Şadiye hanım kırk-kırk beş dakika sonra çocuğun renginin iyice solup, gözlerinin küçüldüğünü görünce onun iyice yorulduğunu anladı.
“Harikaymış!” dedi yüksek sesle, “Ben de bundan bir tane almalıyım galiba!”
“Evet!” dedi Hüseyin ama takati düştüğü için başlangıçtaki coşkuyu veremiyordu.
“Sen de bize gelirsin birlikte oynarız yine ne dersin?”
“Çok isterim! Siz de gelin yine olur mu?”
“İster misin?”
“Çok isterim, sizi çok sevdim!”
“Ben de seni sevdim delikanlı, sanırım ikimizin de arkadaşa ihtiyacı var! Sonra yine görüşürüz!” diyerek yataktan doğruldu Şadiye hanım ve salona geçti.
“Ben artık gideyim çok uzun oturdum zaten” dedi gülümseyerek Ayşe’ye
“Ne olur gelin yine!” dedi içeriden Hüseyin’in cılız sesi.
“Geleceğim oğlum seni görmeye geleceğim mutlaka!” dedi yaşlı kadın içi ezilmişti Hüseyin’in haline.
Ayşe’yi kolundan çekerek çocuğun odasından uzaklaştırdı ve “Nesi var bu çocuğun?” dedi fısıltı ile.
“Geldiğiniz için teşekkür ederiz!” dedi Ayşe, Hüseyin’e duyuracak ses tonuyla ama gözleri dolmuştu.
“Yapabileceğim bir şey var mı?” dedi Şadiye hanım, Cüneyt, kızın hamileliği hikayesi aklından uçup gitmişti üzülünce.
“Hayır, teşekkürler!” dedi Ayşe zorla yutkunarak.
“Emin misin?”
“Evet eminim”
“Yine gelebilir miyim? Onu görmeye yani?”
Ayşe kadının gözlerinin içine baktı, “Hastalığı ile ilgili konuşturmazsanız gelebilirsiniz!” dedi.
“Tamam söz veriyorum hiç bahsetmem! Geçmiş olsun kızım! Ailene de üzüldüm!” dedi ve çıktı kapıdan dışarı.
Kudret onun yüzü asılmış ve mutsuz olduğunu görünce içeride kızla atıştığını sanıp fırladı geldi hemen yanına, “Şadiye hanım teyze iyi misiniz? Ne oldu? Meraktan öldüm!”
“Yok bir şey, yürü arabaya!” dedi Şadiye hanım onun koluna girip.
Ayşe de o sırada kapıyı kapatmış, kardeşinin yanına girmişti.
“Ne iyi bir kadın değil mi?” dedi Hüseyin, “Benimle epeyce oynadı. Yine gelecek mi?”
“Gelecek canım, haydi sen de lütfen artık kapat şunu ve dinlen! Gözlerin düğmeye dönmüş yine!”
Kudret arabayı çalıştırırken Şadiye hanım eve bakıyordu arabanın camından, bir süre konuşmadı eve doğru giderlerken. Kudretin de iyice canı sıkılmıştı, kadıncağızı buraya getirmekle hiç iyi etmemişti herhalde. Zaten Cüneyt bey duyunca da çok kızacaktı hep Melike’nin çenesini tutmayışı yüzündendi bunlar.
“Kız bir terbiyesizlik mi etti?” dedi sonunda dayanamayıp.
“Ne?” dedi Şadiye hanım rüyadan uyanır gibi, “Terbiyesizlik mi? Hayır! Çok terbiyeli çocuklar onlar!”
“Bir şey öğrenebildiniz mi?”
“Oyuncuymuş kız! Çocuk da hasta!”
“Hasta mı? Bulaşıcı değildir inşallah!”
“Yok oğlum, yok! Öyle değil, bayağı hasta o çocuk, hiç iyi görmedim! Çok da küçük daha sekiz yaşındaymış!”
“Vah, Vah!” dedi Kudret, kardeşin o kadar küçük olacağını o da hiç düşünmemişti, “Peki ya bebek?”
“Ne bebeği?”
“Şey! Hamile ya kız hani?”
“Ah onu hiç düşünemedim, çocuğu görünce aklım başından uçtu gitti!” dedi Şadiye hanım kendi de şaşırarak, “Kötü bir kıza benzemiyor, cahillik demek ki! Sen yarın gel buraya taksi durağına falan git çocuğun nesi var öğren!” dedi Şadiye hanım kesin bir sesle, “Önce şu çocuğu iyi edebilir miyiz ona bakalım, bebek nasılsa annesinin karnında daha ona da sıra gelir! Her şeyde bir hayır var!”
“Sormadınız mı ablasına?” dedi Kudret bu işi nasıl başaracağını düşünerek.
“Kızın gözleri doluyor çocuğun yanında konuşulmadığı belli! Ben de gelirim seninle, beni buraya bırakır sen sağdan soldan sorarsın”
“Yine mi geleceksiniz yani?”
“Ben Cüneyt’e bir şey uydururum yarın için!”
“Yok ondan değil de!” dedi Kudret sonra susmaya karar verdi “Tamam nasıl isterseniz!”
