Ağanın şoförü yine de ulu orta gidip deli kadına notu vermeye cesaret edemediği için meydanda oynayan çocuklardan birinin eline biraz harçlık tutuşturup yolladı Fatma’ya. Fatma gözleri ışıl ışıl oğlanın elindeki kağıdı görünce anladı kızı ile ilgili olduğunu açtı okudu hemen. Saime kızın gelin gittiği evin nerede olduğunu, ailenin adını yazmıştı güzelce. Daha önce ulaşamadığı için de özür dilemiş, notun içine de yüklüce para koymuştu, ihtiyaçları olur diye.
Fatma heyecandan bayılacaktı neredeyse kızının yerini öğrendiği için, mektubu öpüp öpüp Allah’a ve Saime’ye dua etti çokça. Paraları koynuna sokarken ağladı bir yandan, gidip kızını kaçıracaktı gelin ettikleri evden, sonra da şehre doktorun verdiği adrese gideceklerdi. Uzun zamandır bu iş için çalıp sakladığı her şey çiftlikte kalmıştı. Yine de altınlarla, para onları şehre kadar götürür diye düşünüyordu. Saime’nin yazdığı yerin nerede olduğunu bilmediği için çerçiyi bekledi yüreği ağzında, ağanın kulağına gider diye köyden kimseye Duygu’nun yerini öğrendiğini söylemek istemiyordu. İnsanlar şüphelenmesiler diye notu aldıktan sonra da bağırıp, ağlamaya devam etti bir süre. Çerçi ertesi gün sabahtan gelince hemen yakaladı onu köyün girişinde, Saime’nin yazdığı yeri sordu hemen, orada akrabaları olduğunu, kızından umudu kestiği için oraya gitmek istediğini söyledi adama. Onun bağırtısından bıkan adam yanaşmadı önce onu söylenilen yerin yakınlarına bırakmaya ama sonra para da anlaşınca kabul etti. Çerçi o kadar uzağa gitmiyordu, Duygu’yu gelin ettikleri yer köye baya uzaktaydı. Büyük hanım kızını bulamasın diye verebileceği kadar uzağa yollamıştı belli ki. Gece gündüz kızının başına neler geldiğini, zavallı yavrucağın neler yaşadığını düşünmekten deliye dönüyordu. Kim bilir nasıl bir adamdı verdikleri, kızına eziyet mi etmişti, dayak mı yemişti, canını çok mu acıtmıştı bilmiyordu. Duygu’nun başına ne gelmiş olursa olsun gidip onu kurtaracak sonra da kendini Ankara’daki sığınma evine atacaktı. Çerçi ikna olunca arabasının arkasına yerleşti hemen, köydekilerin onu giderken görmesini istemiyordu. Ağa peşine düşer diye korktuğunu söyledi çerçiye, o yüzden köyden çıkana kadar arabada gizlemesini istedi. Adam deliye bulaşmamak için mecburen kabul etti Fatma’nın isteklerini, “Ağa seni boşamış daha niye peşine düşsün ki?” dedi içinden. Çerçinin işi köyden köye gitmek olduğundan ancak akşam olurken kızının gittiği yerin yakını dediği köye getirdi Fatma’yı. Gün batmak üzereydi. Adam buradan dönüp evine gidecekti. Fatma buradan yürüse, üç saatte ancak varırdı verilen adrese. Hava karardıktan sonra da gitmesi olmayacağından köyün dışındaki evlerin birinin ahırına saklandı. Çocukluğunda da ahırda vakit geçirmeye alışık olduğundan onun için zor değildi. Horozlar ötene kadar ahırdaki samanların içinde biraz uyukladı, biraz oturdu. Kızına kavuşacağı için heyecanlı ama ne bulacağını bilmediği için de endişeliydi bir yandan. Horozlar öter ötmez kimse onu görmesin diye fırlayıp çıktı ahırdan, sanki yoldan gelip geçiyormuş gibi eline aldığı sopayı vura vura geçip gitti köyün içinden. Onu uzaktan görenler tanıyamadıkları için bir anlam veremediler, işlerine daldılar. Traktörlerin gittiği yöne doğru devam etti yoluna. Çerçi ona nerelerden geçip, nasıl gideceğini. Olabildiğince hızlı ve kararlı adımlarla devam etti yola, çerçinin söylediğinden biraz daha uzak olsa da sonunda öğlen vardı söylenen yere. Ağanın çiftliğinin neredeyse beşte biri küçük bir çiftlikti Duygu’yu verdikleri yer. Kim bilir neye karşılık gelmişti buralara yavrucak? Doğrudan sorsa bir aksilik çıkıp kızına ulaşamayacağını bildiği için sanki tarlalarda iş arıyormuş gibi girmeye karar verdi içeriye. Ağanın çiftliğinde de dışardan gelen ırgatlar çalışırdı her zaman.
