İstemeden – Bölüm 30

Yeni bulunan doktor Kerime’nin denenecek tedavisi için alınan sonuçların uygun olduğunu söyledi.

“Bakın işe yarayacak demiyorum ama çaresiz bir bekleyişten iyi olacaktır mutlaka!”

“Ya daha kötü olursa?” dedi Hediye endişeyle, doktorun yanında sadece Necmi amcası ve o vardı. Boş umut vermemek için karar vermeden annesine söylemek istemiyordu.

“Kötü olacağını tahmin etmiyorum ancak dediğim gibi bu henüz test aşamasında bir tedavi yöntemi. Kararı siz vereceksiniz!”

“Hastalık tamamen geçecek mi?”

“Hayır, tamamen iyileşmesi için geç kalınmış ancak hayatının geri kalanını daha kaliteli geçirebilecek. Bir bakım evi yerine evinde yaşayabilir duruma gelecek ama tek başına bir yaşamdan bahsetmiyorum elbette!”

“Anlayamadım yani kalan zamanı uzatmıyor sadece daha iyi hale getiriyor öyle mi?” diye sordu Hediye kafası karışmıştı.

“Uzatmıyor demek doğru olmaz ama uzatıyor da diyemiyorum şu aşamada. Bakın zor bir tedavi değil, canı yanmayacak, daha iyi şartlarda zaman geçirebilecek. Buna değmeyeceğini düşünmeyin lütfen.”

“Yo asla öyle düşünmüyoruz!” dedi Necmi, “Merak ettiğimiz şeyleri soruyoruz!”

“Elbette bu sizin en doğal hakkınız!” dedi doktor. Necmi doktordan izin isteyip, Hediye ile bir süre yalnız görüşmek istediğini söyledi.

“Bak Hediye biliyorum beni hiç tanımıyorsun ama annenin tedavisi için ne gerekiyorsa ben yapacağım, maddi olarak bir şeyi düşünme. Doktorun söylediği tedavi bana umut verici geldi. Eve dönerse seninle ve Kemal ile daha nitelikli zaman geçirebilir. Kimin ne zaman gideceğini Allah’tan başkası bilemez öyle değil mi?”

“Şey, evet orası öyle! Ben sadece ona daha fazla zarar verecek bir şey yapmak istemiyorum. Yani test aşamasında ifadesi beni biraz korkutuyor!”

“Ömründen ömür çalacağımız bir durumda değil annen Hediye, gerçekçi ol biraz. Eğer işe yararsa ömrüne ömür eklemiş bile olacağız!”

Hediye derin bir iç çekti ve “Tamam!” dedi, “Bence tamam ama izin verirseniz Kemal ile konuşmak istiyorum!”

Necmi henüz oğlu ile Hediye’nin kardeş oldukları fikrine tam alışık olmadığı için afallar gibi oldu ama “Tabi, doğru olan da bu, o ikinizin annesi!” dedi nazikçe. Sonra onu yalnız bırakıp Kerime’nin yanına geçti. Kemal, Hediye’nin anlattıklarından çok memnun olmuştu. Sınavlar başladığı için gelemiyordu henüz ama biter bitmez geri gelecekti.

“Yani tamam mı diyorsun!” dedi Hediye iyice emin olmak için.

“Evet!”

Böylece Kerime’nin tedavisi başladı. Kemal on beş gün sonra geri geldiğinde annesini bıraktığından daha iyi bulmuştu. Bakım evindeydi henüz, öyle hemen eve geçmesi mümkün değildi elbette, tedavi bir süre buradan uygulanacak, sonra doktorun onayı ile eve geçebilecekti. Sohbet süreleri on dakikadan yirmi dakikaya kadar uzamaya başlamıştı bile.

