Gülsüme hanım, Reyhan konuştukça şoka giriyordu ama kızı daha fazla delirtmemek için sakin durmaya çalışıyordu. Sonunda bağıran kızı durduramayacağını anlayınca onu kendine çekip sımsıkı sarıldı.
“Tamam haydi şimdi biraz sakinleş, sesin köyden duyulacak biraz daha bağırırsan! Bana güveniyor musun?”
“Güveniyorum, bu evde sizden başka güvendiğim kimse yok!” dedi Reyhan biraz daha sakin bir sesle.
“Tamam şimdi bana biraz zaman ver, bu işin aslı astarı var mı ben araştırayım!” dedi ama içinden “Allah’ım sen bizi koru diye dua ediyordu. Ne Kerime’den, ne oğlundan böyle bir şey asla beklemezdi. Reyhan hamilelik depresyonu yaşıyordu büyük ihtimalle ama kızı sessiz tutmazsa bu söyledikleri etraftan duyulur tüm aileyi rezil rüsva ederdi.
Reyhan bir süre sonra yorgunluktan kollarında uyuyunca, hemen kalkıp çıktı odadan. Kerime kayınvalidesi odaya girdikten sonra işlerine döndüğü için konuşulanları duymamıştı. Gülsüme hanım yan gözle elindeki iş yapan gelinine bakınca “Yok canım Kerime hayatta böyle bir şey yapmaz! Allah’ım sen aklımızı koru!” diyerek hızla Necmi’yi bulmaya çıktı. Çalışanlar onun sinirlenince her zaman yaptığı gibi ahırda olduğunu söylediler Gidip oğlunu buldu. Necmi en sevdiği atın yanına samanların içine oturmuş, kendi kendine mırıldanıyordu. Annesini görünce ayağa kalktı. Otur diye işaret etti Gülsüme hanım kendisi de eteklerini toplayıp çöktü oğlunun yanına.
“Oğlum, karın bir şeyler söylüyor! Tehlikeli şeyler!”
“Saçmalıyor anne ya!” dedi Necmi sinirle.
“Birileri gelip, seninle Kerime’nin evlenmeden önce köydeki çeşmede oynaştığınızı söylemiş!”
“Yuh daha neler? Sadece bir kere konuştuk!”
Gülsüme hanım başını çevirip oğluna baktı şaşkınlıkla, “Ne konuştunuz?”
Necmi’de mezuniyetten önceki gelişinde olanları anlattı annesine.
“Senin gönlün mü vardı yani bu kızda?”
“Beğenmiştim görünce, ben nereden bileyip Suphi’in de o kızı sevdiğini!”
“Kızın sen de gönlü var mıydı?”
“Anne kızın bende gönlü olsa Suphi’ye varır mıydı Allah aşkına? Dünya ahiret kardeşimdir artık o da benim!”
“Varır!” dedi Gülsüme hanım dizine vurarak, “Ailesi verince varır tabi, ağaya gelin olacak!”
“Sen ciddi misin anne ya?” dedi Necmi annesine bakarak şaşkın şaşkın, “Aynı evin içinde yaşıyoruz, zerre kadar ne o kızın, ne benim dönüp birbirimize bakmışlığımız, bu konuyu açmışlığımız yok! Haydi bana güvenmiyorsun, kendi elinle oğluna aldığın gelinine de mi güvenmiyorsun. Sen vakit geçiriyorsun onunla ben değil!”
“Tamam! Tamam! Aklımı bulandırma benim iyice, öyle bir şey demedim ben! Buna bir çare bulmamız lazım!”
“Neye çare bulacaksın?”
“Aynı evde olmaz artık hepiniz!”
“Ne yapacağız ya?”
“Bulacağım ben bir yol!” diyerek kalktı yerinden Gülsüme hanım. Duyduklarından hiç hoşlanmadığı belli oluyordu
“Anne hamilelik Reyhan’a bir haller etti, deli gibi konuşup, davranıyor. Sen de o delinin aklına uymayacaksın inşallah!”
“Bırakayım yedi mahalleye ağlayıp bağırsın mı bunları!”
“Neyi bağıracak ya! Ortada bir şey yok!” dedi sesini kontrol edemeyerek, Gülsüme hanım ters ters bakınca havada öfkeyle savurduğu elini indirip, önüne baktı. Gülsüme hanım tam gidecekken döndü birden, “Karını al bir süre onun ailesinin yanına gidin ikiniz, sen de git! Ben gel diyene kadar da gelmeyin!”
“Babama ne diyeceğiz?”
“Onu bana bırak sen?”
“Peki onlara ne diyeceğiz? Reyhan onlara da anlatacak şimdi bunları!”
“Karını böyle bir şey olmadığına ikna et o zaman! Onu da ben mi yapayım!” dedi Gülsüme hanım sinirle ve dönüp hızlı adımlarla çıktı ahırdan. Necmi sinirle çöktü yine aynı yere ve homurdanmaya devam etti, kayınpederinin evine gidip ne yapacaktı orada onca gün?
Gülsüme hanım yürürken Suphi’yi aradı ve biraz eve uğramasını istedi. Reyhan’ın bağırdıklarını ondan önce başkasından duyarsa zaten kıskanç olan oğlunun da Reyhan gibi kontrolden çıkacağından korkuyordu. Suphi annesinin gün içinde onu tek başına konuşmaya çağırmasından hayırlı bir haber çıkmayacağını tahmin ederek hemen eve geldi. Annesi aradıktan sonra hemen Kerime’yi aramış onun iyi olduğunu anlayınca bir şey belli etmemişti.
