Günlük – Bölüm 5

Defne aklından hikayesini tekrar ederek günlük işler yaparken, Mithat’ta karısının ertesi sabah onu terk edeceği içine doğmuş gibi geldi erkenden.

“Bu gün evde çalışacağım!” dedi girer girmez, “Yemek var mı?”

“Var, hazırlayayım!”

“Çok açım, öğlen de mahkemem vardı yiyemedim! Ne var?”

“Tavuk ve pilav, yanına salata yapayım mı?”

“Tamam!” diyerek duşa girdi Mithat. Defne olabildiğinde olağan davranmaya çalışıyordu. Çağla haklıydı şimdi ona olanları görüp, yarın gideceğini söylese kim bilir nasıl bir tepki verirdi. Bunların hiç birini yaşamaya gerek yoktu, sessizce çekip gitmek en güzeliydi. Mutfağa girip hiç bir şey olmamış gibi masayı kurdu ve güzel bir salata yaptı. Kendisi de oturup kocası ile birlikte yiyecekti.

Mithat duşunu alıp, pijamalarını giyip doğruca masaya oturdu. Defne yemekleri tabaklara bölerken, “Bu gün gördün mü yayınevi olan müvekkilini?” diye sordu.

Masadaki ekmekten koparıp bir parça ağzına atan Mithat olanca rahatlığıyla cevapladı karısını, “Evet, iyi ki sordun. Az kalsın unutuyordum! Verdim tabi, okuyup en kısa zamanda haber vereceğini söyledi.”

“Okur değil mi, kaldırıp atmaz!” dedi Defne sesine bir ima vermemeye çalışarak, geçip kocasının karşısına oturdu.

“Hayır, iyi bir adam! yeni yazarlara şans vereceğini söylemişti. Okur muhakkak! Sonuçta bana muhtaç!” diyerek alaycı bir kahkaha attı.

Defne yüzündeki sakin ifadeyi korumakta zorlanıyordu. Onun bu kadar rahat yalan söyleyebiliyor olmasına inanamıyordu. Bu güne kadar daha kim bilir hangi konularda onu böyle kandırmıştı.

“Dolapta meyve suyu var mı?” diye sordu Mithat karısının aklından geçenlerden habersiz.

“Hayır almayı unutmuşum!”

“Şaşırdık mı!?”

“Yarın alırım” dedi yine hiç istifini bozmadan. Bunların hepsi yarından sonra bitecekti. Bir an için içinden yükselen öfkeye yenik düşüp elindeki çatalı onun masadaki eline sapladığını hayal etti, “O hayır!” dedi sonra kendi kendine, “Ben onun sandığı gibi hasta ruhlu değilim! Asıl hasta olan o!”

Mithat her zaman ki gibi masadakileri öylece bırakıp kalktı, “Çayı demle bari! Unutma!” dedi içeri geçerken. Defne henüz bitirmediği tabağını yemeğe devam etti. İçindeki öfke giderek yükseliyordu ama sabaha kadar bunu bastırmak zorundaydı. Onu bastırmak için yeniden hikayesini düşünmeye başladı. Onun daha bu sabah kaldırıp çöpe attığı, üzerine de hiç bir şey olmamış gibi yalanlar attığı hikayesi. Sonra ne diyecekti acaba? Yani bir süre sonra karşısına çıkıp “Yayıncı arkadaşım hikayeni hiç beğenmemiş! Berbat olduğunu düşünüyor! ‘Mümkünse bir daha eline kalem almasın!’ dedi.” diyeceğine adı kadar emindi. Onun aşağılayıcı cümleleri, tavırlarını artık ezberlemişti, öyle ezberlemişti ki o olmadan kendi kendine onları tekrarlayarak aşağılayabilirdi. Sinirle kalkıp, tabağını lavabonun içine koydu. Sonra süngeri alıp, onu sanki kazıyacakmış gibi temizlemeye başladı.

“Sakin ol! Sakin ol!” diye mırıldandı kendi kendine! Bunca zaman durdun, bu geceyi mi buldun patlayacak!” derin derin nefesler aldı, bu biraz iyi geldi. Çayın suyunu koyup, kocasına şekersiz bir kahve yaptı. Mithat çalışma odasına geçmiş çalışmaya başlamıştı, kapıyı tıklayarak içeri girdi, kahveyi tam masaya bırakacağı sırada “Ben çok içtim bugün! Çay yap demedim mi?” diye sordu.

“Kaynamadı!”

“Olunca onu getirirsin, kahveyi sen iç!”

Defne kahveyle çıkıp kapıyı kapadı. Aslında tam da şimdi içeceği çayın içine bir ilaç atarak ondan sonsuza kadar kurtulabilirdi. Elbette aklından geçirdiği şeyleri yapacak değildi, ertesi gün biteceğini bilen zihni, sabırsızlığından ona oyunlar ediyordu sürekli. Daha fazla gerilip, kendini riske atmamak için çayı bir termosa boşalttı, götürüp bardağı ile birlikte kocasına verdi ve yatak odasına gidip yattı. Mithat o odaya kapandıktan sonra onun ne yaptığını umursamazdı bile. Valizin yatağın altında olduğunu düşünüp gülümsedi ve ertesi güne dair planlarını yapmaya başladı. Mithat gece yarısından çok sonra yatağa geldiğinde o hâlâ uyuyamamıştı ama belli etmedi. Yatak odasına gelir gelmez Çağla’ya “Bir aksilik olmazsa yarın geliyorum!” diye mesaj atmayı ihmal etmemişti. Sabaha karşı ancak uykuya dalabildi ve Mithat’ın gardırobun kapısını sert kapatması yüzünden çıkan sesle sıçradı.

