Mine için hayatında yeni bir dönem başlamıştı. İlk defa kendini evde Haşim’den daha değerli hissediyordu. Özgüveni tazelenmişti ama bunun sadece halasının yanında olduğunu biliyordu. Anne ve babası için hâlâ varsa yoksa Haşim’di. Yine de kazan dairesinde halası ve ikisinin arasında gelişen bağ ve yeni ortaya çıkan dünya Mine için bambaşkaydı. Derslerine bile daha sıkı sarılıyordu şimdi. Umudu tazelenmişti. Halasına orta okul öğretmeninin söylediklerinden bahsetmişti.
“Gerçekten istiyor musun?” diye sordu Hayriye hanım. Mine’nin yaşı her şeye heves edecek ama hiç bir şeyi de sonuna kadar götüremeyecek bir yaştı. Hevesi ve yeteneği olsa bile acaba azmi de var mıydı.
“İstiyorum hala!” dedi Mine, “Ama annem ve babama bunun bir üniversite eğitimi olduğunu anlatamıyorum. Onlar şu düğünlerde çalanlar gibi bir şey sanıyorlar!”
“Daha önce herhangi bir enstrüman denedin mi peki?”
“Denedim!” dedi heyecanla, öğretmenim bana klasik gitar öğretmeye başladı ama maalesef artık onunla çalışma imkanım yok. Gitar da öğretmenimindi. O kadar iyi biriydi ki gitarını bana vermek istedi ama ben annemler atarlar diye istemedim”
“O halde sana bir gitar alacağız!” dedi Hayriye hanım.
“Evet ama annemler bunu asla kabul etmezler. “
“Onlara söylemeyeceğiz, burada çalışacaksın ve tabi mecburen sessizce! Yapabilir misin?”
“Evet, elbette yaparım o kadar istiyorum ki?”
“Tamam sen o işi bana bırak!” dedi Hayriye hanım ve yeğenine bir klasik gitar alıp, evde kimse yokken içeri sokmayı başardı. Mine sevinçten deliye döndü gitarı görünce. Ancak gitarı sessiz çalmak için epeyce zorlandı. Halası uykusuz kalma pahasına onun çalışmasına göz yumdu geceleri ancak tellere hafifçe dokunabiliyordu zavallı, içinden geldiği ve öğrendiği gibi çalması imkansızdı. Sonunda Şakir bey insafa geldi ve ikisinin bir döşekte yatmasının zor olacağına kanaat getirip, apartmanda birinin yeni yatak alması ile açığa çıkan yaylı döşeği getirip kalorifer dairesine attı. Böylece Mine ve Hayriye hanımın yatakları ayrılmış oldu. Sanki onlara dünyaları bağışlamışlar gibi sevindiler ikisi de.
Hayriye hanımın çocuk baktığı daire ondan çık memnundu. Hayriye hanım sadece çocuğa bakmıyor evde yemek yoksa üzerine vazife olmadığı halde işten gelip aç kalmasınlar diye aileye bir de yemek pişiriyordu. Eve gelip de sıcacık yemeği bulan aile çok seviniyordu bu gelişmeye. Evde ütü görse yapıyor, dağınık görse topluyordu. Şakir bey kız kardeşi ile ilgili duyduğu takdiri hemen gelip karısına anlatıyordu. Şımarmasın diye Hayriye hanıma bahsetmiyorlardı kendi akıllarında ama ev sahiplerinin aynı şeyleri ona da söylüyor olabileceğini düşünmüyorlardı Çocuğun annesi evde giymedikleri, kullanmadıkları ne varsa veriyordu Hayriye hanıma, o da Mine’ye olanları ayıklıyor kalanını yengesine getirip, seçtiklerini de doğrudan yeğenine veriyordu. Bir süre Hayriye hanımın kocasından kalan ve çocuk bakımından gelen maaşı alan Munise hanım ve Şakir bey bir süre sonra bu yeni düzene de alışınca yine şikayet etmeye başladılar. Haşim liseyi tamamlamış, çalışmak istiyordu ancak henüz oğlana göre bir iş bulamamışlardı. Aslında iş çoktu ama Haşim beğenmiyor hepsine ya parası az, ya da ağır iş diye bir kulp takıyordu. Bu arada mahalledeki tüm futbol maçlarına katılıyor, başka da hiç bir sorumluluk almıyordu. Haşim iş beğenmez ve aylaklık ederken, Mine’nin gereksiz yere liseye gitmesi Şakir beyin sinirlerini bozmaya başlamıştı. Artık genç kız olmaya döndüğü için isteyenleri de çoğalmıştı. Hayriye hanım kazancını Mine’nin okuması karşılığında verdiği için şimdilik bir şey diyemiyorlardı ama hafiften de laf çarpmaya ve söylenmeye başlamışlardı. Sonunda Hayriye hanım kocasından kalma bir arsa karşılığında kızın okuluna bulaşmamalarına ve iki hocadan sınav için ders almasına pazarlık etti ve Şakir bey bedavadan bir arsa sahibi oldukları için bu teklifi hemen kabul etti.
