“Doktorunla konuştum, tarih belli oldu!” dedi Naime hanım annesini görünce, “Hem onu haber vereyim hem de bu iki kardeşle tanışayım diye geldim! Merhaba sen Hüseyin olmalısın?” dedi annesinin elini tutmuş gelen zayıf ve solgun yüzlü çocuğa.
Hüseyin başını salladı ve Şadiye hanımı oturttuktan sonra ablasının yanına sokuldu hemen.
“Naime teyze, Şadiye teyzenin kızı!” dedi Ayşe kardeşine dönüp
“Ameliyat mı olacak Şadiye teyze? O da benim gibi hasta değil mi?”
“Evet ameliyat olmamak için direniyordu ama nihayet kabul etti!” dedi Naime hanım gülerek, “Aslında senin sayende!”
“Naime!” dedi Şadiye hanım ters ters, “Ne zamanmış peki?”
“Bir hafta sonra!”
“O kadar yakın mı? Daha ileri bir tarihe alsaydınız keşke!”
“Anne zaten aylardır oyalanıyorsun?”
“Ben de ameliyat olacak mıyım abla?” diye sordu Hüseyin merakla ablasına.
“Hayır canım sen olmayacaksın!”
“Bu yaşlılar için bir ameliyat küçük adam, sen güzel yiyip, güzel oynayıp daha iyi olacaksın, maalesef bana bunlar yetmiyor!”
Hüseyin anlamasa da hüzünlü bir sessizlik oldu. Ayşe’de Şadiye hanımın ameliyat olması gerektiğini duyunca üzülmüştü, demek ki onun da ciddi bir rahatsızlığı vardı. Bir hafta sonra ameliyat olacağına göre onlar da eve dönerlerdi muhtemelen.
Akşama da Cüneyt çıkıp gelince Hüseyin iyice keyiflendi. Şadiye hanım da uzun zamandır torununu bu kadar sık görmediği için mutlu olmuştu. Ayşe ve Hüseyin sayesinde daha çok bir araya gelmeye başlamışlardı. Ayşe’de bir süredir kardeşi ile sessiz sessiz evde oturmaya alıştığı için buradaki kalabalık onu da keyiflendirmişti. Melike hanım da gerçekten çok lezzetli yemekler yapıyordu. Kudret bey gelip onu alana kadar aileden biri gibi sürekli onlarla birlikteydi. Gerçekten iyi insanlara denk geldiklerini anlıyordu. Şadiye hanım, kızı ile torunu gittikten ve Hüseyin uyuduktan sonra Ayşe’ye, Kudret ile nasıl onun peşine düştüklerini anlattı gülerek.
“Yani siz benim! Oh olamaz!” dedi Ayşe.
“İşte hiç bir şey göründüğü gibi değildir diye boşa demiyorlar. Kudret tam sen onları söylerken içeri girince bana da böyle anlattı. Ben de torunumun çocuğuna sahip çıkmaya geldim güya!”
Ayşe’de neden birden bire Cüneyt ile öyle konuşmak zorunda kaldığını anlatınca ikisi de uyumadan önce epeyce güldüler.
“Biliyor musun, uzun süredir geçirdiğim en güzeldi gündü bu, kırmayıp geldiğiniz için teşekkür ederim!” dedi Şadiye hanım yatmadan önce.
“Benimde öyleydi, ben size teşekkür ederim. Sizin sayenizde yaşandı bu gün!”
“Tanışmak kısmette varmış demek, iyi ki torunum o gün, o köfteciye girmiş! Haydi iyi geceler!”
Ayşe biraz hafiflemiş olarak girdi odaya, Hüseyin mışıl mışıl uyuyordu. Eğilip onu alnından öptü ve yorganını düzeltti. Sonra kendi yatağına uzandı ve kardeşinin nefeslerini dinlemeye başladı. Onunla yaşayacakları daha kaç günleri kalmıştı acaba, doktorun verdiği zamanın üzerinden neredeyse beş ay geçmişti. Hüseyin gülüp oynasa da aslında dermanı iyice eksilmişti. Bu insanların ona sağladığı iştah açıcı lezzetler ve güler yüzle biraz iyi gibi duruyordu ama Ayşe artık zamanın daraldığının farkındaydı. Göz yaşları yastığa düşmeye başlayınca, Hüseyin uyanır da onu görürse diye yüzünü duvara döndü.
“Allahım ne olur sen bize bir mucize ver! Bu iyi insanlarla karşılaştırdığın için sana şükürler ediyorum ama ne olur onun yaşaması için de bize yardım et. Ne olur?”
