İstemeden – Bölüm 17

Reyhan ve Gülsüme hanım Sema daha eve girmeden kurup kuruşturmaya başlamışlardı ama Sema’nın Kerime gibi sessiz ve uysal olmadığını göreceklerdi. Suphi’yi avucunun içine çoktan almıştı. Onun Kerime’ye karşı kaba ve saygısız davranışlarına karşı seyirci kalanlar, Sema sayesinde kendileri de aynı davranışlarla yüzleşeceklerdi maalesef. Ailenin en parlak ama en pasif üyesi Necmi her zaman ki gibi olayların dışında kalacak ve karışmak istemeyecekti. Gülsüme hanım Sema’nın cin gibi bir kız olduğunu daha ilk görüşte anlamıştı. Oğlunun ona nasıl kul köle olduğunu da görünce uzak durmanın en doğrusu olduğuna karar verdi. O uzak durmak istese de Sema imam nikahının ardından eve adımını atar atmaz ilk önce onunla uğraşmaya başlayacaktı. Reyhan’ın sinsi kıskançlığını ise sonradan keşfedecekti. Reyhan onun makyajsız ve doğal güzelliğini gördükçe iyice sinir oluyor, ondan iyi görünmek için kozmetik malzemelerini aldıkça alıyordu. Oğlan doğurmuş olmakla övünürken, Sema’da ilk geceden hamile kalınca çocuğun cinsiyetinin ne olacağını merakla beklemeye başladı. Suphi Sema ile evlendikten sonra büyük eve geri dönmemiş, karısının isteği ile ayrı olan evde yaşamaya devam etmişti. Reyhan’ı onunla ilgili mutlu eden yegane gelişme de buydu zaten. Sema’nın hamileliğinin son zamanlarında annesi de gelip onların yanına yerleşti. Gülsüme hanım bu evliliğin başından beri hiç bir konuda kendisine danışılmadığından dünürüne de soğuk davranarak yeni gelinin ekmeğine iyice yağ sürmüş, Suphi annesini evindeki misafire yersiz yere kaba davranmakla suçlamıştı. Sema’nın annesinden de o yokken bile “anne” diye bahsetmesi Gülsüme hanımın iyice canını sıkmıştı.

Çiftlikte hayat eski tadını asla bulamadan devam ederken Kerime İzmir’e geleli bir yıl olmuştu. Suphi’nin avukatı araştırmayı bırakmamış sonunda Kerime’nin izini bulmuştu. Bulur bulmaz da Suphi’nin onayı ile davayı hemen açtı. Sema bir an önce resmi nikah istiyordu, çocukları olduğunda resmi olarak Ağanın torunu olmalıydı. Suphi hamileliği sırasında da güzelliği ve cilvesinden hiç bir şey kaybetmeyen karısının bir dediğini iki etmediği için bunu da kabul etmişti.

Kerime mahkeme celbi geldiğinde evde olmadığı için bırakılan bildirim kağıdıyla gidip muhtardan aldı. Boşanma ile ilgili olduğunu görünce de onu buldukları için panikleyip hemen Dürdane hanıma koştu.

“Kızım kocan dava açmış, seni bulmuşlar doğru ama zaten seni geri istemiyorlar ki tedirgin olman gerekmiyor. İlk davaya gider boşanmak istemediğini söylersin, belki boşan diye sana iyi bir teklif yaparlar. Dur bakalım, merak etme korkacak bir şey yok.” dedi Dürdane hanım. Bir tanıdığının avukat olan kızını arayıp Kerime ile görüştürdü. Kız Kerime’nin hikayesini duyunca, “Ben bakarım bu davaya dert etmeyin siz!” deyince Kerime çok sevindi. Bir kaç gün sonra Dürdane hanımın evinde buluştular ve Suphi’yi zorlamaya ve boşanmayı kabul etmek için yüklü bir nafaka istemeye karar verdiler. Kerime bu direnmenin gelip onu bulmalarına ve canını sıkmalarına neden olacağını düşündüğü için korkmuştu yine ama Dürdane hanım ve avukat Aysun’un ısrarları ile razı oldu. Sonuçta o mağdur edilmişti, çocuğu ile ortada kalmıştı. Çocuğunu da elinden alma şansları şimdilik yoktu. Kerime’nin boşanma işleri ile kafası karma karışık olmuşken bu defa da bakımını yaptığı Muradiye hanım fenalaşıp hastaneye kaldırıldı. Kerime bebekle gidip hastaneden refakatçi kalamayacağı için Semanur hanım annesi ile kendisi kaldı. Bir kaç gün sonra ise yaşlı kadın hayata gözlerini yumunca Kerime bir anda işsiz kalıverdi. Dürdane hanım Sibel’i bir tanıdıklarının dikimhanesinde işe sokmuştu, Muradiye hanım vefat edince, Kerime için de bir iş ayarladılar. Zaten ihtiyaç da vardı. Sibel ile birlikte gidip geleceklerdi. Hediye’yi oraya götüremeyeceği içinde Dürdane hanım onlar gelene kadar kıza bakacaktı. Artık memeden de kesildiği için gün içinde annesine ihtiyacı yoktu. Hem Sibel hem de Kerime üç ay deneme süresinden sonra devam ettirilirlerse sigortalı olacaklardı.