Necmi annesini hastaneden çıkarıp, uçakla yeniden çiftliğe götürdüğü için onların yanlarından ayrıldı. İkizler sandıkları kadar başarılı olamamışlardı. O yüzden yeniden çiftliğin işlerine dönmesi gerekiyordu. Sema, ikizler ve Reyhan’a bu konu hakkında bir şey söylenmeyeceğine dair Gülsüme hanımdan da söz aldı. Çocuklar ve Kerime bu konuyu kendileri halledecekti. Gülsüme hanım artık diyecek sözü olmadığı için itiraz etmiyordu hiç bir şeye. Necmi’nin sadece görev olarak onun yanına gelip gittiğinin farkındaydı. Artık iyice yalnız kalmıştı. Bir kez Kemal’i aramaya çalışmış ama torunu telefonu açmamıştı.

Hediye annesinin oğlunu ondan çalmalarını nasıl böyle sakinlikle karşıladığını anlayamamıştı ama onu üzmemek için soramıyordu. Kemal sınavları bitip geri geldiğinde Kerime’nin yüzünde ki aydınlığı görmüştü. Bir oğlu olduğunu öğrenmek annesine sandığından daha iyi gelmişti. Kemal’de gerçekten çok çok iyi bir insan olarak yetişmişti. Her ne kadar huylarını Kerime’den almış olursa olsun yine de Reyhan ve Necmi onu kötü bir birey olarak yetiştirmemişlerdi. Reyhan sınavlar bitince oğlunun yanına gelmesini istemişti, uzun bir süredir görüşemiyorlardı. Kemal, okulda bir süre daha kalması gerektiğini söyleyip hemen İzmir’e Kerime’nin yanına gelmişti. Tedavinin işe yaradığını görmek hepsini çok sevindiriyordu. Kemal babasını arayıp gelişmeleri anlatıyordu. Necmi oğlunun böyle mutlu olmasına sevinmişti.

Tedavinin başlamasının üzerinden iki ay geçtikten sonra doktor artık Kerime’nin eve dönebileceği müjdesini verdi. Kemal mezuniyet işlemleri için sürekli gidip geldiği için Hediye ona sürpriz yapıp o gelmeden annesini eve çıkardı. İkisinin de sınavları iyi geçmiş, iyi sonuçlanmıştı. Kerime eve dönmüştü ve uzun süredir hayatlarında ki en güzel dönemi yaşadıklarını düşünüyorlardı. Sibel hanım, arkadaşının dönüş şerefine evde kendi aralarında bir parti düzenlemişti. Kerime eve geldiğinde Sibel, ağabeyi ve onun ailesi evde onu bekliyorlardı.

“Ah canım arkadaşım, bunu da atlatacağını biliyordum!” diyerek ağlamaya başlayan Sibel’i, Hediye kaş gözle durdu. Doktor annesinin yoğun duygusal ve fiziksel değişiklikler yaşamamasını tembihlemişti. Durumu iyiye gidiyordu ama tam olarak iyileşmiyordu.

Kemal ve Hediye’nin mezuniyet törenleri geldiğinde Kerime’yi kalabalıklara sokamadıkları için iki kardeşin anneleri yerine birbirlerinin törenlerine katılmasına karar verdiler. Reyhan Hediye’yi görmediği için tanıyamazdı. Necmi ve Reyhan birlikte otururken, Hediye onların arkasında uzak bir köşeye yerleşmişti. Necmi onun törene gelmesi için gerekli tüm koşulları sağlamıştı. Kerime’nin yanında ise Sibel vardı. Hediye Kemal’in törenini telefonundan canlı yayın açarak annesi ve Sibel teyzesine izlettirdi. Bir kaç gün sonra gerçekleşen Hediye’nin töreninde ise Kemal kardeşinin törenini Kerime’ye yine Sibel hanım aracılığı ile iletti.

“Vallahi bir anda yetişkin bir oğlun olması iyi olmadı mı sence de?” diye dalga geçiyordu Sibel hanım, “Bütün o yetiştirme zorluklarından kurtuldun paket olarak okumuş bir erkek evlat sahibi oldun!”

