim halledeyim. Çıkınca ararım tamam mı?”

Duru bir şey söylemeden telefonu kapattı Ozan’ın yüzüne, dün akşam konuşup tatlıya bağladıkları halde bu gün neden aynı konu yüzünden gerildiklerini anlamıyordu Ozan. Duru’nun yüzüne kapamasıyla iyice gerilen sinirlerine rağmen bir saat daha oturup bekledi geri gelmelerini ama kimse gelmedi.

“Nerede bunlar?” diyerek sinirli sinirli arabasına bindi ve buluşup konuşmak için Duru’yu aradı yol boyunca ama bu kez de Duru telefonu açmadığı için onlara gitmek zorunda kaldı.

Doğukan ve Nazlı Baki beyin başında sessiz sessiz oturuyorlardı. Saat artık akşam dokuz olduğu için Nazlı Doğukan’a eve gidip dinlenmesini söyledi ama yine ikna edemedi. Sandalyede de olsa birinin uyuyup birinin nöbette kalması konusunda anlaştılar. Doğukan eve gidip bir parça fazla dinlendiği için ilk uyku sırasını Nazlı’ya verdi. Gözlerini açık tutmakta zorlanan Nazlı, sandalyesini babasının yatağına iyice yaklaştırıp, kollarını yastık yapıp başını yatağa koydu ve oturduğu yerden öne doğru eğilmiş vaziyette derin bir uykuya daldı hemen.

(devam edecek)

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s