Artık Melike kocasına anlatıyordu olanı biteni, Şadiye hanım neredeyse bütün vaktini Hüseyin ile geçiriyordu. Odası çocuk odasına dönmüştü. Oyuncaklar, kağıt ve kalemler, oyun konsolu. Hüseyin uyanır uyanmaz onun yanına gidiyor, belki de hiç sahip olmadığı büyükanneye sahip olmanın keyfini çıkarıyordu. Ablasından başka onu böyle sevip ilgilenen olmadığı için Şadiye hanımın ona verdiği sevgi ve ilgiye çok mutlu oluyordu. Ayşe’de biraz onlarla vakit geçiriyor, biraz Melike hanıma yardım ediyordu. Melike hanım ona aylardır onu nasıl ameliyata ikna etmeye çalıştıklarını ve hastalığını anlatmıştı. Onların gelmesi karşılığında bu ameliyatı olmayı kabul etmişi ama zaten kızı ve torunu da kendisi gibi iyi insanlar olduklarından o ameliyat olmasa da Hüseyin ve Ayşe’ye sahip çıkarlardı.
“Biz eve döneriz o zaman!” demişti Ayşe.
“Hayır delirdin mi? Şadiye hanım sizi hayatta bırakmaz! Eve geldiğinde burada olmazsanız hepimizi sopaya dizer yemin ederim! O evde, şey yani sizin evinizde hayatın zor olduğunu söylemişti, asla izin vermez dönmenize. Şey olana kadar yani.”
“Anladım” dedi Ayşe ikisi de o cümleyi kurmak istemiyorlardı.
Naime hanım ve Cüneyt’te Ayşe ve Hüseyin hayatına girdikten sonra Şadiye hanımın ne kadar mutlu olduğunu fark etmişlerdi. Çocuk gerçekten çok sevimli ve iyi bir çocuktu, ona baktıkça hayatın neden bu kadar acımasız olduğunu düşünmeden edemiyorlardı. Ablası da çok iyi bir kızdı, ailelerini kaybetme trajedilerinin ardından bu kadar iyi iki çocuğun bir başka trajedinin içine düşmüş olması gerçekten çok acıydı. Naime hanım da sevmişti onları. Annesinin nihayet ameliyatı kabul etmiş olmasına da çok sevinmişti.
Cüneyt ofiste çalışırken onları düşünürken buluyordu kendini. Hüseyin ile vakit geçirmek, o çocuk için bir şeyler yapabildiğini hissetmek, Ayşe ile sohbet etmek gerçekten ona da iyi gelmişti. Etrafında iyi insanlar olmadığından değildi ama o ikisinde diğerlerinde olmayan başka bir saflık vardı sanki. Yokluğun ve acının içinde bir masaldan çıkmış kadar masumdu ikisi de. Anneannesiyle de çıkar için değil, gerçekten onu sevdikleri için vakit geçiriyorlardı. Bunu yüzlerinde görebiliyordu.
Bir hafta çabucak geçip nihayet hastaneye gidilecek gün geldi çattı. Ameliyat sabah erkenden yapılacağından Şadiye hanım bir gün önceden yatacaktı. Ayşe o hastanedeyken evlerine dönmeyi teklif etmiş ama Melike’nin söylediği gibi Şadiye hanımın öfkesi ile karşılaşmıştı. O evden çıkmak yoktu, geldiğine onları görmek istiyordu. Hastaneye gitmeden önce hepsi birlikte son bir oyun oynadılar ve sarıldılar.
“Güzel çocuklar, hayatıma girdiğiniz için teşekkür ederim” dedi Şadiye hanım sevgiyle, “Naime bu çocuklara iyi bak tamam mı ben yokken!”
“Anne en çok bir hafta kalacaksın hastanede zaten! Melike onlara gözü gibi bakar sen merak etme!”
“Cüneyt sen de ben yokken gelip Hüseyin ile oyna tamam mı?”
“Tamam anneanne merak etme gelir oynarım! Onu yeneceğim!” dedi Hüseyin’e sarılıp.
Hüseyin de ona sarıldı hemen. Ayşe’nin gözleri doldu yine, kardeşinin sevgi dolu yüreğine. Sonunda Kudret Şadiye hanım ve Naime hanımı hastaneye götürdü. Plana göre Hüseyin endişelenmesin diye Cüneyt onlarla kaldı ve çıkıp Şadiye hanımın odasında oyun oynadılar bütün akşam. Ayşe’de onları izledi. Şadiye hanım olmayınca odayı bir hüzün kaplamıştı sanki. Cüneyt arada bir ona baktığında yüzündeki hüznü görebiliyordu. Hüseyin nihayet Cüneyt ağabeyinin kollarında uyuduğunda onu yatağına yatırdılar.
“Anneannem güçlü bir kadındır merak etme!” dedi Cüneyt fısıldayarak.
“Biliyorum” dedi Ayşe, “Teşekkür ederim. Hüseyin için yaptıklarınıza da çok teşekkür ederim”
“Onu tanıdığım için mutluyum! Şimdi gitmem gerek, yarın iş var malum!”
“Tamam” dedi Ayşe ve Cüneyt yanlarından ayrılıp kendi evine gitti. Giderken aklı ve kalbi anneannesinin evinde kalmıştı.
Şadiye hanım istemediği için o gece yanında kimse kalmayacaktı. Herkes uykuya dalmadan önce onun için dua etti. Kudret, Melike, Ayşe, Naime hanım ve Cüneyt.
(devam edecek)