“Hala benim için neden verdin arsanı onlara!” dedi Mine üzülerek.
Kızım sen benim gerçekleştiremediğim hayallerimi hayata geçiriyorsun! İnan bunun bedeli yok! Hem zaten ben ne yapacağım onları, bak ne kadar güzel bir işe yarıyorlar diyordu. Mine her akşam karşısına halasını çıkardığı için Allah’a şükür ediyor ve onu başından eksik etmemesi için dualar ediyordu. Hayriye hanım ise her akşam onun gitar çalışması için motive ediyor, annesinin göstermediği sevgi ve şefkati göstererek bir gün hayallerinin gerçek olacağına dair onu motive ediyordu. Neyse ki kalorifer dairesindeki gitarı kimse fark etmemişti.
Lise son sınıf geldiğinde Mine üniversite sınavını kazanmak için elinden gelen kadar çalışıyordu. Ancak Sınavı kazandıktan sonra yetenek sınavlarına girebilecekti. Her gece halası ile uyumadan önce sınav hakkında konuşuyorlar, Hayriye hanımda ona moral veriyordu. Şakir bey Hayriye hanımın sattığı arsa ile Haşim’e bir tuhafiyeci dükkanı açmıştı. Haşim güya ticareti çok iyi bildiği için bu işten çok zengin olacaklardı ama maalesef dükkan daha açıldığından bir sene sonra kolay kolay erişilmeyecek bir zarara uğramış ve batmıştı. Mine heyecanla üniversite sınav sonucunu beklerken, Haşim ve babası iflas işlemleri ile uğraşıyorlardı.
Üniversite sınavını geçer notla kazandığı haberini alan Mine, bu güzel haberi sadece halası ile kutladıktan sonra yetenek sınavları için hazırlanmaya devam ederek, sonunda konservatuvar öğrencisi olmayı başardı. Ancak Haşim’in açtığı ve ardından hızlıca batırdığı tuhafiye işinden sona başarısızlığa uğrayan Şakir bey ve karısı yeniden kızlarının okuyacağı üniversitenin gereksizliğine sarınca, bu sefer Hayriye hanım yine kocasından kalan başka bir arsa ile çıktı karşılarına. Yeni arsanın işlemleri sona erince bu defa satılığa çıkarıp, gelen parayla da Haşim’e bir bakkal dükkanı açtılar. Tuhafiye işini kolayca batıran oğlanın bakkalı da batırması uzun sürmedi. Haşim ikinci işini batırana kadar Mine ikinci sınıfın ortasına gelmişti. O hayallerini gerçekleştirsin diye halasının kaybettikleri canını sıkıyordu. Haşim ikinci işi de batırınca annesine bir kaç söz söylemek istedi ama maalesef annesi onun okuma derdi yüzünden başlarına bunların geldiğini söyledi durdu Eğer gelen paralı kısmetleri tepmemiş olsa bu gün ailesi bunları yaşamak zorunda kalmazdı.
Haşim de ablasının söylediklerini, ukalalık ve artistlik olarak algılıyordu, Hayriye hanımın kızın üzerine gelmesin diye ona verdiği harçlıklar olmasa, çoktan babasını gaza getirip, Mine’nin üniversiteye gitmesine engel olurdu ama Hayriye hanımın sessiz kalması karşılığı verdiği yüklü harçlıklar sayesinde bir şey demiyordu. Bu harçlıklar onun kahvede kumar oynamasına ve kız tavlamasına ancak yetiyordu. Zaten her işi batırmasının yegane nedeni de işin başında durmak dışında her işe ilgi gösteriyor olmasıydı.
Mine üçüncü sınıfı da tamamlayana kadar Hayriye hanım bir arsa daha satmak zorunda kaldı ve son olarak Haşim’e bir araba yıkama dükkanı açıldı.
“Hala ne olur yeter verme artık şunlara para!” diye yalvarıyordu Mine ama Hayriye hanım bunu onun hayallerinin gerçekleştirmesinin az bir bedeli olarak görüyordu. Önce yatalak kayınvalidesine sonra da yaşlı kocasına bakmıştı. Adamın çocuğu olmadığı için önceden aldığı karısı terk etmiş, iyi para verdiği için de Hayriye hanımı çocuğu olmayacağını bile bile bu adama gelin etmişlerdi. Adamın başka mirasçısı veya kardeşi de olmayınca ölünce bütün mal varlığı Hayriye hanıma kalmıştı. Adam neyse ki Hayriye hanımı imam nikahı ile değil de resmi nikah ile almıştı. Hayriye hanım diğerlerinden şanslı görüyordu kendini çünkü on sekiz yaşını geçtiğinde evlenmiş ve resmi nikahla yaşamıştı.
(devam edecek)
Aileni seçemiyorsun devamı nerede 13 bölüm ve devamı yok aratmayın insanı
BeğenLiked by 1 kişi
Googledan arayın lütfen tüm bölümler var
BeğenBeğen