Aileni seçemiyorsun – Bölüm 12

"Kalbimizdeki tüm güzelliklerin bizlere sunulduğu, harika bir yıl olsun! Güle güle 2022.."

Ersin bey eski bir dostu karşılar gibi karşıladı onu. Elindeki pankarta onu bulabilmesi için Hayriye hanımın adı ve soyadını yazmıştı. Mine halasının adını okuyunca boğazı düğümlendi. Cenaze arabasının üzerinde yazan isimlik geldi aklına. Mine ısrar etmesine rağmen Ersin bey onun evleri dışında bir yerde kalmasına izin veremeyeceğini söyledi ve eşyaları bırakmak için doğrudan eve geçtiler. Süeda hanım kocası Mine’yi karşılarken dükkanda beklemişti. Eşyaları bırakıp onun yanına geçtiler hemen. Zaten çok büyük bir yer olmadığı için tüm bunları araba ile yapmaları on dakikalarını bile almadı.

“Ah güzel kızım!” dedi Süeda hanım onu görünce “Hayriye ablanın güzel yeğeni, yıllarca o bizim kızımıza sahip çıktı, şimdi de Allah nasip ederse biz sana sahip çıkacağız!”

“Sağ olun!” dedi Mine yine gözleri dolmuştu. Hemen ona bir yemek ısmarladılar ve olan biteni anlatmasını istediler. Mine’de kendi hikayesine hiç değinmeden halasının onların yanına yerleşmesi ve ölümüne dek olanları kısaca özetledi.

“Demek orada da bir çocuğa emeği geçti. Melek gibi bir insandı gerçekten. İnsan ona her şeyi hiç düşünmeden emanet edebilirdi!”

“Evet öyleydi”

“Oraya gidince buradaki malını mülkünü epeyce sattı” dedi Ersin bey, “Nedenini hiç sormadık tabi. Siz de kalanları satmaya kararlı mısınız?”

“Şey! Ben böyle olsun istemezdim ama kendime yeni bir hayat kuracağım. Ailemin yanından ayrıldım. Halam bunu yapabilmem için bu mülkleri bana bıraktı”

“Anlıyorum. Keşke siz de onun bıraktığı yerden burada bir hayat kursanız!” dedi Süeda hanım

“Ben üniversitemde görev yapacağım, maalesef bu mümkün değil!”

“Yeniden İstanbul’a döneceksiniz o zaman!”

“Evet döneceğim.”

“Aslında Hayriye hanım peyderpey mülkleri satmaya başlayınca kalanların ikisini soran çıkmıştı ama biz ona ulaşamadığımız için bir şey yapamadık. Madem şimdi hepsini elden çıkarmak istiyorsunuz alıcıları hâlâ niyetli mi onu öğrenirim. Diğer ikisi için de ilana çıkarız. Artık eskisi gibi değil, insanlar büyük yerlerden küçük yerlere geliyorlar. Pandemiden sonra özellikle bizim buralara bile rağbet çoğaldı”

“Niye buralara bile dediniz ki?”

“Bizim burada deniz yok, öyle turistik bir yer de değil ama sakin ve yeşil. İnsanlar kalabalıklardan kaçıyorlar şimdi. Bizde bu yüzden buraya yerleşmek istersiniz diye düşünmüştük” dedi yanıtladı Süeda hanım.

“Benim İstanbul’da kendime bir yaşam kurmak için yeten kısmı satalım o zaman, buralarda ne kadara gidiyor bilmediğim için böyle söylüyorum. Eğer fazla gelirse ben de halamın yaşadığı yerde bir şeyler kalsın isterim elbette.”

“Çok iyi düşündünüz!” dedi Ersin bey, “Halanızın yaşadığı ev duruyor. Diğerlerinin bedellerini öğrenelim. Hiç değilse o kalsın. Kiraya verirsiniz o da gelir getirir, buralarda bir adresiniz kalır!”

“Tamam”

Akşama kadar emlakçıda sohbet ettikten sonra yeniden Ersin beylerin evine döndüler. Kızları şehir dışında üniversite okuduğu için ancak hafta sonları geliyordu. Mine’ye onun odasını açtılar. Geçerlerken Ersin bey halasının yaşadığı evi ona gösterdi. İçinde eşyası yoktu ama yine de Ersin bey anahtarı yanına aldığından Mine’ye içerisini gösterdi. Halasının bu evde de çok mutlu yaşamadığını biliyordu Mine. Komşuları güzel olsa da evin içinde aradığı mutluluğu bulmuş bir kadın değildi Hayriye hanım. Elbette bunu kimseye belli etmemişti, bu güzel insanlar onun dışarıdan gözüktüğü gibi evin içinde de çok mutlu olduğunu düşünüyorlardı. Kapıları kapandıktan sonra hangi hanenin içinde neler olup bittiğini kim biliyordu ki. Dışarıda herkes çok mutlu gözüküyordu.

