Ardımda bıraktım – Bölüm 14

Baki beyin yoğun bakım süreci devam ederken, hastane kafeteryasında Doğukan ile yaptığı sohbet üzmüştü Nazlı’yı. Doğukan’ın babası bir profesördü, alanında oldukça etkin biriydi. Doğukan’ın bu kadar zeki ve bilgili olmasının nedenini herkes babası olarak görüyordu. Zekası için bir şey diyemezdi ama Doğukan’ın bu kadar ilerlemiş olması çalışkanlığı ve azmiyle mümkün olmuştu. Bir babadan oğula bilgiler genetik yolla geçmiyordu. Nice başarılı anne babaların, başarma isteği olmayan çocukları vardı. Kafası çok dağınıktı ama birden bire Doğukan’ı bulmuş olmak Nazlı’ya iyi gelmişti. Üniversite yılları boyunca onunla yaptığı o zeka dolu sohbetleri hep özlemişti.

“Babam ölmeden hemen önce bir arkadaşımla ortak bir işe girdik. Babamın bir arkadaşının oğluydu. İkimizin de yapılmamışı yapmak gibi hedefleri vardı. O yurt dışında eğitim almıştı, bir çok yönden ufku benimkinden açıktı. Birlikte çok iyi işler yapacağımıza inanıyordum. Babam da bizi destekliyordu. Arman her zaman babama hayrandı, bize geldiğinden benden çok babamla sohbet ederlerdi. Aklımıza gelen her fikir için mutlaka ona da danışmamız gerektiği konusunda ısrarcıydı her zaman. Babam da fikirlerine bu kadar değer veren bir genç adamı geri çevirmezdi elbette. Aslında Arman’ın babası ile babam Arman ile olduğu kadar yakın bile değildi belki.” durdu Doğukan ve bir kaç saniye bekleyip Nazlı’nın tepkisini bekledi.

Nazlı “Ne oldu?” der gibi bakınca, “Seni sıkmıyorum değil mi?” dedi utanarak, “Amacım sadece biraz kafanı dağıtmak!”

“Hayır, elbette beni sıkmıyorsun. Tam olarak kendimden başka bir şeye odaklanmak beni iyi hissettiriyor. Hatırlıyor musun bir keresinde bunun insanın kaybettiği bir şeyi bulması gibi diye konuşmuştuk!”

“Ah evet! Kendine odaklanmayı bıraktığında içindeki cevapların daha kolay gelmesi, şu Amerikan gizli örgütü taktiği gibi!”

“Evet!”

“Güzel sohbetlerimiz vardı değil mi? Bana her zaman iyi gelirdi, yani seninle konuşmak zihnimi canlandırıyordu!”

“Evet ortalama beş kişi hikayesi!”

“Evet! Unutmamışsın!” diyerek güldü Doğukan.

“Başta saçma gelmişti ama sonra doğru söylediğini anladım!”

“Ben de zeka seviyesi ne kadar yüksek olursa olsun bunun insanların ahlak seviyesini belirlemediğini öğrendim!”

“Ortağından mı?” dedi Nazlı konuya kaldığı yerden devam edebilmesi için.

“Evet! İşin henüz başındayken babamı kaybetmiştim. Tahmin edersin, sarsılmıştım. O benim çınarımdı her zaman ve ben onun gölgesinde kendimi güvende hissediyordum. Akıl hocam ve destekçim olduğunu söylememe gerek yok herhalde.”

“Okulda bir çoğu senin babanın apoletleri ile dolaştığını savunurdu!”

“Belki de öyleydi!” dedi Doğukan düşünceli bir sesle, “Yıllarca babamın başarıları ile gelen paralar sayesinde çok parlak bir hayat yaşadım. Eğitim hayatım bu sayede renklendi. Tabi babamın hayatıma olumlu katkısı buydu demek istemiyorum. O her anlamda beni zenginleştiriyordu. Bizim iş kurma sürecimizde maddi olarak bana destek sağlamıştı ama o sıralar onunda sıkıntılar yaşadığını söylememişti.”

“Sağlığı mı?”

“Hayır! Yani sağlığı ile bir sıkıntısı yoktu, bir trafik kazasında kaybettik onu.”

“Çok üzgünüm, özür dilerim!”

“Hayır nereden bileceksin! Dert etme! O öldükten sonra parasal sorunlar yaşadığı ve kredi borcu olduğu ortaya çıktı. Aslında onca paramız varken nasıl bu hale geldiğimizi başta anlayamamıştım. Sonra annem babamın amcamın borçlarını üstlendiğini ve bunu karşılamak için de yüksek miktarda kredi çektiğini söyledi. Amcamın kumar düşkünlüğü vardı, her gittiği yerde babamın kariyerine bir şekilde zarar veriyordu. Yani annem öyle anlattı benim amcamla pek diyaloğum yoktu açıkçası. Annem onun babama zarar vermek için kasıtlı olarak aile adına leke sürmeye çalıştığını söyledi.”

“Bu saçmalık, baban kendi yapmadığı bir şey yüzünden niye sorumluluk alsın ki?”

