Günlük – Bölüm 4

Öğlen olduğunda alışveriş yapması gerektiğini söyleyip, çıktı dükkandan. Nurten’in kocasıyla fısıldaşıp, onu takip etmeye başlaması canını sıkmıştı ama şimdi düşünmesi gereken şey defterdi. Hızlı adımlarla çöpün yanına yürüdü, etrafını kontrol edip başını çöpün içine doğru eğdiğinde o iğrenç kokudan neredeyse bayılacaktı ama maalesef çöpün dibine yapışmış bir kaç sebze artığı ve kağıt parçalarından başka bir şey yoktu.

“Nasıl?” dedi şaşkınlıkla, göremediğini düşünüp bir daha baktı. O sırada yemek için dışarı çıkmaya karar veren emlakçı karı kocanın uzaktan onu gördüklerini fark etti ve tuhaf bir şekilde gülümseyerek el salladı ve hızla oradan uzaklaştı. Çöp kamyonu mu gelmişti o içerideyken, günün ortasında mı?

Kocası yüzünden yaşadığı hayal kırıklığı, aylardır umut besleyerek yazdığı ve ona göre artık iyi olduğunun en büyük ispatı olan defterini kaybetmenin şoku yüzünden bayılacak gibi hissediyordu. Bu ruh haliyle emlakçıya geri dönerse yeniden ondan korkmaya başlayacakları açıktı. Derin derin nefesler alarak yakındaki bir parka gidip oturdu ve Çağla’yı aradı.

“Neden ona verdin ki?” dedi Çağla çaresizlik içinde.

“Birden bire öyle söyleyince artık bana inanıyor sandım!” diye yanıtladı Defne umutusuz bir ses tonuyla ama artık Çağla’nın başından beri ne kadar haklı olduğunu anlamıştı, “Benim için hâlâ bir yeriniz var mı?”

“Kardeşim! Nihayet! Elbette var, ne zaman geleceksin?”

“Bir kaç güne kadar gelirim sanırım haber veririm!”

“Ona gördüğünü söyleyecek misin?”

“Söylemeli miyim?”

“Hayır!” dedi endişeyle Çağla, “Hayır! Kesinlikle ve kesinlikle söyleme, o artık senin sevdiğin adam değil! Buraya geldiğinde her şeyi konuşuruz.”

“Peşime düşmeyecek mi sence?”

“Mahkeme celbini alınca her şeyi anlar merak etme!”

“Tamam!”

“Haydi artık üzülme, bak bu olay olmasa onunla yaşamaya devam edecektin. Yakında kurtulacaksın!”

“Evet ama defterim ve yazdıklarım kayboldu! O hikaye benim umudumdu”

“Defne! O hikayeyi sen yazdın, zaten bir taslaktı ve düzeltmen gerekecekti biliyorsun. Bir kez daha yazarsın, bu defa inan çok daha güzel olur!”

“Bir kez daha mı?” dedi Defne çaresizce.

“Evet bir kez daha ama bu defa elinle değil, bilgisayarla! Böylece hem yedekleyebilirsin, hem de birine vereceğin zaman ondan ayrılman gerekmez!”

“Haklısın!”

“Gelince Ayşegül’ün diz üstü bilgisayarını sana veririz akşamları, zaten iki kardeş onun için kavga edip duruyorlar. Benim de işime gelir!”

“Sen olmasan ben ne yapardım!” diye iç çekti Defne.

“Sen olmasan ben ne yapardım? Haydi üzülme artık, toparlan, Mithat’a sakın bir şey belli etme, evden ayrılacağını da söyleme!”

“Tamam! Hoşça kal!”

Çağla ile konuşmak ona her zaman ki gibi iyi gelmiş olsa da işe dönecek kadar toparlanmamıştı henüz. Nurten’in bakışları gözünün önüne gelince telefon edip öğleden sonra gelemeyeceğini söylemeye karar verdi. Zaten bundan sonra da orada çalışmayacaktı ama şimdi bunu onlara da söyleyemezdi. Gittikten sonra arar haber verirdi. Her ne kadar bu gün onun hasta olduğuna ikna olmuş gözükseler de, onlar iyi insanlardı. O işi vererek onun hayatına büyük katkı sağlamışlardı. Tahmin bile edemeyecekleri kadar çok hem de!

“Defne! Seni merak ediyoruz! İyi misin? Neredesin?” dedi Nurten’in endişeli sesi aradığında.

“Çok iyiyim merak etme! Sabah için üzgünüm, çok sevdiğim bir arkadaşımın hasta olduğu haberini almıştım. Şimdi onunlayım ve sandığımdan çok daha iyi!”

“Ah! Nasıl rahatladım bilemezsin!”

“Sakıncası yoksa bu gün öğleden sonrayı onunla geçirmek istiyorum!”

“Tabi! Tabi ki arkadaşına destek ol sen! Bu gün fazla bir şey yok zaten, biz hallederiz!”