“Geleceği de düşünmeniz lazım!” demişti Dürdane hanım, “Sigortanız yatsın ki hem sağlık garantiniz olsun, hem de bir gün emekli olma şansınız!”

Kerime artık herkes gibi işe gideceği ve sigortalı çalışacağı için çok heyecanlanmıştı, hele ki Sibel ile birlikte gidip gelmeleri çok iyi olacaktı. Artık iyice alışmış olsa da yine de tek başına bir yerlere gidip gelmeyi pek sevmiyordu. Sadece Hediye’den ayrılmak zor gelecekti ama onu da Dürdane hanıma bırakacağı için içi rahattı. Dürdane hanım Hediye’ye bakma karşılığında aylık çok cüzi bir rakam istemiş, onu da kiraya eklemişti. Bununla birlikte bir yıl geçmesine rağmen kirayı da artırmamıştı. Suden ile Suat yeterli parayı biriktirmediklerini düşündükleri için bir türlü evlenmiyorlardı nasılsa. Suden daha büyük bir otele iş başvurusunda bulunmuştu, kabul edilirse orada daha yüksek maaşı olacaktı.

Suphi, Kerime’nin bir avukat tutup da nafaka istediğini duyunca şaşırdı kaldı.

“Ne avukatı? Ne nafakası?” dedi avukatına, ne ara gitmiş bir avukat tutacak duruma gelmişti oralarda. Yeni karısı Sema’nın elbette Kerime’den haberi vardı, Necmi ile dedikodusu olduğunu da duymuştu. Reyhan önüne gelene onun ikinci kadın olduğunu söylüyordu bu yüzden. Asıl eş Kerime’ydi. Tabi boşanma davası açıldığından henüz onun haberi olmamıştı. Suphi her işi fısır fısır babası ile hallediyordu, diğerlerine hiç bir şey söylemiyordu.

Sema hamilelik ilerledikçe hem bir an önce resmi nikah istiyor, hem de Suphi’nin eski karısına onca parayı ödemesine karşı çıkıyordu. Avukat Suphi’ye makul bir rakamda anlaşırlarsa uzamadan çözüleceğini söylediği için Suphi kabul etmişti. Sema’nın istediğini yapmak istiyordu tabi ama Kerime’de bir kızları olduğu için mahkeme ondan yana çıkacaktı, ayrıca kızı kanıtlanmamış suçlarla evden atmış ortada bırakmış gibi gözüküyorlardı. Kızın istediğini vermezlerse o da nikahını vermeyecekti.

Avukat Aysun’un ona göre oldukça yüksek olan nafaka miktarına rağmen kimsenin peşine düşmemiş olması içini rahatlatmıştı Kerime’nin. Eğer onların dedikleri gibi hem maaş alıp, hem de kızı için nafaka alırsa ki eğitimi içinde ayrıca para talep ediyordu avukat, hayatı oldukça rahatlardı. Avukat her şeyle ilgilendiği için çoğu zaman unutuyordu bile bu olayı, işten gelip, kızını alıyor hemen eve gidiyor, evdeki işlerini halletmeye çalışıyordu. Dikim atölyesinde işler yoğundu, Sibel ve Kerime hem acemi hem de saf olduklarından onlara fazla yükleniyorlardı. Neyse ki üç ayın sonunda ikisi de sigortalı olarak çalışmaya başlamışlardı. Hediye iki yaşına gelene kadar da çalışmaya devam ettiler, ancak ekonomik sıkıntılar yüzünden atölye kapanınca Kerime yine işsiz kaldı. O yıl nişanlanan Sibel yakında evleneceği için başka işe girmeyecekti. Bu arada Suphi ile olan dava sonuçlanmış, Kerime’ye nafakası bağlanmıştı.

Sema istediği gibi doğumdan önce olmasa da, ikiz çocuklarını doğurduktan üç ay sonra nikahına kavuştu. İki tane oğlan doğurmuştu. İbrahim ile İsmail. Yine ikiz çocuklar gelince Gülsüme hanım çok şaşırmıştı. Kerime ve Reyhan’ın doğumlarını yapan ebe, Sema’nın çocukları doğarken, sürekli Gülsüme hanımın gözünün içine bakmıştı. Onlarla birlikte içeride Sema’nın annesi de olduğundan konuşamamışlardı ama Reyhan’ın bebeğinin öldüğü ve Kemal’i ona verdikleri o geceyi hatırladıkları kesindi.

(devam edecek)

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s