“Bir şey yapmayacağım!” dedi temizlik görevlisi kadın Nazlı’nın ne anlattığını anlamadığı için, “Kapıyı açın!”
Nazlı sallanarak ayağa kalktı ve kapıyı açtı, karşısında duran ufak tefek kadına doğru diklendi “Açtım ne yapacaksın şimdi?” dedi tehdit savurarak.
“Hiç bir şey!” dedi kadın, “Yardım ister misiniz?”
“Benim senin yardımına ihtiyacım yok! Kimsenin yardımına ihtiyacım yok!” diyerek tuvaletten çıktı ve gidip zorla da olsa taburesine geri oturdu. Barmen bardağını yeniden doldurmuştu. Onu ve devamında üç bardak içkiyi daha içti. Aslında kaç tane daha içtiğini o noktadan sonra bilmiyordu.
Buruna gelen iğrenç koku ile açtı gözlerini, daha doğrusu açmaya çalıştı. Gözlerine dolan ışık öyle rahatsız ediciydi ki, başındaki korkunç ağrının nedeni oymuş gibi hissediyordu. Gözlerini tam açamadığı için etrafı net göremiyordu ama korkunç koku yüzünden az sonra kusacaktı. Öğürmeye başlayınca, doğrulmaya çalıştı ama bu sefer de başı bir gemideymiş gibi dönmeye başladı. Öğürmeler sıklaştığı için yan döndü ve bir de bu şekilde kalkmayı denedi. Dirseği ile yattığı yerden kendini itti. Oturur duruma gelmesi epeyce zor oldu. Başının içinde bir çivi vardı resmen ya da biri sondaj çalışması yapıyordu. Gözlerini biraz daha aralamaya çalıştı. Bir kapı gördü. Bir an önce bir banyo bulmalıydı. Ayağa kalkmak için elleriyle kendini itti ama tam doğrulacakken paldır küldür yere düştü. Canı o kadar yanmıştı ki, öğürtüler kesildi. Yere düşerken sarsıldığı için başı şimdi az sonra çatlayacak gibi ağrımaya başlamıştı. Birden bire ağlamaya başladı. Ağlayınca burnu tıkandığı için o kötü koku biraz azalmıştı. Yeniden doğrulmayı denedi.
“Nazlı? İyi misin?” dedi bir ses, doğrulmaya çalışıyordu ama kapının sesini bile duymamıştı. Başını kaldırıp bakmak istedi ama başını azıcık yukarı kaldırırken başı yeniden dönmeye başladı. Sesin sahibi onu kolundan tuttu ve kalkmasına yardım etti. Gözlerini mümkün olduğunca kocaman açıp onu kaldıran kişiye baktı ama bulanık gördüğü için tam olarak kime baktığını anlayamadı.
“Sen de kimsin?” dedi dili dolaşarak ve başını kaldırdığı için midesi yeniden dönmeye başlayınca kuvvetlice bir daha öğürdü.
“Seni banyoya götüreyim!” dedi yardımcı olan kişi. Nazlı adım atamadığı için kaldırıp kucağına aldı onu ve zorla kapıları açarak banyoya götürdü. Onu indirirken Nazlı klozeti gördüğü için birden atılıp midesinde ne varsa çıkarmaya başladı. Hatta öyle çok çıkardı ki midesi de ters yüz olup ağzından gelecek sandı. İçeride bir şey kalmamış olmasına rağmen midesine kramplar girmeye ve öğürmeye devam ediyordu. Sonunda halsiz kalıp banyonun yerine kendini bıraktı. Soğuk fayans yüzüne değince biraz iyi gelmişti.
“Orada yatamazsın haydi kalk!” dedi ses ve yeniden kolundan tuttu. Sifon sesini duydu. İğrenç olmalıydı. Kimdi bu yardım eden. Birden bire bir gece önce olanlar aklına geldi. Yoksa Ozan’nın evinde miydi? Paniğe kapıldığı için bir anda ayağa fırladı. O ayağa fırladığını sandı ama aslında yardım eden adam onu kolundan tutmuş zaten kaldırmaya uğraşıyordu. O da kendini yukarı doğru itince neredeyse ikisi birden yuvarlanacaklardı.
“Bak banyo yapman ve üzerindekileri çıkarman gerek! Berbat kokuyorsun!”
“Bırak beni, seni pislik!” diye bağırdı adama sonra yine gözlerini kocaman açıp onun yüzünü seçmeye çalıştı ve gördüğü yüzün Ozan’ın olmadığını anladı.
“Sen de kimsin be!” dedi yeniden.
“Sana inanamıyorum!” dedi adam, “Nasıl bu hale gelebildin sen? Daha da doğrusu neden? Şimdi arkamı döneceğim ve sen de üzerindekileri çıkarıp, şu bornozu giyeceksin anlaşıldı mı?” dedi otoriter bir sesle.
Dünden beri sürekli kustuğu için özene bezene aldığı elbisesinin her yeri kusmuk içindeydi. Sendeleyerek üzerine eğilip bakınca kokunun elbiseden geldiğini o da anladı ve yeniden öğürdü.
