Davanın düşmesinin ardından Defne kendi içine dönmüş, alt kattaki evinde daha çok vakit geçirir olmuştu. Çağla onun sıkboğaz etmek istemediğinden üzerine gitmiyordu. Oraya geldiğinden beri, akıl sağlığı raporu almış, istediği gibi kitabını tamamlamış, bastırmış ve beklenmedik bir şekilde olsa da satışını sağlamıştı. Onu davada savunan avukatı ile Mithat’a boşanma davası açmak için başvuruda bulunmuşlardı. Hafızasının geri gelmediği dava sürecinde yeniden belgelenmiş en azından bu bir avantaj sağlayarak onu bir şekilde bu suçlamadan temize çıkarmıştı. Sarsıldığı için mutsuzdu, aklında dolaşan ve hafızası yerine gelene kadar ki bu hiç olmayabilirdi, yanıt bulamayacağı sorular vardı. Yayın evinin veya hayranlarının beklediği gibi gerçek katilleri ortaya çıkaran ikinci bir kehanet niteliğinde kitap yazamazdı ama yeni bir hikaye deneyebilirdi. Bunun içinde önce biraz kafasını toparlaması gerekiyordu.
Mithat’ta rahatlamıştı, artık karısını kontrol etmek zorunda değildi, aslında zamanında fark etse yayınlanmasına asla izin vermeyeceği bir kitap hiç beklemediği bir şekilde üzerindeki bütün yükleri kaldıracak bir olaya nedene olmuştu. Avukat olmasının avantajlarını da kullanarak hem karısının hem de kendisinin tüm suçlamalardan kurtulmasını sağlamıştı. Aslında Defne’nin bunun için ona teşekkür etmesi, hatta o kitapta kazaya yer vererek başlarına bu işi açtığı için özür dilemesi gerekirdi. Yıllardır onları korumaya çalıştığı şeyi bir anda hayatlarına çekmişti. Eğer dava bu şekilde sonuçlanmamış olsa şimdi ikisinin de hayatları mahvolmuş olacaktı. Boşanma kağıtları gelince hiç itiraz etmedi. Anlaşmalı boşanmayı kabul ediyordu. Kavgasını yapacakları hiç bir şey kalmamıştı. Artık onu koruması de gerekmiyordu. Süreç devam ederken zaten bir kaç kişi ile görüşmeye başlamıştı. Uzun soluklu bir ilişki istemiyordu artık. Bekar ve ünlü bir avukat olmanın avantajlarından faydalanmak istiyordu.
Korhan Kaplan’ın ise durumu eskisinden daha da kötüydü. Eline bir fırsat geçmiş, kardeşinin katillerine hak ettikleri cezayı vermeye çok yaklaşmışken bir anda her şey sona ermiş, yine başa dönmüştü ama artık katillerin kim olduğunu biliyordu. Mahkemedeki tüm o ifadelerden kadının değil ama kocasının kardeşini öldüren o arabayı kullanan kişi olduğundan adı kadar emindi.
Davanın sonuçlanmasından tam yedi ay sonra Mithat bir akşam eve dönerken, sokağında hızla giden bir arabanın çarpması sonucu önce altı hafta komada yattı ve ardından hayatını kaybetti. Sokaktaki kameraların hiç birisi ona çarpan arabayı ve sürücüyü tespit edememişti. Yakında sonuçlanamadan kapanan davanın davacısı polisinde aklına geldiği için ilk önce Korhan Kaplan zanlı olarak düşülmüş ancak adam o akşam şehirde bile olmadığını ispat edince Mithat’ın kazası da faili meçhul olaylar arasında yerini aldı. Defne onun başına gelenleri Ertuğrul’da duyunca şoka girdi.
“Bu nasıl bir şey böyle, o kadının ağabeyi? O mu yapmış?” dedi o da hemen. Aslında hepsinin aklına ilk gelen şey katilleri yakalatamadığı için hırs yapan adamın Mithat’tan böyle bir intikam almak istemiş olduğuydu. Ancak bu düşüncenin bir adım ötesi sıranın Defne’ye gelmiş olabileceği olduğu için Çağla onların bu teoriyi kafalarında güçlendirmemeleri gerektiğini söyledi. Adamın kısa bir süre sonra o sırada şehirde olmadığını ispatlaması ile de Çağla haklı çıktı. Mithat’a çarpan aracın sürücüsü o adam değildi, peki kimdi?