Şadiye hanım yol boyunca dışarıyı seyretti sessiz sessiz, çocuğun yüzü gitmiyordu gözlerinden.
“Şu çocukların televizyonda oyun oynadıkları şeyler var ya!” dedi sonra sessizliği bozup, “Evet, onlar için bir de oyun al bana gelirken!”
“Onların çok çeşidi var ama hangisi ne bileceğim?”
“Tamam sonra alırsın o zaman sorarım ben yarın hangisiymiş, sen gelirken sekiz yaşında bir erkek çocuğunun seveceği ne biliyorsan onu al gel, parasını vereceğim ben. Melike bilir yeğenleri var, ona sor!”
“Tamam!” dedi Kudret, Şadiye hanımı eve bırakıp, karısını aldı yolda karısına olanları anlattı.
Melike kocası gelince çıktığı için Şadiye hanımla konuşacak fırsatları olmamıştı, bir sürü heyecanlı olay ve dedikodu beklerken kocasının anlattıklarını duyunca şaşırdı kaldı.
“Allah Allah niye gittiniz neler olmuş?” dedi bütün akşam kendi kendine, sonra kız kardeşini arayıp oğlunun neleri sevdiğini sordu. Tabi neden sorduğunu bir saat detaylı detaylı da anlatmayı ihmal etmedi. Sonunda kardeşi internetten bir kaç oyuncak linki atacağını söyleyip kapattı.
“Linkler gelsin, oyuncakçıya gidip gösterirsin o verir sana birini” dedi kocasına, “Nesi varmış ki oğlanın hakikaten, ben de üzüldüm şimdi!”
“Ne bileyim ben? Cüneyt beye söylesem mi acaba olanları, işler iyice karışıyor!” dedi Kudret.
“Ne karışacak ya! Hasta bir çocuğa üzülmüş kadıncağız belli ki yardım edecek, onu ilgilendiren bir şey yok ki daha ortada!”
“İyi de kızın karnındaki bebeğin babası o değil mi? Oğlan da kayınbiraderi sayılır!”
“Ay Kudret iyice sulandı senin beynin, daha bir şey öğrenememişsiniz ki, ne kayınbiraderi şimdiden? Şadiye hanım teyze hepsini çözer vallahi! Ay tam film gibi! Oyuncuymuş demek kız bir de? Güzel mi bari?”
“Ne bileyim kıza bakamadım ki?”
“Bakamadım da ne?”
“Yani yüzüne dikkat etmedim anlamında!”
“Etme zaten!” dedi Melike gülerek, kocasının kafasının bu gün iyice allak bulak olduğunu anlamış, onu daha fazla zorlamamaya karar vermişti, yarın Şadiye hanımla konuşurdu o her şeyi.
Şadiye hanım da yorulduğu için fazla oturamadı akşama, canı da sıkıldığı için bir tane uyku ilacı alıp yattı erkenden, düşünüp uykusunu kaçırmak istemiyordu. Yarın gideceklerdi nasılsa, Kudret doğru dürüst bir şeyler öğrenmeyi becerirse yarın düşünürlerdi yapılacakları. Aslında o da Melike gelse mahallenin ifadesini alıp öğrenmedik şey bırakmayacağını biliyordu ama sonra ilgili ilgisiz her şeyi sürekli konuşmaları gerekirdi. Olmadık konulara da burnunu sokacağı için mahalleyi birbirine katar onları da içine katık eder çıkardı olayların. Güldü kendi kendine böyle düşününce, Kudret’e acıyordu bazen. “Allah’ım sen torunumun karşısına çıkarma Melike gibisini! Şu minik yavruya da şifa ver bir an önce, güldür o solgun yüzünü” diye dua etti, sonra kapattı gözlerini uyudu.
“Anneanne daha dün gittin ya taziyeye!” dedi Cüneyt sabah Kudret’i yine isteyen anneannesine.
“Oğlum arkadaşım teselliye gideceğim bu defa da, öyle bir kere gitmekle olur mu? El miyiz?”
“Kudret burada da lazım bak ona göre, bu hafta başka olmaz anlaştık mı?”
“Tamam anlaştık!” dedi Şadiye hanım, “Çok geç kalmasın yolla hemen!” dedi sonra.
“Tamam söylerim çıkar birazdan!”
Kudret zaten meseleyi bildiği için hiç ikiletmedi Cüneyt beyi, hemen çıkıp gitti yaşlı kadını almaya.
“Bir şey söylemedin değil mi Cüneyt’e?” dedi arabaya biner binmez Şadiye hanım.
“Yok, sormadı zaten!”
“İyi, Melike bayağı sordu sabah, zor kaçtım elinden!”
“Ben nasılsa biliyor diye anlattım ona!” dedi Kudret suçlu suçlu.
“Anlatmasan da alırdı o lafları ağzından, aldın mı oyuncak?”
“Aldım orada yanınızda!” dedi Kudret, Şadiye hanım güzelce hediye paketi yapılmış kutuya baktı.
“Güzel olmuş, inşallah çocuk beğenir! Unutma taksi durağına git önce onlar her şeyi bilirler!”
“Tamam.”
(devam edecek)