Bir süre önce gelin edilen kızın çiftliğinden geldiğini söyledi, ağa göndermişti ırgatlık edip kızından haber getirsin diye. Ev sahipleri şaşırdılar Fatma’nın söylediklerine, ağanın neden böyle bir şey yaptığına anlam veremediler ama yine de buyur edip karnını doyurdular, tarlada çalışması içinde işe aldılar Fatma’yı, yatacak yer verdiler. Ağanın kızından haber götüreceğini söylemesine rağmen kimse kızı göstermek için bir şey yapmayınca yine dikkat çekmemek için sabretmeye karar verdi ama zihni kızın başına bir şey geldiğinden mi göstermiyorlar acaba diye bin bir senaryo üretmeye başladı o arada. Yine de bir aksilik çıkmadan kızını alıp kaçabilmek için gereksiz risk almamaya karar verdi. O gün öğlen vakti ancak geldiğinden tarlaya gitmedi, sabah erkenden diğerleriyle kalkıp gidecekti. Etrafı merak ediyormuş gibi biraz dolaşmak istedi ama ona da izin vermediler. Irgatların evin etrafında dolanmaları yasaktı. Fatma dikkat çekmemek için kimseyle konuşmadı elinden geldiği kadar. Hava karardıktan sonra evin ışıklarının yandığını gördü uzaktan. Duygu’nun orada ne halde olduğunu düşünürken içi parçalandı. Buraya kadar gelip kızına ulaşamama duygusu göğüs kafesine bir fil oturmuş gibi hissettiriyordu ama onu almadan buradan gitmeye niyeti olmadığı için dikkatli olmak zorundaydı. Bir kere fark edilip kapı dışarı çıkarılırsa bir daha içeri girip kızına ulaşamazdı.
Ertesi sabah erkenden diğer ırgatlarla gitti tarlaya ama o akşam da kızına ulaşmanın bir yolunu bulamadı. Etrafındakilere günde bir kaç kere ağanın çiftliğinden geldiğini vurguladı devam eden iki günde, Duygu’nun kulağına gider o bari gelir diye umuyordu. Sahiden de ırgatlardan birinin kızı evde çalıştığından kızının kulağına geldi çiftlikten birinin geldiği ve ağanın ona bakması için gönderdiği. Gelen kadın olduğu için evin hanımından izin alıp, ırgatın kızıyla gitti tarlaya. Daha uzaktan seçti gözleri annesini, Fatma’da hissetmiş gibi başını kaldırdı Duygu tarlanın kıyısına gelince. Kızı tam heyecanla bağıracağı sırada, kaşlarını kaldırdı önce, onun fark etmeyeceğinden korktuğu içinde “Hanımım” diye o bağırarak kıza doğru koştu ondan önce. Duygu annesinin daha önce de deli gibi davrandığına şahit olduğundan ne yapacağını bilemeden kaldı olduğu yerde, Fatma üzerine atılıp sıkıca göğsüne bastırdı onu hasretle, “Sakın anne deme!” diye fısıldadı heyecanla. Telaş ve korkudan çok bakamamıştı ama kızı iyi ve mutlu görünüyor gibi gelmişti ona.
“Hanımın sizi iyi bulmak ne güzel, ağam sevinecek!” dedi onu bırakırken. Irgatlar, çiftlikten gelen birinin neden bu kadar sevgi gösterdiğini anlayamadıkları için izlemeye başladılar.
“Teşekkür ederim” dedi Duygu gözleri dolu dolu olmuştu sevincinden ama kendini tutmaya çalışıyordu. Gözlerini açıp, annesinin yanında olmadığı bir yerde uyanınca o kadar kokmuştu ki, iki gün ağlayıp durmuştu.
“İyi misiniz?” dedi Fatma elleri titriyordu onunda panik, sevinç ve heyecandan, “Çiftliktekiler sizi merak ediyorlardı, beni yolladılar”
“Evet” dedi Duygu o da etraftakilerin ona baktıklarını fark etmişti, annesinin kollarına yeniden atılmamak ağlayarak ona sokulmamak için zor duruyordu.
“Tamamsa gidelim mi?” dedi Duygu’nun yanındaki kız onlara bakıp.
Duygu ne diyeceğini bilemedi, annesine baktı.
“Annesinin özel bir mesajı vardı kızına, izin verirseniz söyleyeyim!” dedi Fatma hemen sonra kızın tepki vermesine fırsat vermeden Duygu’yu tutup uzaklaştırdı diğerlerinden.
“Seni buradan götüreceğim, gülümse bozuntuya verme!” dedi hemen, “Canını yaktılar mı, iyi misin?”
Duygunun yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı annesinin onu götüreceğini duyunca, “Ne zaman?” diye sordu hemen.
“Kaçacağız, canın yandı mı?” diye sordu yine endişeyle.
“Hayır!” dedi Duygu, annesinin tam olarak neden söz ettiğini anlamadığı belli oluyordu yüzünden.
“Kocan iyi mi?” dedi Fatma bu kez kızının gözlerine bakarak , acaba şoka girmiş de fark etmiyor muydu ne yaşadığını.
(devam edecek)