“Bu kaza ilahi bir adalet mi yani şimdi?” diyordu Defne, her şeyden tam kurtulduk dedikleri anda sürekli bir şeyler oluyor ve Defne’nin bunalımları geri geliyordu. Artık Ertuğrul’da bundan yorulmaya başlamıştı. Karısı başından beri ablasının başına gelip duran bu garip ve sarsıcı olaylar zincirinin bir parçası olmak zorunda kalmıştı Elbette tüm bu yaşanılanlar onların aile hayatına da yansıyordu. Defne’de eniştesinin rahatsızlıklarının farkına varmıştı ve haklı da buluyordu onu. Kitap satıyor olsa bile henüz geçimini sağlayacak kadar bir gelir getirmiyordu. İkinci kitabını yazmak için henüz kafasını da toparlayamadığı için yayın evi ona baskı yapıyordu. Muğla’da olduğu gibi yine bir emlakçının yanında çalışmaya başlamıştı. Kendine yaşayacak başka bir yer bulup Çağla’ların evinden çıkarsa herkes için daha iyi olacağını düşünüyordu. Çağla kabul etmese de, eniştesi haklıydı. Onların artık Defne için bir şey yapmamaları gerekiyordu. Defne’nin de kendi başına bir hayat kurması elbette. Mithat’ın ölümünden çok etkilenmiş ve sarsılmıştı ama hayatına devam etmek zorundaydı. Ne kadar takmıyorum dese de aslında karşından karşıya geçerken bir arabanın gelip ona çarpacağına dair de bir fobi geliştirmeye başladığının farkındaydı.
Tüm bu karmaşa ve çıkış yolu arayışının içinde onu kurtaracak bir haber geldi. Olayı basın aracılığı ile takip eden ve hatırı sayılır filmlere imza atmış bir senarist bu hikayeyi yazmak istiyordu. Kitaptaki hikaye de dahil, Defne’nin kriz geçirdiği günden sonra yaşanılan her şeye filmde yer verecekti. Bu çok etkileyici ve heyecan verici bir hikayeydi. Mithat’ın başına gelenler de filme dahil olacaktı. Henüz sonunu nasıl bağlayacağına karar verememişti ama iş bu noktada gerçek hikayeden uzaklaşacak ve farklı bir yöne gidecekti. Tabi bu hikayenin diğer kahramanı olan Korhan Kaplan’dan da izin alacaklardı. Onun kabul etmeme olasılığına karşı Merve Kaplan’ın ölümü ile ilgili kısmı başka bir cinayet olayı ile pekâlâ değiştirebilirlerdi. Bunun için de Defne’ye epeyce yüklü bir para teklif ediyordu. Çok uzun yıllar çalışmadan yaşayabileceği kadar çok hem de!
“Bu harika bir haber!” demişti Çağla, “Biliyordum, bir gün başaracağını biliyordum!”
Defne yine avukatın yardımı ile senarist ile sözleşmeyi imzaladı. Paranın bir kısmını önden alacak, kalanını da üç eşit parçada bir yıl içinde alacaktı. Senarist bu bir yıl içinde senaryoyu tamamlayıp, film projesi haline gelmesini sağlayacak, zaten basından takip edip, projeye başından dahil olmaya karar veren bir yönetmen aracılığı ile de film kısa zamanda çekimlerine başlayacaktı. Senaryonun taslağı hazırlandıktan sonra bu bir film değil, dizi olarak da düşünülebilirdi. Zaten televizyonlarda gerçek hayatlardan esinlenen bir çok dizi ve film yayınlanıyordu, halkın da yakından takip ettiği bu hikayenin de büyük ilgi göreceği açıktı.
“Teyze sence seni kim oynayacak?” diyordu Ayşegül şimdiden. Defne ile Çağla’da bunun üzerine epeyce kafa yormuşlar, hatta bir kaç isim belirlemişlerdi. Mithat’ı oynayacak, Çağla’yı oynayacak, hatta Ayşegül, Ayşen ve Ertuğrul’u oynayacak kişileri bile seçmişler ve bunu yaparken de gerçekten uzun zamandır olmadığı kadar çok eğlenmiş ve gülmüşlerdi hep beraber. Defne kız kardeşinden uzak kalmak istemediği için yine Kocaeli’nde ancak başka bir semtte oturmaya karar vermişti, böylece onların hayatından uzak durması gerektiğinde işe yarayacak bir mesafeye sahip olacaklar ama istediklerinde de kolayca görüşebileceklerdi. Senaristten gelen para ile kendine iki oda bir salon bir daire satın aldı ve mümkün olan en az eşya ile döşedi. Odalardan birini yatak odası, diğerini ise çalışma odası olarak kullanacaktı. Artık kendi bilgisayarı olduğundan Ayşegül’ün bilgisayarını da geri verdi. Bu senaryo olayıyla keyifleri yeniden yerine geldiği için kafasını artık daha az karışık hissediyordu ve ikinci kitabı için de bir kurgu yavaş yavaş kafasında şekilleniyordu.
“Sen kurguyu tamamladıktan sonra bu defa bununla ilgili gerçek bir haber var mı diye araştıralım sonra yaz!” diyordu Çağla ve artık olan biten her şeye yeniden gülebildikleri için mutluydu.
(devam edecek)