“Tamam, teşekkür ederim!” diyerek kapattı telefonu Çağla, kapatırken Nurten’in sesindeki normale dönüş onun da içini rahatlatmıştı. İnsanların onun hasta olduğunu düşünmesi gerilmesine neden oluyordu.

Mithat bunu neden yapıyordu? Birbirlerini severek evlenmişlerdi. Onun başına gelenler kocasının başına gelse, ona yardımcı olmak için elinden geleni yapardı. Oysa bu talihsiz kriz olduğundan beri Mithat bambaşka bir insana dönüşmüştü. Hiç mi tanımamıştı kocasını iki yıl boyunca, evlenmeden önce bir yıl da flört etmişlerdi. Üç yıl boyunca tanıdığı Mithat nereye gitmişti böyle?

“Ya çocuğunuz olsaydı?” demişti Çağla, “O zaman ne olacaktı söylesene?”

“Muhtemelen bana çekmesinden korktuğu için bir çocuk istemiyor artık!” diye yanıtlamıştı Defne’de gözleri dolarak.

Kız kardeşi hep kendinde suç bulduğu için bir güzel azarlamıştı onu her zaman yaptığı gibi. Mithat bunu yapıyordu sürekli, Defne’ye değersiz ve suçlu hissettirtiyor, buna rağmen onunla hâlâ evli olması, maddi anlamda ona bakıyor olmasını bir nimet gibi sunuyordu. Bunun karşılığında da Defne onun hizmetçiliğini yapmalıydı tabi, bütün davranış ve sözlerine de katlanmalıydı.

“Sen sahipsiz değilsin!” dedi zihninden Çağla’nın sesi. Kız kardeşi çok akıllı ve güçlü bir kadındı. Tüm bu olanlar onun başına gelmiş olsa çoktan Mithat’ı boşamış, hayatını da yoluna koymuştu. O olmasa ne yapardı bilmiyordu. Onun akıl sesi, iç sesiydi Çağla. Her telefonda onun sorunlarını konuşuyorlardı. Bunca zamandır bir kez olsun kendi sorunlarından bahsetmemişti. İki kızı vardı, kocası öğretmendi, dar gelirliydiler. Kim bilir ne zorluklar yaşıyordu ama kardeşinin dertlerine derman olma çabası yüzünden kendininkilerden bahsedemiyordu bile. Oraya gidince Defne’de ona elinden gelen yardımı yapacaktı.

Evden çıkıp gitme fikri birden paniğe kapılmasına neden oldu. Sonra bu korkuyu içine Mithat’ın işlediğini düşünüp, hemen kovaladı endişelerini. Kendi parası vardı. Evden alabileceği çok bir şey yoktu, bir valiz ile çıkıp gidecekti. Yürüyüş onu biraz daha rahatlatınca, Mithat gelmeden götüreceklerini planlamak için eve döndü. Korku ve panik yerini garip bir heyecana bırakmıştı.

Evet Çağla haklıydı, hikaye onun aklındaydı, yazdıklarını dönüp okumamıştı bile, belki okuyabilse ne hatalar bulacaktı. Bu kopyayı yazarken zihninde daha da oturmuştu aslında her şey, gider gitmez onu yeniden yazmaya başlayacak, bu defa bitirdikten sonra çalışacaktı. O zamana kadar Çağla’ya ev işlerinde yardım edip, kardeşini rahat ettirmek istiyordu. Yeğenleri ile de yakın olacaktı. Onları büyürken izleme şansı hiç olmamıştı. Kız kardeşi erken evlenmişti, üniversiteyi kazanamayınca arkadaş ortamında tanıdığı kocasına hayır dememiş, evlenir evlenmez de çocuk sahibi olmuştu. Oysa Defne üniversite okumuş, arkadaşları ve kocası ile gezip tozmuş, ona göre çok daha rahat bir hayat yaşamıştı. Yine de kız kardeşi ondan akıllı ve güçlü çıkmış, bu rahatlığın içinde sinir krizi geçiren de Defne olmuştu. Gidince onu sımsıkı kucaklayacaktı. Ona annelik ediyordu uzun zamandır. Şimdi hemen okuyamasa da hikayeyi belki ona anlatırdı da! sonra yazdıklarını okurken sıkılırdı ama hiç bilmeden okumalıydı ki bir okuyucunun ne hissettiğini ve düşündüğünü Defne’ye söyleyebilsin. Büyük boy valizin içine gardırobundan seçtiklerini yerleştirirken artık neşesi yerine gelmişti. Artık elinde bir kopyası olmadığı için hikayesini unutmamak için baştan sona kendi kendine tekrar etmeye başladı. Bilgisayarın başına geçer geçmez aklında oturttuğu tam hikayeyi hızla yazacaktı. Valizi hazırladıktan sonra Mithat’ın gelince görmemesi için boş valizin durduğu yere, yatak bazasının altına sakladı. Sabah Mithat gittikten sonra buradan alıp, çıkıp gidecekti. Eğer geçe kalırsa onunla emlakçıya kadar gidip, oradan geri dönerim diye planlıyordu.

(devam edecek)

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s