“Evet ama babamın da çekemeyenleri vardı sanırım. Her neyse babam amcamın borçlarını ödeyebilmek için kredi çekmiş sonra amcam borç üzerine borç getirmeye devam edince altından kalkamamıştı. Amcamın eline kaptırmak istemediği parayı da benim kurmakta olduğum şirkete yatırmıştı. Amcamın kumar borçlarını ile aile adını temizlemeye uğraşırken bu sefer kredi batağına saplanmış ve adı yine zor duruma düşmüştü. Bunun etraftan duyulmasını önlemek için de babamın hiç tarzı olmayan adamlardan borçlar alıp, kredileri kapayınca başarısı sayesinde elde ettiği geliri ile yavaş yavaş ödeyebileceğini sanmıştı.”

“Ama ömrü yetmedi mi?”

“Aynen öyle oldu. Adamlar babamın öldüğünü duyunca ortaya çıktılar ve annemle benden borcun kalanını ödememizi istediler. Artık babam olmadığı için kalan paranın tamamını istiyorlardı.”

“Şirketi devrettim deme lütfen!”

“Hayır devretmedim. Aslında yapardım ama annem onun benim hayatımın başlangıcı olduğunu ve babamın amcamdan korumak için o parayı benim şirketime yatırdığını söyledi. Eğer ben şirketi devredip, parayı borca verirsem onun çabası da boşa gidecekti.”

“Ne yaptın peki?”

“Annem oturduğumuz ev dahil, babamdan kalan her şeyi tek tek sattı. Eşyalarımızı bile! Yazlıkları, arabaları, babamın ailesinden kalan üç arsa ve bir daireyi. Borcu tamamen kapattık!”

“Eviniz de gitti ama?”

“Evet, annem Karamürsel’de yaşayan kız kardeşinin yanına gitti. Teyzem hiç evlenmedi ve anneannem ile yaşıyor. Ben de burada kendime küçük bir daire kiraladım.”

“Gerçekten çok acı bir süreç olmuş Yani hem baban, hem her şeyin, anıların, eviniz gitmiş!”

“Evet üniversite yıllarındaki havamdan eser kalmadı yani!” diyerek güldü Doğukan, “Annem nazar olduğu sonucuna vardı bu olanların! O bana göre biraz kadercidir!”

“Zavallı kadın, o da çok zor şeyler yaşamış! İyi ki dönüp gidebileceği bir ailesi var!”

“Evet yoksa benimle bu küçücük evde yaşamak zorunda kalacaktı! Orada bahçe içinde harika bir evde yaşıyor şimdi. Büyüdüğü ev değil ama seviyor!”

“Peki ya Arman ve şirket? Umarım iyi gidiyordur babanın istediği gibi!”

“Haydi ama hep ben anlatıyorum sıra sende! Oğuz muydu? Ozan, evet Ozan! O ne yapıyor? Burada yanında olmaması biraz şaşırttı beni açıkçası. Siz hiç ayrılmazdınız!”

Nazlı’nın yüz hatları gerildi hemen.

“Hey!” dedi Doğukan, “Bir yaraya mı parmak bastım acaba? Anlatmak zorunda değilsin, ben ondan söz etmek seni iyi hissettirir diye düşünmüştüm!”

“Okuldan sonra biz de Ozan ile bir şirket kurduk, yani önce bir kaç yerde çalıştık birlikte!” diyerek Nazlı’da Doğukan ile karşılaştığı geceye gelene kadar olan biteni detaylıca anlattı Doğukan’a, hikayenin sonuna doğru ağladı biraz yine.

“Çok üzüldüm!” dedi Doğukan şaşırmış bir halde, “Onun böyle şeyler yapacak biri olduğunu hiç tahmin etmezdim doğrusu, siz ikiniz bir aile gibiydiniz! Aranızdaki bağ beni kıskandırırdı her zaman!”

“Ah yapma! Ben koca bir aptalmışım meğer!” diye iç geçirdi Nazlı.

“Sana çok ağır geldiğini anlayabiliyorum yani seni o halde görünce, okulda tanıdığım o olgun, akıllı kızın bu kadar dağıtması için büyük bir derdi olması gerektiğini düşündüm açıkçası.”

“İnan bana babamın şimdiki hali bana yaşadığım hiç bir şeyin önemli ve büyük olmadığını gösterdi aslında. Hayatımdaki en önemli şeyin o olduğunu! Ozan’a çok ama çok kırgınım. Onun hakketmediği kadar üzüldüm ve bak sonunda ne oldu?”

“Babana olanların senin suçun olmadığını daha önce de söyledim! Lütfen bunu düşünmeyi bırak artık. Baban bence seni üzmemek için kendini iyi göstermiş sana bunca zaman! Aslına bakarsan benim de annem böyledir. Hasta olduğu belli olmasına rağmen, değilim der! Doktora gitmek istemez! Hasta hasta yapmaması gereken bir şeyleri yapma derdine düşer falan! Sanırım kendine itiraf etmeyince iyi olduğuna inanıyor zihni böylece!”

“Evet babam da benzer bir model aslında!” dedi alaycı bir gülümseme ile Nazlı, “Yine de ben onunla yaşıyorum, işime ve kendime bu kadar odaklanmamış olsaydım bir şeylerin iyi gitmediğini görebilirdim, o gece evde olsaydım belki bir belirti fark eder onu zamanında hastaneye getirirdim ve bunlar olmazdı!”

(devam edecek)

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s