“Hayırdır anne ne oldu?” dedi içeri girer girmez, Gülsüme hanım onu yanına oturup, o gelene kadar özenle seçtiği kelimelerle olanı biteni anlattı. Her kelimede Suphi’nin yüzünün nasıl karardığını görebiliyordu.
“Anne senin ağzın ne söylüyor ya!” dedi hışımla ayağa kalkıp, “Kerime ile Necmi nasıl olabilir?”
“Oğlum bir şey olduğu yok zaten, bir kez konuşmuşlar çeşme başında, karına bir şey demeyesin, haberi yok daha!”
“Kerime beni seviyor!”
“Tabi ki seni seviyor, ben kefilim, gelin geldiği günden bu yana her halini gözlüyorum!”
“Benim karıma iftira mı atıyorlar yani? Benim namusuma?”
“Oğlum sakin ol dinle! Reyhan doğru düşünemiyor!”
“Bir doktora götürün o zaman!”
“Götürürüz! Ben şimdi sana söylüyorum ki sonra başkasından duyma bunları!”
“Kimden duyacağım? Daha kim biliyor? Bu ne rezillik?”
“Bağırmaya devam edersen herkes duyacak!” dedi Gülsüme hanım da sinirlerine hakim olamayıp. Annesi bağırınca Suphi sustu hemen.
“Sen şimdi karınla konuş, bunları ister anlat, ister anlatma ama nasılsa onunda kulağına gidecek. Ben mutfağa da söyledim hazırlık yapıyorlar, siz de eşyalarınızı toplayın yayladaki eve gidin. Havalar güzel şimdi. Ben babanla konuşacağım, size bir ev ayarlayalım sonra!”
“Ha bizi kovuyorsun yani şimdi öyle mi?”
“Suphi! Ne yapayım her gün bu kızın, senin bağırışınla mı inlesin bu ev! Madem böyle inanmış, aksine ikna olana kadar uzak duracaksınız?”
“Ya ikna olmazsa ne olacak?”
“Olacak!”
“Niye onlar gitmiyor o zaman?”
“Onlar da gidecekler, Reyhan’ın köyüne?”
“Temelli mi?”
“Hayır! Oğlum Reyhan gözümün önünde dursun ki ne yapıyor, kime ne anlatıyor bileyim, kontrol edeyim! Necmi onunla nasıl baş edecek, bütün gün başında mı otursun?”
Suphi bir şey diyemedi annesine hızlı hızlı nefes alıp veriyor, yumruklarını sıkıyordu.
“Haydi git karınla konuş, toplanın! Kerime’yi incitmeyesin bak bu kızların ikisi de hamile!”
Suphi ağabeyi gibi ellerini sinirle savurarak çıktı odadan. Yarım saat geçmeden onların odalarından yükseliyordu bağrışmalar.
“Sen çeşme başında Necmi ile mi cilveleşiyordun?” demişti karısını kolundan tutup odaya sürükledikten sonra. Kapıyı da arkalarından kilitlemişti. Zavallı Kerime ne olduğunu anlayamadığı için korku ile bakıyordu kocasının yüzüne.
“Cevap ver!”
“Evlenmeden önce bir kez!” der demez suratına tokadı yedi ve savruldu odanın içinde yere düştü.
“Ah!” diyerek karnını tutunca bu sefer Suphi’de korkup, koştu hemen kaldırdı karısını, kucaklayıp yatağa yatırdı.
“Kerime Allah’ını seversen doğruyu söyle, Necmi ile aranızda ne geçti?”
Kerime korkudan titriyordu, “Hiç bir şey!” dedi inleyerek.
“Onu bir daha gördün mü?”
“Hayır vallahi de görmedim! Billahi de görmedim! Anam, babam ölsün ki!”
Suphi bir şey demeden kalktı karısının yanından, “Tamam, eşyaları topla, gidiyoruz bu evden!”
“Nereye?”
“Yayla evine gideceğiz!” dedi ve kapının kilidini açıp vurup çıktı ki tam adını atınca annesi ile yüz yüze geldi. Gülsüme hanım bağırışı duyunca hemen koşup gelmişti. Oğluna ters ters baktıktan sonra kapıyı açıp içeri girdi. Kerime’nin yüzüne oğlunun parmaklarının izi çıkmıştı. Kız yatakta iki büklüm olmuş hüngür hüngür ağlıyordu.
Gülsüme hanım bu sefer gidip onun yanına oturdu, “Haydi kızım kalk da topla eşyalarınızı!” dedi bezgin bir sesle.
“Gülsüme anne ne oluyor?” dedi Kerime korkuyla.
“Birileri Reyhan’a Necmi ile senin çeşme başından beri görüşüp seviştiğinizi söylemiş!”
“Ne?” dedi kız ikinci bir şoka girerek, “Allah’ıma yalan Gülsüme anne! Elini ayağını öpeyim bu nasıl olur?”
“Tamam kızım tamam, artık ok yaydan çıktı, sizin gitmeniz lazım!” dedi Gülsüme hanım, “Keşke bize söyleseydiniz iş işten geçmeden!” dedi kalkarken.
(devam edecek)