“Bu hafta her gün mahkemem var! Gömleklerimi ütüle!” dedi karısının uyandığını görünce.

“Tamam!” dedi Defne uyku sersemi. Onun her dediğine “Tamam” demek alışkanlıktı onun için. Yataktan kalkıp saate baktı. Gidip mutfağa kahvaltı hazırlamaya başladı. Mithat çamaşırlarını alıp duşa girmişti. Görünüşe göre erken çıkacaktı. Böylece Defne’nin de onunla emlakçıya gidip geri dönmesine gerek yoktu. O çıktıktan sonra rahat rahat giyinip çıkabilirdi. Mithat tahmin ettiği gibi duştan sonra hızlıca kahvaltısını edip çıktı.

O çıkar çıkmaz, derin bir “Oh!” çekti Defne, Nurten’e bu gün de gelemeyeceğine dair bir mesaj yazdı. Bunun etik olmadığını biliyordu ama başka çaresi yoktu.

Nurten o sırada kocasına, “Bu kız iyi değil!” diyordu, mesajı okumuş, onun ruh halinin iyi olmadığı için gelmediğine karar vermişti.

“Yazık!” dedi İhsan, “Gelmemesi bizim için daha iyi, bırak toparlansın!”

“Ya daha kötü olursa?”

“Bunu o zaman düşünürüz!” dedi İhsan, karısının endişelerini paylaşıyordu ama durup dururken onu işten çıkaracak değillerdi. En azından şimdilik bunun gerektiğinden emin değillerdi.

Onlar Defne’nin zaten bir daha gelmeyeceğinden habersiz, kendi kaygıları ile mücadele ederken, Defne neden yaptığını bilmese de kahvaltı masasını toplamış, bulaşıkları kaldırmış ancak ondan sonra duşa girip hazırlanmıştı. Evden almak istediği bir şey kalmış mı diye son bir kez turladıktan sonra valizini yatağın altından çıkarıp kapıdan çıktı.

“İşte gidiyorum!” dedi kendi kendine, içinde yine bir heyecan ve sevinç dalgası vardı. Valizle mahallede yürüyüp, dikkat çekmemek için kapıya bir taksi çağırmıştı. Hemen binip, otogara gitmek istediğini söyledi. Evden uzaklaştıkça içinde bir boşluk oluşacağına, mutluluk duygusunun artıyor olmasına sevindi. Pişman olacağını hiç düşünmemişti ama yine de insan ilk kez yapacağı bir şeyin ne hissettireceğini önceden kestiremiyordu.

Otogara gelir gelmez, Kocaeli’ne giden otobüs firmalarından birinin yazıhanesine girdi. Çağla bu firmadan bilet almasını tembihlemişti. Her şeyi düşünüyordu sağ olsun, yoksa bu panikle Defne ne yapacağını şaşırır kalırdı. Bileti aldıktan sonra onu aradı.

“Aldım, tamam! Geliyorum!”

“Seninle gurur duyuyorum kardeşim. Dün aşağıyı temizledim. Sen de gelince biraz toparlarsın. İnanamıyorum artık hep birlikte olacağız!”

“Evet!” dedi Defne, “Ben de inanamıyorum! İnince ararım!”

“Tamam sana nasıl geleceğini tarif ederim”

Telefonu kapatıp yazıhanenin önündeki banka oturdu. Mithat akşam eve geldiğinde kimseyi bulamayınca bakalım ne yapacaktı. Yatağın üzerine Çağla’nın tembih ettiği gibi bir not bırakmıştı. Aksi takdirde karımın akıl sağlığı yerinde değil, evden kaçıp gitmiş diye ortalığı ayağa kaldırırdı. Krizin üzerine bir de bu duyulursa zaten artık herkes deli olduğuna inanırdı. O yüzden ona artık onunla yaşamak istemediğini belirten kısa bir not yazıp yatağın üzerine bıraktı. Hiç bir şeyi beceremeyen karısı tarafından terk edilmek bakalım Mithat’a nasıl hissettirecekti?

Otobüs valizleri almak için hazırlanınca, kalkıp, valizini verdi ve sonra içeri girip oturdu. Yaklaşık on saatlik bir yolculuk yapacaktı. Yolda sıkılırsa okumak için bir kitap almıştı evden. Uzun zamandır okumak isteyip okuyamadığı bir kitap. Çantasından onu çıkarıp kapağına baktı, bir gün kendi kitabı da olacaktı böyle ve belki onun gibi biri yol arkadaşlığı etmesi için alacaktı kitabını. Böyle düşününce kitabı geri çantasına koyup, not defterini çıkardı. On saat boyunca hikayesi hakkında düşünüp notlar alabilirdi. Otobüs hareket ettiğinde not defterinin ilk sayfasını yarılamıştı bile.

(devam edecek)

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s