“Dışarı çık!” dedi adama, “Sen buradayken çıkaramam!”
Adam itiraz etmeden banyodan çıktı ve kapıyı arkasından kapattı. O çıkar çıkmaz önce lavaboya eğilip yüzüne bir kaç kere suç çarptı. Kusunca baş dönmesi azalmıştı ama ağrı giderek artıyordu. Kokudan kurtulmak için elbiseyi zorla çıkardı. Tam bornozu giyecekken kapı tıklatılınca paniğe kapılıp duşa kabinin içine girdi ve kapıları kapattı.
“Kıyafetlerin için bir çöp torbası getirdim. Hepsini içine doldur ve ağzını iyice bağla. Sanırım onları bir daha giymek istemezsin! Eski kız arkadaşımın bir kaç şeyi kalmıştı, onları getirdim. Temizdir” diye seslendi adam.
“Kapıyı aralayıp içeri at!” dedi adama ve adam söylenileni hemen yapıp, kapıyı yeniden kapattı. Duşa kabinden çıkıp hemen banyonun kapısını kilitledi ve üzerindeki her şeyi tamamen çıkarıp torbaya doldurdu ağzını da sıkıca bağladı. Koku banyonun içine yayıldığı için hemen kaybolmamıştı.
Yeniden duşa kabine girdi ve suyu ılığa ayarladı. Su vücuduna değdikçe kendini daha iyi hissediyordu. Üzerindekileri çıkarırken yorulduğu için bulduğu sabun ve şampuanı alıp yere oturdu. Su başından akıp dururken defalarca sabunlandı. O iğrenç kokudan kurtulmak istiyordu. Bir yandan durmadan sabunlanıyor bir yandan nerede olduğunu düşünüyordu. Tuvalet kabininden çıktıktan sonra olanları zerre kadar hatırlamıyordu. Bu adam barmen miydi acaba? Haline acımış onu eve mi getirmişti.
“Aman Tanrım babam?” dedi sonra telaşla. Durulanıp, bornozu giydi. Telefonu ve çantası neredeydi acaba? Adamın yere fırlattığı kıyafetlere baktı. Üzerine olacağını düşündüğü bir kaç tanesini giydi zorlanarak. Başına bir havlu sardı. Kendine gelmiş gibiydi ama başı korkunçtu. Duşu temizledi, çöp torbasını aldı ve kapıyı açtı.
Banyo kapısının açıldığı duyan adam mutfaktan çıkıp koridora gelince onu gördü.
“Doğukan?” dedi şaşkınlıkla.
“Nihayet kendine gelmişsin!” dedi Doğukan gülerek.
“Kendimin kim olduğunu bile hatırlamıyorum!” dedi boş eliyle başını tutarak. Doğukan onun elindeki çöp torbasını görünce hemen aldı.
“Bunu balkona atacağım şimdilik, eğer geri istemiyorsan oradan da çöpe! Gerçekten berbat kokuyordu!”
“Çok özür dilerim gerçekten!” dedi Nazlı, “Tüm bunlar nasıl oldu soracağım ama önce babamı aramam gerek çok merak etmiştir!”
“Babana mesaj attım merak etme!” dedi Nazlı.
“Nasıl?”
“Seni buraya getirdikten sonra telefonun hiç susmadı. Sadece baban değil, Ozan ve bir iki kişi daha aradılar. Sadece babanı açtım ve senin tuvalette olduğunu söyledim. Merak etmiş, yalnız mı döneceksin diye soracakmış.”
“Sen ne dedin?”
“Bir şey demedim tabi, tuvaletten çıkınca onu arayacağını söyledim ama senin ayılacak halin olmadığı için beş dakika sonra ona mesaj atıp iyi olduğunu ve arkadaşında kalacağını yazdım. Yani sen gibi tabi!”
“Şifremi nereden biliyorsun?”
“Değişmeyen tek şey o sanırım!” dedi Doğukan gülerek. Birlikte proje yaparlarken lazım olduğu için ona telefon şifresini söylemişti “Unutmamışım!” diye ekledi sonra saçlarını karıştırarak.
“Ah sana rastlamam ne şans olmuş!” dedi Nazlı.
“İşte bu konuda çok haklısın!” dedi Doğukan, “Bak ne diyeceğim bir şeyler yesen iyi olabilir, ben de sana bir tabak hazırladım!”
“Saat kaç?”
“Dört”
“Gece mi?” dedi dışarı bakarak ama dışarısı aydınlıktı, “Tamam bir şey söyleme!” dedi sonra, “Ben gitsem iyi olur, babam merak etmiştir!”
“Seni bırakayım!” dedi Doğukan hemen.
“Yolda bana olanları anlatırsın belki!”
“Sen de bana anlatmalısın bence olanları, seni böyle göreceğimi biri söylese hayatta inanmazdım!”
“Uzun hikaye!” dedi Nazlı yüzünü asarak.
“O halde şimdi git evde dinlen! Sonra buluşup konuşuruz olur mu?”
“Tamam!” dedi Nazlı sonra çantası ve telefonunu aldı birlikte çıktılar.
(devam edecek)