Mine satılacak yerlerin bedelleri belli olup, alıcıların ilgilenmeye devam ettikleri ortaya çıkana kadar iki üç gün kaldı onların yanında. Satış işlemleri için o da halası gibi Ersin beye vekalet verdi. Bir hafta içinde ihtiyacı olan para hesabına geçecekti. Baştan planladıkları gibi şimdilik Hayriye hanımın evi satılmayacaktı ama Mine kiraya verilmesini uygun gördü. Buraya geri gelip yaşamak gibi bir planı şimdilik yoktu. İstanbul’a geri gelince aynı otele dönüp bir haftalık daha oda kiraladı. Bu arada her gün çıkıp gelecek paraya göre bir ev bakacaktı. Zaten istediği bir oda bir salondu. Yol masrafı ve eziyeti ile uğraşmak istemediği için öncelikle okuluna yakın yerlerde bir yer bulmaya çalışacaktı.

Bu arada Mine’nin hastaneden kaçtığı aynı günün akşamına ancak fark edilmişti, “Gözünüzün önünden nasıl kaçırdınız?” diye bağırdı durdu Hayrettin telefonda, şehir dışında olduğu için gelememişti. Gülümser hanım tam kendisi çıkarken Mine’nin anne ve babasının geldiğini gördüğünden yeniden para koparmak için onların kızı kaçırdığını iddia ediyordu.

“Anne zaten para almak için kızı bize verdiler, ne demeye kaçırıp yine para istesinler!” diye bağırdı annesine Hayrettin, başından beri Mine’nin onu istemiyor olmasını zaten hırs yapmıştı, bir de şimdi kaçıp gidince iyice sinirlenmişti. Bu kız kendini ne sanıyordu böyle.

“Beş kuruş para yok o aileye bundan sonra, Zaide’nin ailesi ile görüşelim resmi nikah yapılsın en kısa zamanda! Sen de o kızı bırak artık, sakın peşine düşme!” dedi Gülümser hanım sinirle.

Hayrettin hırs yaptığı için onu bulmak istiyordu ama bulsa ne yapacağını kendisi de bilmiyordu. Mine’nin tahmin ettiği gibi aslında imam nikahı falan kıyılmamıştı. Hayrettin’in gönlü olsun diye alınmış bir kapatmaydı Mine sadece. Gülümser hanım zaten bu yüzden onun oğlunun koynuna sokulmasına ses çıkarmamıştı. Eğer gebe kalabilmiş olsa, çocuk yine nüfusa alınacaktı ama Mine’nin ailenin herhangi bir mülkünde payının olmasını sağlayacak hiç bir yasal hakkı olmayacaktı. Hazır kız kendi aklıyla kaçıp gitmişken o asalak ailesinden de kurtulmuş oluyorlardı. Kız olmayınca para da yoktu, o arsız Munise hanım ve Şakir bey de. Hele o Haşim denilen serseri yok muydu? Dünyanın bütün parasını yese bir baltaya sap olamazdı. Hayrettin Mine ile sözde karı koca hayatı yaşarken bu da rast gitmezse bundan sonra annesinin bulduğu kızla resmi nikah kıyacağına söz vermişti. Mine’yi geri getirse de olanların yaşanılanlardan daha da kötü olacağını kendisi de biliyordu. Tüm hırsına rağmen kendine hakim olma kararı aldı ve annesinin istediği kızla buluşmayı ve ailesi ile görüşmeyi kabul etti.

Asıl hırslarını yenemeyenler ve bu işten kendilerince en büyük zararla çıkanlar Mine’nin ailesiydi. Munise hanım kızlarının onlara kazık attığını söyleyip, geçmeyen baş ağrılarıyla işe bile gidemiyordu. Haşim araba yıkama işinden sonra kurulan mahalle kahvesinde akşamları kumar oynatmasa işe sahip çıkamayacaktı. Hayrettin Mine ile bağlarını kendince koparmaya çalışırken ne yazık ki Haşim’le öyle kolay koparamayacak gibiydi. İki güne bir enişte bir isteğin var mı diye arayarak aklı sıra ilişkilerini sürekli tutmaya çalışıyordu. Daha Mine gideli on gün olduğundan “Ablam anlayacak senin kıymetini dönecek enişte, ben bulacağım onu, kolundan tutup sana getireceğim” deyip duruyordu. Hayrettin kendi kızın peşine düşmeyecekti ama olur Haşim dediğini yaparsa onun da alınacak hırsı bekliyor olacaktı. Bu serserinin para musluğu kesilmesin diye her şeyi yapabileceğinden adı kadar emindi. Mine yerin dibine girse para koparmak için aç köpekler gibi bulur getirirdi onu.

(devam edecek)

Reklam

Aileni seçemiyorsun – Bölüm 12’ için 2 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s