Kerime’de gülüyordu bu sözlere, aslında çok içler acısı bir durumdu ama hayat avuçlarından kayıp gidiyorken yakaladığı bu son ve güzel anlar öyle değerliydi ki hiç birisini acı ve öfkelerle eksiltmek istemiyordu. Çok ömrü kalmadığını hissediyordu içinde. Kaybettiklerine geç kavuşmuş olduğuna değil, kavuştuğuna odaklanıyordu sadece.

Kemal ona bakımevinde oğlu olduğunu fısıldadığında gerçekten de onun oğlun sayılırım demek istediğini sanmıştı. Çocuğun Reyhan gibi bir anneyle mutlu olmadığı için onun gibi bir annesi olmasını istediği imasını yaptığını sanıyor ve onu üzmek istemediği için sevgiyle gülümsüyor ve bildiğini söylüyordu. Necmi gelip ona gerçeği söylediğinde ise garip bir şekilde bu imanın gerçek olmasına çok sevinmişti. İçinde bulunulan koşullar veya ona verilen sakinleştiriciler belki de onun öğrendiği gerçeğin acı taraflarını görmesini engelliyordu ama buna hiç itirazı yoktu. O Hediye büyürken de geçmişe takılıp kalmamış ona bir gelecek sağlayabilmek için daima ileriye bakmıştı. Şimdi kardeşi yanında ve amcasının korumasındayken geleceğinin daha da iyi ve güvende olacağını biliyordu. Kemal’in ilk gülüşünü, ilk anne deyişini, ilk yürüyüşü, okula gidişini yaşamak elbette isterdi. İki çocuğu da sahip olmaları gerekenin yarısı ile büyümüşlerdi. Kemal bir yarısı, Hediye ise diğer yarısı ile. Şimdi bir araya gelip birbirlerine sahip olmuşlar ve sahip olmaları gerekenleri ellerinde kalanlarla bütünlemişlerdi. Onların arasında beklenmedik şekilde güçlenen kardeşlik bağını görmek Kerime için büyük mutluluktu. Kalan sınırlı zamanda geçmişe bakıp öfkelense, şimdiyi ve tüm bunları kaçıracaktı. Oysa o kadar hayat yoktu elinde. Belki hiç birimizin yok, geriye dönüşlerle, geçmişte kalışlarla kaçırdığımız anların hesabını yapsak belki de yarı ömür yaşayabilmişizdir ancak ve belki de bu yüzden hep geride kaldıktan sonra görebilmişizdir fırsatları, daima geriye baktığımız için.

Kerime iki yıl sonra hayata gözlerini kapadığında Kemal yurt dışına gitmekten vazgeçmiş, İzmir’de bir ev tutup yüksek lisansını da oradaki bir üniversitede yapma kararı almıştı. Hediye’de hemen işe girip annesi ile geçirebileceği zamanı mesaide harcamak istemediği için o da kardeşi gibi bir yüksek lisans programına başvurmuştu. Necmi, Hediye’ye onlara bakacağına dair garanti vermişti. İki yıl boyunca iki çocuğu ile asla geriye bakmadan anın tadını çıkarmaya çalıştı Kerime. Kemal Reyhan’a hiç bir şey belli etmeden iki anneli olmanın tadını çıkardı bu süre içinde. Hediye kardeşinin hayatlarına dönüşünü annesine ve kendisine bir ödül olarak gördü her zaman. Kemal’in bir annesi daha varsa, onun da Sibel teyzesi olmuştu. Sibel Kerime’nin Dürdane hanıma gidip her şeyi tek tek anlatacağını düşünüyordu. Necmi ve Sibel hanım iki çocuğa da hayatları boyunca sahip çıktılar. Kemal ve Hediye tek bir bütün aileye sahip olamamış olsalar da, bir çok güzel insandan oluşan karma ve büyük bir aileye sahip oldular ve birbirlerinden hiç ayrılmadılar.

SON

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s